İngiliz ordusunun inkişafı Yeni İngiliz ordusu Avrupada harp etmeğe hazırlanıyor om olsun, bütün #lerinin birer mağlü- hihai bir Km İ görülür. Bu hakika- ii aiiarenin ada Üze- as, ğ : hay et mü Muvatta anavalanı ko- İamarı oldukça İngiltere- RI Ve İngiliz cihan Ağını zedelemek müm- Hi Onun için İngilte- Olütn, pir arp Sahnesinde vve zafer için lâzım etmek üze- Vakit ve fırsat bulabi- al Kayıp Pelendiğ. ydi ini Tabi eri ça Zâfer için Avrupa Büz “miş e bir müvazene te- İlgili, 31 şarttı, Bu müva- her zaman kendi le- enin yolunu buldu. Bu Ma've uzunluğuna, zah- (etinin azlığına ve çok- gitere çok veya a3 etmek mecburiyetinde bi le bi, liz San, hi il ka rek e karşuaşılacağı düşü- yk a getirildi, İngilterenin X "Ye Bürmüş, yüksek ka- dei Mensup, & Ordusu vardir. Bu or- By hizm askerler uzun müd- Yade tırı, öderler. Bu kuvvet, N rn vie bir suvari fırkasın- * T. Fevkalâde çevik ve r. Bundan baş- ordu vardır ki, bu haricindeki muha- e İNEvzuubahs olmazlar, un , tıpkı İngiliz i ol ibi, gönlünü Bag AL Gal yoğu Eibi, gönüllü- Net ede; * Su gönüllüler 12-21 'rler, iş İki Ordug, Na İZ zabi Maada İngilizlerin bulunan tlerinin kumandası Ser Alayın, Yerliler ordusu var- yeri taburu bu suretle Mürekkep yöeki beyaz asker. İN ki taların O küvveti 1. Anavalanda bulu- e öslemlekelerde bu- da mütemadi ii amelesi cereyan eder. 12-15 sene ka- ketlerde kalan i teşkil eder. Bu 12-15 “ BİÇ Olmazsa 6 sene» m Ecçirilmesi lâzım. iy diğer uru bu suretle Alay ne her on iki senede , diğeri taburu anavatana Mmüstemlekeye çr Eliz Ordusunda bir EVİ bir teşekkül IP $ fir an idarj bir askeri kıt. ia İngiliz oç ” A Muhteğ; aya, uaredesin. vi Yanında elde edi. ZTing Cürdweği tara “ordusu, daima böy- | İngiliz piyade kuvvetleri fından bundan takriben 60-70 sene evvel bu esas üzerine kuruldu. Trans- val muharebelerinin kanlı dersleri üzerine Holdane de bu teşkilâtı tevsi etti İngiliz ordusu umumi harbe işti- rak ettiği zaman işte bu vaziyette bulunuyordu. Avrupada görülen ger- ginliklerin tesiri ve Fransa ile akdo- lunan ittifakın vecibeleri yüzünden İngilterenin bir gün Avrupa kıtasına asker sevkelmeğe mecbur kalacağı düşünülerek ona göre hareket edildi. Bu ordu umumi harp esnasında 65A5- li tadilât geçirdi. Umumi hârp baş- langıcında İngilterede mevcud olan 6 fırka, Kiçner tarafından kabul etii- rilen askeri mükellefiyet üzerine har- bin devamınca 100 piyade, 8 suvari fırkasına kadar çıkarıldı. Umumi harpten sonra İngiltere as- keri mükellefiyeti kaldırdı, Artık bir daha harp çıkmıyacağını ve Milletler Cemiyetinin ihtilâfları halledeceğini zannetti; fakat bu zanlar ve ümidler boşa çıktı. Milletler Cemiyeti matlup surette çalışamadı. Karınları doyan ve doymıyan milletler, muahedelerin tadilini istiyen ve istemiyen devlet- faşisl ve demokrat idareler gibi cereyanlar gittikçe ateşlendi. Alman» ya da öbür taraftan yeniden fevkalâs de kuvvetlendi, Onun için İngiltere de ordusunu tekrar Avrupa kıtasında harbe hazır bir vaziyete sokmağa mecbur Kaldı. Şimdi bir taraftan İngiliz donan- ması, Uzük Şarktaki hâdiselerin taz- yiki altında kuvvetlendirilirken ve son