» Ramiz senelerdenberi kendisinden Uzak yaşadığı Sabahatin dul ve S0 bes kaldığını işitince pek sevinmişti. Çünkü Sabahat yıllardanberi onun kalbinde yaşıyordu. Biribirlerini te mam on beş senedenberi görmemiş- erdi, Bu biribirlerinden uzakta © çen on beş seneye rağmen Ramiz Sü- bahati unutmamıştı. Bunun için Sa bahatin Adanadaki k <e pek sevindi. Oturdu, eski sevgili- #ine uzun bir mektup yazdı. Ramiz mektubunda: <On beş sene evvel önüne geçeme- diğimiz birçok hâdiseler bizi biribiri- mizden ayıramaz, Seni mümkün O duğu kadar çabuk görmek istiyorum. Söyle, ne zaman, nerede, nasıl görüş” Mek imkânı vardır?» ğ Bu mektubun cevabini Ramiz bü- Yük bir sabırsızlık içinde bekliyordu. O günü evine döndüğü Mm Dın aralığından içeriye Mavisi renginde uzun bir zarf buldu. Heyecanla bunu alıp yırttı. Aldan mamıştı. Mektup Sabahatlen g“li- Yordu. Okumağa başladı » i Sabahat mektubunda diyordu ki: «Uzun uzun düşündükten sonra #enl yeniden görmemeğe karar ve dim Ramiz.. Aramızda or beş Sen min açtığı derin bir uçurum Var. On beş sene bu... Dile kolay... Seni on beş yıldanberi görmedim. O zaman genç ve çok güzel bir erkektin. Halâ kafamın içinde on beş sene m i gençliğin, güzelliğinle yaşıyorsun Bagün gözlerimi | kapayıp seni düşün- meğe başladığım zaman on beş yıl ©v- velki hayalin karşıma dikiliyor... AK tın tozu sarısı saçların, içinde sanki yıldızlar pırıldaşıyormuş gibi aşıldı- yan güzel gözlerin, uzun boyun ve bir heykel kadar biçimli vücudünle Adeta seni önümde görüyor gibi olu- m, ri eminim ki 15 sene içinde sen çok değiştin. O güzel, altın vnekli saç- ların muhakkak ki şimdi bembeyaz olmuştur. Belki de ağarmadan Süç- ların dökülmüş ve tepen açılmıştır. İnci gibi dişlerinin üzerinde de se- Mmelerin yaptığı korkunç tahribat göz- İerimin önüne geliyor. Her halde bir heykel kadar muntazam olan vücü- dün de çok di r. Muazzam bir göbekle seni tekrar görmek biç G€ boş bir şy değildir. Ben hâlâ senin 15 sene b ei Yalinle yaşıyorum, Bırak miden ve kafamın İçin» deki bu 15 sene evvelki genç güzel Adamın hayali birdenbire yıkımın 8m... Seni ölünciye kadar eski genç” İiğin ve eski güzelliğinle düşüneyİm- Büyük bir hayal sukutuna uğrama” Mak için seni katiyen görmek Miyorum. 15 sene evvel başımın içine giren Ve orada yerleşen hayali ürkütmek Miyetinde değilim...» Ramiz bu satırları okuduktan son- Ta gülümsedi. Salondaki büyük en dam aynasında kendisini uzun uzun tedkik etti, Hayır... On beş senedenberi pek âZ değişmişti. Ramiz, gençliğini olduğu Gibi muhafaza eden bazı telibil ve na- dide erkeklerdendi. 2 Saçlarına baktı, Hayır, © eğiyorlardı. «Ne zaman, nerede ve nasıl görüşe- biliriz?» Bu mektubu da postaya ver dikten sonra tekrar büyük bir sabır- sızlıkla cevab beklemeğe başladı. İkinci mektubun cevabı ancak on sonra Ramizin eline geçti. Sabahat bü mektubunda gene Ri mizi görmek istemediğinden bahse- diyor ve diyordu ki: Sl «Sen kendinin n€ kadar değiştiğini farkedemezsin Ramiz, Onu ancak 15 senedenberi seni görmemiş olan be- nim gibi bir insan farkedebilir Sen hâlâ kendini belki on beş yıl evvelki genç ve yakış ı adam rim iğin muhakkak. | kağ ende et de seni görmi im.. Bu görüşme başımın içindeki © eski hayali de yıkacak, Bu sefer hayalimdeki sevgi mi de kaybö- deceğim. Büsbütün yalnız Kalaca- ğım. Hiç değilse şimdi güzel ve genç hayal orum... * gre gö esiebei Sabahat bir türlü kendisini görmek istemiyordu. sebep