Sahife 6 Üniversiteli bir İngiliz gencile evlenen Zengin Yunanlı kız Annesi, bu izdivaca kızarak kızını mirasından mahrum etti ve tahsisatını kesti Oksford üniversi- tesi dramatik sosye- tesi relsi ve parlak bir ametör sahne artisti olan 22 ya- şında Jon Fiterton Vitti evvelce bir prensle evlenmesi mukarrer olan bir Yunanlı kızla geçen 'Bu kız esbak Yu- nan Hariciye ve Zi- raat Nazırı Kont Teotokisin üvey kı- wi bayan Tita Teo- tokisdir, Jon ile Titanın 11 kânunusanide Atinadaki (o İngiliz konsolosu tarafın- dan nikâhları kıyı- mıştır. Ondan sön- ra genç karı koca Londra civarında küçük bir evde otur« mağa başlamışlar. dır. Çünkü ikisi de Oksford üniversite. m tahsil etmek- pi line eğ İngiliz gazetesinin muhabirionları zi- yarete ettiği zaman Bay Vitti kolunu karısının beline dolayarak gazeteciye demiştir ki: — Karımın validesi evlendiğimizi haber alır almaz kızına gönderdiği senelik tahsil parasını kesti, Bu tahsi- sat büyük babasının rızasile yakında 900 İngiliz lirasına çıkarılacaktı. Ayni samanda Titanın validesi kızını miras- tan da mahrum etti.» Bayan Tita ise gazeteciye aşağıdaki beyanatta bulunmuştur: — Biz bu kulübe içinde bir aşk ha- yatı yaşıyoruz. Jon ile evleneceğimi mayısta anneme bildirdiğim zaman &nnem Jonu Yunanistanı ziyarete da- vet etti, Bunun üzerine Jonla beraber Korfuya gittik. Annem bizi bu izdi- yaçlan vazgeçirtmek için beş gün uğ- Taştı. Jon üniversiteye avdet etti. Ben #e Yunanistanda alıkonuldum, bir mahpus hayatı yaşamağa başladım. Pasaportum elimden alınarak zabıta- ya teslim edildi. Jonun gönderdiği mektuplar bana gösterilmiyordu. Ben ise Jona gizliden gizliye mektup yaz- mağa mecbur oluyordum. Artık biz Atıf, takdirle: — Ne mükemmel insanmış bu! -de- di. — Evet... Altın gibi kalbi vardı. «Hastayım, doktorlar benden ümid kestiler. Pek az zaman daha yaşıya cağım. - dedi. - Zengin de değilim, fa- kat ölümümden sonra maaşımı âlır- suz... Küçük bir çifliğim de var, Ona azıcık himmet sarfederseniz, sizi &le- me muhtac etmiyecek şekilde geçindi- Tir... Bu sayede çocuğunuzu da endk- gesiz olarak yetiştirirsiniz... «Bu harikulâde tekli karşısında afalladım... Adamcağızın görülmemiş uluvvücenabından istifade etmek hak- kım miydı?.. Böyle merd, yüksek bir adamın karısı olmak hakkını haiz bu- Yunmadığımı söyledim... O, tatlı bir tebessümle, çocukluğa kapılmamamı, bu işi yapmazsam, beyhude yöre ken- dimi ve yavrumu mahvedeceğimi ba- Da uzun uzun anlatı Sorira tered- Güdümün karşısında, kalbimdeki giz- Mi bir hissi anlamış gibi ilâve etti: «— Eğer sevgiliniz sizi arar da bu- Jursa, geldiği zaman boşanırız! - dedi. İ | MAZİNİN YÜKÜ ALTINDA... Aşk ve macera romanı Nakleden: (Vâ-Nü) Oksforü Üniversitesine devam eden genç karı koca dünyanın en bedbaht âşıkları olmuş- tuk. Noel yortularını müteakib sabrım ! tükenmişti. Jona bir mektup yazdım. Gelip beni kurtarmasını rica ettim, Jon mektubumu alır