23 Temmuz 1937 Her akşam bir hikâye tığını biliyor- ona bahar- r mi idi? Şöyle ulak tefek förtler... Her baharda bir flört, son- Ta hiç. Abit, fena bir çocuk değildi amma... Zavallı aptaldı. Nahid beni #eviyordu amma aklı fikri İşlerinde idi. Reşid... İşte onunla ciddi bir şey olabilirdi. Fakat bahar mevsimi O kadar az sürüyor kil Taş gelmişti. Bir kenara yer leştirilmiş olan sıraya oturdu. Btra- fin güzelliğini seyre dalmış, mayinin hatıraları içine gömülmüştü. Reşidi düşünüyordu 9: — Müsaade eder misiniz? dedi. Perihan gözlerini çevirdi. Otuz larında kadar kumral bir genç. Kıyafeti temiz. Bir cevap mırıldandı: — Rica ederim. Delikanli sıranın öbür ucuna otur- du. Perihanla hiç meşgul değildi. Ce- binden bir defter çıkararak bir şey- ler yazmağa bşladı. Yan gözle bakan Perihan bunların rakkam olduğunu gördü. Elleri de güzel ve itinalı idi. Perihan, gayri ihtiyari bir ihtiyaç- la, çantasını açarak pudrasını taze- ledi, Bir aralık delikanlı nazik bir tarzda: — Bumunuzun ucunda pudra kal- mış, dedi. Perihan da müstehziyane: — Sizin de parmağınıza mürekkep Bugünkü g r güvenebilirdi? İs- yordu. Yalnız bir pu- yoktu. ne dereceye ka mini bile bili senin kuvve kismeti tepmu mıydı? Perihan salona girdiği vakit misa- firler gelmişlerdi. Annesi Perihanın birdenbire bembeyaz kesildiğini gö- rünce korktu: — Ne oldu Perihan? diye ona doğ- ru yürüdü. Sonra salondaki delikan- hyı takdim etti: — Ferhad... Hiç değişmemiş, de- gil mi? Tanıyabildin mi? Size de ne oldu Ferhan? Neden böyle renginiz uçtu? — Hiç bir şey değil, hanımefendi Filbakika, hiç değiştiğimi zanne! yorum. Öyle değil mi Perihan hanım? — Evet, ben de sizi sokakta görsem tanırdım. Perihan ile Ferhad heyecanlarını gizlemek için mahsus pek neşeli bir tavır takındılar. Yemekten sonra sâ- lonün balkonuna çıktıkları zaman Perihan sordu: — Buraya gelirken beni göreceği- nişi biliyor mıydınız? — Bayır. — Ben de Ferhadın sen olduğunu bilmiyordum. — Sen bana bütün ebedi bir aşkta bahsetmiştin Perihan... Doğru söyle, bu akşam buraya gelen genç başka biri olsaydı, ona varır mıydın?. — Evet, niçin yalan söyliyeyim? Bugünkü meçhul erkeği unutmak bulaşdı, dedi — Evet, kalem akıyor maatteesüf. Birisini mi bekliyorsunuz? Rahatsız ediyorsam gideyim buradan. Perihan yine müstehziyane mukabele etti: — Beklediğim geldi, dedi Delikanlı hayretle etrafına bak- mağa başladı. — Nafile bakmayınız. Baharı arı yorum, o da geldi. — Ben de buraya onun için gelmiş- tim. Amma ben onu yanı başımda buluyorum... Rica ederim, şu pudra sürmey kınız da bana bakınız bir parça. İsminiz ne? söyleyemem. ismimi öğrenmek İster- misiniz? — Hayır. — Bakınız, size romantik bir Şey teklif edeceğim. Birbirimizi hiç tani- mıyoruz. Bi at sonra da ben gide- ceğim... Ebedi bir gidiş. Bu bir saati bana iütfeder misiniz? Şuradan bir | | Perihan reddetmedi. Kırlara çıktı- | lar. Kâğıthaneye indiler. Şimdi yan- yana yürüyorlardı. Perihan» içinden: «Neden bu teklifi kabul ettim?