de bu idi. «15 sene evvelki güzel ve genç adam hayalinin Ramiz hee mektubunda Sabahate hiç değişmediğini anlatmak İstiyor- du, Fakat Sabahat büyük bir inadla fikrinden caymıyordu. Nihayet Ramiz bu işin bu tarzda İ bir netice vermiyeceğini anladı, Bir gün trene atlayınca Adanaya gitti. Ve doğru Sabahatin evinin ka- nı çaldı. i *Bir hixmteçi Ramizi misafir salo- nuna aldı. yen tçi Si al Bir akaldan gelen biri sizi gör- mek istiyor... İsmini söylemedi... di- Jerde Ramiz de şaşırmıştı. Sabahatin o eski abanoz rengindeki siyah saçları bembeyaz olmuştu. Ağını açtığı 78 man birçok dişlerinin altından ya pıldığını görmemi şti, Onun eski gü- zel dişlerinin yerinde yeller esiyordu. Sonra Sabahatin vücudü de pek de- Âdeta göğsü, her Larafı sark- mıştı. Eski dik ve dipdiri vücud ne- redeydi?... Sabahat çizgili çehresini gösterme- mek için elile yüzünü kapatmıştı. Fu- Kat biraz sonra ellerini çekti: — Niçin bunu yaptın Ramiz?.. dedi, Senin başının içinde simsiyah saçla- rı, dipdiri muntazam vücudü, munta- dişleri ile eski, 15 sene evvelki Sa- Yahat yaşıyordu. Bu 15 sene evvelki 29 Temmuz 908 - Cuma İstanbul — Öğle neşriyati: 1430: Plâk- Ja Türk musikisi, 1450: Havadis, 15.08: Plikla Türk müsikisi, 1530: Muhtelif plâk neşriyatı, 16: SON. Akşam neşriyatı: 1830 Piâkia dans musikisi, 19,13 Settar Körmükçü ve arkadaşları taraf n Türk musikisi (Rast, Nikriz, Kür Uşak). 19,55 Borsa haberleri, 20 Grinviç rasatha- hesinden naklen saat ayarı. Müzeyyen Se- na ve arkadaşlari tarafından Türk mu- sikisi (Uşak, Hüseyni, Kürdili, Eviç). 2040 Hava raporu. 20,48 Ömer Riza Doğrul ta- rafından Arapça söylev. 21 Sâal ayarı. ORKESTRA: 1 - Suppe: Poet e peyzan. 2 - Friml: 'Ta buş. 3 - Betoven: Mönüet 2130 Muzaffer İlkar ve arkadaşları tara- fından Türk musikisi (Kürdili hicazkâr). 92,10 Viyolonsel solo: Muhiddin Sadak. Konservatuvar profesörlerinden. 1 — Mendel: Konçerto in sol minör. 3 — Şopen Gilazunoli: Etüd. 3 .— Habanera: Moris Ravel. 4 — Alegro Apazyonata; Sen - Saens 2250 Son haberler ve ertesi günün prog- ramı, 23 Saat ayarı: Son. Ankara — Öğle neşriyat: 1480: Karı- gık plâk neşriyatı, 1430: Plâkin Türk musikisi ve bulk şarkıları, 15,15: Ajans ba- berleri. Akşam neşriyatı: 1030 Karışık pik neşriyatı. 19,15 Türk musikisi ve halk şarkıları CH. Rızah. 20 Sant ayarı ve Arapça neşriyat. 20,15 Türk musikisi ve baik şarkıları (Salâhaddin). 321 Sıhhi konferans: Mevzu: Gebelik, dış gebelik, yalancı gebelik, (Dr. Muzaffer Se- ser: Doğum ve kadın hastalıkları müte- hassısı). 21,15 Stüdyo salon orkestrası: 1 — Sıede: İn 'Tull Und Spitzen. 3 — Wil Richartz: Trauz Melodien. 3 — will Melsel: İch Trinke auf dein Wehl, 4 — Mannfred: Carmencita. $ — Sehumann: Romanze. 22 Ajans haberleri ve son. Avrupa istasyonları Saat 20 de Dutachl, S. 20 konser — Fratıkfurt 2030 piyano — Hamburg 20 plâk — Kolonya 20 dans — Stuttg. 20 hani muzika — Budap. 20 orkestra — Bükreş 2030 Rumen orkestrası — Hilvers, I 2040 piyano — Lüksemburg 20,40 hafif muaika — Milano 2030 karışık musika; — M. Ceneri 2030 hafif muzika — Bratislava 2025 marşalr ve valslar — Riga 2005 opera vauzikası — Sofya 1930 danberi Reçcini'nin «Behemes operası — Stokholm 2030 İngiliz müsika- sı — Rad. Toulouse 20,15 askeri muzlka — Varşova 20 piyano. Saat 21 de Beriin 2110 orkestra — Breslau 21,10 hafif muzika — Dansig 2110 film ve öperet havaları — Frankfurt 2115 hafif | muzika — Hamburg 21,10 