HER AKŞAM BİR HİKÂYE İstanbul le » yatı: 1230: Plâk- - 8 Türk Havadis, 13,03: Ni zak Gel «Zenel hikâyeleri isimli eseri muhtelif dillere tercüme 14: SON. Yazan: İskender F. Sertelli No. 138 edilmiştir. Küba zencilerinin hayatından, âdetlerinden, e me Plâkla dans iki pek isi bir tarda, fakat hakikate uygun olarak e ap- re ; 07 peki, pek iyide bir tarda, Mn ei Bunların birincisini bugün. dek Bir küçük Iğne işini bitirmeğe yeter... / seğiyerin şptidarliğini zenci edebiyatinm çocukluğuna bağışlamak Jâzımdır. Iğnenin ucundaki zehir, bir fill Biyah n 1 bir hikâye doğabileceğimi okumak Türk an tarafından ; ; BYAh gibi şeydir diye Güne ve arkdaşlar, tara üç dakikada yere düşürür Dole fena bir kız değildi. Fakat | Sina indirdi. p âyan), 2115: ORKESTRA: 2215: Ajans > K a zi v di bütün kusuru çapkınlığıydu Ekser | £Dole, cüretkâr bir eda ile: Ye borsa haberler! ve ertesi günün progra- Ben fazla boyun eğmediğim için, | — Kamımda müthiş bir sancı prkekler onu beğenirlerdi. Dolet'nin se en az beğendiği kendi kocasiydi. Kocası Esvarit tütün fabrikasında çalışır ve şehirli zenciler gibi İspan- yolca konuşmasını bilirdi, Bir gün Dole dostunu eve aldığı sırada kocası ansızın çıkageldi. Ea &m hemen âşığını yatağın altına sak- adı. Saçları perişan, gözleri yaş içinde, sokak kapısını açarak: — Ay, ay! Karnım ağrıyor! Hemen gidip sihirbazın ilâcını bana getir- mezsen öleceğim Esvarit! - diye ba- Bırmağa başladı, - Ay! Ay! Ay! Vak lahi öleceğim... Yatağın üzerine yatarak Kıvran- Mağa başladı. Erkek sordu: — Hangi sihirbaz? Hangi ilâç? Ne- dir bu karın ağrısı? Dole kıvranmaları ve iniltileri arâ- sında izaha çalıştı: — Sabahleyin ev işini yaparken midesinde öyle bir sancı duymuş ki Acısına dayanamıyarak hemen sihir- baza koşmuş. Sihirbaz, onun mide- ylü ve sivri dişli bir canavar iylemiş. Bu canavar ans cak Kayıman kuşunun pişmiş yü Murtasını yemek suretile sükün bu- olduğunu # | Kocasını aldatan zen kadın). Yazan: — Fena bir şey yapmıyordu ki... Akrabam... Gelmiş... Yorgundu, yâr tağa uzandı. - dedi. Yabancı sokağa fırladı. Konu konışu kadınları bağıriyor- Jardı: — Yakalayın... Yakalayın... Komşu erkekler de Esvarit'i zapta çalışıyorlardı. O esnada polisler geldi. Bütün zen- ciler bir olarak: — Bir şey yok... Ufak bir kavgay- dı, geçti! - diyerek meselenin önünü aldılar. © O akşam, konu komşu, Esvarit'in evine toplandı. «— Herifin kani oynamış. Bir deli- lik yaparsa önünü almalı» diyor- lardı. Odanın içi, düğün yahut günlerinde olduğu gibi cenaze çnler: — Ne oldu? - diye soruyorlardı. Oradakiler izahat veriyordu. Herkes yiyecek bir şey getirmişti. Kimi kahve, kimi peynir, kimi sar- dalya, kimi şişipo (gazoz)... Mesele, karı kocayı başbaşa yal nız bırakmamaktı. etrafını kalabalıktı. | Kapı, ardına kadar açıktı. Gelip ge- 1 Ağustos 907 Çarşamba 30: Plâkla sololar, opere ve operet ; 3: SON. 12 Ağustos 917 Perşembe İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: PJ8! Muh- Plâkla dans Eşref kadaşları Türk musikisi ve halk şarkı- 2030: Ömer Rıza tarafından araben w, 20,45: Safiye ve arkadaşları tara- fından Türk musikisi ve