> diye düşünüyordu. Neden bu adamdan korkmıyorum? O hakikaten korkutacak bir Şey yapmıyordu! Yürüdüler, gezdiler, konuştular, eğlendiler. Bir aralık du- dakları birbirlerini buldu. Temiz bir hisle öp ler, Ve sonra ayrıldılar. ” “ Perihan içinden taşan neşe ve Ş€- taret içinde eve dönmüştü. Annesi #inirlermmişti: — Nerede kaldın, Perihan? diyor- du. Bu akşam da yemeğe misafir ge- lecek. Sabiha hanımefendi... — Aman o kadın da o kadar canr- mı sıkar ki... Babası manalı manalı güldü: — Öyle amma bu akşam kardeşi- nin oğlu Ferbadıda getirecek... Unuttun mu Ferhadı? — Hani küçük iken beni döverdi, omu? — O ya... Şimdi af talep etmeğe gelecekmiş. Annenle Sabiha hanımın niyetleri fena... Söz kesmekten falan bahsediyorlar, — Aman baba, ben evlenmek dü- şünmedim! Perihan doğru söylüyordu. Biraz evvelki Kâğıthane gezintisini ve ta- nımadığı gencin o ateşli puseleri onun ruhunu o kadar uyuşturmuştu istiyordum, Onu unutmak için evle- necektim. Hikâyeci a YENİ NEŞRİYAT ———— YENİ ADAM Yeni Adam'ın 188 rcı sayısı çıktı. İçinde: İsmali Hakkının yepyeni İnsan To“ manları, (Hayatım) Hasan Âli Edizin, diya İlr) Japonya ne istiyor, Hüseyin Av- ninin (Haftada 48 saati, Gülsüm Sepetçi- oğlunun (Politika), Suphi Nuri İlerinin “Yazmak istediğim kitap) başlıklı maka- eleri, sayfaları vardır. sayfaları vardır... Tifo ve sari hastalıklar hakkında konferans Şehremini Halkevinden: 23/1/1937 cuma günü saat 21 de intani hastalıklar müte- hassısı doktor Osınan Şera in Çelik ta- rafından Evimizde tifo ve sari hastalıklar adlı bir kon'erans vereceklir, Herkes gele- bilir. le: HASAN dahi ki başka bir erkek Jâkırdısını dinle- yemezdi, Fenebi istasyonlarm en İ müntehap programı gaat 22 Alman musiki kon- , Wefer, den parı (884) 2030 Alda operası saat 2: nann festivali. Varşova lar. Bükreş Yarşova (1339 Lâl (247) saat 2130 Rus musliri (1539) saat 23 Oprano ve orkestra. Belgrad (457) saat 2130 Keman ve piyano. (549) saat 22,10 Tzigan musikisi, Peşte Dans musiki Breslav (316) saat 2330. Viyana saat 24. Lükesmburg (1234) Londra (kısa dalga) saat 24. 24 Temmuz 937 Cumaretsi (501) saat 4 Haftanın düşünceleri, Hülâsalar | İstanbul — Öğle neşriyatı: 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 1305: Muh- telif plâk neşriyatı, 14: SON. Akşam neşriyatı: Saat 18,30 Plâkin dans musikisi, 1950 Konferans” Doklor Al Şükrü (Deniz banyoları, faydaları ve za- rarları). 20 Cemal Kimil ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarki” lari. 2030 Ömer Riza tarafından arabes söylev, 20,45 Belma ve arkadaşları tarafın- dan Türk musikisi ve halk şarkıları (saat ayarı). 21,15 Orkestra. 22,15 Ajans ve bor- sa haberleri ve ertesi günün proğramı, 22,30 Plâkia sololar, opera "ve operet par- çaları, 23 Son. Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Astim, Taksim: sKürkçüyan, Firuzağada Ertuğrul, Kalyoncukulluk- ta Zafiropulos, Beyoğlu: İstiklâl ca sinde Galatasaray, Tünelde Matkori: Galata: Okçumusa caddesinde Yeni- yol, Fındıklıda Mustafa Nail, Kasım- paşa: Müeyyed, Hasköy: Nesim Aseo, Eminönü: Beşir Kemal Mehmud Ce- vad, Heybeliada: Tomadis, Büyükada: Merkez, Fatih: Hamdi, Karagümrük Ali Kemal, Bakırköy: Hilâl, Sarı Osman, Trabya, Yeniköy, Emirgün, Rumelihisarındaki | eetaneler, Aksa» ray: Cerrahpaşada Şeref, Beşiklaş: Büleyman Receb, Kadıköy: Sögütlü- çeşmede Hulüs! Osman, İskele cadde- sinde Saadet, Üsküd imrahor, Fe- ner: Balatla Hüsameddin, Beyazıt: Asadoryan, Küçükpazar: Necati, Sa- matya: Kucamustafapaşada Rıdvan, Alemdar: Divanyolurda Esad, Şehre- mini: Topkapıda Nazım. Senelerdenberi denenmiş en tesir- Hi ilâçtır. Eczanelerde bulunur. ine dikkat KARAKÖY ŞUBESİ ALGOPAN DEPOSU açtı. Tek, fakat kat'i çare Baş, diş, adele ağrılarile üşütmekten mütevellid bü- tün ıstırablara karşı yegâne müessir tedbir bir kaşe almaktır. Ideyi bozmaz, kalbi ve böbrekleri yormaz) a 28 AM GA LAS NY MA ERE Sahife 9 KUBİLAY HAN Yazan: İskender F. Sertelli No, 119 “ Gözlerin çok ümidsiz... Sesin, inanma diyorl Bana hakikati söyle, Terlan! Babam beni cellâda verecek mi? , Janlâr demir permaklıktan | 1 aç olmalı e sine yürüdüler, nç bir ses duyu Bir aslan pençesi demir parmak- lıklardan uzanmıştı. bir kükreme, bir saldırış... Ve bekçi korkarak ken- 'dini yere atlı. Kurtuldu. Terlan: — Başka yoldan gidelim, Diye mırıldandı. Bekçi yavaşça yerde sürünerek parmaklığın öbür tarafına geçti: i ütün yollar kapalı. Buradan | başka yol yok. — Bütün yollar kapalı mı?, — Evet. İmparatoriçe Tiyen - Fo emir verdi. Zindans giden bütün yol- lar tehlikelidir. — Bu tedbire sebep ne? — Gülçinin bir yerden yardım gör- memesi için olacak... — Hakkı var. Çünkü vaktile ken- disini kimseye sezdirmeden kaçırmış- Jardı buradan. Zindan bekçisi böş bulunsaydı, as- lanın pençesi altında can verecekti. Şimdi parmaklığın önünden geçmek sırası Terlana gelmişti. Terlan pd- lasını çekti. Parmaklık önünde nö- bet bekler gibi duran kudurmuş bir aslan mütemadiyen insana saldırıyor- du. Terlan aslanın uzanan pençesi- ne müthiş bir kılıç indirdi, Aslanın pençesi yere düştü. Terlan da parmaklığın öle tarama geçmişti. Bekçi bu korkunç sahneyi görünce titredi: | — Ne yaptınız? z — Bir şey yok. Aslanın pençesini İ yere düşürdüm. — Kulak verme, Yürü. Pençesi vurulan aslan yere yuvar- | lanarak kükremeğe başlamıştı. Etraf- tan koşuşan aslanlar bu yaral hay- vanın ıztırabile inliyorlar gibiydi. Terlan aslanı yaraladığına piş | man olmamış değildi. Fakat bu teh- iikeli yoldan geçebilmek için başka | türlü hareket edilemezdi, i Terlan prenses Gülçinle konuşmağa | gidiyordu. | Zindanın kapısına güçlükle mışlardı. Bekçinin gözleri birdenbire karan- ikta ışıldıyan iki yıldız gibi parılda- dı. Kapinın yanındaki kü parmaklıklı pencereden içeriye baktı. — Zindanda bir im'iti var... — Mehkümlardan biri inliyor bes- belli, Terlan kapıya sokuldu. Alnını kü- liğe dayadı ve birdenbire .cudunda bir ürperme duydu. Prenses Gülçin yerde yatıyordu. Terlan: — Acaba prenses öldü mü?. İyerek kapının önünde titremeğe | başlamıştı: İ Bekçi yavaşça seslendi; — Prenses Gülçin Gülçin bu sesi duyunca birdenbire başını kaldırdı: — Kim 0. — Gürültü arttı. * : | İ var- Bekçi ağzını delikten uzatarak mı- nldandı: — Terlan burada... Sizinle görüş- mek istiyor! Yerde yatan prenses birdenbire rü- ya görür gibi sersemlemişti. Terlan şimdiye kadar onu neden arayıp sormamıştı? Gülçin zindana giden bütün yolla- rın yahşi hayvanlarla kapandığının farkında değildi. Bir müddet yattığı yerde düşündü. Yavaş yavaş başını yerden kaldırdı. Gözlerini kapıya dikti. — Terlan!... Diye bağırdı. Terlan küçük