Telefon acı aci çalındı. Mahir henüz yatmıştı. Biraz,evvel daldığı tatlı uy- kusundan uyandı. Bu münasebetsiz zamanda kendisini telefonla rahatsız eden kimdi? Hiddetle telefona uzandı. Sert bir sesle: — Allo. diye bağırdı. Telefonda tatlı, ince bir kadın sesi cevap verdi: — Allo... Mahirciğim!.. uyudun, seni uyandırdım... Mahirin hiddeti bir anda yalışmış- ta. Bu son derecede tatlı kadın sesini tanımağa çalışıyordu. Telefondaki ses sordu: — Beni tanıdın mi Mahir?.. Bil ba- kayım kimim? Mahir özür diledi: — Vallahi affedersiniz... Bu uyku $ersemliğile sesinizi tanıyamıyorum... — İşle buna kızdım... Bana karşı bu derece lâkayd olmanı affedemem. -| Sen benim sesimi tanıma ha... Aşk ol- sun... Mahir «acaba kir?» diye düşünür. | ken telefondaki ses devam ediyordu: — Sana bir sürpriz yapmak icin İstanbula bu gece ,hem de hiç kimse ye haber vermeden geldim. Niyetim yarın sabah sana telefon etmekti. «Haydi şuna bir sürpriz yapayım» de- dim. Hemen telefonu açtım. Seni "ayandırdım. Bana kızdın mı? Mahir cevap verdi: »— Bilâkis... Bu küçük gece marera- sından o kadar memnunum ki... — İstanbula gelince senin telefon numaranı bilmiyordum. Deftere bak- tüm. 'Telefon numaranı buradan öğ- rendim... Sen eskiden oturduğun apar» tamanı da değiştirmişsin... Şimdi Tak- simde oturuyorsun ha... — Evet... Taksimde... Fakat affe- dersiniz... Kiminle konuşuyorum?. — Yobo... Madem ki sesinden tanı- madın. Ben de söylemiyeceğim, Hal. bu ki ben de seni görmek istiyordum. Söyliyeceğim şeyler vardı Mahir... Hem de bu vesile ile eski günlerimizi de tekrar hatırlamış olurduk. Mahir: Belki de Telefonda bir kahkaha çınladı. Tat. 4 kadın sesi; — Bir şey teklif etmek istiyorum ama seni rahatsız ederim diye korku- Yorum... Acaba bu gece bir yerde bu- Tüşamaz mıyız? Daha saat on bir... Bir bara gideriz. Yahud gece bir otomobil gezintisi yaparız... Gayet nefis bir mehitab var. Bebeğe deniz kıyısına kap dar uzanıyız. Olmaz mi? Bu gece macerası Mahirin pek m de hoşuna gitmişti. Fakat telefondaki kadını öğrenmek için gene ısrar etti; — Peki ama kiminle konuşuyorum. — İsmimi söylemem... Çok tamdı- ğin bir kadınla... — Peki... O halde mükemmel... Be- | beğe kadar bir otomobil gezintisi ya- parız. Ben 20 dakikaya kadar hazı. | rım. Sizi nerede bek'iyeyim?.. Genç kadın telefonda bir yer tarif ettikten sonra: — Bir olomabille oraya gel... bekle... Otomebilin içinde otur... Hay» di şimdilik Allaha ısmarladık. dedi. Telefon kapandıktan sonra Mahir | hemen yatağından fırladı. Giyindi, Sokağa çıktı. 'Tam o esnada bir otomobil geçiyor. du. Mahir otomobili durduttu, bindi. Telefonda kendisine tarif edilen yere geldi. Otomobilin içindeki küçük elek. İriği söndürdü. Beklemeğe başladı. Beş, on, on beş dakika bekledi. Nihayet karanlıkta hayal meyal, uzun boylu, irice bir kadın gölgesi be- lirdi. Genç kadın otomobile doğru iler- iyordu. Mahir içinden: — Muhakkak odur... dedi, çünkü tam söylediği yerde otomobili bekle- tiyorum... Meçhul kâdın otomobilin önünde durdu. Açık penceresinden otemobi- lin içine bakarak: — Mahir!,.. deği, Mahir hemen otomobilin kapısı. pi açtı; — Benim... dedi. Kadın gayet çevik bir hareketle içe- riyo atladı. Mahirin yanına oturdu. Fakat otomobilin