Yalovaya Asfalt meydan, AKŞAM neden zümrüt denir? küçük bir park temiz otobüsler, beton binalar... Sahife 7 “Ittihad ve Terakki,, nin son devirlerinde Suikasdlar ve entrikalar Tefrika No, 155, Yazan: Mustafa Ragıb Es- atli sems: Enver paşa ile Cemal paşa son günlerde yeniden birleşmişlerdi Fakat artık söz ayğa düşmüştü Sabık Bahriye Nazırındaki bu Yalovaya geçen Yıl meyva ve Köprüye geldi- ğim zaman Ya- lovaya (gidecek vapurun (o kalk- masına yarım 88- at vardı. Kapılar kapalıydı. Halk demir oparmak- lıkların Oönüne birikmeğe başla- dı. Vapurun kalk- gaasına yirmi da- ika kalmış, fa- gat kapılar hâlâ açı'mamiştı. De- mir - parmaklık» ların Oönündeki kalabalık gittikçe artıyordu. Hafiften, başlıyan itişip kakışma da, Kalabalık arttıkça artıyordu. Bu kalabalığın or- tasından: «Destur, varda, dokunma- #nl.» nidalarile uzun bir kalas, yük- Tü bir küfe, boş bir tabla geçirildi. Va- 'pura başka bir vapur rampa etti, yol cularını çıkardı ve nihayet kapılar açıldı... Sekizi kırk beşte hareket ede- cek vapura, sekizi çeyrek geçeden iti- ren yolcuları bindirseler, kapılar ya” rım saat evvel açılsa ne olur?. İzdi- ham olmaz, halk rahat eder... Yalovanın dış görüsü hayli aldatıcı- dır. Uzaktan Yalovayı görenler 30 köylü, 17.000 nü- fuslu bir ilçe mer- kezi olduğuna pek inanamazlar, Bo- | yunu bosunu de- nizden e doğru uzatmış İs- keleden geçip top- rağa ayak basi- lınca da hayli şa- şılır, Doğ söylemek gelirse bizler te- | miz meydanlı, as. E Uzaktan Yalova falt o kaldırımlı, parklı, (o bahçeli Vapurdan çıkış şehir (O görmeğe pek alışık olmadığımızdan, yolları iğri büğrü, kaldınımsız, tozlu toprak- h bir büyük köy yerine, geniş asfalt meydanına güzel, büyük, temiz oto- büsler sıralanmış, yol ağzına gözleri okşıyan küçük bir park yapılmış, a$- falt şosenin iki yanı ağaçlarla süslen- miş, küçük beton evlerle bezenmiş Ya- lovayı görenler biraz olsun hayret ederler. Son senelerde İstanbul köylerinin hemen hepsinde çok ifadeli bir hare- ket, müsmir bir kalkınma vardır. Ana- dolu kısmında gezdiğimiz yüz küsur köyde bu kalkınmayı yakından ince- ledik. Yol, ziraat ve kültür faaliye- ti atbaşı beraber yürümektedir. Ta cumhuriyete ka- dar, sekiz on un- surdan mürekkep olan köylerde dil ve anane ayrılığı, tembellik, oasa- yişi ihlâl eden geçimsizlikler sü- rüp gelmişti. Bu- gün artık böyle şeylerden eser kal- mamıştır. Dil ve anane birliği te- teessüs etmiş, geçimsizlikler ortadan kalkmış, cinayet, hırsızlık gibi zabıta vükuâtı yok denebilecek bir hadde inmiştir. “Yollar, köprüler yapılmış, baldırı çıplak köylü tipi İstanbul civa- rında tarihe karışmıştır. Yalova bu umran ve kültür faaliyetinin ne güzel örneğidir. Otomobille iki buçuk saat- te Yalovanın otuz köyünü gezmek ka- bildir, Her köy muntazam yollarla biribirine bağlanmış ve her yol şoseye raptedilmiştir. Yalova köylüsü 60 ki- lometre şose, 10 kilometre de köyler- de kaldırım yapmıştır. Dokuz unsur- dan mürekkep olan Yalova köylerin- Yalova iskelesi yalnız sebze, tütün, zeytin kozadan 200 bin lira girdi de bugün yalnız türkçe konuşulmak- tadır. Yalova hapishanesinde hırsız- lık ve cinayetten mahküm tek suçlu yoktur. 