30 Temmüz 1937 —— —— SİYASI. İCMAL: Cebelüttarık hakkında endişeler Son zamanlarda İngilterede Cebe- ca gürplen devlet ştür. boğazının Akdeniz tü- Tafındaki uğzına cenuptan hâkim bu- Tunan İspanyanın Septe müstahkem mevkii ile Boğazın Atlas Okyanusu ta- Tafındaki ağzının cenubunda bulunan Tanca beynelmilel bitaraf mıntakası- xa kadar uzanan sevahilin <evvelos tahkim edümiş olduğunu göz önüne getiren İngilizlerin telâşı Boğazın Şi- mal sahilinin tahkim edilmesi ile bir kat daha artmıştır. Bu lahkimatın Alman mühendisle- ri tarafından yapıldığı ve 14ve 16 pusluk ağır topların Alman zırhlıları tarafından. karaya çıkarıldığı şayi ol- ması İngilteredeki heyecanı arlir muşta. Ceblüttarıkın harp limanı ve Durü- irli bulunan İngilte- Akdeni Atlas Okyanusu bil- yük donanmaları ancak üç kilometre uzakta bulunan general Prankonun e toplarının daima tehdidi karşı. erenin Kadından kadına fark vardır sında kalmış oluyor. Maahaza İngüteredeki askeri ma- kamat Cebelüttarıkın şimdiden haki- ki bir tehl sında kaldığını zan rtar. Üç yüzmetre irtifamdaki kayasına yerleştirilmiş re ancak leş edeceğiz bir elektrik düğmesine 'bü- yilkselen ağır top körfezinin karşısın zidleki batarya” olacağı ve Afrika sahili- ne kadar n Boğazı mühlik bir ateş giterda bulunduracağı kanaatin- deüir. Şu kadar vür ki general Fran- ko Cebelüttarikın kara tarajındanar- kasında ve hattı müstükim üzere bu- rağun sökiz kilometre mesafede bulu- nan San Rogue civarmdaki Geucin dağını ağır Alman toplarile tahikim ettiği takdirde zaten denizden her ci- hetien kara bataryalarile sarilmiş'Ce- belüttarikın mildafaasına imikön. kal mıyacağına İngiliz askeri makamları kanaat getirmişlerdir. Bunun için arkasında geniş hinter- landı bulunan Septe ile Cebelüttarı- kın mübadele edüümesi artık İngiliz muahafilinde çok ciddi düşünülmekte- İ ür. Lâkin bu mübadeleye İspanya va- xn olsa bile İtalyanın ve müttefiki Al manyanın Akdeniz boğazının ağzının daha sağlam. olarak İngilterenin eli- ne geçmesine muvajat edecekleri Lon- drada hiç ümi edilmiyor. Feyzullah Kazan Viyanalı kadın başka 1 — Viyanalı kadın denince göz lerin önüne yakışıklı bir zabitin kollar rı arasında dans eden bir kadın gelir. 2 — Amerikalı 'kağım demek, bir alay erkeğin ortasında kokteyl içen ve etrafıma daha da erkek toplıyan kadın demektir, Hatıra gelen tip'bu tiptir. 8 — Ya Fransız kadını? Pransız'ka- dınmı; Fransız romanlarını okuyarila- Ta sorunuz, onlar için Fransız kadı- nı, Bulonya ormanında kur yapan kar dındır. 4 — Rus kadını, entrik& işlerinde New - Yorklu kadın başka. . BİR, da ve politika kadını demektir. 5 — İngiliz kadını ise, acaip elbiseli, elinde rehber diyar diyar dolaşan bir mahlüktur. ZA Ancak bu tipler, resimden de anlar şildığı gibi, çök eski devirle. sald tip- lerğir. Hakikaten bir çeyrek asır evvel saydığımız kadınlar bu tiplerde göz- lerde 'tecessüm ederdi. Halbuki bu- ün vaziyet tamamile değişmiştir. Bu adlar göslerin önüne bir haysl gibi gelir. Ancak mizah vadisinde dünkü ustadır. Rus kadını demek propagan- | tahayyüller bugün de vaya Sıcaklara karşı Habeş bera Sıcaklardan leri veya bağı yanıyor. Çare de yok. Fakat tabiatın her gazabına bir çare araştıran ve ölümden başka şeylerin çoğuna çare bulmağa muvaffâk