hafif muzika — Kolonya 21,10 hafif muzika — Königsberg 31,10 hafif muzlka — Münih 2110 orkest- ra Saarbr, 21,10 dans — Viyana 2110 hafif muzika — Atblene Zi konser — Bari Berom. g piyano “Londra 2130 Amerikan 40 — mizan — Marsilya 2130 kanser — M. Ceneri 21 piyano — Nis 2130 «Girofle - Giraflar öpereli — Oslo 2133 solistler — Paris P. T.'T. Limages 2120 - 23 orkesi- ra — Prag il 31 halk konseri — Sofya 21 operaya deyam — Strasburg 2130 Nisden nakil — Rad. Tovlouse 21,05 hafif muzika, 22 de eşi Bresau 22 hafif Saarbr. 22 dansa Budap, II 22 dans — Bükreş 22 operaya devam — Florans 22 orkestra — Hiivers. I musikası — Londra 2225 or- kestra — Lüksemburg 22,15 salon muzi- kası — Milano 22 dans, 32,30 senfon, kon- ser — Nis 22 operete devam — Oslo 72 #olistlere devam — Prag 2205 orkestra — Şapkasını tutmak isterken Tarihi DİŞİ KORSAN Deniz Romanı Yazan: İskender P. Sertelli Tefrika No. 70 Mihail sakalını avucunun içine alarak : “ Allah Bizansı koruyacak!.. ,, diye mırıldandı. Bu suretle karşılıklı başlıyan hü- cum ve müdafaalar akşam karanlı- ğına kadar sürdü. Artık Iki taraf ta hedeflerini iyice göremiyordu. Beş saal süren birinci hücum, ortalığın kararmasile mayna oldu. Arablar ayni hat içinde biraz da- ha geri çekilerek demirlediler. Bizanslılar ilk hücumun bu suret- le - hiç bir netice vermeden - sona er- diğini görünce; — Tehlike yok... Her gün böyle neticesiz hücumlarla yorulan Arab- lar günün birinde defolup gidecekler! Dediler, Bu, kati bir hüküm değildi. Belki bir teselliden ibaretti ve halkın böyle bir teselliye de ihtiyacı vardı, Surlar- daki askerlerden Kirk, elli kişi yarâ- lanmıştı. Yedikule surlarında üç, AK- ropolide on yedi ölü vardı. Bunlar, başlarına ve göğüslerine isabet eden okların tesirile kimisi derhal, kimi de biraz sonra ölmüşlü. Arap gemilerine ancak Alurkapı- dan atılan oklar isabet etmişti, Bir kaç Arap denizcisinin yüksekten de- nize yuvarlandığını görmüşlerdi. Bu vaziyet karşısında Bizanslılar uzun müddet Arapların hücumunu önliyebileceklerdi. Fakat muhasara- nn ne kadar sürceeği belli değildi. Şehir içinde ancak iki ay bile yet- miyecek kadar az erzak vardı. Hali- cin karşı yakasından ve İmiparato- run bağlarından - şimdiki Kâğıdha- ne sırtları - erzak getirmek mümkün- se de, nihayet günün birinde Arapla- rın Bosfordan buna da mâni olmala- rı, bu gizli yolları da bulup kesmeleri mubtemeldi, Bizans şimdiki halde üç çevresin- den muhasara edilmişti. Araplar Ha- liçe sokulmağa cesaret edemiyorlar- dı, General Teofilos bu cephede müt- hiş pusular kurmuştu. başladı. İmparator Mihail bu küçük sarayı yeni yaptırmıştı. Yeğenlerinden biri rahatsızdı. Bu sarayda İyileşmişti. Gerçi imparator yeğenini buradan sur içine aldırmışsa sa, saray çok de- gerli eşya ve heykellerie süslendiği için, uzaktan yandığını görüp acıma- mak kabil değildi. «Küçük Dafni sarayı> nı yakan Araplar, buradaki uşak ve bah- cwvan kalabalığını görerek, içinde prens veya prenseslerden birinin bu- Tunduğunu tahmin etmişlerdi, Yangın büyüdü... O civarda bulunan diğer zengin köşkleri de yanmağa başladı. Fakat, biraz sonra esmeğe başlıyan şiddetli poyraz rüzgârı, buradaki alevleri de- nize savurunca, Araplar, müşkül va- ziyete düşmüşlerdi. Sarayburmmunda Ve Kızkulesi açık- Jarında demirleyen korsan gemilerin- den bir kısmı yanmak tehlikesinden kurtulmak için Bosfora doğru açılı- yordu. Yangın büyümüştü. İmparator Mihail