PAZARTESİ KONUŞMALARI: PAZARTESİ KONUŞMALI Sahife 6 Abdülhak Hâmid'in birinci ölüm yaşı Kendi anlatmıştı: Bir gece sabaha kadar uyuyama- mış. Bir an, yatağının ayak ucunda Azraili duruyor görmüş, korkmuş. Bu hayal, ona, sanki kendi yokluğu te- cessüm etmiş te Azrali şeklinde kar- Pazar akşamı gayet iyi. Etrafında- kiler ümidli ve sevinçli, Hattâ misa- firlerile konuşuyor. Yüzü pembe, göz- leri canlı. Yalnız burün kanatları biraz mor ve biraz sıkışık. O akşam, hanımından küçük halı seccadesini şısına dikilmiş gibi gelmiş, istiyor. Yataklan kalkıp onun üze- Büyük şair, bu hâdiseyi şu farsca | rinde yere başını koyarak secde edi- mısralarla ifade etmişti: yor. Pazartesi sabahı, hastabakıcı kah- valtısım. götürüyor, yemek istemi- yor. «Deni uyandırıyorsunuz, rahal- sız ediyorsunuz, ne yataklan kalkıy Tevamu gibi tecahülünü de eld. | Mizlikte fazla titiz olduğu di zannedenlerle daima içinden iş. | dest ihüyacını syakta defediyor. Son- tihza eden Hümidin. bir Okyanus | Ta Yiyecek olan eserlerinde döküntü musralar | İçiyor, balık aramağa, heveslenen acemi ve bece- | Kâsından uyumak riksiz inci avcıları, o ummanın | SİDi çıkarıyor. Tel dalıyor. Etra- dalma coşkun olan dalgaları, bu gü- | ındakiler görüyor'ar ki büyük şal zel kıla ile bir defa daha şamarla- | Tİ), Son günlerine kadar boynu üze- mış değil midir? | rinde dimdik duran başı arlık yas- Abdühük Hâmid, “bütün hayatın- | tıkta bile duramıyor; sağa sola ira- da ölümü düşünmüştü. Edebiyalı- rev ii e mızda bu hayati mesele üstünde! en | yoran —.” ii Si sikii z çok zihin yoran ve bizi o mevzuda en ye İmame eğe siz Te çok düşündüren odur. Hüyatı can- or e e ye öz serürildekme ; Grha, tel İaalmr gö... | “Ge zir enik 28 de sçağırışorlar. maker. Akil Muhtara telefon ediyorlar. Da- Bu taş cebinime benzer ki aynı makberdir, Dışı sükün ile zâhir, derunu mahşerdir. Şeb tâ bezel Çün tersi hudü midarem, Didâri Azâ pişem hest, Kö nistli hişeri hesi| 30. VL. 1033 sr bidarem, alıyorlar. Fakat doktorların çehrele- rinde artık büyük ve ihtiyar hasta- Ne yazık ki onun geniş ve müte- | nın hayatından ümid olmadığı okun- #ekkir alnı, ârtık bir mezar taşıdır. | amaktadır. Ne dışında, ne de içinde sükündan O gün bayan Lüsiyen'e saati s0- başka bir hareket, süküliar gayri bir | ruyor: ses kalmamıştır. — Saat dört buçuk beyefendi! — Ne bitmez gün... Cigara istiyor, veriyorlar. Fakat içemiyor. Ağızlığı boş olarak ağana götürüyor. “Onu da tutmağa muk- tedir değil. Saat 8 ile 9 arasında şid- detli bir ter geliyor. Yüzü pembe, gözleri kapalı, çehresi biraz kederli, fakat iztırab duyduğunu gösteren hiç bir çizgi, hiç bir iz yok. — Hanım nerede, Lüsiyen nerede, kadınım nerede? Hayat namı verilmiş nedir bu zılk sübut Ölüm deriz, o hakikat ne, hâb şeklinde? Uyku... Ve ölüm. Biri dirilebilen ölüm, diğeri bitmiyen uyku... Deni- lebilir ki Hâmid, uyuyarak öldü ve ölerek uyudu. , İste ölümünün hikâyesi: Vefatından beş gün evvel, perşem- be, Beyoğlundaki klübe gidiyor. Ak- şam üzeri nefes darlığı