y Sahif Günah üstü SOFİ AKŞAM ne günâh işleyen kadın ARNU Ansiklopedi “Sofi Arnu: — Meşhur opera sanat- kârı, 1744 de Pariste doğdu, 1302 de öldü. Fevkulâde zeki, fevkalâde güzel bir'kadındı. Nüklelerini toplayıp 1813 de kitab halinde neşrettiler. Tiyatro- yu terkettikten sonra Klişi - la « Gare- ne çekildi; devasız bir hastalığa yaka- lanmış, parasız, yoksul kalmıştı. Ka- pısmı çalan kimsesi yoktu. Lorage kunlundan olan oğlu Konstandö Brânka Vagram harbinde ölmüştü. Opera Sofi Arnu: — Bir perdelik lirik ko- medi. Manzumeleri Gabriel Nigon- dun, musikisi Gabrle) Pierne'indir: 18 eylül 1798... Giükün Erijenisini yar san Sofi oturmuş oğluna mektup , bu arada da ih r hizmet üzüntüm nedir bilir misin Babe? İçe- cek sarabım, yiyecek şekerim, yaka- çak mumum yök diye üzülmüyo- Tum... Kapımı çalan vefakârlarım yok diye üzülüyorum.» Kapı çalmıyor, içeriye Lorage kon- tu On beş senedir biribirle- rini görmemişler... Oturuyorlar, konu- suyorlar, eski hatıraları ihya ediyor- Kont, Sofinin severek söylediği arkıyı çalıyor, Sofi söylüyor ve or. Göz'erini silmek için göğsün- &en mendilini çıkarırken yere yazdığı mektup düşüyor. Kont alıyor, okuyor ve Konslanın kendi oğlu olduğunu anlıyor. Gencin resmini aliyorlar, baş ran hayran seyre Röne Arno yazıyor - Ba- n keyfine payan yoktu. İ senedenberi okocasile beraber (e ve lokanta işletiyordu. Müşterisi ğrusu ya oteli temiz, yemek» radan gelen tanınmış müşteri. Jeri de vardı, onlar da meselâ Bay Dorve! gibi terbiyeli insanlardı. yan Arnu'nun asıl öğündüğü kı. ziydı. On sekiz yaşını tamamlıyan So- fi geçen kış operada ilk defa şarkı söy- Kaniş, muvaffak olmuştu. Sofi daha beş yaşındayken şarkı #öylemeğe başlamıştı. Bu zeki, sevim- Wi, afacan kızı Moden prensesi himaye- #ihe almışlı, onu salonlâra sokmuştu, 'Bofi 1757 de ruhani bir âyinde şarkı söyliyecek olan birinin derhal yeri “tutmuştu. Ondan sonra Allah ona; Yürü ya kulum! Demişti. Kraliçenin müzik takımına girdi. Pompadur Markizi Versaya çağırttı, operaya koy- du. . Bayan Arnu'nun sevindiği bir nok- ta daha vardı, Sofi aklı başında, uslu, cok uslu bir kızdı. “İhtiyar ve zengin Maleziö güvaliyesi onunla. evlenmek istemişti de, kızı ihtiyarın senelik kırk MEŞ'UM KADIN Aşk ve macera romanı Nakleden: (Vâ - Nü) bin lira gelirine dudak bükmüş, ken- | onu seviyordu. 1763 de fenni bir mü- dini satmamıştı. Derken günlerden bir gün hizmetçi- ler Sofinin odasını boş buldular. Kuş uçmuştu. Bay Dorvalin odası da boş olduğuna göre beraber kaçtıkları an» Taşıldı. Bayan Arnu aksama kadar ağladı, bağırdı, söğüp saydı; akşam Üstü bay Dorvaldan bir mektup geldi. Kız ka- çıran hekiki hüviyetini bildiriyordu. Asıl ismi Lui - Leon - Felisite dö Bra- ka idi. Lorage kontu idi. Sofiye yakla şıp kendini sevdirebilmek için asale- tini saklamıştı. Filvaki evliydi, fakat Gul kalır kalmaz Sofi ile evlenecekti. Bayan Arnu sesini kesiti Sofi Arnu Böyle başlıyan macera Sofi Arnu ismini bugünlere intikal edecek kadar meşhur oldu. Lorage sakin bir adam değildi. Çok kiskanç, çok serlli. Bir kaç zaman sonra Sofi; — Beni iki milyon kere öptü ama, dört milyon kere de ağlattı! dedi. Bu fırtınalı aşk Sofinin âsabı üstün- de lehine bir tesir yaptı. Operadakl muvaffakiyeti arttıkça arttı, Sofinin muvaffakıyeti arttıkça, Loragenin kıskançlığı da artıyordu. Sofi - kont- tan üç çocuğu olmasına rağmen - bir gün Lorageye yol verdi: «Artık deli ile yaşamaktan usandım» diye bir mektup yazdı ve kontun