Ubrid dedi ki: — Ben maymunları çok severim, Onlar sahiden insana çok yakındır, 'Tom tasdik etti - Hakkın var. Maymunlar insani çok sever, & Kapının önünde üç arkadaş otur. muş sigara İellendiriyorduk. Tom de- vam etti — Ama ben belki de maymunlara karşı bitaraf olamam, Çünkü bir gün... Ve anlatmağa başladı: — Bir kaç sene evvel Birmanyada, Sidnin şehrinde zabıta memuriydım... Bir gün uzaklarda bir hırsızlık vaka» $ını takibe memur eğildim... İki katlı bir kulübede oturuyordum. Bulundu. umuz yere vapur ayda birkere uğru- yordu... Yegâne eğlencemiz hırsız ko- Yalamaktı. Hırsızlar her seferinde mü. cadeleye girişiyorlar. Fakat bizim si. lâhlarımızın karşısında nihayet tes. lim oluyorlardı, Gençlik bu!.. Galip gelince adam- Jarımı yüz, iki yüz adım geride bırakı- yor, hırsızların karşısına tek başıma gidiyor: Teslim olunuz! emrini veri- Kulağıma Sen « Giy adında bir hay- t ismi çalındı. Bu adam yüz kişilik bir çetenin başındaydı... Hemen takibe çıktım. Bir yaylada herifi sıkıştırdık... Tek geçidli bir ya- maçtan bir tepeye tırmanmak üzerey- diler... Ateş açlık, Adamlarımdan biri hafif yaralandı, biraz sonra da çeteci- ler teslim bayrağını çektiler. Ben derhal kendime çeki düzen verdim, ileriledim. Haydudlar beni nezaketle oselâmladılar, reislerinin önüne götürdüler. Herif iri yarıydı. Kötü bir ingilizce cevap ile: — Nihayet tanıştık!.. dedi. — Sizl tevkife geldim. — Peki, ne yapayım istiyorsunuz? Silâhlarınızı bırakınız, peşim sıra geliniz... On iki haydut üstüme atıldılar. EJİ- mi kolumu bağladılar. Reisleri Sen « Giy dişlerini gıcırdatarak yaklaştı. Bir okla dedi, adamlarına bir mektup atacağım. Eğer tepeye tırma- nirken bize ateş ederlerse seni öldü- rürüz. Bunu bildireceğim... Sağlam tuzağa düşmüştüm. Yapıla- cak hiç bir şey yoktu. Haydutlar ra- hat rahat ellerini kollarını . sallıyarak tepeye çıktılar. Ben de beraber... Re- isin yanında yürüyordum Gece yiyecek İçecek vermediler. Su- suzluktan uyuyamadım. Ertesi sabah beni bir ağaca bağladılar. Reis gene yanıma geldi: — Siz, dedi, yoruldunuz, yürüyemi- yeceksiniz... Sizi bürada bu , Belki bir kaplan, belki bir sırtlan ge- Mp sizi buradan kurtarır... Onlar yürüyüp uzaklaştılar. uyuyakaldım Gözlerimi açtığım zaman etrafımı bir sürü maymun sarmıştı... Dört yâ» nımı çekiştiriyorlar. Beni bağlı oldu- gum yerden kurtarmak istiyorlardı. Nihayet biri ipin ucunu buldu, ısırdı, kemirdi, kopardı. Maymunlar sevin- diler, Her biri bir parça ip aldı. Sıçrıyarak koşup gittiler... Ben işte böyle kurtuldum. Bir kaç saat sonra adamlarım gelip beni bul- du. Bunun için maymunları çok seve. rim. Ben Cengiz Han 1155 de doğdu. On üç yaşında öksüz kaldı. Beş kardeşi var- dı. Bu beş kardeşi de Cengiz hanın büyüklüğünü takdir ettiler ve onun emri altına girdiler. Cengiz on üç ya- şında aile reisi oldu; fakat aşiret ve kabileler yavaş yavaş bu on üç yaşın- daki reisin hükmü altından çıkmak için harekete geçtiler, Cengize sadık yüz kadar aile kaldı. Cengiz onların önüne geçti ve civar kabilelerle sava» şa başladı. Kısa bir zamanda hepsini mağlüb etdi... Uzun yıllar döğüştü ve Mogolistanın büyük bir kısmını hük- mü altına geçirdi. Cengiz nihayet kendini büyük bir imparatorluğun başımda buldu. Bü- yük bir kurultayda Cengiz Han unva- nın aldı ve 1200 senesinde dünyayı fethetmeğe çıktı. Cengiz Hanın süvarileri harikulâde ÜN binicilerdi. 