halk şarkıları (Saat ayar), 2115: ORKESTRA: 22,15: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 2230: Plâkla sololar, opera ve Operet parçaları, 23: SON, Eskişehirde AKŞAM neşriyatı €Ses - Işık» müessesesinde satı- hr, «Akşam; gazetesine abone olanlara hususi tenzilât yapılır. canım, ciğerim... Çünkü ben seni se- yiyorum... Asıl âşığım sensin! — Öyle mi?,.. Bir daha ben seni başkasile beraber bir yatak içinde bulayım, o zaman bak bende seni aldatırım! — Bir daha yapmam Esvarit! bana sadece bir böl kemeri vadetti: (Kolumu me zaman beline dolar- sam, bu kemeri o zaman sâna vere- ceğim!) dedi, — Niçin kaçıyorsun ondan? Hem kemeri alırsın, hem de sarhoş eğip fikrini öğrenirsin! « — Bugüne kadar hiç bir kadının elinden “bir yudum şarap bile iç- medi, Bütün içkileri kendi hizmetçi- si hazırlıyor. Gökçe bu tafsilâtı verdikten sonra, Semganın yanından ayrıldı - «Mirza Kuli» iş başında.. Gökçe köşke döner dönmez, koy- nundaki mektubu tekrar aldığı yere koydu. Mirza Kuli o gün iki Çinli ile ko- | nuşuyordu. Çinlilerin gözlerinden ne yapmağa karar verdikleri seziliyordu. Gükçe birdenbire odaya girdi: — Beni mi çağırdınız, hazret? Kuli gözlerinisaçtı: — Şeytanlar çağırmış seri. Ben ça- ğırmdaım. Diye bağırdı. Gökçe misafirlere şöyle bir göz at- tıktan sonra odadan çıktı. Çinliler derhal sözü kesmişlerdi. m — KUBİLÂY HAN var... Çok muztaribim. Kuli zeki ve şeytan bir adamdı. — Burada olup bitenleri Semgaya sen mi haber veriyorsun? Deyince Gökçe şaşırdı. — Benim bir şeyden haberim yok, hazret! Ben sizin hizmelinize veril miş bir cariyeyim... Başka bir şeye ” karışmam. Dedi. Mirza Kuli boş atıp dolu tut- mak istemişti. Gökçenin kolların- dan çekti: — Ben burada bir misafirim. Be- nim aleyhimde efendilerine bir ta- kım yalanlar uydurursan, kafanı ko- parırım senini Diye bağırdı. Gökçe Mirzanın ayak- larına kapandı. — Biz hafiyeliğe alışmadık, haz- ret! Çinde bunu yapanlar belki bu- Yunur. Fakat, ben bir Moğol kızıyım. « Semganın sarayında hafiyeliğe alış- madım xi O gün Mirza Kull şehri gezmeğe çıktığı zaman, Gökçe de arkasından sokağa fırladı. Saraya koştu; Semga bahadırı buldu.. gördüklerini ve işit- tiklerini anlattı: — Hakanı mabede giderken - iki gün sonra - öldürecekler.. hu . Yoksa onun barsaklarını Erkekler Esvarit'in sar- i z seye i z ünal mzslla ölümüne sebebi- | mışlar, onun öfkesini, küfürlerini din- Kampeş çalgı getirmişti. - Davullar ye Kuli, pl odaya bir. Dedi. yet verecekmiş! Mita Dol lr katkoğa olun. || PaşAdi Kürlaryaskakler olm ae ye girişinden hiddetli. 8.) gemga bakidir buz haberi KU. Y içi m ii - i ti. Yavaş yavaş Esvarit'in öfkesi ge- pıya aremağası dikerek: 5 — Aman Esvarit! Allah Tızasiçin! | muş, ağlayıp inliyordu; - baş ağrıla- Gİ ; " st 39 ağıtmad di eni ya ulaştırmakta gecikmeği, Beni kurtar! rından şikâyet ediyordu. Etrafında çiyordu. Sabahın üçüne doğru, ar- en çağırmadan kimse gelmesin v Zavallı Esvarit çok iyi bir adamdı. Biçare kafıcığının böyle azap çektiği ni istemiyordu. Hemen nehir ke- narına koşarak Kayıman yumurtası bulmağa gitti. O evden uzaklaşır uzaklaşmaz, Do le, dostunu