seneler zarfında ihmal edilen de- niz inşaatı müthiş sürette arttırılır- ken, diğer taraftan hava kuvvetleri- nin ve ordunun takviyesi cihetine de gidiliyor. Bu hususta görülen faali- yet, kara ve hava kuvvetlerinin bir gün Avrupa kıtasında kullanılması ihtimali düşünüldüğünü meydana ko- yuyor. Çünkü İngiliz hava kuvvetleri bir taraftan hücum için hazırlanır- ken, diğer taraftan anavatanın düş- man tayyareleri hücumlarına karşı korunması için de fevkalâde tedbirler alınıyor. Bu arada İngiliz ordusunda da Leş- kilât temayülleri başka şekiller ali- yor, İngiliz resmi mahafili, İngiliz or- dusunun müstakbel vazifelerinden bahsederken, arada sırada İngiliz ada- larının korunması, deniz aşırı üslerin emniyet altına alınması, müstemle- kelerde ve hususile Hindistanda inti- zamın muhafazası gibi sözler sarfedi- yor. Bunların manası, İngiliz menfa- atlerinin İngiliz adaları haricinde de müdafaası ve Milletler Cemiyeti v9 Lokarno muahedesi gibi girişilen ta- ahhüdlerin tutulması tarzında telâk- ki ediliyor, İng ordusundaki teşkilât tema- yüllerinin bu suretle değişmesi, ordu- da yapılan yeni teşkilâtta da kendisi- ni gösteriyor. Eski sefer ordusu Av- rupadaki askeri vaziyet karşısmda ancak dost bir de irdi. Om gün motörleştirilmiş bir ha- di ve biri ılı olmak Üzere Alta fırkaya çıkarıldı. Bu ordunun Vr zifesi seçme bir kuvvet olarak har- bin hemen başlangıcında dost devlet ordusunun yardımına koşmak ve hü- cum kuvveti olarak harp sahnesine atılmaktır, Bu defa bir harp zuhur ederse bu- nun şimdiye kadar gelip goçen harp- lere benzemiyeceğini bilen İngiltere, yalnız ordusunu bugünkü askeri ah- val ve şeraite uygun bir hale getirme- ğe çalışmıyor, ayni zamanda İngiliz milletinin erzakını, fabrikalarının ip- tidai maddelerini de düşünüyor; bir senelik ihtiyacı her ihtimale karşı sa- tın alarak depo ediyor. Daha geçen- lerde İngiliz Avam kamarasında büt- çe müzakereleri esnasında bu cihetle- rin mevzuubahis edildiği hatırlarda kalmış olsa gerektir. Bundan başka İngilterede askeri mükellefiyetin ye- niden kabul edilmesi için bir cereyan | mevcud olduğu da unutulmamalıdır. Bütün bu ahval gösteriyor ki İngiliz- ler ordu teşkilâtında ananevi âdetle- rini bir tarafa bırakarak zemin ve za- mana uygun bir ordu yüralmağa az- metmişlerdir. Bundan birkaç ay evvel İngiliz Harbiye Nazırının Erkânıhar- biyede ve Harbiye Nezaretinde bulu- nan ve eski itiyadları elden birakmak istemiyen yaşlı generallerin yerine gençlerini getirmesi de bu maksadla yapılmış olmalıdır. A.C.D, Otomobil telefonları Son zamanlarda vapurlardan, tren- lerden telefon edilebiliyordu, Şimdi otomobille giderken de telefon etmek için yeni bir âlet icad edilmiştir. Mu- cidi bu âlele telemobil ismini vermiş- tir. Otomobilde giden zat istediği şe- hirle konuşabilmektedir, Nakil vasıta» sı kısa dalgalarla temin edilmiştir. Fakat bu telemobilin taammüm et- mesine mâni olacak bir sebep vardır ki, oda kâfi miktarda kısa dalga bu- lunmamasıdır. Bu cihet için de bir çar re bulunursa bundan #onra herkes otomobille giderken evine telefon ede- bilecektir, Yazan: Sermed Muhtar Alus Dladam