ti, 20 Eyldi 1997 AKŞAM Holivutta kumpanyalar güneş banyosunu yasak ettiler çünki güneş banyosu: zehirlidir Edvina Booth, Jean Harlov gibi yıldızların ölümüne sebeb neymiş? Bette Davis güneşten hasta olmuş SM Güneş banyosu felâketine sebep olan Bette Davis Birkaç sertedir yanık ten pek moda plmuştu. Güneş ziyasının vücude nafi olduğu ileri sürülüyor ve herkes plâj- lara tehacüm ederek vücudünü yak- mağa çalışıyordu. Halbuki bu moda neticesi vücudlerini yakarak hasta 0- lan yıldızlardan ettikleri ziyanın beş milyon dolar olduğunu hesaplıyan Hollivut filim kumpanyaları yıldızlara güneş banyosunu yasak etmişlerdir. Doktorlar sık sık alman güneş banyo- larının sıhhate muzır olduğunu keş- fetmişlerdir. Yazı, koyu kahve rengi bir ten edin- mekle plâjda geçiren kadın, sıhhatini kışın soğuğuna daha mukavim kılmış değildir, Son tedkikler gösteriyor ki #ihhatini ihlâl etmiş olması ve nezle- ye, soğuk algınlığına, bronşite ve sinir hastalıklarına daha müheyya bir hale getirmiş olması ihtimali daha varid- dir. Bundan birkaç ay evvel İngiliz dok- torlarından Kope Gasse ve G. 8. Ervin İngiliz Tıb mecmuasında neşrettikleri bir makalede bir sanatoryora getiri- len her altı veremliden birinin hasta- lığını güneş banyosundan kazandığı görülmüştür. ; Meşhur Trader Horn filminde gör- düğünüz Edvina Booth ismindeki gü- zel yıldızın feci akıbetini hatırlıyalım, Afrikaya Trader Hornu çevirmek için giden genç kız o kızgın güneşin altın- da hasta ve bitkin olarak avdet etti, ölümünü orada kaptığı güneş hastalı- ğına atfediyorlar. Bette Davis iki yaz biribiri arkasına güneş banyosuna fazla tamah etmek neticesi müthiş hastalanmış ve Holli- ut filim kumpanyaları bunun üzeri- ne yıldızların mayo ile güneş banyosu yapmalarını omenetmişlerdir. Jean Harlov'un hastalığının da güneşten geldiği ileri sürülmektedir. Doktorla- rm ibtarlarına rağmen plâj zevkine doyamıyan yıldız, nihayet bu zevkin kurbanı gitmiştir. Doktorların bu hususta ileri sürdük- leri en büyük iddia, tabiatin hoşlan- madığı şeylere karşı ağrı acı ile mu- kabele etmesidir, İnsan tablati güneşe tahammtil edemediği için, bir güneş banyosundan sonra deriniz yanar, müthiş ağrılar hissedersiniz. Güneş banyosunun muzır olduğuna bir delil de banyodan sonra kendinizi çok yor- gun hissetmeniz, kımıldıyacak enerji- niz kalmamasıdır. Beyaz insanlar, bilhassa ecdadları senelercö şimal ormanlarının gölgele- rinde yaşıyan sarışınlar güneşten ko- layca muztarib olurlar, Sıcak iklimler- de yaşıyan çıplak vahçiler için tablat bir muhafaza çaresi keşfetmiştir. On- ların derilerini kalın ve siyah yapmış- tar. Vücude müessir olan güneşin gözle görülen ziyaları değildir. Derilerimizi kızartan ziyaları değildir. Derilerimizi kızartan güneşin ultra - violet şuaları- dır, Bunlar çocuklare &rız olan Krepe hastalığına diğer birçok hastalıklara iyi gelirler. Fakat birçok iyi ilâçlar gi- bi çok alınınca zehirdirler, Bunları ba- nları gıda diye tavsif etmişlerdir. Evet, gıdadırlar, yalnız tuzun gıda ol- duğu gibi gıdadırlar. Vücudün tuza ih- tiyacı vardır, fakat yalnız azıcık.. ço- Ku ziyandır. Ultra - violet şualarının vücude ver- dikleri zararlar şu suretle izah