almaz vakit kay- betmeden geldi. Şark sürat kâtarına yetişmek için istasyona koşarken yol- da bir kuyumcu dükkânından bana bir nikâh yüzüğü satın almıştı Ben, çaresini bulup annemin evin. den çıktım ve Atinada Jonu buldum. Ondan sonra Korfuya avdet ettik ve evlendiğimizi anneme bildirdik. Arn- nem o kadar kızdı ki bizi evinden kov- du. Ben ancak arkamdaki elbiselerim- Je evden çıkabildim. Eşyalarımı top- Iamama müsaade yoktu.» Selâmi İzzet Sedes Tiyatroya dair Yeni çıktı — Fiati 50 kuruş Remzi Kitapevi 'Tefrika No. 80 «İki saat münakaşa ettikten sonra izdivaca karar verdik. O gelip beni bü- yük annemden istiyecekti, Ben de derhal bu talebi kabul edecektim. «Büyük anneni sıkıntıda ve parasız olduğu için, benden hayli yaşlı olan bu hasta adamla evlenmeme müma- neat etmiyecekti. Buna emindim... «Hulâsa her şey, Nail beyin söylediği şekilde oldu. Düğünden altı ay sonra da, zavallıcık öldü. Bu siralarda bü- yük annemi de gömmüştük. Onun evini ve bütün eşyaları satarak çifli- ge çekilâlm. Elimdeki az parayla ekip biçtim ve işte oğlum Celâ'i mükem- mel surette yetiştirdim. Kadın sustu. Sonra ıztırabia elleri- ni uğuşturarak inledi: — Ne lnetli imişim! Ne kara tali him varmış!.. Bu kadar ızırabla yav rumu yetiştirdikten sonra bugün de bu büyük felâkete maruz kaldım. Gözlerinden iri iri damlalar akıyor- du. Omuzları hıçkırıklarla sarsılıyor- du. Erkek, perişan bir halde, beyni slev- ler içinde yanarak, bir hal çaresi eği AKŞAM Izmirde mahsul Hububat, üzüm ve tütün bu yıl çok bereketlidir İzmir (Akşam) — AMkadarlara ge- len malümata göre vilâyetin her fmda hububat, üzüm ve tülün mah- sulü çok nefis ve bereketlidir. Fakat meyva bu yil azdır. İzmir bahçelerin- de taze domates ve biber başlanmıştır. Fiatler henüz y Bunun sebebi İstanbul ve Anka buz dolabları içinde fazla miktarda da balık sevkedilmektedir. İzmirin tırança ve çipura balıklar fazla rağbet görmektedir. Menemen kazası dahilin arpaların bi istihsaline elv olmadığı tedkik edilmektedir İzmir belediyesi, Balık istihsalini ve Ayni zamanda balık istihlâkini artlır- mek için tedbirler almaktadır. Yapı- lan tedkikata dair bir rapor hazırla” narak Dahiliye Vekâletine gönderil- miştir. Ahmacak tedbirlerle İzmir kör- fezinde balık istihsalâlının çok arta- cağı anlaşılmıştır. Feci bir kaza Kireç kuyusuna düşerek yüzü ve gözü yandı * Ankarada İzmir (Akşam) — İzmirin Kemal- paşa kazasında feci bir kaza olmuş, Ahmed oğlu elli yaşında Besim Suba- şı, evinin bahçesinde kireç kuyusun- da kireç yakarken ayağı kaymış, 80 santim derinliğindeki kireç kuyusuna düşmüştür, Zavallı adam, kaynamak- ta olan kirecin içine yüzüstü düştüğü için yanmak suretile ağır yaralanmış, İzmir memleket hastanesine getiril- miştir. Gözleriniri kör olması ihtima» Mi vardır. Yüzünde, el ve ayaklarile karnındaki yanıklar çok ağırdır. Tehdid mektubu Bakkal İsaktan tehdidle 20 lira istendi İzmir (Akşam) — Karataş