olan Amerikalılar sıcağa karşıda bir çare bulmuşlar. Bahçenin ortasına 30-40 metre yükseklikte resimde görüldüğü şekilde bir küle 'dikiyorlar. Bu kule- nin üzerine pompa vasıtasile su sevk ediyotlar. Külenin tepesinde bir ma- suyu bulut haline getiriyor. Bu uftarlanm'üzerinde durarak mah- gk eiinseten İrriyer, t asıl bah- ve ondan sonrü şikâyet rin büyük Tolü bize isbat etil Tay- yare kuvvetle- rinden emin 0©- Jan bir devlet İs-| nın selâmet için çalışmakta ne kadar büylk zevk duyduğunu gösterir. Bu- nunla haklı ölerâk iftihar edebiliriz. Resme dikkat edin. Paraşütle uçan bir çocuk göreceksiniz. Bu resim Mos- kovada bir çocuk bahçesinin resmi dir, Çocuklar paraşüt oyunu oyna» makla eğleniyorlar. Fakat bunun iş- tikbalde tayyarecilik için onları ha- aarlamağa yaradığı şüphesizdir, Fena fikir değil, Hem eğlence hem yararlı. AKŞAM Hendekteki cesed İhtiyar adamın nasıl öldü- ğü henüz anlaşılamadı Balmumcu Çilttliği civarmda Ca- fer adında bir adamın bir hendek için- de ölü olarak bulunduğunu dün yaz- mıştik, Mü mumllik dün de geç vakte kadar tahkikata devam etmiş fakat yetmiş ndaki bu ihtiya- rın neden öldüğü ve le get iği henü: Calerin bulunduğu re uzunluğundadır su vardır. Hi dında bir kadı Cesed hendekte ceketsiz olarak bu- lunmuş ve etraf araştırılmca biraz ö- tedeki bir toprak yığınının üzerinde de Culerin ceketi bulunmuştur. Ceke- tin cebinden yalnız Caferin nüfus tez- keresi çıkmış ve hüviyeti 'böylelikle tesbit edilmiştir. Etraftan yapilan sorgular netice- | sinde Caferin bir müddetten beri oci- varda dolaştığı ve bu defa kendi cese- di çikan hendeği de gene kendisi ka- zarâk çıkardığı 'toplakları bir duvar inşaatı için sattığı anlaşilmıştır. İhti- yarın ölümü etrafında tatikikat de- vam ediyor. Şüpheli bir ölüm Gslatada Arabcamii civarında kah- vecilik yapan “Ömer adında biri dün evinde birdenbire ölmüştür. “Ölüm şüpheli görüldüğü için Adliyeye 'ma- lümat verilmiş, Adliye “doktoru B. Enver Karan cesedi muayene #tmiş- tir, Bu muayenede Ömerin kanı 28- hirlenerek ölmesi şüphelerini uyandı- racak bazı izler görülmüştür Tahkikat biraz genişletilince Öre- rin bir hastalığı tedavi ettirmek Üzere o'civarda bir eczaneye giderek vücu- duna enjeksiyon yaptırdığı ve biraz sonra d4ha fazla hastalanarak öldü- ğü, kendisi de ölmeden evvel bu $i- neticesinden art- tığını söylediği iddia edilmiştir. Öme- rin ölümünün anlaşılması için cesedi Morga kaldırılmıştır, : » Kedi ve köpekler Kedilerden sonra köpeklere karşı mücadele başlıyacak Kuduz vükalarma tesadüf edilmesi üzerine Belediye kedileri toplattırma- ga başlamıştı. Şehiriçinde şimdiye kadar 2.000 kedi toplattırılmasna rağmen yalnız sokaklarda değil, bü- yük caddelerde bile serseri kedilerin Hâlâ dolaşmakta oldukları görülmüş we dolayıslle işin biraz gevşediği anla- şilmıştır. Bazı allelerin serseti keği- tere acıyarak evlerine aldıkları, bu sü- retle ölümden kurtarmağa o çâlıştik- ları görülmüştür. Belediye mücadele- ye devam edecektir. 