edilir; Ultra - viole şunları ten Üzerine icra- yı tesir ederek deriyi mahvettiler mi, derideki hüceyreler Histamine ismi ve- rilen bir kimyevi madde ifraz ederler. Bu Histane âteş veya kaynar su yar nıkları neicesi ifraz olunan mayidir, Malüm olduğu üzere derinin epeyce bir kısmı yanınca ölüm olur. Eskiden yanıkların ölüme sebebiyet vermesini derinin yanmasına atfediyorlardı. Hal- | buki şimdi Histamine namı verilen bu zehirli madde ifrazatının bu kabil ölümlerin müsebbibi olduğu anlaşıl- mıştır. Binaenaleyh güneş banyosu da tedricen vücudü zehirliyor, de- mektir, Fransız Tıb akademisine Rus dok- toru Serge Çahotinin geçen sene ver- diği bir raporda ultra-viole şunlarının yaşıyan höcreler üzerine tesiri izah edilmektedir. Güneşte bulunan mik- tarda bir ultra - violet şuaımı nüveli bir höcre üzerine ışıldatan profesör, hayretle görmüştür ki bu şua höcreyi öldürüyor. höcrelerden binlerce bulunduğuna gö- re, Çahotinin tecrübeleri neticesi anlg- şılıyor ki, güneşin şuaları bu höcreleri öldürüyor. İngiliz doktoru Thomas Lewiesin iddisama göre bu ölüm neti- cesi höcreler zehirli Histamine ifraz ederek vücudü zehirliyorlar. Vücud bir miktar Histamine'den kendi kendine kurtulmağa müktedir- dir. Binaenaleyh az bir güneş yanığı- nın zararı yoktur. Tehlike çok Hista- mine ifraz edilince kendini gösterir. Böbrekler bu zehirden kurtulamazlar. . Neticede güneş zehirlenmesi emare- leri görünür: Başağrısı başlar, der- mansızlık gelir, Bu hal, ölüme kadar gidebilir. Hastalığa mukavemet edile- bilse ve kurtulunabilse bile vücud uzuvlarından birinde, bilhassa böbrek- lerde emaresi kalır. Cenubi Amerikada Buenos Aires'te hayatını vücüdün güneş şunlarına karşı gösterdiği aksülâmellere vak- feden Dr. profesör G. H. Roffo yüz ve deri kanseri ile vücudün ziyaya maruz diğer kısımlarındaki kanserlerin sebe- binin güneş şüaları olduğunu keştet- miştir, Son zamanlarda Çıplaklar cemiyeti mensupları tablate işaret ederek bir- çok hayvanların güneş banyosu yap- tıklarını ileri sürerek yanılmış oldu- Zunu iddia ediyorlardı. Halbuki bu güneş banyosu yapan hayvanların hep- sinin kendilerini güneşin öldürücü şü- alarından . muhafaza edecek tüyleri ; veya derileri olduğunu unutuyorlardı. Geçenlerde Afrikada Tancier'de fa- reler üzerinde tecrübeler yapmakta olan pröfesör Romelinger bunların ne kadar yanıldığını tesadüfen isbat et- miştir. Bazı fareleri tecrübelerinde kullandıktan sonra uşağına boğması- nı söylüyor. Uşağı unutarak kafesi gü- neşte bırakıyor. Akşam üstü bir dene baksın, fareler güneşten ölmüşler. Fareler yeraltı hayvanları oldukları için derilel, onları güneşin ziyasından koruyacak katlar kalın değildir. Güneş ziyası onları öldürmüştür. Bu ne ucuzluk? Deride ve derinin altnda bu kal | Kartalda sebzeler âdetâ “Güneş bakosu hayatlarına mal olan iki yıldır: Jean Harloy ve Edvina Bot yok pahasına satılıyor Kartalda sebze piyasası âdeta pa- ra etmiyecek derecede ucuzdur. Ts- 7e sakız kabağının kilosu 20 paradan 60 paraya, çalı fasulyesi 100 paradan 8 kuruşa, barbunya fasulyesi $-35 kyruşa satılıyor. Bir küfe patlican bir lira bile tutmuyor, Bamyanın kilosu 5 - 6 kuruşa bile alıcı bulmuyor. Sebzenin bu düşük- lüğünden dolayı, sebze bahçeleri sa- hipleri müşkül vaziyette bulunu- yarlar, Otomobil kazasi Dün Köprü zerinde şoför Hağda- rn idare ettiği otomobil Hayım is- minde. bir ihtiyara çarpmıştır. Ha yim Şarilanmıştar..