verdiği el- maslarla arabaları ve üç çocuğu ada- mın karısına yolladı. Kontesin mukabelesi harikulâdedir: Sofiye arabalarla elmasları iade etti, çocukları alakoydu. Sofi Loragenin yerine banker Berte- ni koydu. Berten Sofinin borçlarını ödüyor, dolgun bir maaş veriyordu. Fakat Sofi ondan çabuk bıktı. Berte- ni kovdu, gene Lorageyi çağırdı. Artık Loregeye sadık değildi, fakat 'Tefrika No. 13 Yolda, arabanın sarsıntısile, Cenan ! bunlar arasında Kadrininki en yeni ve epey zahmet çekti. O zamanlar İzmir. de otomobil pek taamınüm etmediği için, bilhassa Köylere giden en iyi nak- “iye vasıtaları «yaylı» denen üstü yü- varlak muşambalı, içi baştan başa şilte döşeli uzun arabalardı; ki bunlâ- ra icabında üç at La koşulur. Bu tarif. teki bir arabaya binerek ve iki yerde konaklıyarak, Pembenin köyüne var. dılar. Sekiz saat öteden Kadri onlara, at- Is karşıcı gelmişti, Genç kız, ızlırabını belli etmemek için, dişleri arasında mendilini paraliyordu. Bunu sezen Kadri: — Sabredin, küçük hanım... Çoğu gitti, azı kaldı... Yollarımız pek bo- zuk ama, ikindi üstü köydeyiz... Pem- be bir haftadır hazırlanıp duruyor... Adetlerinizi de bilir... Kusura bak- mazsanız elimizden geldiği kadar size rahat ettirmeğe çalışacağız. Köy, topu topu on beş haneli, daha doğrusu kulübeli bir yerdi. Maamafih | | en güzeliydi. Temiz tutulmuş, çiçek içinde bir bahçeden geçerek, bir kat üzerinde dört odalı ahşab binaya gir- diler. Pembe sevinç içinde hanımlarını karşıladı: — Safa geldiniz, efendim. Buy- run... Odalarınız hazır... Dinlenin... Halide hanımın koltuğuna girerek, onu hürmetle içeri soktu. Fakat Cena- rın yürüyecek hali olmadığını görün- ce ev sahibesi hemen döndü. Koşarak, genç Kızı aldı; âdeta taşırcasına yata- ğına kadar getirdi. Misk gibi iki pufla döşek sağlam kevevetler üzerine, kar- şilıklı hazırlanmıştı. Yerde tertemiz bir keçe gerilmiş, tahtalar uğulmak- tan kebribara dönmüştü. Her yer lâ» vânla çiçeği ve temizlik kokuyordu. Cenan, Pemberin yardımile soyu- nurken acı acı mırıldandı; — Korkuyorum... Çok korkuyo- rümiz.. Halbuki henüz yedi ay geçti... Yüzünün rengi soltiştu. Teyze en- nakaşaya karışan Lorage temmuzda Meç şehrine sürüldü. İkinelteşrinde Sofi sarayda Dardanüsü operasında İfiz rolünü oynuyordu. Oyundan son- ra kendisini tebrik eden Şuazölün ayaklarma kapandı: «İfiz sizden ni- yaz ediyor, Dardanüsünü ona bağış- layın!» dedi. Sofinin bu ricasını red- dedebilir miydi? Sofi de ondan hiç bir şey esirgememişti, Lorage affedildi. Soli Arnu'nun mükteleri meşhur- dur. 1765 de Fransız aktör ve aktrisleri zabıtaya karsı geldiler. Aralarında bir Dühna vardı; bu adami istemiyorlar. dı, fakat adamın kızı yüksek mevki sahiblerine kendini beğendirmişti. Ba- yan Kleron sahneye çıkmaktan istin- kâf etti, tevkif edildi, Polis memurla» rma; — Kral hürriyetim üstünde hak | iddia edebilir; mahm mülküm üstün- de hak iddia edebilir, hayatım üstün- de hak iddia edebilir, fakat namusum üstünde hiç bir hak iddia edemez! dedi. Bunu Sofiye söylediler, güldü: — Doğru dedi, mevcud olmıyan bir şeyde kral hakkını kaybeder! Bir gün merkeze celbedildi. Sordu- Jar: — Dün gece neler konuştunuz? — Hatırlamıyorum. Merkez memuru: — Sizin gibi bir kadın böyle şeyleri hatırlar sanırım dedi. Sofi güldü: — Evet, fakat sizin gibi bir adamın önünde ben benim gibi bir kadın de- dilim! Seneler geçiyor, Sofi pek nadiren sahneye çıkıyordu. Âşıklarının sayısı da artıyordu: Mızraklı miralay