yatağın altından çıkardı. İkisi birden, aptal koca ile alay et meğe başladı — Saula bombo! Saula bombo di! - Saula bombo! Ahmak gitti! kadınlar onu yelpazeliyorlardı. Boyu- na ıhlamur kaynatılıyordu. O sırada en yakın dostları olan Kampeş'le karısı içeri girdi. Meseleyi halledecekler, bunlardır. — . Lâfa başladılar: — Ne olmuş Esrarit?... Biz'terbi- yeli insanlarız. Artık mesele bitti... Koca cevap veri — Hayır... Mesele bilmemiştir... Dole bana bünu yapımıyacaktı, tık ortalığa bir neşedir yayılmıştı. Herkes şarki söylüyor, oynuyor, gü- lüşüyordu. Uzakta bulunan Galiçyalı bir mey- haneci, hem tahtakuruları hem de bu gürültüler ğa için şöley düşünüyordu: — Aman yarabbi! Bu zenciler her işi düğün dernekle hallediyorlar. Do- ğarken oyun, ölürken oyun, öldürür- ken oyun... Karılarının kendilerini ünden uyuyamadı- çe merakından çıldırıyordu. Çinliler acaba Mirza Kuli ile neler konuşacaklar, nelere karar verecek- lerâi? Gökçe köşkü dolaştı, Odanın yan penceresinden başını uzattı. Kulağı- nı duvara dayadı. O şimdi odada konuşulan Jâfların. hepsini işitiyordu. İşte Mirza Kulinini sesi... ” Hakan, Koradan gelen mektubu okumakla meşguldü. Cin - Kin mu- zaffer olmuş, Kora “prensini Şi - Ta ormanlarına kaçırmıştı. Semga bahadır içeriye girer girmez Kubilâyın dizini öptü: — Sizi bu saatte rahatsız etmek istemezdim, hakanım! dedi. Çok mü- him ve şaşılacak bir haber vermek için gecikmekten korktum. Tehlikeli bir vaziyet karşısındayız. Dost görü- Kayıman'nın Ö Kadın ağlıyarak: aldatmasından,bile istifade ederek Çinlilere anlatıyor; i yumurtlamıştı. Yemek yemek için Siyad Alalım eğleniyorlar. <— Çok yakında İrandan Pekine, | > bir adamın sizin için Kurduğu van müstakbel yavruları mazdı... En ufak bir patırdı işidince yumurtalarını muha- faza için derhal KoğArdı. Kuş ö derece hücüm #ttiki, Esvarit hayatını kurtarmak için kaçmağa mecbur oldu. Esvarit'in komşusu Kapinş kadi nın bu sancılarını ve yumurta me- selesini yutmadı.. Çünkü karısı, baş- ka bir zencinin gizlice eve girdiğini , ona haber vermişti, Günün komşu, Esvarit'e meseleyi ha- ber verdi: — Senin karmın karnında hiç bir şey yok. Aptal gibi ne inanıyorsun? Dostunu eve alıyor. O adani senin malına el koydu. Esvarit ses çıkarmadı. Dişlerini gr cırdata gıcırdata eve geldi.. Dole uykudaydı. Herif karısını boğ- mak arzularını duyuyordu amma, gene kendini topluyor, başını belâya sokmak istemişordu. Öfkeyle ceketini, pantalonunu yer- lere fırlattı; ayakkaplarını duvara çarptı. Yatağın altını, dolabı araş- tırdı. Bir şey yoktu! Muhakkak ki komşusu ona 0 SÖZ“ giderim... Amma beni öldür 'Tereüme eden: Veli Nuri Sigara da içseniz ADYOLIN'LE Günde en az 3 defa fırçaladığınız takdirde dişle- nizin sağlamlığına ve güzelliğine halel gelmez gelecek olan büyük ordunun başında İ Ergun bahadır vardır. Artık Kubi- | lâyın yıldızını söndürmek sırest gel- âi. Bundan sonra Moğol imparator- luğu tahtına Ergun han oluracak. Onun önünde diz çökeceğiz ve onun buyruğu yurdun dört bucağında hü- kim olğcak. Bu işi siz becerebilirse- | niz, her ikiniz de yarın büyük me- | 'muriyetelere geçecek