mahal- lesinde İnönü caddesinde bir tehdid vakası olmuştur. Kim olduğu henüz tesbit — edilemiyen bir adam, seyyar sucu 12 yaşında Receble - Karataşta bakkal Şemoel oğlu İsaka bir mektub göndermiştir. İsak mektubu açınca bir tehdid karşısında - bulunduğunu görmüş, hemen zabıtayı haberdar et- miştir. Mektubda yirmi lira isten- mekte, vermiyecek olursa öldürülece- gi bildirilmekte imiş, Küçük Receb yakalanmışsa da tehdid mektubunu yazan ve gönderen adam aranmakta- dir. ——— Ege nebatlarında tedkikat İzmir (Akşam) — İsviçreli meşhur nebatat profesörleri B. Hanrih Rees Ge arkadaşı, Ege mıntakasında yeni nebat nümuneleri bulmak üzere ted- kikat için İsviçreden buraya gelmiş- lerdir, yordu. Kadın, canhıraş bir sesle; - Celârim!.. Ah, yavrum!.. Benim hayatta onun saadetinden, muhab- betinden başka hiç bir gayem yok.. Şimdi bu hazinemi kayıp imi edece- ? Atıf, büyük bir merhamet coşkun- Tuğile bağırdı: — Hayır, hayır!.. Bu işte kabahatli yalnız benim... Ve ben kendimi öne atarak felâkete mâni olurum... Oğlu- nuz size hiç kinlenmez... is Birlikte düşündüler: Ne yapılacaktı?... İki genci biribi- rinden syırmak için nasıl bir çare bu- lunacaktı? Bu müşkül davanın içinden çıka- madılar. Nihayet kadın dedi ki: — Siz, Celâl'le konuşun... Mümkün mertebe hakikati kendisinden gizle- meğe çalışm... Fakat onu kandırama» dığınızı anlarsanız, müsaade €diyo- rüm, bütün maziyi kendisine hikâye edin. Ve bu karar üzerine ayrıldılar, “ew O akşam Atıf beyin dalgın bir hali olduğunu gören Nazan merakla Sor. du: — Baba... Hasta misin? — Hayır kızım... Sadece biraz ba- sm ağrıyor... Erken yatarım, geçer... 5 Haziran 1938 Edirne mektupları Trakyada arıcılık süratle ilerliyor Bodapeşte al arıcılık kursuna 6 ziraat muallimi gönderildi MM Şi Trakyada arıcılık hareketi: Arıcılar hareketten bir gön evvel umumi müfettiş general Küzm Dirik ile bir arada, ortapa Peşteye giden arıcılar, aşağıda 'Trakyanın her tarafında çoğalan modemi arı kovanları Edirne (Akşam) — Trakyadan Bu- dapeşleye arıcılık kursuna gidecek olan 6 ziraat muallimi hareket ettiler, Bunlar Peşte elçiliğimizin delâletile çiflikte çalışacaklardır, Kurs sonunda ayrıca civar köy ve çifliklerde köycü- lüğü ve küçük kooperatifleri tedkik edeceklerdir. Bilhassa Macaristanda ileri bir hız alan köylerde arıcılık, balcılık, tavuk- çuluk, yumurtacılık, tavşancılık, hay- vancılık, sütçülük, derisi, kuru meyva, marmelât, aile konserveciliği hakkında tedkikler ya- pacaklardır. Ziraat Vekâletinden izin verilmiş olan ve daha önce Macaris- tanda bulunan Halkalı Ziraat mekte- bi müallimi Hakkı Aricı da birlikte bulunmaktadır. Birinci posta dönünce kendisi orda kalacak ve Trakya kültür öğrelınen: leri arasında arıcı olanlar, ikinci pos- ta olarak gönderilecektir. Macaristan- da arıcılık kooperatiflerinin en Küv- Genç kız, pürneşe, çeyizi için yaptığı hazırlıkları anlatıyor, elbiselerini ta- rif