bulunduğu sokak pek karanlıktı. Üstelik otomobilin İçindeki elektrik te yanmıyordu. Biri- birlerini göremiyorlardı. Karanlıkta- ki kadın Mahire tatlı bir sesle: — Nasıl şimdi beni tanıdın mi?.. diye sordu. Hayır Mahir hâlâ onu ta- nımamıştı. Yanındakinin kim oldu- Eunu öğrenmek için, otomobilin için- deki elektriği yaktı. Fakat elektrik yanar yanmağ ikisi de hayretler için- de kaldılar. Çünkü ne kadın Mahiri, n de Mahir kadını tanıyordu. Muhirin hayreli büsbütün katmerli idi, Yanın. daki kadın son derece genç ve güzeldi, Fakat Mahir bu kadını hayatında bir kere olsun gördüğünü hatırlamıyor. du. Genç kadın: — Fakat, dedi, sizin isminiz Mahir değil mi?.. — Evet.. Mahir... — Lâkin ben Mahir isminde başka birini arıyorum. O zaman henüz soy adları olmüdığı için böyle karışıklıklar ortaya çıkabi- lirdi. İkisi de meseleyi anladılar. Bu garib maceraya gülümsemeğe başlar dılar. Genç kadın: — Vallahi sizi hiç yoktan rahatsız ettim... dedi. Muhir: — Bilâkis efendim... Bu macera pek hoşuma gitti!... Kadın: — Fakat ben artık evime döneyim.. — Madem ki Bebeğe kadar uzan- mak maksadile evlerimizden çıktık. Müsaade ediniz de bu gezintiyi yapa- hm. Bebeğe kadar uzanalım... Feride - genç kadının adı - Mahire mânalı mânalı baktı, hafif bir sesle; — Nasıl olur bilmem ki... dedi. Bu küçük yanlışlık ikisinin biribi- rile ahbablığına sebeb oldu. Gayet gü- zel bir yaz geçirdiler. vasıtadır. Alım satım, kira işlerin- de iş ve İşçi bulmak icin istifade memleketler: Seneliği 3600, alt aylığı 1500, üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Receb $ — Ruzuhuzır 121 $. İmsak Güneş Öğle Ikindi Akşam Yatsı E 96 1045 553 ©l11 1200 135 Va. 3M4 5261213 1553 1839 2016 EVROZI Baş, Diş, Nezle, Grip Romatizma Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. BARAN MARSİ İcabında günde 3 kaşe alınabilir. MARAŞ AHANAN 3 Eylül 938 Cumartesi İstanbul — Öğle noşriyatı: 1230: Plâk- la Türk musikisi, 1250: Havadis, 1905: Plâkla Türk musikisi, 1315: Orkestra; Növolmiden naklen: M. Kemal Akel ida- resirde, 14: San. Akşım neşriyatı: musikisi, 19,15: Konferans! Murat (Wen müsahabeleri), haberleri, 20: Saat ayarı: Grinçiv rasat- hanesinden naklen, 2002; Necmeddin Rıza ve arkadaşları tarafından Türk mü- sikisi ve halk şarkıları, 2040: Hava tapo- Fi, 2043: Ömer Rıza Doğrul tarafından ambca söylev, 21: Sant ayarı: Orkeslra: 1 - Çaykovky: Andante, 2 - Lange: Grus müterhen, 5 - Glinka: Krakovyak, 2130: Nezahot ve arkadaşları tarafından Türk muwkisi ve halk şarkıları, 22,10: Ajans haberleri, 2220: Opera ve operel parça- Mari (pI3K), 22,50: Bon haberler ve ertesi günün programı, 23: Saat ayarı: Son Ankari — Öğle neşriyatı: 1730: Kar- şık plâk meşriyatı, 1350: Plökin Türk musikisi ve halk şarkıları, 14.15: Ajans haberleri, Akşam neşriyatı: 1050: Plâkla dans musikisi, 19,15: Türk musikisi ve “halk garkıları (Makbule Çakar), 20: Saat aya- TI ve arapşn neşriyat, 20,15: Türk musi- kisi ve balk şarkıları (Hikmet Rıza), 21: Havacılık haftası münasebetile konuşma (Behçet Kemal Çağlar), 21,15: Stüdyo sa- Jan orkestrası: 1 - Leopold: Russisoher Echo, ? - Johann Strauss: “O Sehöner Mal, 3 - Moussorgsky: Eine Trane, 4 - Tashalkomwsky : Marchc Colennelic, 5 - Amadel : İnvano, 