Hana dostunun kolunu tutarak; ya dipteki masada yalnız otu- Kadına bak... Ne enteresan bir var, Behçet: — Pena değil, dedi cağım ben . Dur, onu tanıya- Ey Onun bir resmini yapmak İster- — Gayet kolay. Haydi gel, takdim ai seni ona, Adı Leylâ, Ferdinin Gia iza © modellik etmişti, Kenana i tözlerie İlki Sakin ve berrak > Benim resmimi mi ye ik iş- SUNUZ? dedi, Şi e Evet, biraz evvel gördğüm paz- Leylâ, Makayıt; a Mn dedi. Fakat şimdi, yılbaşı “Os Ne yapacağız? o Nereye isterseniz oraya gideriz. Bect pek eğlendiler. Bir Rus ba- m gece yarısında elektrikler sö, Üldüğ ve güldüğü zaman, Kenan eğildi Miz YlAyı öplü. Elektrikler yanınca €hini kaldırarak: SR Sıhhatine, Leylâ... dedi ve be- Dar, stakbel şaheserimin şerefine! ya $& şimdiden birbirlerini sevme- baslarmışlardı. ... zapt büyük bir muvattakıyet ka- 1 Galatasaray resim sergisinde- #serler arasında hep o tablodan *unuyordu, Kenan: —— Abamı bana senin güzelliğin a diyordu, Asıl bununla sen ifti- etmelisin. — Bütün bunların bence hiç ehem- Miyeti yok, diye mukabele elti. Ben MZ Seni seviyorum. Bu bana ye- öğ Fakat, büyük bir hülyaya da Pılmayorum. Günün birinde elbet- be den uzakiaşacaksın. Seni el t Zaptedemem. AD eden böyle söylüyorsun Ley- ? Seni ne kadar sevdiğimi bilmi- an? Senden ayrılabilirmiyim 4, Senç kadın mahzun mahzun gül . O, Sessiz, gösterişsiz Kenanı se- r, fakat her dakika terkedilmeyi kliyorda... Senenin sonunda hâlâ beraber ya- #yorlardı, Leylâ ciddi bir şefkatle ana baktığı sırada; “— Eğer, dedi. Birbirimizden ayrı Ysak, rica ederim sana, nerede olur- dü her yılbaşı gecesi beni ha- Kenan güldü: — Üzme kendini yavrum. Hiç ayrı- miyiz biz? — Ziyanı yok sen bana bunu vadet, — Peki merak etme. '... Sonra, Kenanda bu aşk geçti O a memleketlere gitmek, başka klar görmek, başka hayatlar tat- istiyordu. 4, 7 Ağlama, Leylâ, diyordu. Bu dün- 42 her seyin bir sonu olmak za- Turidir. Hem kimbilir, ben gene ge- Bim. Gene buluşuruz, gene be- Teber Yaşarız. O kadar mesut olduk iğ Bunun hatırası unutulur mu Halbuki onu tamamen unuttu. Yıl başı gecesi kadınlardan, artistlerden kg rekkep bir eğlence meclisinde va- Reçirdiği zaman Leylâyı hiç ha- madı. Aradan kaç sene geçti? Bunu ta- w edemezdi. Fakat kânunusaninin Tinci günü sabahleyin ona Leylâ- dan mutlaka bir telgraf gelir, saa- detler temennisini getirirdi. 2 van biraz heyecan duyar, biraz Şikihr. Sonra çiçekçi dükkâna gi- Behçetin adresine koca bir ka- Şafii yollar, Üzerine de; «Leylâ için limelerini yazardı. » Simdi Kenan en meşhur ressamlar Arasında sayılıyordu. Hayat kendisi. Me Rülümsüyordu. Maamafih, ruhun- da derin bir boşluk hissile kendisini bedbaht hissettiği dakikalar çoktu, gene bir sene sonu idi. Dost- yandan bir kaçı ona telefon ettiler. i başı gecesini beraber | geçirmeğe 0 çağırdılar. Güzel ve neşeli kadın- ? da olacaktı, Güzel bir büfe, bol Mpanya ve viski! Herkesin, Meşesi en coşkun bir had- vardığı dakikada, Kensnın arka- Sndan biri hafif sesle: «Saadetler te- menni ederim, Kenan» dedi. O bu se" sin kime ait olduğunu anlamakta hiç yanılamazdı! Birdenbire, sapsları kesilerek, aya- Za kalktı. Etrafına bakarak; — Leylâ! dedi. Leylâ nereye gitti? Nereye saklandı? Dostları gülerek sordular: — Kimi arıyorsun? Gözüne haya- let göründü galiba. Bu kadar müte- essirsin. — Hayır. Fakat Leyji mutlaka burada olacak. — Sen sarhoş olmuşsun Kenan. Bi- rak şimdi Leylâyı da, otur keyfine bak. > Gerçekten sarhoş olması icabeder- di. Fakat kulaklarında hâlâ Leylâ- nın sesi titriyordu. Biraz sonra âya- ğa kalktı. — Düramıyacağım, başım dönüyor, dedi, Kendisini alıkoymak istiyen bir ka- dını Adeta unfile itti, Eve gitti, O ge- ce bir türlü uyuyamadı. Geçmiş ha- yatının bütün mesut hatıraları ha- yalinde canlanıyordu. Leylâyı nasıl olmuş ta bu kadar ihmal edebil mişti? Sabahleyin derhal çiçekçiye koştu ve en güzel çiçeklerden koca bir de- met yaptırarak Behçete yolladı. Ona yazdığı mektupta: «Bana Ieylâdan haber ver» diyordu. Bir kaç günü bi bir üzüntü ve intizar içinde geçti. Nihayet Behçe- tin cevabı geldi: «Leylâ teşrinlevvel- de vefat etmişti, Sen haber alma- miş mı idin?» Leylâ, hâlâ sadık, yılbaşı gecesi