sarayın taraça- sından yangını seyrediyordu. Prens Andronik: — Sarayı boş bulacaklarını tahmin edemezlerdi, dedi, içinde presseş İrini bulunsaydı, şimdi bu manzarayı göz yaşlarile seyredecektik. İmparator çok meyüstü: — İçinde İrini varmış gibi mütees- sirim, Andronik! O köşkü ben bir küş kafesine benzetirdim, Ne büyük bir itina ile yaptırdığımı unuttun mu? — Meyüs olma, baba! Yarın daha iyisini, daha güzelini yaptırırsın! — İrini bu felâketi gördü mü? — Hayır. O bu gece erken yatmış. — İyi bir tesadüf. Görseydi, içi s1z- ıyacaktı, — Yarın harabeyi görecek değil disine bu yangındân behsetmesinler, Baba oğul konuşuyorlardı, Gök yüzünü kırmızı bulutlar kap- Jamıştı. Bu kırmızı bulutlar Biznasın üstünden korkunç bir dalga halinde geçiyordu. Imparator oğluna sordu: — Şu yanan köşk Teofilosun amcâ- sının, değil mi? Andronik başını salladı; — Evet.. acıdınız mı? — Şüphesiz. Küçük Dafni kadar acıdım ona. — Bir başkasını yaptırır. — Yüz tane yaptırsa, onun yerini tulmüz. — «Küçük Dalni> yanında bir ku- lübeye benzer 0.. — Mermerleri Sicilyadan getirtil- — <Küçük Dafni> nin de heykelle rini Romalı heykeltraşlar yapmıştı. Sekizinci Mihal bu sırada deniz üs- tünde parlıyan bir ateş gördü: — O ne?! Arap gemileri yanıyor... — Evet, Hem de o bilyük gemiden çıkıyor ateş... — Saldin gemisi mi yanıyor acaba? Taraçada düran vöbetçiler de aynı sözleri söylemekten kendilerini ala- madılar: — Korsan reisinin gemisi ateş aldı, Dediler. Andronik sevinği, an sakalını avucunun içine ala- — Allah Bizansı koruyacak... Diye minldandı. # Deniz üstündeki yangın büyü- müştü. Bir Aarap gemisi daha yanıyordu. Geminin içindeki denizciler birer iki- şer denize atlıyordu. Etrafındaki yelkenliler - ateş ken- dilerine sirayet etmesin diye - kuytu yerlere sokularak uzaklaşıyorlardı. Korsan gemisi tamamile yanmıştı. Denize alılan Arapları ve forsaları küçük kayıklarla toplayıp diğer ge- milere götürüyorlardı. İmparator: — Sapancılarımızın gündüz yapa- madıklarını, gece Allah yaptı. Diye söylenerek geniş bir nefes aldı. — Ayasofya başrahibi İmparatorun yanında duruyordu. Rahip: -- Rristos imdada yetişti, dedi, eğer zindanda yalan kadını bugün hürriyete kavuşturmuş olsaydınız, bu gece düşman gemilerinin hepsinin. yandığını görecektiniz! Bir korsan gemisinin yandığı mu- hakkaktı. Fakat, bu yanan gemi, başkorsa- ın gemisi miydi, yoksa diğer yelken- )ilerden biri miydi? Bu, belli değildi. Başrahip, Fida'nın affı için, İmpâ- ratorun zayif damarını bulmuştu. Mihail, denizdeki sahneyi seyret- mekten büyük bir zevk duymuştu. Başrahibe iki kelime ile cevap verdi: — Fidayı atfettim... İmparator o gece yatağına uzan- dığı zaman, içinde bir seviç vardı. Korsan gemisinin yandığına mi se- viniyordu? Yoksa «Hristos» un Arap- lara gazab ve şiddetni gösterdiğine mi?... Andronik bu iki ihtimali de kabul etmiyordu. O, Fida'nın kurtuluşuna sevinmemişti. Başkorsanın gemisinin yandığına da inanmıyordu. Andro- nik: — Korsan Saidin gemisi Kızkulesi önünde yatıyor... Diye mırıldanarak odasına döndü. » Hayırsız adalardaki sürgünler Bizanslıların ölüm veya ölüm cezası kadar ağır cezalara mahküm olanları Yassı ve Sivri adalara - bugünkü Hayırsız adalar - sürüyorlardı. Arap korsanlarının Bizansı muha- saraya geleceği haberi şayi olduğu ilk günlerde ne İmparator, ne de 6nun veziri ve generalleri bu adalar- daki mahkümları düşünmemişlerdi. çiidi e yi sente el yek a A