— « ru ! Yemekten sonra biraz musiki İ kat gene dayanamaz, yemekten son- | MEŞHURLAR SERİSİ Besim Ömer Akalın Memleketin en eski ve en kiymetli doktorları arasında en ön safta bulu- nan doktor, profesör, General Besim Ömer Akalın dünyanın en sevimli, en güzel ihliyarlarından biridir. Belki yaş itibarile Besim Ömer Aka- ın epey ihtiyar sayılır, fakat onun çalışması hâlâ değme gençleri kıskan- dıracak kadar muntazamdır, Bugüne kadar raflar dolusu eser veren Besim Ömer bugün hâlâ masası başında eser yazıyor, sihtiyarladım artıkl..» diye- Tek kalemini elinden bırakmıyor. Profesör Akalının hayatı da çok muntazamdır. Sabahleyin kalkar kalk- maz mutlaka buzlu, soğuk kahvesini içecektir. Öğleyin bol sebzeli bir be- yaz et yemeği yer. Akşam yediği yal- nz sebzedir. Ete epey zamandanberi veda etmiştir. Haşlama yemeklere, bilhassa piliç haşlamasına karşı zâafı vardır. Meşhur profesör, iyi ve güzel ye- mekler pişirmesini de çok iyi bilir. Me- selâ Avrupalıların «Şato Briyan» de- dikleri yemeği çok iyi yapar. Avrupa- da bulunduğu müddetçe daima ken- disine, kendi elile Şato Briyan yap- mıştır. Arasıra İstanbulda da mutfa- ğa girerek ahçısile yemek pişirmeğe dair münakaşalar ve ufak tefek ye- “mekler de yapar. Besim Ömer Akalın kendi işini keri- disi görmeği pek sever, Hattâ Avrupa- da bulunduğu zamanlarda kendi f0- tinlerini, gene kendi boyamıştır. Fena boya sürmeleri ihtimalini düşünerek fotinlerini otel garsonlarının eline bı- rakmamıştır. Sonra Türk tababetine pek çok kıy- metli eserler vermiş olan profesör yal- nız bulunduğu zamanlar ufak tefek söküklerini, düğmelerini de dikmek- ten de kaçınmaz. Çok uzun bir bekâr- | lık ve sayısız Avrupa seyahatleri ona | bu ufak tefek işleri çok iyi öğretmiş- | tir. Besim Ömer Akalının en büyük zevklerinden biri de yemekten sonra biraz musiki dinlemektir. Meşhur doktor: — Mide musikiyi son derece sever... Musikinin hazım üzerinde tesiri katiy- yen inkâr olunmaz. Musiki hazmı son derece kolaylaştırır. Bunun için ye- mekten sonra biraz musiki dinlemek insan için âdeta bir ilâç yerine geçer. der, Besim Ömer Akalın bu ilâcı da hemen daima alır. Yemekten sonra uzandığı son derece rahat koltuğun- da tatlı taflı musiki dinler. Hele bu es- nada elinde bir de yaprak sigarası bu- Yunursa keyfine hiç diyecek yoktur. Fakat ne yazık ki yaprak sigarası sevimli üstadın göğsüne dokunduğu | için bu güzel zevkten son zamanlarda feragat etmeğe mecbur kalmıştır. Fa- ra şöyle bir yaprak sigarası tüttürür. Yaş saklamak, saç boyamak Profesörü son derece sinirlendiren | şeylerin -başında yaş saklamak» ve «saç boyamak» gelir... Çünkü büyük ilim adami hayatında yaş saklıyanla- | Ta hemen her gün tesadüf eder, Bunun için meşhur doktor, kadın- lara katiyyen yaş sormaz. Söz arasın- da şöyle bir suale işi halleder: — Çocuğunuz var mi? Eğer buna; «var.» cevabını alırsa artık mesele yoktur... Sualler biribiri- ni takib eder: — Maşâllar... Çocuğunuz kaç