geliyor ve şiddetli bir buhran geçiriyor. Cuma sabahı, doktor Akil Muhtar ve Ab- Sonra: ; Tavaya, hasta dostlarının ziyaretine — Allah büyük, sana yazık olu- koşuyorlar, onu muâyene ediyorlar. | yor: Vah, vah... Hafif, hefif ve anlaşılır şekilde: Seni görüyorum, Allahım!... di- Şair, ayakta. Huysuzlanıyor, bir tür- lü yatmak istemiyor. Fakat doktor- ların ve bayan Lüsiyen'in ısrarı ile | Yor. yatağa giriyor. Daha iyi bakılması Saat biri elli beş dakika geçiyor. için oAmerikan hastanesinden bir | Artık büyük şair, ebedi süküte er- hemşire getirtiyorlar. Bu sarışm ve | miştir. (Ölümü esnasında, yanında, gevimli kızı görünce Hâmid, pek | bayan Lüsiyen, eczacı Fethi, doktor memriün oluyor, yüzü gülüyor ve | Sund ve hastabakıcı bulunmuşlar. onun'a ingilizce konuşuyor. dır.) Cumartesi gününü de tabil ve ra- 139 Nisan akşamı, büyük şairin hatça geçiriyor. Yalnız yataktan ve yatmaktan şikâyetçidir. Pazar saba- hı, doktorlar hastalarını muayene ettikleri zaman pek memnun görü- nüyorlar. İyilik alâmetleri olduğunu söylüyorlar. Öğleyin, yemeğini işta- halr iştahalı yiyor. Yemekte tavuk var, İakat kendisi paça istiyor, ölümü bir: yılmı bitirmiş “oluyor. Kendi Kudretlerinden birinin onda te- celi ettiğin! gören Türk milleti,“ha- yatı gibi ölümünün de yıllarına dai- ma alâkalı, daima saygılı kalacaktır. Artik ona bir daha ölüm yoktur; bizim için Abdülhak Hâmid, bir ebe- diyetten başka ( bir şey değil Bunu TUZAK Aşk ve macera romanı Nakleden: (Vâ — Nü) Tefrika Ne. 17 © — Pek âlâ... Ben o yavruyu evlâdım l olarak tanımak istiyorum. Zaten doğ- rusu da bu: Oğlumdur, Zavallı yav- rucağı a kaldı babasız bırakacaktım ama, vicdanım mâni oldu. İşte nüfus Şimdiye kadar işi pek tıkırında git- mişti amma, bundan sonra hazırladı- ğı plânda acaba muvaffak olacak mıy- dı? Bir zari aldı, Üstüne Hayriyenin Bursadaki adresini yazdı. Çocuğu ta- tezkerem, nıdığına dair vesikayı bu zarfa koydu , Memur, bu vicdanlı harekeli takdir | ve bir de mektup kaleme aldı: etti: Ferihayı öyle seviyormuş ki, ona kar- © — Tebrik ederim doğrusu. Müs- takbel bir insanın, masum bir yav- Tunün namusunu kuftarmış oldunuz. Nice erkekler böyle bir babalıktan ka- çınırlar, Ve hemen işe başladı. Muümele çabuk bitli, Mümtaz, oğlu- nun nüfus kâğıdının kendisine * verii- şı bu fedakârlığı yapmağı vazife addet- miş. Çocuğu tanıyarak, genç kızı fe- lâketten kurtarmış oluyormuş. Hem bu zavallı çocuk, bir baba sahibi, bir soyadı sahibi olarak atideki bütün fe- lâkelleri önlemiş olurmuş. Onun için çocuğu yanına alacakmış. Feriha ise bu lekeden kurtularak hayatını iste- mesini istedi. diği şekilde tanzim edebilir; hattâ ço- -- Almışlardı, İkincisini veremeyiz. cuğu görmek dilerse ara sıra kendi- — Öyleyse Aydemiri evlâdlığa kabul | sine gelebilirmiş, pitiğime dair bir vesika almalıyım. | Memur bu arzuyu yerine getirdi. | rarlıyarak mektubu bitiriyordu, Adre- Mümtaz kâğıdı cebine koydu. Sevinçle | sini de ilâve etmişti. Zarfı kapadı; kız- yemek yemeğe gitti, İştihası açılmıştı, | ların