22: Ajans haberleri, 22,18: Yarınki program ve son, Avrupa istasyonları Saat 20 de Berlin (20 - 2045) bale; musikisi ve (Benjamino Gigli) nin şarkıları (plâk- — Deutsehlurds 20,15 şurkı, viyilon- sel ve piyano — Frankfurt 20,10 şen köy- lü musiki — Hamburg (20 - 2045) yeni ve eski farfar musikisi ve şarkılar — Kolonya, 20 muhteni müntehab parça lar — Lalpsig (30 - 9020) askeri musi- ki Münih 20 plâkia bafif musiki neş- riyatı S'utteart 20 plik neşriyatı — Brno, Prag ve bütün Çekoslovak istas- yonları 20,20 dans musikisi, şarkı, flüt ve Trompet tarafından muhtelif sölolarla karışız musiki neşriyatı — Mudapeşte 20 orkestra tarafından konser — Florans şarkılar ve Italyan korosu — Sofya 20 şar- kı, 2055 plâk neşriyatı — Varşova 2030 neşeli musiki, Saat 21 de Berlin ve Münih 21,15 (İki Mesud Saat) Asm altında meşhur kadın ve crkok söy- Jeyieilerin iştirakile o xüzel (melodiler, akordeon ve org — Breslav 21,10 orkestra, aerkı ve Ksilofon tarafından muhtelif şen parçalar — « Danzig 21,15 orkestra, ka- , piyano, Kirişli kuvartet mser — Deulschlanâs ve Frankfutr 21 orkestra, şarkı ve piyano ie güzel melodiler — Hamburg ve Leipzig 171,10 dans musiki — Kolonya (Mascag- Dil nin (Cavalleria Rusticant) operası — Königeberp 2115 dans musikisi — Viya- Da 20 dans musikisi — Belgrad 21 konser — Bordeaux, Lyon ve Paris (Kiffel) 3140 - 1) (Rossini) nin (Seville Berbe- ri) opema — Prag ve diğer Çekoslovak 1830: Plâkla dans Prof. Sah 1955: Borsa İ Istasyonları saat 20 deki programlarına | Puris (Eilfel devam — Budapeşte 21 konsere devam — Florans 2130 konser — Kopenhag (21,10 - 24) şimal musikisi, opera ve halk şarkı- lan — Lüle ve Limoges 2130 (Altıncı Konuk) isimli Gyatro — Londra (Reg) (21,15 - 2240) Tschalkowsky konseri! Pi- yano ve orkestra konsertocu ile altıncı senfonisi — Pariz (2130 - 2210) Pain de Mönags) isimli tiyatro — Prag II 21,15 senfonik örkesira, gitara düosn, şarkı ile muhtelif havalar — Sofya 2245 karışık parçelar Strazburg (2140 - 2240 balet musikisi, Sant 23 de Bütün Alman İstasyonları saat 21 deki progrrmlarına devam — Belgrad 22 or- kestra kumsuri — Bordeavx, Lyon ve 22 operaya devam — Ko- penhag 22 konsere devam — Lille ve Li- mores 74 tiyatroya devam — Lüksemburg 2215 senlonik konar — Milâno 22 (Catalani) nin «Lorely) operası — Paris 22 tiyatroya devam Poste Parisieh (22 « 2240) konser — Prag ve Pretzburg (22,05 - 22,55) orkestra, şarkı ve keman e muhtelif parçalar — Sofya 22 karışık musikiye devam — Strasburg 22.20 plâk- We (Sehumman) ın şarlaları ve (2235 - 7440) Beethoven konseri: Keman ve ör- kestra konsertosu Varşova (22,10 - 22.50) konser. Saat 2 de Berlin ve Lelpaig 23,30 muhtelif parça- lar ve dans musikisi — Breslay 2330 dans musikisi Deutsclandı (2930 - 2345) küçük konser ixi flüt ve viyolonse) CTrlo)- su le — Frankfurt, Königsberg, Saar- naklen Belgrad (23,15 rar liz Bordeaux, Lyon ve Paris (Eiffel) 23 operaya de- vam Budapeşte konsere devam Ye 73,15 orkesira ile muhtelif parçalar Droitwteh 23,10 orkestra te maher par- çalar — Milino 23 operaya Frag 0030 - lam) gainodan salan bar Saat 21 den İtibaren Deutsehlands, 24 orkestra, Çenbalo ve klârmet le muhfelif parçalar — Hamburg 2400 dans musiki