Frangın sukutu meselesi ve borsamızda vaziyet Bundan on gün kadar evvel Mil letler Cemiyetinin dünya mevaddı ip- tidaiye meselelerini tedkike memur | durmuştur. Buna mukabil Milletler Cemiyeti yeni bir müşkül karşısında- | dar. Çin murahhası, Çin - Japon komisyonu tarafından bir rapor neş- | harbi dolayısile cemiyetin tayassul ve Tolunmuştu, Komisyon, bu raporunda muhtelif memleketlerce mübadelâtın tabi tu- tulduğu tekayyüdatın ancak tama- men ref'i takdirinde ticaretin ihya ve inkişafı mümkün olacağı neticesi- ne varmıştı. Bu ayın on beşinde Milletler Cemi- yeti umumi kâtibi tarafından tevzi edilen bir vesikada da şu dikkate şa- yan sözler sarfolunmuştur: «Hiç şüphe yoktur ki para husu- sunda şimdiye kadar alınan muhte- Mi tedibler, yalnız milli paralarının kıymetini İndiren memleketlere de- ğil, fakat bütün dünyaya da son de- rece faydalı olmuştur. Dövaluation yapan memleketlerin hemen kâffe- sinde istihsalât mühim surette ari- mış ve iktisadi bir kalkınma husule gelmiştir. Yalnız Fransa buna istis- na teşkil etmektedir. Bunun da sebe- bi dövaluatlondan istihsal olunan faydaların mahall! sebepler tahtında fevt edilmesi ve bunun neticesinde de iktisadi kalkınmanın teehhüre uğramasıdır. Bu teehhür, beynelmi- Jel teğriki mesaiye doğru sarfedilen gayretlerin akim kalmasını mucip ol- maktadır.» Salâhiyettar bir diplomat ağzın- dan çıkan böyle mutedil ve fakat kati bir lisanın tahtında müstetir ola- rak, bundan evvelki Blum - Aurlol kabinesine müteveccih ne büyük bir tariz vardır! Fransanın içinde çırpındığı ve bir türlü çare bulamadığı müşkülât hep Blum - Aurlol kabinesinin, hazineyi tamtakır bir hale getirmek paha- sına olarak, içtimal ıslahat namile ve güya işçi sınıfını tatmin etmek gaye- sile yaptığı dömagogigue icraattan İleri geliyor. Halbuki işçi sınıfı zerre kadar istifâde edememiş, buna mu- kabil memleketin umum istihsalâtı felce uğramıştır. Sabit bir kıymeti olmıyan, dalma sukut eden ve tenezzül nisbeti daha da nereye varacağı belli olmıyan bir frank ortada dururken diğer memle- ketler Fransa ile nasıl alış veriş ya- pabilirler? Fransanın belli başlı mali gazete- leri, acı hakikati gizlemek maksadile ve sanki iyiliğe doğru bir emare imiş gibi büyük puntolarla falan ve filân beynelmilel eshamın yükselmek- te olduğunu kaydediyorlar. Fakat bu yükselişler bilâkis fena alâmetlerdir. Mini para sukut ettiği vakittir ki ee- nebi eshamı yükselir, çünkü bunlar alelâde kambiyo mahiyetindedir. Geçen hafta bir İngiliz lirasına mukabil 139,05 frank almabiliyordu. Bugün ise İngiliz lirasının kıymeti 148,67 franktır. Şu halde yedi gün zarfında frank yeniden yüzde altı nisbetinde sukut etti demektir. Bu mütemadi sukutlar neticesinde da- hü eşya fiati şüphesiz ki artacak ve bunun neticesinde Fransa hükümeti işçi ve memur sınıfının yeni yeni müddeiyatı ile karşılaşacaktır. Hafta zarfında Pariste iki büyük patron cemiyeti binalarına atılan botm- ba hadiseleri de mevcut endişelere bir tane daha ilâve etmiştir. Fransadaki ahvalin dünya piyasa- Jan üzerine yaptığı tesiri göstermek üzere Avrupadan son gelen mali ga- zeleler tarafından başlıca * borsalar hakkında verilen