köşküne kadar gitti; elile hizmet- keyfi yerindeydi. Atiye onu Bursaya | çiye verdi. O, artık emindi ki, bu satır- ancak tedkikat için yollamıştı; halbu- ları okuduktan sonra Vahid beyin kız- ki o, daha muvaffakıyetli adımlar at- | larının kalbinde büyük bir merhamet mış, ummadığı neticelere varmıştı. - | uyanacak; onu arayıp bulacaklar, İlti-” Ferihaya karşı muhabbetlerini tek- fallarla eve çağıracaklar,.. CS AEŞAM İKTİSADİ SÜTUN: Ereğli bez fabrikasının çalışmaları 1937 başından itibaren muntaza- man İşlemeye başlamış olan Sümer Bankın Ereğli Bez fabrikası, geçen sene zarfında sipariş üzerine çalışma» mış, daha ziyade piyasada tecrübe et- | mek için muhtelif çeşitler imali et- miş ve stoklarından satışlar yapmış- tır. Fabrika, pivasa İle temasa geldiği beş altı ay zarfında, en ziyade ihtiyaç hissedilen çeşitleri tesbit ederek sene sonuna doğru bu standard çeşitler Üzerinde imalâtını teksif etmiştir. 1937 zarfında Ereğli Bez fabrikası 443,872 lira kıymetinde 948,674 kilo paniuk satın almıştır. Bu pamuklar bilhassa Akala ve Klevland cinsi en iyi “kaliteler “ arasından - seçilmiştir. Türkiye pamuklu endüstrisinde en ince iplik ve bezleri imal eden bu fab- Tikamız, en iyi kalitede'pamuk istih- Jâk etmek zaruretindedir. Fabrika fagliyetini ,tecrübelerinin verdiği müsbet neticeler ve işçilerinin. ihtisaslaşması ve artması nisbelinde aydan aya genişletmiştir, Sene başın- da yalnız 682 işçi çalıştırmışken sene sonunda işçi miktarı bini geçmiş ve iki ekiple çalışmaya başlamıştır. Ereğli fabrikasının bir senelik “iplik imalât yekünu 445,466 kilodur. İlk alti aylık imalât yekün yalnız 148,309 | kilo idi. İkinci altı ayda iplik imalâ- ha başka doktorlar da geliyor. Kan * tında artış nisbeti © 100,4 dür. Ayni i yükseliş seyrini bez imalâtındada İ müşahede ediyorüz. 1937 nin birinci altı ayı zarfında? 210,249 metre .olan bez Imalatı, ikinci altı ayda $ 1724 artışla 572,736 metreye çıkmıştır. Ereğli fabrikasının imal ettiği ince iplikler Avrupadan gelen benzerleri ayârında olduğu anlaşılmış ve piya sade hariçten geniş miktarda ithalâ- ta müsaade edildiği halde çok rağbet görmüştür. Yine Ereğlide imal ve ka- lite itibarile memlekette benzeri olmı- yan bez çeşitleri, sofra takımları ve saire çok beğenilerek tutulmuş, sipa- riş üzerine çalışmış olmamasına rağ- , men fabrika bütün mamulâtını sat “maya muvaffak olmuştur. Fabrikanın ilk faaliyet yılının neticelerini tedkik ederken, bunun bir tecrübe senesi ol- duğunu unutmamak lâzımdır. Çalış- ma yılının ikinci altı ayında birinci altı aya nisbetle alınmış «olan yüksek randman, bu fabrikamızın inkişaf seyrinin ancak İlk merhalesini teşkil etmektedir. i Tuz ihracatı İzmir (Akşam) — İngiliz bandıralı Libank vapuru, Çamaltı tuzlasından 8800 ton tuz yüklemiş ve Japonyaya hareket etmiştir. EM im sağlığında bü varlığile duymuş olan şair, ölümünden yarım asır ön- ce kendisi için şa hükmü ne kadar isabetler vermiştir: Mevtâ gibiyim, muammerim ken!.. Hasan - Âli Yücel Bu itlmadın