Şan- borân, bay Monuil, Konti prensi - bu zatın tam altmış metresi vardı - He- nen prensi. Bu prenste hastalık has- talığı vardı, Bir gün Lorange dört doktor çağırdı ve onlara sordu; — İnsan can sıkıntısından ölebilir mi? Doktorlar düşündüler, taşındılar: Ölebiliri dediler. Lorenge onlardan resmi bir rapor aldı, sanra merkeze başvurdu ve dedi ki; Prenses Henen hakkında kanuni takibat yapılsın, bayan Arnu'yu sıkıntıdan öldürecek! Sofi en büyük muvalffakiyetini 19 nisan 1774 de, Glükün, İfijeni opera- sında kazandı. .1714 ağustosunda oynadığı Orfe operasında muvaffak olamadı. . İnhi- tat başlamıştı. Bir münekkid: «Dinle- diğim en güzel nezleli ses» diye yazdı. Otuz beş yaşında manen ve madde- ten yıpranmış, solimuştu. Bir müddet mimar Bellanje ile beraber yaşadı; ni- hayet kimsesiz ve yoksul 1802 de öldü. dişe ile yaklaştı, yavaş sesle yalvardı: — Kınm üzülme... Metanetini top- 1a!.. Bu sancılar her anne olacak ka- dının başından geçer... Sonra çok ça buk unutulur... Kuzum Cenan yav- rüm metin ol! — Peki teyzeciğim!.. Fakat müthiş bir ıztırab kızcağızı yeniden kıvrandırdı. Bu hali hayretle seyreden Kadrinin karısı şaşkın şaş- kın bakınıyordu. Halide hanım onu bir köşeye çekti. Buruşuk yüzü hicab- dan kızararak meseleyi anlattı, ve bu sırrı onun vicdanına, namusuna tev- di etti. Kadri ile karısından başka bu işi kimse, hiç kimse bilmiyecek, duy- muyacaktı. Ev sahibesi her türlü teminatı ver- dikten sonra telâşla; — Aman hanimefendiciğim, hale bakılırsa küçük hanım zamansız do- Zuracak, müsaade ederseniz gideyim Kadriye anlatayım da hemen ebe ge- tirsin, İhtiyar kadın; — Pek ülâ! - dedi, Ve cebinden bir tesbih çıkararak çekmeğe başladı. Kadri kapının eşi- ölnden göründüğü vakit ona da: — Oğlum, sen de karın gibi Allahi- na kasem eder misin ve bu sir bülün mânâsile aramızda Kalacak? Adam ciddiyetle cevab verdi; Izmir mektupları İİzmir fuarında Manisa ve Samsun paviyonları iki paviyonda çok beğenildi ve alâka celbetti İzmir fuarında Manisa paviyonu © İzmir (Akşam) — Manisa, bütün dünyada üzümile meşhurdur. Mani- sanın değerli ve çalışkan valisi Dr. B. Lütfi Kırdar, fuardaki Manisa pavi- yonunu bu yıl genişlettiği gibi Ma nisanın muhtelif bayındırlık hare- ketlerine aid eserlerin maketlerini, muhtelif mahsul nümunelerini itina ile teşhir ettirmiştir. Bilhassa üzüm mahsulü cihetin- den Manisa paviyonu çok zengindir. İşlenmiş, işlenmemiş, standardlara ayrılmış, yaş ve kuru üzüm nümune- leri zarif ambaelejlarda teşhir edil miştir, Gördes halıları, Manisanın muh- telif mamulâtı paviyonunda zengin köşele halindedir. Manisada yeni in- şa ettirilen hâstaneler, Halkevi, Par- ti, kız enslilüsü ve muhtelif okullar binalarının ve yollarının büyük kıta- da resimleri, paviyon duvarlarını süslemektedir. Kapıdan girince Atatürkün yağlı boya tam cesamette bir resmi, göz- leri kamaştırmaktadır. Manisa pa- viyonu muvaffakıyet kazanan büyük paviyonlar arasındadır. Samsun köşesi Türkiye ticare todaları paviyonun- da Samsun köşesi, ziyaretçilerin alâ- kasını ehemmiyetle celbetmiştir. Tek- niğe uygun tarzda hazırlanan Sam- sun köşesi, Karadenizin incisi Sam- sunun bütün varlıklarını ziyaretçile- rin gözleri önüne sermektedir. Dünyaca meşhur Samsunun siyah havyar ve balık yumurtaları, tütün nümuneleri, muhtelif ihraç mahsul- leri, kültür hareketleri, turizm faa- Yiyeti, limanın ithalât ve ihracat faa- etmeyin. Iattâ köyde dahi küçük ha- nımın kim olduğunu kimse