ve nüfuz, servet sahibi olacaksınız! Kubilâyın — salta- natına nihayet vermek zamanı gel- miştir. Ergun han Moğol tahtına | oturunca paytahtı da Pekinden Ka rakuruma nakledecektir. Siz de bu suretle Moğol boyunduruğundan kur- tulmuş olacaksınız!? Çinlilerden biri cevap veriyor: — Eer şey hazırdır. Merak etmeyi- niz! Hakan haftada bir köre (Büyük*| mabed) e gider. İki gün sonra gene gidecek. Yolda bu işi bitireceğiz. ve | hiç kimse farkına bile varmıyacak. — Ne ile öldüreceksiniz hakanı — Ufacık bir iğne ile... — Ufacık bir iğen ile o koskoca- man insanı yere devirmek mümkün olacak mı? — Onun vücudü filden büyük te olsa, bir küçük iğne, işini bitirmeğe yeter. İğnenin ucundaki zehir, bir fi üç dakikada yere düşürüyor! — Ne müthiş zehir bu? Demek ha- İni bilen pusuyu keşlettim! i Kubilây han soğukkanlılığını her hadise karşısında muhafaza etmesi- bir hükümdandı. O en kor- kunç ölüm hadiselerini bile itidal ve sükünetle karşılardı. — Hangi pusudan -bahsediyorsun, Semga? Diyerek elindeki mektubu bıraktı. İhtiyar vezirlâ yüzüne baktı. Semga: — Mirza Kuli'dostunuz iki gün sonra sizi öldürmek için tertibat” al- mış! dedi, Semga birdenbire hakanın güzle- rinden o kadar korkmuştu ki... Sözü- nü kesmeğe mecbur oldu. Başını önüne eğerek öksürmeğe ve titremeğe başladı. Kubilây: — Mirza Kuli beni öldürüp te ye- Time mi geçecek? Bu yalanları kim uydurdu? Diye bağırmıştı. Semga müşkül vaziyette kaldı: — Ortada yalan değil, korkunç bir hakikat var, hakanım! Mirza Kull iki Çinliyi elde etmiş. İki gün sonra Sahife 9 aa | leri söylerken sarhoş olacaktı. İşte . kanın iki gülnük ömrü kaldı?! i yi Mirza siye kadar mühim iş- * #vde kimse yokl... Gükçe pencereden çekili., Odas. | gen ve ed verdiği sakil; Yattı... Bir müddet sonra uykuya na gitti. Yüreğinde birdenbire de- | ,, e yn pi daldı, rinleşen bir sizi duydu. mia emga? Bunları kim Bir kaç gün sonra karısının gene Hakanı öldürecekler... Tanrım, en Söyledi sana? Ci — Mirza Kulinin köşküne vefdir ğim câriyelerden biri... Bu kadınlar göze girmek için ya- sancıları tuttu. Herif tekrar yumur- ta aramağa çıktı. Yolda onu görenler hep alay edi- onu koru! Diye ağlamağa başladı. Biraz sonra Çinliler köşkten çıkıp kefekileri | ierinin #tihablanmasını menederek ii i leke, pası ve Dişlerdeki leke, pas e ha | ağızda dalmi sıhhat, dalmi cazibe, temizler, ağızdaki mikropl: yordu. İçine tekrar şüphe gelmişti. . Dişlerin çürümesini ve diş et. | daimi güzellik yaratır, gittiler. Fakat, Mirza Kuli, Gökçe landa birbirlerile yarışa çıkarlar. ve ye e eat her sabah ve her ak- e miş ri a. | pak ga m Hemen geri dönüp kapıyı bir tek- Gükçenin il yak Kali Moğuldur. Gökçeyi siz de tanırsınız! a mede kırarak içeri girdi. şam ve her yemekten sonra — Niçin ağlıyorsun? ER am yıl buğday yiye Ne görsün: Yatağına başka bir Diye sordu. ii ei vaa bir 24 zenci yatmış, karısile keyfediyordu! Esvarit hamle etti. Orada bir şişe bu- rak salladı, Yabancı erkeğin kafa- ee r iv Kü Gökçe birdenbire şöyle bir yalan | Kubilây, e uydurduz li ya çi (arkası var) dö dili dn ” : * fırçalamayı ihmal etmeyiniz. m Az ağla GM MR ZE