verdiği sevinçle akşama kadar şehrin ötesinde berisinde dolaş- İ tı, Faket oteline geldiği zaman, kimse- | nin kendisini aramadığını öğrendi. Ne | bir mektup, ne bir haber. Fena halde büzüldüyse de gene ümi- di kırılmamıştı, Li Köşkte Feriha, bağırıp çağırıyor! Mektubu ilk okuyan Hayriye olmuş- tu. Yazılanları birdenbire hemşiresine söylemek istemiyerek, sadece: — Mümtaz bey israr ediyor. Senin- le evlenmeğe talip! - demişti, — Mânasız israr,.. Ben onu sevmiyo- Tum... Hem de çocuğum var; — Ama sen, Aydemiri resmen tani- madın ki... Bulunmuş bir çocuk olarak kaydettirmiştik, — Hata etmişiz... Yarından tezi yok, gidip tanıyatağım. z — Geç kaldık, kardeşim. — Ne demek istiyorsun? — Annesi babası malüm olmıyan, bulunmuş bir çocuğu her istiyen ko- Taylıkla benimsiyebilir, —E, ne olacak?.. Bunu kim yapar? Feriha, hemşiresinin bakışlarından hakikati anlar gibi olarak bağırdı: — Ne var? Sen birşey gizliyorsun! Böyle Allah aşkına!,. — Ne olacak?.. Al, mektubu oku. Feriha satırları hayretle okuduktan | Kestel gölü taşarak 50 | saydım?... 1i Nisan 19 bin dekar araziyi bastı Burdur köylerinde açılan yatılı ilk okullardan çok iyi neticeler alınıyor Sm Burdur köylerinde yatılı okulda talebe yemek yerken ad Burdur (Akşam) — İlimizin Bucak ilçesinin batısında ve ilçe merkezinde iki buçuk saat uzaklıkta Kestel kö- yü vardır. Bu köyün önündeki Kestel gülü adı İle anılan bataklığı mümbit tarlalar ve yemyeşil köyler çevrele- miştir, Buçevrede bulunan arazi 170-200 bin dekar tahmin edilmekte- dir. Bu mıntaka çok sulak bir bölge olduğundan köylüler son zamanlarda bilhassa pirinç zeriyatı ile uğraşmak- tadırlar. Yetiştirilen pirinçler Tosya pirinçleri ayarındadır. 1931 yılında Kestel gölü taşarak Burdur - Anlalya şosesini de aşmak Suretile.bu 200,000 dekar arazinin 120,000 dekar kadarını istilâ etmiş- tir. Hattâ o zamanlar muhitte 1931 modeli asri Kestel gölü diye adlandı- rılan bu belâ Nafia Vekâletinin yük- sek himmetile ve gönderilen fen he- yetinin çizdiği projelere uygun bir şekilde mahalli halkın da yardımları ie mecralardan bir kısmı ile Düden denilen tabii menfezlerin ağızları açılarak zarar önlenmişti. Kestel gölü mecraları tamamlan- masından dolayı yine kabarmış ve tahmineri 50 bin dekar arazıyı kap- Tamıştır. Halk bir taraftan mahsulün mah- volmasına acımakta, diğer taraf tan yaz mevsiminin yaklaşması dola» yısile sivrisinek beliyesinin sıtmayı bir âdet haline sokmasından endişe etmektedir. Bu civarı tehdid eden Onaç, Korku- deli ve Kızıl su adları ile anılan çay- | tistiğe göre bir aydalimana 142 lardır. Bunların mecrelarndan az | TAlman,1Belçika,2Amerika,1 bir kısmı açıldığından bu sular &razi | gar, 5 Felemonk, 1 Danimarka; üzerinden geçmek suretile Düdenlere | Fransız, 10 İngiliz, 3 İsveç, 16 İtal: ulaşmakiadır. 