Jeneviyev: — Evet evet, diyordu, budalak biliyorum. Evinde beş san- tim yok amma jest, fanfaronad çok Ep İspanyada şato yapıyor... İrfan nerede ise gelecek, karı gr gır gidiyor. Arab, lâfını kesip alt tara- fını getirdi — İşte bu gece, o dediğim anda- valıyada bir oyun âynıyacağız. Senin anlıyacağın, güya Küçük Ka- râkaşyan isminde bir kokona buna tutulmuş. Hasan beyefendimizle bi- raderzadesi, karının âğzından bir mektub yazdılar, buraya çağırdılar. Bizim pavrikatör Dimitri efendi, kadın fistanı giyip (gel sevgilim!) di- ye boynuna sarılacak. Hepimiz gül meklen bayılacağız (Herif geldi mi içeriye alıp doğru yukarıki salona çı- kar teyzeciğim! Madam; — Eravo, farslar boyle, plezanlö- riler ben de çok seviyor, çok hoşla- miyor!. Demekle beraber, araya çap- raşıklıklar okarıştığının da farkın- da... Kuşkulanmağa başlamıştı. — Pardon, şimdi geleceğim! deyip çıktı. Sofadaki çıngırağın düğmesi- ne bastı ve bodrum katına inen mer- divens doğru gitti. Gayet iriyarı, güçlü kuvvetli, Hır- vata benziyen bir adam gözüktü. Madam ona fransızca: — Rako, dedi, içeridekileri, şüp- heli kimseler bulmağa başladım. Bir yere ayrılma ve ibtiyatlı bulun... Belli etmemek için neşeli, hattâ (Traviyata) operasını mırıldanarak karanlık odaya döndü. Her halde eve çok mütehakkim. Her taraf tıs. Yukarıda dört tane Avrupa malahı yosma var; hiç biri- nin sesi sadası duyulmuyor. Oturma odalarından çağırılmadan dışarıya adım atamıyorlar, meydana çıkamı- yorlar, Üçüzler, yapacakları işi çoktan ta- sarlamışlardı. Temizlemek, baş ye- mek, can almak katiyen olmaz. Ya- kalandın mı 15 seneyle bile kurtu- lamazsın. Önden kafaya koyup, ön- den tertibat aldığın için 101 sene, hattâ ipe çekilmek te haritada yar zar... Namussuz bir hergele ile do- muz bir şişkonun yüzünden belâ sa- tan alınmaz. Vakıa beleşine değil, parmak oy- natacaklar; bunu da apaçık söyledi- ler. Söylediler amma ister misin, dür- züler beşer sarı kızla aradan çıksın. Bu paraya bu zehir içilmez... Tatavlalı Kpço: — Vre Arabaki, Esref Siskoya söyleyezek, hits para görmeyezeyis, Barim, erifin suratına bir saldırma vur, burnusu gitsin; boyunla omu- zusu arasinda bir kama sokalim, kafa tsarpuk kalsin; bazak damarda bir bitsak atalim, topal olsun. Zan tsikmadi ma sakat kalmis diyeze- yis, liralar alazayıs!... demişse de, elebaşıları olan Tayfuru kandırama- muştı, boyle çok Kapının zili öttü... Nanemolla!, — Affedersiniz madam, yanlış mı geldim acaba?... Küçük Karakaşyan hanım burada mı? Öyle abdala, dangalağa benziyen bir adam değil; aklı başında, terbi- yeli bir genç... Madam: Uşak, gardiyan, kavas, her ne ise Rako denilen o yarma da, belinde Karadağ tabancası, elinde kalin bir sopa, bodrum merdiveninin basama- ğına yerleşmişti. Salonun süsü, zineti İrfanı şaşırt- ti. Burası zannettiği yerlere benze- miyor. O cihetten ferahlamış, fakat ortada bir esrarengizlik var, Tehlike ihtimalleri, içine doğmağa başlamıştı. Nisbeten muhafazada ol- mak, sağdan soldan kendini koruya- bilmek için geri tarafta, iki duvar arasında, köşedeki sandalyeye otur- du... Üzerinde silâh deği, topluiğne bile yok... Az ötedeki