1937 yılında da ne bir cunha kaydedilmiştir ne de bir cinayet. «Kız kaçırma» gibi sakim âdetlerden köylü vazgeçmiştir. Potur, şalvar, çarşaf or- tadan kalkmıştır. Yollarda yaya köylü göremezsiniz, köyden köye, köylerden ilçeye araba ile gelip gidiyorlar. Her köyün bir ilk mektebi ve bir halk salonu vardır. Köylerin çoğunda kahveler kapanmış, kâğıt oyunu kal- dırılmıştır. Köylü işinden dönünce halk salonlarında toplanıyor, oturup sohbet ediyor, gazeteleri okuyor. Yar Yeni otelden bir köşe lova ve köylerinde çok ihtiyarlar müs- tesna, okuması olmıyan hiç bir ferd yoktur. ... Yalovanın 60 kilometrelik şoselerin- den geçerken Yalovaya neden «czüm- rüd» dendiği derhal anlaşılır. Yalova toprakları sağlı sollu yemyeşildir. Ekil- memiş bir karış toprak göremezsiniz. Boş duran sahalar mümbit olmıyan yerlerdir. Beş bölgeye ayrılan Yalovada kadın erkek on bin nüfustan fazlası çalışı- yor, Bölgeler tütüncülüğe, sebzeciliğe, zeytinciliğe, meyvacılığa ve kozacılığa ayrılmıştır. Geçen yıllar yapılan fındıkçılık tecrübesi çok iyi netice vermiştir. Karadenizin beynelmilel Kaplıcalarda park fındıklarının ancak yüzde ikisi tut- mamıştır. : Geçen yıl sebze, tütün, zeytin, mey- va ve kozadan Yalovaya iki yüz bin lira girmiştir. Bu para Bursa ve İstan bul Jarından gelmiştir. Yüz yir- mi bin lirayı sebze ve tütün temin et- miştir, Bu Yıl fındıktan da köylü para ... günleri Yalovada kuru- lan zaptı Tapt altına alınma» sı da köylünün yüzünü güldürmüş- tür, Yalova pazarı İstanbulun en işlek ve en ucuz pazarlarından biridir. Cu- martesi günleri Köprüden, Kadıkö- yünden, Adalardan vapura boş getiri- len küfeler, irili ufaklı sepetler akşam ağzına kadar dolu tekrar vapura ge- tirilir. Mürdüm eriğinin kilosu yüz para, en iyi şeftali on kuruştur. Top- tan yumurta on para, nihayet on beş , Sebzenin bol olduğu zaman- larda bir küfe patlıcan beş kuruşa kadar satılıyormuş. Kıvırcık etin ki- losu 35, dağlıç 25 kuruştur. Dana otu- za satılıyor. Pazar yeri Yalova beledi- yesine 10,000 lira varidat temin et- mektedir. ... Yalova kayma» kamı Hüsnü Erki- nin mesaisi takdi- re şayandır. Dev- let ve Parti birliği“ nin hiç aksams- dan yürüdüğü Ya- ovada hükümetin kurduğu ( spor, müzik, köycülük, avcılık, . içtimai muavenet müÜes- seseleri Partinin himayesindedir Yalovada o he- nüz Halkevi olmadığı için bu mü- esseseler (o Halkevleri (o çalışmaları- nı başarıyorlar. (Münevver züm- renin toplandığı bir de «Yalova Şark klübü» vardır. Parti otuz fakir çocuğun iaşe ve ibatesini temin ede- rek okutuyor. Küçük Yalorida belediye fzaliyeti de göze çarpacak kadar büyüktür. İki sene evvel yapılmış olan imar plânı süratle tatbik ediliyor. Çeşmelerin ta- miri bitmiş, ara sokakların kaldırım- ları yapılmış, elektrik sokaklara ve- rilmiş, bahçeler tanzim edilmiştir. Bir kaç senedir Yalovaya gitmemiş olanlar bugün Yalovayı tanıyamıyor- lar. Bir kaç sene sonra