4 Macar, 2 Norveç, 2 Rumen, 13 Geçen senelerde olduğu gibi Sıhhat ! nan vapuru girip çıkmıştır, ve Nafia Bakanlıklarının hit rinin esirgenmiyeceğini umuyor 938 yılı su işlerinde ilimiz için de Bi pay ayrılmasını dileyoruz, İki yangın Burdur ilinde bu ay içerisinde * beş gün ara ile iki yangın oldu. lardan birincisi ilçesin Jandarma bölüğ na hiç bir şey kurtarılamamaksızn dı, diğeri de Tefenni ilçesinin hüki met konağı ki bu daaynı şekil tamamen yandı. Bunda, birinci seb ihmal volduğu anlaşılmakla b ikinci sebep te binaların tamam ahşap olmalarıdır. "Tefenni halkıni kendi teşebbüslerile kâgir yeni bir hükümet kurağı yapılacağı! öğrenilmiştir. 3 Yatılı ilk okullar Köylerimizdeki yatılı ilkokullar #8 meresini vermeğe başladı. Bu okull da yatılı talebeler yetmişeri geçmi tedir, Bu okullar muhteşem bin su tesisatları, ekmek fırınları, hu ” ve banyoları ile köylüye debir nek olmaktadır. Bir ayda İzmir limanina gil çıkan vapurlar zmir (Akşam) — Mart ayında Hi mir lmanına girip çıkan vap ; hakkında şehrimiz Ticaret odasın bir istatistik hazırlanmıştır. Bu Hayriye iradesine hâkim olarak: — Sinirli sinirli konuşmaktar bi çıkmaz, kardeşim, Vaziyeti serin lıkla tedkik etmeliyiz. Haydi şu Mü tazın mektubunu bir kere daha okuy# ım, — Hacet yok... Mektuptandaâ, g derenden de nefret ediyorum. — Hissiyatına kapılma... İyice m hakeme et... Mümtaz Aydemirin ken oğlu olduğunu devlete haber or, Yanına almak niyetinde olduğunu d bize anlatıyor. İsmini taşıyacak olaf | çocuğu kendi büyütmek istiyor, sonra, bir feryad kopararak: — Oğlumu, ah bu herif, oğlumu ça- Uyor! Ve kederle, ablasına hücum ederek: - Sen sebep oldun... Sen... Ne olur- du sanki... O gün evlâdım diye tanı- — Hakkın var... Fakat ne bileyim işlerin böyle olacağını?.. Affet beni kardeşim, k Feriha ablasına baktı. Sonra mah- cup bir eda ile: — Çok sinirliyim... Asıl sen beni af- | fet kardeşim... Fakat elbette evlâdımı ondan kurtarırım, değil mi? Gider, Feriha bağırdı: hakikati söylerim. «Çocuk benimdirin | — Asla... Asla... Ben evlâdımdafi derim... Bağırırım! | ayrılmam. — Artık geçti... Zannelmem ki mu- — Kanun, onu senden çatır çatif vaffak olalım... O şimdi kanunen Müm-| alır... Ses çıkartmağa hakkımız yok tazın oğlu... Bizim aksini isbat için | tur, İşi tatlıya bağlıyalım. Mümtazi$ uzun uzadıya dava açmamız lâzım, bir anlaşma yapmalı. — Madem ki öyle ben de çocuğu alır, | o — Amma, o bizim düşmanımız. © kaçarım. - | — İşte orası malüâm değil, At vaki” — Buna imkân var mı, Ferihacığım?! sında seni kurtarmak için kendi h Hem nereye gitsen seni bulurlar. tını tehlikeye koydu. Babam ona mü“ — Peki, o halde ne yapmalı? — Hiç. Mağlâp bir haldeyiz. Ben hâ- kiketi bütün fecaatile görüyorum... — Bana bu derece işkence ederek kâfat makamında pek güzel bir iş tek 11 ettiği halde, o kabul etmiyerek 98 ni istedi, Demek ki, bu delikanlı ne b hasına olursa olsun mutlak seninle €V& intihar etmemi istiyorlarsa yanilıyor- | lenmek niyetinde... lar... Ren yaşıyacağım... Oğlum için ya» — Lâkin ben onu İstemiyorum. şıyacağım. — İşte o da bunun için bize düşmeli Genç kızın gözlerinden yaşlar akı- | kesiliyor ya... Heyat, bugüne bi yordu. Asabi asabi odada âolâşıyördü. | onun elindeyiz, (Arkası var)