şöminenin bilek kalınlı- ğında demir kancası gözüne ilişti. İcab ederse bununla bir dereceye Kadar kendini . koruyabilin Küçük çakı yok; Sahife 7 'Tefrika No. 118 NANEMOLLA lık odadakiler o şıpıdıklarını Soktular. Dışarıya kulak kabarttılar, gözücu attılar... Kimsecikler yok. Tayfur önde, öteki ikisi arkada, âyaklarmın ucuna basa basa, yukarı çıktılar, Arab, saldırmasını kmından çekti. Reis usturpasını bileğine doladı. Ta“ tavlalının eli kamasında. Elebaşı, kenardan dolanarak salo- nun kapısına yaklaştı İki kanadı da açık. İçeride kimse görünmüyor... Nerede bu balgami?. Kufasını uzatıp İrfanı görünce, saldırdı salona. Nanemolla, başına geleceği um- muş zaten; hazırlıklı. Şöminenin de- mir kancasını akalar yakalamaz, ileri atılıp bir yandan bir yana sa- vurdu Iki saldırışa hacet yok. Kendi- sine çekilen saldırma tâ nerelerde. Arab yerde, yüzükoyun, topaç gibi dönüyor. Röisle Tatavlalı hurya edecekler. ken, reis yere kapaklamverdi. Hır. vat yetişmiş, ayağına çelmeyi tak- muş, üstüne oçullanmışlı. Taftavlalı- nın da panlalon paçası elinde... Yukarı kattaki yosmalar merdi- üşüştüler. — Silans, silâns!.. du. yok... Arab Tayfur baygın yatarken, reis te Hırvatın altında deprenirken, 8â- londan fırlamşi olan Nanempila, Ta- tavlalının gırtlağına, yapışmıştı: — Lâtamacı, senin ne alışverişin var benimle!... Herif ayaklarını yalıyordu: — Bende kabaat yok pasa bey. Ep- sisl yapan prostihos Esref; o arkuda sisman... Gel barabar, onlar nerede, gösterezeyim!.. İrfan, kaçmasın diye kolundan sımsıkı yakalamış, tabancası Vvar- mış gibi ell de belinde, (bir adım uzaklaşırsan, kurşunu yersin!) diye korkutarak, evden çıktılar. Madam Jeneviyev: — Silans, silans!.. Burada Mos- kof, Nemçe, Ambasadörlörler, mi- nistrolar, konseyeler geliyor; isle- mem skandal!... diyordu... Nanemolla, Koçonun koluna ya- pışmış, Çukur sokağın başına geldi- ler... Gene eli arka cebinde — Benim geldiğimi belli etme, aç- sok! diye bağırıyor. Polis, zapliye çağırmaklıklar zirdi. Yolun âşa- risi dönemeç; orada bir kaçacak yer yok Rumyös, Vasonun (kapısını çaldı. biolla ve Eşref alt odadular; haberi almağa teşneler. Pencereden Sor dular; — Kimsin? — Tatavulalı Koço!... Kapı açılınca İrfan da içeri saldır- dı. Ev sahibi Vaso, kızı Marika, ser- mayeler: i Lâmbaya kurusu eat, bi ze uğur getir. Yalnızsıın, ge zeliksin elbet !... diye yukarı çıkarmak islerlerken, silkindi — Burada başka müşteriler mış, nerede onlar? O gibi yerlerde bir müşleriyi baş- ka müşterinin yanına sokmak üâdeb mi ya?.. Bunuda geçelim, (nerede onlar?) diye soruyor, demek bir mak- sadı var. Bunun arkasından kan çıkmak ta mümkün, Bir koluna Vaso, bir koluna kızı Marika, eteklerine de İki sermaye — Ayda çık yukarda!. , — Kale sen ne İlmakondaras de- kanlı. - İstiyorsun saz, İstiyorsun Zurna, istiyorsun lâtarna? Getirezeyiz bur- da... Diye asılırlarken İrfan gene ve da- ha kuvvetle silkindi: — Belânızı bulmadan, heriflerin bulunduğu odayı gösterin be kark lari. nokta da VAP. m Vaso, göz kaydırarak yan- i kapıyı işaret Parmağı da dudaklarının üstünde; (benden bik miş olma) demek istiyor. (Arkası var)