ya- İ şında efendim?. — 12 yaşında... Aradan bir müddet geçtikten sonra general Akalın son sualini sorar: — Anne olduğunuz zaman kaç ya- şında bulunuyordunuz... Faraza buna da şu cevabı alır: — 23 yaşında, O zaman profesör bir hesap yapar, 23, 12 daha 35... Kadının yaşı 35 dir... Fakat profesör bunu doğrudan doğrü- ya sorsa muhakkak ki: — 25 |... cevabını alacaktır, Halbı- ki bir doktorun tedavide iyi netice al- ması için hastasını çok iyi tanıması, bilhassa yaşını çok iyi bilmesi lâzım- dır. Yaşını saklıyanlardan başka dokto- rün en kızdığı şeylerden biri de saç boyamaktır. Hattâ saç boyası ile profesör Besim Efendimizin sakalını boyıyan adam! Genç Besim Ömer meclisi sıhhiyei umumiyede âza,,. O zamanlar memle- ketin bütün umuru sıhhiyesini bu Nihayet bir. gün meclisi sıhhiyei 'umumiyeye bir boya nümunesi geli- yor. Meclisi sıhhiyei umumiye âzaları bu boyayı muvafık buluyorlar, lehin- de rey veriyorlar. Fakat rey vermek sırası Besim Ömere gelince meclis rei- si soruyor: :. — Siz ne dersiniz? Besim Ömer: — Katiyyen... diyor, ben boyanm şiddetle aleyhindeyim... Bunun piya- saya çıkması doğru değildir. Meclis dağıldıktarı sonra reis Besim Ömeri tekrar çağırtıyor: — Siz ne yaplınız? Ne yaptınız?. diyor. Besim Ömer hayrette: — Ne yaptım? — Efendimizin sakal ve bıyık boya» sını hazırlıyan boyacının boyasını be- ğenmemek... Allah vere de bu iş sizin başınıza bir şey açmasa... Bereket versin ki saç boyası yüzün- den genç Besim Ömerin başina bir şey gelmiyor. Fakat hâlâ Besim Ömer Akalın sa- çı veya bıyığı boyalı bir ihtiyar görse fena sinirlenir... Portreci Izmir Fuarı Bu sene şehre dört milyon lira girdi İzmir *' (Akşam) — İzmir enter- nasyonal fuarının kapanmasına dö gün kalmıştır. Füar imünasebetile Türkiyenin her tarafından İzmire ge- len ziyaretçilerin akını devam ediyor. Nihayet dört gün sonra İzmirin ikt- sadi bayramı sona erecek ve şimdi şe- hirde devam eden kalabalık halk ye- fine normal hayat ve kalabalık baş- hyacaktır. İzmir enternasyonal fuarı kapat ca fuar komitesi, belediye reisi B, Dr, Behcet Uzun riyasetinde toplanacak, 1938 senesi fuarı hazırlıklarına başlı- yacaktır. Önümüzdeki sene, fuarın daha mükemmel olması için şimdiden çalışılmağa başlanacaktır. Fuar sa- hasında Lozan kapısından girince sağ tarafta bulunan bütün paviyonlar | yıklınlacak ve burada büyük bir sergi serayı inşa ettirilecektir. Gelecek 88- neki fuara iştirak edecek sanatkârlâr eserlerini sergi sarayında teşhir ede- ceklerdir, Fuar sahasının civarındaki bulvar ve caddelerin inşaatı da tamam- lanacaktır. Bundan başka fuar sahasında bir de Enformasyon binası yaptırılacak» tar. Fuarın bütün propaganda. işler, bu bürodan idare edilecektir. Bu se neki fuarı ziyaret edenlerin sâyisı, fuar kapanıncıya kadar 750,000 kişi yi geçecektir. Fuar münasebetile Kültür parkta kurulan eğlence paviyonlarından bir kısmı, İzmir halkının eğlenmesini te- min için daimi şekilde açık bulundu- rulacaktır, Bu seneki fuardan İzmire giren pü» ra miktarı dört milyon lira tahmin Ömer bir ramanlar mücadele bile et. ediliyor. İzmirin ve İzmirlilerin fuar- EN miştir. “8 5 Sİ ğan Tstitadesi çok büyük olmuştur, zil ör Mr erme 2