ediyordu. Yemek biter bitmez, ba- ba, rahatsızlığını bahane ederek odz- sına çekildi. Ertesi gün Celâl gelince, mühendis onu dosdoğru yazı odasını aldı. Delikanlıya karşı hissettiği derin muhabbetin sebebini şimdi anlıyordu. Bu aslan gibi genç, onun oğlu, aşkı- nin yavrusıydı! Zavallı adam soğuk soğuk terler döküyordu. Ona sarılmak, onu öpmek, ona bütün muhabbetini, şefkatini an- latmak isterken, böyle kaşları çatık durmak ne acı şeydi! Boğuk bir sesle söze başladı: — Oğlum, maattecasüf sana teklif ettiğim iş olamıyacak., Şeriklerimle görüştüm; tecrübesiz bir gencin böyle mühim bir vazifeye birdenbire geçme- sini müvafik bulmuyorlar. Maamafih Mersinde yeni bir teşkilAtımız var, denizcilikle şlâkadardır; istersen s€- ni yüksek bir maaşla oraya göndere- bilirim. Atıf bey, bu teklifi yapmakla şunu düşünüyordu: Celâl bu teklifi ya ke- bul eder, böylelikle uzaklaşır ve ihti. mal ki zamanla iki gencin arası açılır; yahud, kabul etmediği takdirde eski vazifesine devam mecburiyetini duyar; böylelikle de gene uzakta kâlır; evlen- mek meselesi suya düşer. Fakat, delikanlı çok zekiydi. Derhal tavşan yünü ve | vetlilerini kuran ve tutanların öğret menler olduğu muhakkaktır. Aralarında 100 - 150 kovan sahibi öğretmenler vardır. Bizde de 30-40 yeni kovan besliyen arıcı öğretmenler vardır, Ağustos ayının başlarında Edirnede açılacak ikinci arıcılık kongresinde Peşteden dönecek olan muallimlerin raporları okunarak daha geniş karar- Jar'alınacaktır. Halkevinde edebiyat gecesi Edirne Halkevinde bir edebiyat se- cesi yapılmıştır. Bu geceyi hazırlıyan Jise beğinci sınıf ve edebiyat öğretme- ni Ziya Somerdir. B. Ziya Somer €d6- biyatımızım üç çağını canlandırmıştır. Talebeden Namık, Salâhaddin söz söylemişlerdir. Tâlebeden Şakir divan edebiyatın canlandırmış, bunu takiben Mazhar tasavvuftan bahsetmiştir. Bundan sonra talebeden Türkân hazır bulu- nanlara teşekkür etmiştir. ine bakarak $ muhatabının göz df. du: Demek ki bu suretle, beni uzak- laştırarak ümüdlerimi suya düşürmek istiyorsunuz?. Farzedelim ki Mersin İşini kabul ettim; orada kalmam ne kadar sürecek? Vallahi bilemem belki iki, belki de fazla — Bu şerait altında ,tabii, ev mizi avdete talik edersiniz? — Öyle ya... Başka çaresi var mı? — O halde, müsaade buyurun da Nazan hanımla bu hususta görüşeyim, — Hayır, ölmaz!.. O pek genç... Ha- yatı bilmez... Çılgınca vaidlerde bulu- naciğına eminim. Bahriyeli, kollarını göğsünde kavuş turarak, kelimelerini tarta tarta de- di ki; — Bu mühavertnin mânasını anla- miyâcak kadar beni aptal sanmayi- nız. Kararınızı öğrendim. Fakat rica ederim kabilse bana izahat verin... An- nemin bu izdi' itiraz ettiğindenbe- ri, meçhuller içinde boğuluyorum... — Fekat evlâdım... — Rica ederim... Şeyed siz bu sirri söylemezseniz, ben annemden öğrene- Belki bir sene, lenme- ceğim... Herhalde ailenize girmeme mâni olan bir lekem var... Onu bilme Uyim. (Arkası var)