Berlin, Kalenya, ve Lâpipzg programlanna devam Frankfurt, Münih ve Saarbrücken prog- ramlarına devam — Viyana Programına devam — Budapeşte orkesiraya devam — Fiorans 4 dans — Lüksemburg; 24 - 3 dans — Paris 24 dans Frankfurt ve Btuttgart İ gece konseri ve muhtelif şen parçalar — Viyana programına de- vam — Diğer bütün Alman istasyonları Breslavdan naklen gece Konseri ve as- 'keri bando. (Saat 4 e kadar.) de | Tarihi DİŞİ KORSAN Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli , rr. Tefrika No, 109 Korsanlardan biri, kadınları kertenkeleye, diğeri de örümceğe benzetiyordu. Necib rum dilberinin yüzünü açınca bağırdı: Kiveli Sald o gece bu iki arkadaşına birer €sir kadın hediye edecekti. Bir köşe- de içki sofrası hazırlanmıştı. Necib Hayyat, Saidin Hamdaniler kabilesine geldiği zaman ilk yardım. gördüğü arkadaşıydı. Necib çok uysal, şakayı sever bir adamdı. Yaşı otuz beşi geçtiği halde evlenmemişti, Ev- lenmeğe de niyeti yoktu: Onun garip hattâ gülünç inanışları vardı: Necib, kadından çok çekinir, onları zarar- siz kertenkeleye benzetirdi. — Bu zararsız kertenkelelerden korkmasamı bile, nihayet, kertenkele değil mi? - derdi. - Onları koynuma nasıl alabilirim? Necib Hayyat, kabilesi arasında Harerden biraz hoşlanır gibi olmuş- bu. Fakat © da onun naüzarında ka- dın değildi. Necibi donanmadaki bütün kor- sanlar, hemen hemen Sald kadar se- verlerdi. Saldin güzel, yanık bir sesi vardı. Korsanlar onun türkülerine, yalellerine bayılırlardı. Said o gece bu eski arkadaşını iyi- ce âvlamağa ve kendine bağlamağa çalışacaktı. Kursunlar arasmdn bir dedikodu vardı: - Reis, Bizanslı kadınları gemi- sine kapattı, Onlarla eğlenip duru- yorl? Bu dedikoduların büyüyüp yayıl- masına meydan vermemek için, ilk önce Necibi, sonra da öteki arkada- şıni yola getirmek gerekti. Netibin öteki arkadaşı da donan- mada nüfuzlu bir şahsiyetti, (Nühaşj kabile relsinin oğlu olan Muhammed Nühaş otuz yaşlarında, oldukça haris, şöhret budalası bir gença. Kabilesin- de sekize yakın karısı vardı, Necib Hayyat'ın zıddı denece kadar garip kadar gerip değilse de - bahse değer inanışları ve görüşleri vardı: Muham- med Nühaş, kadınları örümceğe ben- zetirdi” Muhammed Nühaş: « — Kadınlar, erkeğin etrafında dolaşırlar.. bir örümcek ağı gibi bü- tün varlığını sevgilerile, nüvazışle- rile sararlar. O zaman erkek, hüviye- tini kaybeder. En iyisi bu ağın içine düşmemek için, onlara bu ağı örmek fırsatını vermemelidir! Derdi. Zaten donanmada - Saidi çok say- mak ve sevmekle beraber - Said aleyhinde dedikodu yapanlardan bi- Ti de Muhammed Nühaş değil miydi? Said sofranın başına oturdu. Sa- ğında Necib Hayyat, solunda Muharı- med Nühaş vardı. Karşı yakadan (şimdiki Kadıköy cihetinden) aldık- ları eski, nefis şarapları içmeğe baş- Jamışlardı, Araplar şaraba fevkalâde taassup gösterdikleri halde uzun zaman dç- nizlerde dolaşmak ve adalı korsan- larla temas etmek yüzünden şarağ içmeğe alışmışlardı, Kabilelerine dön- dükleri zaman sofulaşırlar, denize çi- kınca ayyaş kesilirlerdi. Muhammed Nühaş hepsinden çok içerdi. Bizans önlerine geldiği gün- denberi şarapsız yattığı yoktu, Hat- tâ emir Sald ona: « — Bukadar çok içmel! Ve iş ba- şında bulunduğumuzu unutma!» Tarzında bir haber