delikten cevab verdi: — Ben geldim, Gülçin!... Yollar çok tehlikelidir. Kapıya sokul biraz konuşalım, | değilse yarın — Eeni şim madın, Terlan? Terlanı zindana getiren bekç pının önünde dolaşıyordu. Terlan çok heyecanlı idi. Sevgilisine fltrek ve korkak bir ses- Je cevab verdi: — Hakan çok merhametsizce emir- ler verdi, yavrum! Zindana inen bü. tün yollar kapalıdır, Gelmek kabil değil. Kaç gündür seni görmek için baş vurmadığım çare kalmadı. Gülçin kapının iç tarafında ayakta durdu: — Babam bana meden bukadar şiddet gösteriyor? Bunun sebebini anlıyamadın m? — Hakan: 4$i - Yamayı öldüren kızımın yüzünü ebediyen görmek İs- temem!> diyor, Babanı inandırmış- lar, Gülçin! Bunun için ikide şahit buldular. — Ne diyorsun, bu cinayetin şahit- leri de var, öyle mi? — Evet... Beşcüce Tuman ile kü- çük cüce, — Bunlar görmüş mü benim Şi- Yamayı öldürdüğümü? ... — Güya görmüşler. — Nerede onlar şimdi? — Zindanda, — Sen de inandın mı benim elimi Şi - Yamanın kanile boyadığıma?... — Hayır. Çünkü şahitleri dayakla tehdid ederlerken gördüm. Bu işi el Altından Tiyen - Fo idare ediyor- muş. — O halde tekmenin nereden gel- diği anlaşıldı şimdi. Kaç gündür me- raktan çatlıyordum. Bu sille nereden geldi diye. — Şi - Yamann arası yulardan- beri Tiyen - Fo İle açıktı. Tiyen - Fo yeniden saltanatına kavuşunca, her- şeyden evvel eski rakibesi olan Şi - Yamayı öldürttü. Bunu keşfetmek için büyük zekâya lüzum yok. — O halde benim başımı neden yaktı? — Kendi suçunu örtmek için... Gülçin geniş bir nefes aldıktan sonra: — Terlan! dedi. Babam benim hak- kımda neler düşünüyor. Acaba?... Burada çok kalacak mıyım? Terlan sevgilisini teselliye yordu: — Senden nekadar nefret ederse etsin, gene babandır 6 senin! Bugün elbette affedecektir. Zaten bu İşle imparatorluk mahkeme. si de meşgul olmaktadır. Tekinbo- ğayı gördüm ve kendisine icabeden şeyleri söyledim. Tekinboğanın ne- kadar âdil olduğunu in sen! Umarım ki çok yakında tahliye edi- Hirsin. Birbirimize kavuşuruz gene. — Bu sözleri beni teselli etmek için söylüyorsun (sanıyorum, Terlan! Gözlerin çok ölgün ve ümidsiz. Se- sinde (inanma!) diyen bir ahenk var. Benimi ha yduğun ve bildi- Ein ne varsa, hepsini açıkça söyle ba- na! Çekinme, Terlan!, Ben çocuk de- Eilim. Tanrı ne dilerse, o olur. rlan ayakta duramıyacak kadar mecalsizdi. Dizleri tutmuyordu. Bü- tün cesareti kırılmış bir halde, sevgi- c ümid ve cesaret vermek istiyor- ara- e kadar niçin ka- çalışı- du: — Korkma, Gülçin! -diyordu- bir kadın için, zindan hayatından daha büyük bir işkence yoktur. Fakat, mahkeme tahkikatırı bitirinceye kâ- dar burada kalacaksın! Hakan bu mahkemenin adaletine bıraktı: «Ki am günahsızsa kurtulur, suçu varsa cezasını görür. Bunun için bana bir- şey sormayın!» dedi. — Desene iş Tekinboğaya kaldı, Allah ona insaf ve merhamet versin, Başka bir dileğim ve diyeceğim yok... O beni suçsuz görürse kurtulacağım demek... Gülçin ağlamağa başlamıştı. Terlan hıçkırıklar arasında bir kaç kelime daha işilti; — Ben zaten babamdan bir yardım Gülçin yolların tehlikeli olduğunu anlayınca yerden kalk, Kapıya | doğru yürüdü. ummuyordum. O «ana yasa» karşi- sında, bit çobanla kendi evlâdını bir tutar. i