'Kedilerden geçen kuduz, Köpekler- den daha şiddetli olduğu ve tesadüf eğilen kuduz vakalarına kedilerin s6- böbiyet verdikleri anlaşıldığı için Be- lediye önce kedileri toplatmağa baş- lamıştır. Fakat pek yakında köpekle- Tin de toplattırılmasına başlanacak- tar, Gerçi köpeklerle çok evvel başlı- yan mücadeleye devam edilmektedir. Fakat bu mücadele mahdud olduğu için istenilen fayda hasıl olmamakta» âır. Şehir dışından şehir içine yüzler- Ce serseri köpeğin akın etmekte oldu- ğü anlaşılmaktadır. Bunlar yavrula» makta ve serseri köpekler de o nisbet- te artmaktadır. Bu gibi köpeklere daha çok Boğaziçinde rastlanıyor. Verilen malümata göre ayda 1000 kadar köpek imha edilmekte, fakaj bu miktar az görülmektedir. Mücade- lenin şiddetlendirilmesi kararlaştırıl- Bu hususta epi zamandan beri mü- hendisler tarafından yapılan etüdler iyi bir şekilde neticelenmiştir. İngilis mühendisi B, Gibs evvelki gün mü- hendislerin toplantısında fikirlerini söyliyerek yardımda bulunmuştur, | Sahife 8 TARİH KONUŞMALARI BİZANS MEDENİYETİNİN SONU Bizansın “son zamanlarında bile -es- | İ ftankların merkezi idi. Daha sonra Mora Rum despotlarının makatrı ol- zans, genö Cihan ticaretinin merkezi | du. Türklerin idar ki azamet ve debdebesi baki idi. Bi- | idi, Oraya gene Tanadan ve Kefcden en güzel'kürkler; Kırımdan, Bülgarls- tandan ve Trakyadan buğdaylar; İran- dan ve Hinâistandan “kokulu nebat- lar've'baharlai akızdan 'mastikmiar; Foçadan:şaplar; Yunanislandan ve Giridden şaraplar taşmıp dururdu. Anadoludan keçi yünlerini, İrandan ipekleri, İskenderiyeden ketehleri ip- tidal madde olmak Üzere garp fabri- kalarına Bizans yetiştiriyordu. Bizans- ta büyük bir tlcaret fadliyeti vardı. © geçtikten son- rü da Sancak beji tahtı haline geldi. Dağın tepesini taclandıran kalenin altında orta zamanlardan kalma koca bir şehrin -harabesi wardır. Surları, Kuleleri, “sokakları, evleri, “sarayları, manastırları, kiliseleri yerindedir. Bun- ların hepsi on dördüncü ve on beşinci asırlardan kalmadır. Bir çoklarında gayet zengin ve parlak duvar resimle- ri vardır. En kıymetli mozayikler bu- radadır, Kabartmaları son derece dik- kate şayandır. Kahriye camiindeki ka- Fakat bu faaliyetten Bizans impara- torluğunun hiç bir istifadesi yoktu. Bizansın bütün ticareti ecnebi 'tacir- lerin inihisarı altında idi. Hattâ bütün imparatorluk idare- e ia bir Fransız toprağı hükmünde idi. Wi- Iehardouinler Morayı; La Rocheler Atinayı; Venedikliler Negrepont ile | bağlar, bahçeler, zeytinlikler içinde, Giridi; Cinevizliler Sakızı; Gattilusiler | kubbeleri, kuleleri, sarayları, yeşillik- Midilliyi ve Trakya kıyılarını civar | leri içinde yüksek evlerile yükselen ve adularile berüber idare “eğiyorlardı. Daha başka yerlerde de Selçuk oğul- ları hüküm sürüyorlardı. Kibrısta bir Lâtin krallığı, Rodosta askeri bir dev- Jet teessüs etmişti. Bizans imparator- Tuğüunu paylaşan bütün kuvvetler ara- sında Bizans milliyeti erimiş ve iriki- Taza uğramış gibiydi. Athosda Ayono- rosta bile bir kilise cumhuriyeti vardı, Bununla beriber bu can çekişen Bi- zansta bir Elen vatanseverliği doğma- ya başlamıştı. Wdebi âlemde Periklis- lerin, Dimostenislerin adı sik sık tek- impa- ratoru» derlerken şimdi Vasilevs de- meğe başlamışlardı. Fakat Bizansta bu cereyanı uyandıran bir âlem vardı ki, o da Bessariondu. 