Yalova daha da güzelleşecek! Kaplıcalara büyük bir rağbet var- dır. Yapılmakta olan büyük ote- Köye dönüş üzeredir. Bu kış açılırsa, Yalova- ularm bir dileği de yerine gelmiş olacaktır. Bu di- lek Yalovaya kı- şın da gidip gel me vapur işletil- mesidir, mühim dileği da- ha vardır ki, bu dileklerin yerine getirilmesi | çok yerinde bir şey olur. Yalovada bir çok vardır ama, suları pek içilir gibi değildir. Yalovada içilen su «Pâşan su- yudur. Yalovalılar bu suyun merkeze indirilmesini istiyorlar ki, bu istekle- rinde çok haklıdırlar, İkinci dilekleri dispanserdir, Filvaki bugün bir dispanser var ama, elveriş- sizdir, ihtiyaca kâfi gelmemektedir. Vapura götürülen yük Yalova her sene yüz, yüz elli ilk mek- tep mezunu vermekte, bu mezunlar- dan ise ancak dört beş tanesi Bursa veya İstanbulda orta tahsilini ikmal edebilmektedir. Geri kalan yüzlerce çocuğu orta tah- silsiz (o bırakma- mak İçin Yalova- nın bir orta mek- tebe ihtiyacı ka- tidir. ... Akşam Köprü- ye çıkıyoruz. Yüz- lerce yolcu, omuz omuza, iki yanı demir parmaklık» lı daracık bir ge çidden koyun sü» rüsü gibi ilerliyor. gelen parmaklık bir köşesi biraz daha geriye alınsa da çıkış yolu genişletilse ne olur?.. Halk itişip kal- kışmadan geçer, rahat eder, Ama di- yecekler ki: O zaman bekleme sahasi daralır... Varsın daralsın, vapur 7 manları kapılar vapurların hareketin- den yarım saat evvel açılırsa, yolcula- rın üstüste bekleşip ezilmelerine zaten yer kalmaz, Selâmi İzzet Sedes Tin inşaatı bitmek Yaloyalıların üç Üçüncü dilekleri orta mekteptir. | Çıkılırken Osola oDönüşte vapurun sİttihad ve Terakki> hükümeti ve it- tihatçı ricale karşı duyulan hasmane hisler, önüne geçilmez umumi bir ce- ireyan mahiyetini almıştı. O derecede ki İzzet paşa hükümetinin bir taraftan ciddi bir teşebbüsile mütareke ve sul- ha yanaşmasına, dört senelik idare ve siyaset tarzını değiştirecek bazı icra- ata kalkışmasına rağmen halkı mem- nun edemiyordu, Beri taraflan bizzat padişah da bu kabineyi devirmek ve kendi noktai nazarına uygun bir hükümeti iş başına getirmek fırsatını arıyordu. Bütün bu vaziyetler, İzzet paşa hükümetinin “pek kısa ömürlü olduğuna delâlet ediyordu. Şahsi kaygu başlamıştı. Diğer taraftan hadiselerin seyirle» rini büyük bir tecessüs ve dikkatle takip eden Talât, - Enver ve Cemal paşalar, memleketteki muhalefet ha- vasının günden güne artıp tehditkâr bir vaziyete geçtiğini ve kendi hayat- larının tehlikeye gireceğini anliyor- Jardı. Şayet günün birinde İzzet paşa da sukut eder de bir İttihatçı muhalifi ve"düşmanı hükümet iktidar mevkii- ne gelirse, vaziyetlerinin büsbütün vahimleşeceği muhakkaktı, Böyle bir hükümet, halk arasındaki «İttihad ve Terakki husumetine âlet olacak, Hattâ bu cereyanı da teşvik ve hima- ye edecekti. Binaenaleyh, şahsi vazi- yetlerini kurtarmak için: İzzet paşa kabinesi iktidar mevkiinde iken kati bir karar vermek elzemdi. -Yukarıda da yazdığım gibi - En- ver paşadan başka Talât ve Cemal | paşalar ve diğer bazı İttihadçı er- Kânında bu şahsi kaygu