bile gönder- mişse de, Muhammed Nühaş itiyadını bozmamıştı, — Haydi içelim.. ne duruyoruz? diyerek mütemadiyen kadehine şarap doldı Bir müddet Bizansın muhasarasın- dan bahsedildi. Said: -—- Romanos kapısını da kapattık, Bi- zanslılar bir iki aydan fazla dayana- mazlar.. teslim olurlar. Diyordu. Necib Hayyat da bu fikirde idi, — Son kararımızdan dönmiyece- ğiz. Muhasaraya devam edeceğiz. Sözünü tokrarlıyordu, Said, bu büyük mücahedenin sonü zâlerle biteceğini söyledikten sonra, elini vurdu. Semiko içeri girdi. Said: m Aradaşlarımın hediyelerini ge Diye emretti, Necible Nühaş gülümsediler ve Vi k birlerine bakışarak: - Emirıbu gece muhakkak değerli birer mücevher hediye edecek:.. Diye söylendiler, Sajd de arkadaşlarile berâber gül- meğe başladı: — Eevet. Size birer mücevher vere- ceğim, Fakat bunların eşi hiç bir mücevherdi dükkânında bulunmaz. Korsanlar merak ve heyecan için- de, gözlerini kapıya dikmişler, bekli- yorlardı. Biraz sonra kapı açıldı. Yüzleri ve vücutları .örtülü iki kadın içeri gir- di. Semiko bunların birini Necibin, diğerini Nühaş'ın yanma götür müştü. Misafirler hediyelerinin birer ka- dın olduğunu anlaymca sevindiler. heyecan'arı arttı. Muhammed Nühaş bu hususta çok pişkindi, arkadaşim» dan önce davranarak kadının yüzün- deki örtüyü birden çekti, — Aman Yarabbı, ne güzel kadın! Muhammed Nühaş sevincinden çıl- dıracaklı. Kabilesi arasındaki yevce- lerinin -hiç birisi bu kadar güzel ve sehhar değildi, Muhammed Nühes reise teşekkür ettikten sonra: — Romanos kapısından esir aldi ğın kadınlar bunlar mı? Dedi, Said: — Evel, dedi, yedi kişidirler. Birini ben aldım. Ötekilerini de arkadaşla” zıma dağıtıyorum, Muhammed Nühaş Rum dilberini dizlerinin dibine oturttu: — Adın ne senin, bahar çiçeği? Genç kadının ağzından fısıltı ha Minde bir tek kelime işitildi; — Yuana ... Bu sırada saralar içinde titreyen Necib Hayyat'n sabri tükenmişti. yavaş yavaş elini uzatarak, kendisine hediye edilen kadınm yüzünü açtı, Necib Hayyat Rum dilberinin yü- züne dikkatle bakınca şaşırmıştı. Acaba onu bir başka kadına mi benzetiyordu? Necib gözlerin! uğusturarak: — Kivelil... Diye bağırdı: Said şaşaladı: — Tanıyor musun onu, Necib? — Evet: Tâ kendisi. boynundaki siyah beni.. yeşil gözleri. ince par- makları,. kıvırcık kumral saçları... İste o, Kiros adasından dönerken rasladığım kadın. Said, Rum dilberine sordu: — Adın ne? > — Kiveli,.. — Bu adam: tanıyor musun? — Hayır... — Kiros adasına gittin mi? — Evet... Necib Hayyat, oturttu: — Sen belki beni hatırlamazsın, dedi, Kiros adasından bir Bizans yel- kenlisi ile üç yıl önce dönüyordunuz. Karşmıza bir Arap korsan gemisi çık- muşta! Rum dilberi başını salladı: — Evet, O gemiyi hatırlıyorum. Bizi soymak istemişti. Ben korkudan deli gibi bağırıyordum. Ortalık yeni kararmıştı. Korsanlardan biri beni kendi gemisine kaçırmak istedi. ku- cakladı.. fakat kaçıramadı.. kard» $im hençerini çekince korsanı yara» Jadı, Necib sol kolunu omuzuna kadar açtı; — İşte, o yaralanan adam benim. Allaha şükrederim ki, bu sefer harp- siz, yarasız nasib etti seni bana, Said: — Hayretimi yenemiyorum, arkan daşlar! Bu ne tesadüf! (Arkası var) Kiveliyi yanına iki Güm. Deği Miles düne dn ia en km ii İK sk kl