malâmatın yalnız başlıklarını derç İle.iktifa edeceğiz: Nev - York: Açılışta gerileme, Brüksel: En aşağı fiatlerde kapa- Tiş. Bertin: Henüz zayıf. Londra: Mütereddid. Amsterdam: Çökük. , “ İ müdahalesini talep etmiştir. Maa- mafih bu harp Avrupa müvazenesi- ni bozacak mahiyette olmadığı için, muhtelif hadiselerde görüldüğü üze- re, Miletler Cemiyeti bu yükü de üze- rinden atmanın çaresini bulacaktır. İstanbul borsasında vaziyet İstanbul menkul kıymetler ve kam- biyo borsasında düşülük devam edi- yor. Okuyucularımız takdir ederler, bu kelimeyi münhasıran Fransız fran- gının “temevvücatına tabi olan ve #pekülâtif bir mahiyet arzetmek do- layısile en çok muamele gören yüz- de yedi buçuk faizli Türk borcu tah- vilâtı için kullanıyoruz. 1998 -se- nesi mayıs kuponunun eski dolar baritesi, yani bir dolar 2552 frank besabile tediyesi temin edilmiş gibi ise de, önümüzdeki teşrinisani kupo- nunun elelâde frankla tesviyesi mü- karrer olduğundan #rangın sukutu nisbetinde tahvilât fiatleri de piya- samızda gerilemektedir. Bazı malcr- lar ellerindeki tahvilâtı çıkardıktan sonra açıktan da mal satmışlardır. Maamafih muamelât mâhdüt bir mikyasta cereyan etmiştir. Cumartesi akşamı kapanış fiatleri Şulardı: Birinci söri 13,30 lira İkinci seri 12,90 lira Üçüncü seri 12.90 lira. Geçen haftaya nazaran yeniden | vasati sukut 60 kuruştur. Dahili istikraz kâğıdlarımız yirmi- ger para daha yükselerek Ergani 96,50 de; Sıvas Erzurum da 98,50 de kaldı. Merkez bankası fiatl 90,75 lirada yanım lira gerilemiştir. Anadolu grupuda mühimce ilerle- meler vardır: Hisse senetleri 24.60 lira Tahviller 41,45 Yira Mümessiller 39,05 Yira Haydarpaşa tahvili 44,50 Jira Haydarpaşa mümessili 42 lida edi- | yor. Geçen haftadanberi vasati te- | relfü 20 kuruş demektir. Aslan çimento 10,25 lirada 25 ku- Tuş yükselmiştir. Diğer endüstriyel kâğıdlarda muamele olmamakla be- raber nominal fiatler şunlardır: Tramvay 12,25 Hira; Umum sigorta 11 lira; İttihad Mini 22)ira; Terkos 6,75 lira; Bomonti 8,90 lira; İttihad ik 0,90 lira; Şirketi Hayriye 15 lira; Şark Ecza 2,10 lira. Borsa harici muamelât Türk altın 7 kuruş yükselerek 10,59 lirada kaldı. Mısir Kredi Fonsiyelerinin fiati şunlardır: 1903 tertibi 91,50 lira 19)1 tertibi 84,50 lira. ZÜMRÜD YÜZÜK Sekiz karatlık çok koyu ve tatlı renkli nadide bip tek taş zümrüd San- dal bedesteninde teşhir edilmektedir. 28 eylül 937 perşembe günü saat on dörtte müzayede ile satılacaktır. Görülecek bir program! Bugünden itibaren ŞARK (Eski Ekler) sinemasında FRED ASTER ve GİNGER RO- GERS'in en fevkalâde temsilleri, FİLOYU TAKİP EDELİM ve GEORGE BRENT, BETTE DAVİES ile RİCARDO CORTEZ tarafından Nyon anlaşması üzerine Akdeniz havzasında ihtilâtat ihtimalleri azal. mış olduğundan beynelmilel piyasa- larda geçen haftaki heyecan biraz Hususi Teşkilât Fransızce sözlü büyük casusluk filmi. Dühuliye 20 kuruş. Değirmencilik 11,60 lira; Şark Değir- | AKŞAM İngiltere ile Fransa müş- Nyon fereken ve icabında kati- yetle hareket edecekler (Baştarafı 1 inci sahifede) on konferansı, bu bakımdan, son in en garib hâdiselerinden bi- r, hem de en manalısı... garibi, çünkü ortada bir harb