'Paleologos hanedanını bütün şevke vegayrete getiren, o idi. Orilara, ced- lerinin faziletlerini hep o hatırlatmıya çalışıyordu. Bununla beraber Bizansın arlık dirilmek inikün! kalmamıştı, Ah- Tâk fesada uğramıştı. Mucizelere İti- kad hâlâ baki idi. Kafalarda dar bir dindarlık hüküm sürüyordu. Rum- larda uyanmıya başlıyan yenilik fikir- lerini kilise kökünden akamete uğrati- yordu. Yoannis Kantakuzinos gibi si- yaset ve fikir adamlarında bile ahlâk- tan eser yoktu. Böyle olmakla beraber on dördüncü ve on beşinci asırlarda Bizans gene bir fikir ve sanat merkezi idi. İmparator- Juğun en parlak zamanlarında olduğu gibi Kostantaniye mektepleri gene parlak vaziyetini muhafaza ediyordu. İspartadan, Trabzondan, Elen âlemi- nin en uzak yerlerinden buraya koşan koşana idi. İlim tahsil etmek için bu- raya İtalyadan bile gelen gençler var- dı, Filozoflar bu mekteplerde Aristoyu ve daha ziyade Eflâtunu şerh ve izah ediyorlardı. Bizans yalnız âlimlerin ve müte- bahhirlerin merkezi değildi, “Orijinal eserler yazan muharrirler de yetiştiri- yordu. Öyle müverrihleri vardı ki, bi- raktıkları eserler bugün bile Bizans tarihini yazmak için en mühim kay- naklardan sayılan eserlerdi, Meselâ Grigorasın, Kantakuzinosun, Phrant- zesin, ve daha sairenin eserleri. gibi... Keza, ilimle beraber sanat da müte- rakki idi. Meselâ Kahriye camii bu Her asırda tamir edildi. Fakaten.son şeklini alması on dördüncü asırdadır, mermerleri, zarif mozayik- yalı resimler, altınlı mozayiklerle süs- Tü idi. Sarayın bir de kütüphanesi var- dı. Fakat: “Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde... Maamafih kiliselerin- den bazıları camle tahvil edilmek sa- trada olduğu gibi buradaki kiliseler de kalan duvar resimleri de on dör- .düncü asırdan kalmadır. Bu devir sanatinin en son merhale- &i Ayonorozdadır. Karanlık ormanlar» la örtülü bir dağ ile parlak bir deniz ortasında, bayırların yamaçlarına ya- pışmış gibi duran ve kırmızı duvarları al renklerile denizde akisler bırakan manastırlar da Bizans sanatinin bir hazinesidir. On dördüncü ve on beşin- ci asırda yaşıyan Bizans ve Trabzon imparatorları, Sırbistan ve Bulgaris- tan çarları, Athos manastırlarını tez- yin etmek için biribirlerile yarışırlar» dı. Buradaki tezyinatın baziları on dördüncü asırdan ve en güzelleri de on altıncı asırdan kalmadır. Fakat hepsi de dikkate alınmıya şayandır. Çünkü bunlar, en düşkün zamanında Bizans sanatinin tekâmül noktasına erdiğini gösteren eserlerdir. Bununla beraber bütün bu eserlerin tetkikinden şu petice çıkar: Son de- virlerinde Bizans sanati daima garbin tesiri altında kalmıştır. Bizans Vene- dikliler ve Cinevizlilerle dolu idi, Bi- zanslıların İtalya prens ailelerle ev- lenmeleri, imparatorlarının Venediğe, Floransaya ve Avignona seyahat ek meleri bunun başlıca sebeplerinden bi- ridir. Hattâ dördüncü haçlı seferlerin- den sonra, Bizans edebiyatında bile İâtinlerin şövalyelik tesiri görülür. Maamafih dördüncü asır ile on ikin- ci asır arasında Bizans samatinin garp- te büyük bir tesir yapmış olduğu da inkâr edilemez, mozayiklerile mukayese edilecek olı sa, o dğürirliki snelia ön bot e a m me buldular Tica olu- Kem, eski ispartanın bulunduğu | ovada Mistra harabeleri vardır ki, ta- Kadıköy Halkevi salonunda rihlerimizde Misistre diye yazılıyor. Orası Türklerin idaresinde bir san- caktı, Bu şehir Villehardouin tarafın- dan tesis edilmişti. Morada oturan