bilmiye- cektir. Saadetimizi, bugünkü refahı- mizi hep size medyunuz!.. Kemikleri. mizi kırsanız içinden ekmeğiniz çi- kar... Biz nankör değiliz hamdolsun... Şimdi artık Halide hanımın içi ra- hat etmişti, Evet, o, bu saf ve sadık insanlara güvenmekte pek haklı imiş... Buraya gelmekte isabet etmiş. Şumnulu ihtiyar muhacir ebe nine gelince hemen sordu: — Beyhude telâş mı ettik, ne der. sin? Yoksa doğum bu akşam mı? Kadın başını sallıyarak evet» işa- reti verdi ve hazırlanmağa başladı. Vakitsiz olmasına rağmen çocuk gayet tabii olarak dünyaya geldi. Ni- ne yavruyu elleri arasına alır almaz neşe ile seslendi: — Güzel bir kızcağız... Maşallah!.. O, bu masumun nasıl bir leke, nasıl bir ayıb teşkil ettiğinden bihaberdi. Miniminisini görür görmez Cenanın yüzü annelik şefkatile parladı ve me- calsiz bir 5€sle: — Yavrum... Kızım... » Diye mırıl. dandı. Lâkin çocuğu kendisine yaklaştı. np öptürmek istedikleri vakit birden. | bire nefretle geriledi, kendi Kendine: «— Cürmümün mahsulül» diye söy- | — Ederim efendim... Hiç merak | Jendi. Myeti, maden istihsalâtı,deniz ve göller mahsulleri, hattâ toprak sa- nayii eserleri çok cazib ve İstifadeli şekilde köşede teşhir edilmiştir. Samsun valisi B. Fuad Kutsal, her yıl Samsun vilâyeti namına iştirak edilen fuarda gelecek yıl büyük bir paviyan inşa ettirmeğe karar vermiş- tir. Samsun vilâyetinde her yıl 8 milyon kilo tütün istihsal edildiğini, limanından senede 10,915,000 Jira kıymetinde 10,4,000 ton ithalât ve 21,306,000 lira kıymetinde 106,000 ton ihracat yapıldığını, muhtelif “ziraat mahsullerinin yılık istihsalâtının 250 - 300 bin ton raddesinde olduğu- nu, vilâyetin nüfusunu köşede bulu- nan gralik ve istatistikler kolayca göstermiş ve ziyaretçilere Samsun vilâyet ve iskelesinin zenginliği hak- kında tam bir fikir vermiştir. Samsunun kaplıcaları, plâjları, ha rabeleri, bütün güzelliklerile göste- rilmiştir. Samsun köşesini İtina İle ve İktisad Vekilimizin takdirini mu- cib olacak tarzda hazırlıyan Samsun ticaret odası umumi kâtibi B. Cudi Gürsoyu tebrik ederiz. Üzüm ve incir fiatlerinin yükselmesi bekleniyor İzmir (Akşam) — Son yağmurlar yüzünden Ege mıntakasında üzüm r& koltesinin dörtte biri üzüm sergilerin- de ıslanmıştır. Bu sebeble ilk tahmin edilen iyi kalite üzüm rekoltesi, dört- te bir nisbetinde azalmıştır. İncir mıntakasına da fazla miktarda yağ- mur düşmüş, sergilerdeki incirleri 1$- latmıştır. Bu sebeble Üzüm ve incir fiatlerinin yükselmesi bekleniyor. Halide hanımdan başka bu hali se- zen olmadı. Teyze, yavruyu kolları arasına alarak tekrar Cenana uzattı. Gözlerinde şu mâna okunuyordu: w— Senin yapmış olduğun bir ka- bahatten dolayı biçare mahlük neden ceza çeksin? Onun günahı ne?..» Zaten genç kızın kalbini biran için kaplıyan kin ve nefret hissi sıyrılma- ğa başlamıştı. Gözleri yaşlarla dolu, çocuğunu aldı, göğsüne bastırdı ve kokliya koklıya öptü. Nine muhacir şivesile: — İşte te... Çok şükür kolaycacık oldu... Efendiye müjde mektubu yâ- zın... Cenân bu sözleri işitmedi bile... Öy- le yorulmuştu ki gözleri kapanarak derin bir uykuya daldı. Ertesi sabah gözünü açtığı zaman ihtiyar teyze yavruyu işaret ederek dedi ki: — Kızına ne isim koymak istiyor. sun. Göbeğini keserken «Hatice. de. âik ama asıl adı için ne münasib gö- rüyorsun? — Şermin olsun teyze! — Peki, nüfus kâğıdı okartmalı... Babasını Abdullah annesini Havva diye yazdıracağım... — Nasıl istersen öyle yap teyzeci. dim. (Arkası var)