1218 de Çini, 1219 da Se- merkandi, 1223 de Kafkasyayı, İranı, Hindistanı zaptettiler, Cengiz Hanın bükümet merkezi Karakurumdu... Savaşlarda emir ver- diği zaman gözlerini - sanki bütün dünya haritası karşısındaymış gibi « uzaklara diker ve hiç yanılmazdı. Şu veya şu tarihlerde falan ve filân yer- leri işgal edeceğiz der ve dediği gün- de ordu o yerlere bayrağı dikerdi, Cengiz gerek mülki ve gerek askeri nizam ve kanunların Asyada bânisi- dir. 1227 de Cengiz Han dünyanın O zâ- iman bilinen yerlerini fethetti ve 1227 den sonra daha İleri gitmek istedi. Avrupaya henüz ayak basamamış- tı. Ne yazık ki ömrü vefa etmedi. Fransiz müelliflerine göre Cengizin ölümü esrarengizdir. Onlar diyorlar Hediye kazanan Bu dökülen yaprakların arasında bir kuş saklanmış, Bu kuşu bulup siyah veya renkli kalemle çiziniz kesip bize gönderiniz. Bilmecemizi doğru helledenlerden birinciye: 10 lira, 2 takımı, 5 inciye: Güzel bir muhtıra defteri, âyrıca 75 kariimize de muhtelif hediyeler verilecektir, ki: Cengiz ölümünden iki gün evvel dünya güzeli bir kızla evlendi. Onu o kız katletti, #3 Cengizin ölümünden sonra oğlu Batu babasının fütuhatını devam et- tirmek istedi, Polonyayı, Macaristanı, Almanyayı fethedecekti. Fransa kralı Sen « Lul ile temasa girişen Batudur. Cengiz Han çok büyük bir Türk ku- mandanı ve imparatoruydu. Basit ve sade giyinir, yalnız gümüş kakmalı bir kemer bağlardı. Bıyıkları uzun ve dikti. Ata bindiği zaman omuzuna yayını alır, beline bir kama takar, Cengize hizmet ederlerdi. Cengiz Han çorbasını tahta kaşıkla tahta çamçak- ta içerdi. karilerimiz 10 lira kazanan Handan nciye: 5 lira, 3 üncüye: Fotoğraf makinesi, 4 üncüye: Perger Mariks daha çocukken uzak diyar- larda seyahat etmeği kurardı. Spor- cu, dinç, gürbüz bir genç oldu ve bir gün yolda askerlik arkadaşlarından birine rasladı. Roge Afrikada filim çevirecekti. Mariksi beraber götüre- bilirdi. İki arkadaş sözleştiler ve mutabık kaldılar, sxs Seyahat çok iyi geçti. Deniz sâkin- di. Artistlerden Jaklin, Mariksle ah- bab oldu. Bir gece gökyüzünde bir Yıldız yânarken Jaklin: — Yarab beni mesud et! dedi, Mariks derhal: — Emredersiniz! diye cevap verdi, Bu hâdiseden bir daha bahsetmedi. ler. Afrikaya ayak basınca büyük şehri dolaştılar, Jaklin de erkek kıyafetine girmişti. O geceyi şehitde geçirdiler, Ertesi gün yanlarına bir tercüman alıp yola çıktılar. Yerliler onları pek parlak karşıla» dı. Çadırlarını kurdular, Sinema ma» kinesinden kabile reisi biraz şüphelen- di, Kendisine izahat verdiler. Yaban- cıların kötü bir maksadı olmadığına Hele Jaklin hasta bir çocuğu tedavi edince, kabile halkı yabancılara güler yüz göstermeğe başladı. Çocuk ta ar- tık Jaklinden ayrılmaz oldu. Jaklinin kocası Mariksi kıskanıyor- du. Aâma kötü huylu bir adamdı, kâ- rısına da hiç iyi muamele etmiyordu. Bir gün dolaşırlarken Roge ile Ma- Tiks bir nehir keşfettiler. Roge: — Timsah dolu dedi. Karı koca ertesi gün timsah avına çıkmağa karar verdiler... Oltaları, ağ- ları hazızladılar. Bir de kayık yapti. lar. Bir yandan da Afrika kabilelerinin hayatını gösteren filmi çeviriyorlardı. Bir gün Roge kızdı, Afrikalı küçük kızı Soayı dövdü. Kız ses çıkarmadı ama Rogeye öyle vahşi vahşi baktı ki Mariks korktu. Bir gün Soa ile beraber üçü timsah avına çıktılar... — Biraz sonra timsahlar kocaman ağızlarını açarak kayığa yaklaştı. Bir iki ağ atıldı, yakalanmadılar. Kürek çeken Sao, mahir bir kürekçi idi, tam zamanında kayığı uzaklaştırıyordu. Nihayet bir timsah yakaladılar. Jaklin korkudan kayığın bir köşesine büzülmüş, kımıldamadan duruyor- du... Bir aralık kocasına: Artık sahile çıkalım dedi, Sao, kendisini hastalıktan kurtaran kâdının korktuğunu, üzüldüğünü görüyordu... Roge de karısının korku- suna ehemmiyet vermiyor, ayakta durmuş kayığın etrafında dolaşan timsahlara ok atıyordu. Bir aralık bir dalga geldi, kayık yana yattı. Roge nehire düştü, Sao kendini derhal suya attı, daldı, çıktı, daldı, çıktı. Rogeyi bulamadı. Tekrar kayığa bindi. Jaklin bayılmıştı. İMariks Afrikalı genç kiza sordu: — Neden düşmanını kurtarmağ& çabaladın?.. Kız öyle bir baktı ki, bakışlarile: Tehlike karşısında kin olmaz! demek istedi.