ve göz önün- den uzaklaşmak ihtiyacı doğmuştu. Bu arada Cemal paşanın vaziyeti bil- İ hassa çok dikkate şayandı. Sabik Bahriye Nazırının, kabineden istifa- sından sonra, bilhassa Talât paşa ile arası büsbütün açılmıştı. Gerçi Tes- men âralarında bir münakaşa ve bir ihtilâf © çıkmış değildi. Fakat Talât paşa tarafından söylenen, Cemal pâa- şanın izzeti nefsine ağir gelen riva- yetler vardı. Cemal paşa, bu elim günlerde Talât paşanın hâlâ kendi- sile uğraşmaktan vazgeçmemesini, aleyhinde halkın husumetini celbet- tirmeğe çalıştığı suretinde telâkki ediyordu. Talât paşadan korkuyordu çünkü Hattâ bir aralık, Cemal paşanın askeri demiryollar hesabına Suriye- de iken satın aldığı ipekler hakkın- da sabık Bahriye Nazırını büsbütün çileden çıkaracak rivayetler dolaşma- | ğa başladı. Talât paşa ile Canbulat beye izafe edilen bu dedikodulara göre, sene- derce efsanevi bir şekilde tefsirlere yol açan bu (ipek mübayaatı) nda Cemal paşanın geniş bir intifa his- sesi varmış. Bu rivayetler üzerin& Ce- mal artık . bu günler. şanın-kendisine karşı bir olmadığı- o, şahsi e yalnız Enver paşa ile p müştereken hareket etmeği muvafık görüyordu. Hususile $imdi artık hükümetten çekilmişler. di. Memlekette günden güne ehem- miyet kesbeden galeyan, hayatlarını tehlikeye sokacak bir raddeye geldi- ğine göre bu zamanda yapılacak şey, artık şahıslarını bu umumi gayız ve kinden koruyacak tedbirlere başvur- maktan ibaretti. Bu maksatla Talât paşa ile beraber hareket edemezdi. Çünkü son günlerde aleyhinde dönen dedikodular, sabık Sadrazama besle- diği emniyeti büsbütün kırmıştı. Halbuki Cemal paşa, kabinenin is- tifasından hemen hemen bir ay ev- veline gelinceye kadar Talât paşaya karşı sonsuz bir itimad besliyordu. Çünkü o, harbin ilk günündenbe- ri - Mahmud Şevket paşanın katli üzerine - Dahiliye Nazırlığına tayini- ne mâni olmasına, hattâ kabineye girmesine engel olacak hareketlerde bulunmasına rağmen, kendisine 'Ta- lât paşayı değil, Enver paşayı başlıca rakip ve muarız telâkki ediyordu, zan - muhakkak surette Enver ve Ce mal paşalardan çok daha kurnaz olan - Talât paşanın, her ikisinin ara- sını açmak için, oynadığı gizli, âşikâr rollerden ileri geliyordu. Talât paşa, Cemal paşayı İzmire kumandan yapmak istemişti Cemal paşa, yakın zamanlara ka- dar Talât paşaya o kadar itimad bes- emişli ki iktidar mevkünden sukut- larından bir kaç ay evvel kendisinin sivil polisler tarafından takip edildi- ği hakkındaki ihbarlar bile bu itima- di sarsmamıştı. (1) Fakat günün bi- rinde Enver paşa kendisini ziyaret etil ve: — Talât seni İzmir mevkii müs- tahikem kumandanlığına gönderme- ği tasarlamış. Sen yokken bunu mec- lisi vükelâda da. mevzuu bahsetti. Meclisteki ekseriyet ona ( tabi oldu- ğundan kolayeş rey toplıyabileceğini sanıyordu. . Fakat ben itiraz ederek: s<İzmirin ehemmiyeti derecesi ne olur- sa olsun hâlâ nazırlıkta bulunan ve ordu kumandanlığı yapmış olan Ce- mal paşanın İzmir mevkii müstah- kem kumandanlığına gönderilmesi katiyen doğru değildir.» dedim