olmadığı kulde devletler, bir takım meçhul denizaltı gemilerinin tedhişie ne karşı müşterek tedbirler almak mecburiyetinde kaldılar. Korsanlık, en eski devirlerde bile bu derece teh- likeli olmamıştı. Denizlerde gidip ge- len vapurlar bugünkü kadar çok ol- madığı, ve denizlerdeki seyrüsefer mil» letlerin hayatında bugünkü kadar mühim rol oynamadığı için, eskiden korsanlığın beynelmilel hayatta tesi- ri bu kadar büyük “ değildi. Bun- dan başka eski korsanlar basit vası- talar kullanırlardı. Halbuki şimdi de- nizaltı gemisi gibi en fenni, en kor- kunç, korunması en güç vasıtalar kul- lamıyorlar, Akdeniz anlaşması, son senelerdeki hâdiselerin en manâlisıdır. Çünkü, ilK defa olarak İngiltere ile Fransa müş- terek harb silâblarına başvurarak Akdenizde, şimdilik meçhul bir düş- mana karşı ciddi ve fiili bir harekete girişiyorlar. Nyon konferansına, bütün Akdeniz devletleri, hattâ Akdenizle alâkaları olmıyan Karadeniz devletleri de davet edildi. Fransa, Sovyet Rusyanın da- vetini -dahili siyaseti icabı- istediği için İngiltere de -bilmukabele- AL manyanın davetini istedi, Fakat, kon- feransa iştirâk eden devleler-bu an- laşmaya beynelmilel bir çerçive teş- kil etseler de son karar o şekli almış- tır ki bütün işin ve mesuliyetin yükü sadece Fransa ve İngiltereye yüklen- mektedir. Muhakkak gibi görünen bir Dokta ver ki o da şudur: Hâdiselerin zahiri cereyanından dahi anlaşılıyor ki, eğer Nyon konferansı hiç bir neti- ce vermeseydi bile, İngiltere ile Fran- 8a, Akdenizi de seyrüseferin emniyet ve selâmetini sırf kendi aralarında, kendi vasıtalarile temin etmeye evvel- den karar vermiş bulunuyorlardı Onlarca meselenin ehemmiyeti bü- yüktür, Bir taraftan, ne Fransa, ne İngiltere, kendileri için hayati ehem- miyeti olan bir deniz yolunda, gemi- lerinin daimi tehlike altında gidip gel- melerine tahammül (edemezlerdi. Fransa Afrika müstemlekeleri ile ra- bıtasını, İngiltere Hindistan yolunu tehdit altında bırakamaz. Bundan başka, Akdenizde bu tehlikenin deva- mı, bu mühim deniz yolunu, tehdit ve tedhişe muvaffak olan meçhul devlet kuvvetlerinin hâkimiyeti altına sokar, Akdenizde müsavat ve serbestiyi mü- dafaaya mecbur olan İngiliz politika» sı böyle bir hükimiyete - korsanların hâkimiyeti de olsa- boyun eğemez. Bu şiddetli ve fiili harekete bundan dola- yı mecburdurlar, Fakat, bu hareketin ne gibi akıbet- Jere müncer olacağı kestirilemez. Kor- sanlık eden, vapurları batıran deniz- altı'gemilerinin kime #id olduğu beli değildir. Akdenizde karakolluk edecek İngiliz, Fransız torpitoları, karar veri- len şartlar dahilinde bu denizaltı ge- milerini batırabilirler. Bundan, vahim hâdiseler çıkabilir, iş harbe kadar gi- debilir. Anlaşılıyor ki, İngütere ve Fransa bu vaziyetleri de göze almış- lardır. Bunun açık mânası, İngiltere He Fransanın, doğrudan doğruya menfaatlerine dokunan bir meselede müşterek, ve icabında kati harekete karar vermiş olmalarıdır. Bu tedbirlerden sonra Akdenizde serseri ve meçhul denizaltı gemileri- nin tekrar faaliyete geçeceklerine ih- timal vermek güçtür. Fakat, her hal- de, Avrupa politikasında beliren bir nokta ver: Berlin - Roma mihveri karşısında, Fransa - İngiltere cephe- si kuvvet bulmuştur. Necdet Sadri 20 Eylül 1937 itilâfının tasdiki münasebetlile. Yukarıda Başvekil, aşağıda Haririye siyasi müsteşarı B. Numan Menemencloğlu itilâf hakknda Mecliste izahat verirken Atatürk | (Baş tarafı 1 inci sahifede) yonu bayraklarla donanmış, garın | içini ve dışını Büyük Şefi karşılamak istiyen kabalık bir halk kütlesi dol- durmuştu. Hususi tren saat tam 12,20 de gara girmiştir. Bu esnada Atatürkün hemşireleri bayan Mak- bule, ordu müfettişi general Fahred- din Altay, general Ali Said, general Salih Omurtak, İstanbul kumanda- nı general Halis Bıyıktay, merkez ku- | mandanı general İhsan Ilgaz, polis | müdürü B. Salih Kılıç, üniversite | rektörü B, Cemil Bilsel daha bir çok zevat Atatürkü karşılamışlardır. Vali ve belediye reisi B, Muhiddin | Üstündağ, Büyük Önderi İzmitte istik- bal etmiştir. Atatürk trenden in- dikten sonra kendilerini karşılıyan- lara ayrı ayrı iltifatta bulunmuşlar» dır. | Atatürk, sağ taraflarında Başbe- | kan ve sol taraflarında da hemşire- | leri olduğu halde Haydarpaşa garın- dan çıkarken orada birikmiş olan halk tarafından şiddetle alkışlanmış. lardır. Büyük Önder candan gelen bu samimi tezahürata mukabelede bulunmuşlar; başlarile halka selâm vererek iltifat etmişlerdir. Atatürk, Başvekil ve Vekiller ile Haydarpaş arıhtımında beklemekte olan hususi motöre binerek Dolme- | bahçe sarayına gitmişlerdir. | Saylavlar da döndüler l Nyon itilâfının müzakere ve tasdi- | kihde Kamutayda bulunmak üzere Ankaraya giden »saylavların mühim bir kısmıda dün şehrimize dönmüş- | lerdir. Saylavlara tahsis edilen hır | susi tren saat 12,45 de Haydarpaşa- ya gelmiş ve saylavlar hususl vapur- la şehre inmişlerdir. Akdenize Ingiliz Fransız harp gemileri geliyor Baş tarafı 1 inci sahife mek için İspanyanın şimal-sahillerin- de devriye geziyorlar. 19 (A.A.) — Nyon anlaşması- nın tasbikl işiyle alâkadar olarak, dün öğleden sonra Oran'a Fransız torpito muhribi, Elkebir lmanma da beş İn- giliz torpito muhribi gelmiştir. Paris 19 (A.A.) — Toulon,dan bil- dirildiğine göre, Akdeniz filosuna mensup bir çok gemiler denize açıl- ma emri almışlardır. Tokyoda komünist tevkifatı Tokyo 19 (A.A.) — Zabıta, komünist propagandası yapmakla maznun ye- di üniversite talebesini tevkif etmiş- tir. Japonyanın İngiltereye ce- vabi notası Tokyo 19 — Japonya hükümeti İn- gilterenin Çindeki sefirine, Japon tay- yâreleri tarafından yapılan tecavüz münasebetile verdiği protesto motası- na ancak ay sonunda cevap verecek- tir. Kiralık konforlu küçük apartımanlar Taksim tramvay caddesi üzerin- de, güneşli ve havadar, kalerifer, sıcak su ve asansörlü bir binada üç ve yedi odalı apartımanlar 1 eylülden itibaren kiralıktır. Tak- sim Topçu caddesi 2 numaralı UYGUN apartımanı kapıcısına müracaat. Meşhur Rus edibi Putşkin'in ölmez eseri Buakşam: SÜMER Sineması JEAN GALLAND - RENEE St. CYR - JULES BERRY gibi en meşhur Fransız artistleri tarafından calibi dikkat bir tarzda oynanan VİCDAN MÜCADELESİ Büyük ve güzel filminin ilk ira: ne İstanbulun bütün kibar halkı iştirâk edecektir, İlâveten: YENİ EKLER JURNAL ve (MERMER SANAYİİ) öğretici film, e —