ve Ta- lât ta ileriye gidemedi, dedi. Cemal paşa arkadaşımın bu süzle- rini hayretle dinledikten sonra: — Böyle bir şeye teşebbüs etmesin- ler, katiyyen kabul etmem. Fakat İs- tanbulun âsayişi, emniyeti için tek- rar İstanbul muhafızlığı teşkili ile benim buraya tayinimi münasip gö- rürseniz memnuniyetle kabul ederim, diye mukabele etti. Cemal paşa için Bahriye Nazırlığın- dan İstanbul muhafızlığına dönmek-za hiren - bir fedakârlıklı, Ancak Bal riye Nazırının artık hiç kimseye em- niyeti kalmamıştı. Binaenaleyh O kendi şahsi emniyetini korumak ve rakiplerine kuvvetle karşı koyabilmek için bu memuriyete telip oluyordu. Maamefih bu muhafızlığa tayini te- lebi, Enver paşayı - Cemal paşanın gizli emelleri etrafında - bir daha kuş- kulandırmakla beraber, diğer taraf- tan Cemal paşa da, Talât paşanın kendi aleyhinde. nasıl düşündüğünü sarahaten anlamış oluyordu. Bundan başka Talât paşanın bu teklifi de gösteriyordu ki bir kaç ay evvel sivil pölislerce takip edildiği hakkındaki ihbarlar tamamile doğru idi. (Arkası var) (1) Cemal paşa, Mehmed Vahideddinin cülüsundan 8z bir müddet sonra imzalı, imzasız bir çok ihbar mektupları alıyordu. Bu mektupların bir kısmı, vaktile İstan- bul muhafızlığında iken maiyetinde bu- lurmuş zabitlerden geliyordu. mealleri az çok farkh olan bunların her biri. Cemal paşaya karşı hulüs ve hürmeti tazammun eimekle beraber: «Hayatına sulkasd ya- caktır. Şiddetle takip ediliyorsun!Ar- vii polisler vardır!» gibi ehem- 10ktalara temas ediyordu. Kendisi kabine erkânmdan bulunmasına rağmen n giz p.ve Törassud e her halde polisin Amiri ve n Talât paşanın parmağı olma» masına - şayet bu ihbarlar doğru ise - imkân yoktu. Bu kabil mektupların miks dur artınca, Cemal paşa, dördüncü ordu karargâhmda ihtiyat zabiti bulunan evvelce de etmniyeti umumiye mu ri sivil mo- rından olan Komanovalı Sül ndiyi işimdi Üsküptedir) hus te tahkikata memur etti. Aradan bir » det geçince, bir gün Cemal paşa. Bo; köyündeki - yasına gitmek üzere Galata- da liman dairesi önünde motöre binerken, Süleyman efendinin koşarak ve olarak ilerlediğini gördü ve motöre aldı, tahkikatın neticesini sordu. Süleyman efendi de: — Maatteessif yapılan ihbarat doğru- dur. Zatı ülinizin bütün harekâtınız sivil polis tarafından takip edil'yor, buna Şüp- he etmeyiniz. Ben, tahkikatımın netice» sinde buna vâsıl oldum, deyince Cemal paşa fevkalâde sinirlenmiş ve hiddetli bir tavırla: — Süleyman efendi sana sölüyorum. Arkadaşlarına da ihtar et. Bundan böy- le; benim arkadaşlarım, benim aleyhim- de ne düşünürlerse düşünsünler, bunları benim kulağıma, getirmeğe mezun değil- siniz. Bizin bana getireceğiniz haberler, her hangi bir arkadaşım aleyhine veya bana karşı tertip edilmiş bir sulkasde, «İttihad ve Terakki öleyhine hareketle re, sulhü münferid teşebbüslerine ve harp aleydarlıklarına ve gizli içtimalara ait olacaktır. Bundan başka, aramızda m9 olursa olsun, bu mevzular üzerine bana söz söylemeğe salâhiyettar değilsiniz!» de- miş ve bu meseje de Cemal paşinın bu