onun etrafında dolaşmış ve saadet- ler temenni etmişti. Tikâyeci 7 Türkiye o Ecnebi 1400 kuruş 2100 kuruş 80 » 1450 > w >» 80 » 180 » » SENELİK 6 AYLIK 3 AYLIK 1 AYLIK Posta ittihadına dahil olmıyan ecnebi memleketler: Seneliği 3600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdn! çin yirmi boş kuruşluk pul göndermek lâzimdir. Rebiülâhir 28 — Ruruhızır 63 & İmsak Güneş Üğin İkindi Akşam Yat RE. GM 452 435 835 1200 301 Va. 2,18 436 1219 16.19 1943 7145 İdarehane: Babiâli civarı İNNA Acamusluk 50. No. 13 Eskişehirde AKŞAM neşriyatı «Ses - Işık» müessesesinde satı- Ur. «Akşam: gazetesine abone olanlara hususi tenzilât yapılır. 7 Temmuz 937 Çarşamba İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230 Plâkla Türk musikisi, 12.50 Havadis, 13.05 Muh» telif plâk neşriyatı, 1400 Son Akşam neşriyatı: 18,0: Plâkla dans musikisi, 19,30: Konferans: Beyoğlu Hal- ker namına doktor Kâzım İsma'l (Güneş bartyosu), 20: Nezihe ve arkadaşları tara- fından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30: Ömer Rim tarafından arabca söy- lev, 2045: Semahat ve arkadaşları tsra- fından Türk musikisi ve halk şarkıları (Saat ayarı), 21,15: ORKESTRA: 22,165: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün | programı, 2230: Plâkla solololar, opera ve operet parçaları, 23: BON. Eenebi istasyonların bu akşamki en müntahap programı Roma (421) saat 22: Senfonik konser, Berde (278) 2130: «Ben kral olsaydımı Opera komik, Bordo (278) 2245: Auber festivali, Monako (405) 2320: Konser, Bottens (443) 2115: Keman konseri, Var- şova (1339) 22: Piyano (Chopin) Dans Musikisi Peşte (540) saat 72: Lüksemiburg (1243) 24: Londra Cirsa dalga) 18,35 - 0,15. 4 Temmuz 937 Perşembe İstanbul — Öğle neşriyahı: 1230: Plük'n Türk musikisi, 12 50: Havadis, 13,05: Muh- telif plâk neşriyatı, 4: SON. sikisi, 1050: Spor müsahabeleri: Eşref Şe- fik 20; Sadi ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 2040: er Rum tarafından sraben söylev, 2045: Safiye ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları (Saat ay2- R), 2115: ORKESTRA: 2215: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 2230: Plâkla sololar, opera ve operet par- çaları, 23: BON, Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli; Maçka. Taksim: İstiklât cad- dösinde Kemal Rebul, Kurtuluş cad- desinde A. Galapulo, Beyoğlu: Gala- tasaray, Posta sokağında Garih, Ga- Mata: Topçular caddesinde Hidaye, Kasımpaşa: Müryyed, Hasköy! Aseo, Eminönü: Agop Minasyan, Heybelia- da: Büyükada: Merkez, Fa- dh: Veznecilerde Üniversite, Kara- gümrük: Ali Kemsi, Bakırköy: İste- pan, Sariyer: Asaf, Tarahya, Yeniköy, Emirgân, Rumelihisarındaki eczane- ler, Aksaray; Cerrahpaşada Şeref, Beşiktaş: Vidin, Kadıköy: Söğütlü- çeşmede Hulüsi Osman, İskele cad- desinde Saadet, Üsküdnr: Merkez, Fs- ner: Balata Hüsameddin, Beyazıd; Asadoryan, Küçükpazar: Necati, Sa- matya: Yedikulede Teofilos, Alem- dar: Ali Rıza, eŞhremini: Topkapıda Nasım, 6 Temmuz 1697 (AKŞAM KAPANIS FİATLERİ) ESHAM ve TAHVİLÂT i İstikrazı dahili 65) Türk Cüm- O 6656 İ 1933 istikrazı 95 | buriyet Merkez Ünitürk I 15.65. Bankası » M 1512173) Anadoluhis (2410) yi 15 —İ| Telefon 850 Mümessil Io $889İ Terkos 9! e 40/20 | Çimento 1290 . MI İrthat değir- 1025 İş Bankası 9,0) menleri » hamiline 990| Şark değir- 00 > Müessis Ti| menleri Para (Çek fiatleri) Paris 20,53.50) Sofya w Londra 625) Prag 22183 Nev York 7910) Berlin 181,40 Miüno 150560) Madrid 1392 Atina KM e Cenevre 34628 ni ei Brüksel 410) Bükreş 10736 Amsterdam I4iMiİ Moskova 04 Şifa kaynağıdır GRİ Asabi ağrılar belki geçici şey“ lerdir, lâkin, insana dünyayı zindan ettiği gibi işinden, gü- cünden de alıkoyar ve hayatı- nı zehir eder. Halbuki bir kaşe GRİPİN da giderir ve istirahatinizi, ha- yatınızın intizamını temin eder, PIN Sizin için en lüzumlu hayat yoldaşıdır. lcabında günde 3 kaşe alınabilir. “Amiral Sütşo'nun kızını Hakan kendisi İçin alacaksa, ona sözüm yok. Fakat benim alacağım kızı seçmek her kesten önce benim hakkımadır!,, — Biraz bekliyelim, dedi, Gülçinin peşine koyduğum kızlar bu işin içyü- zünü öğrenip bana haber verecekler. — Yazık!.. O halde amiral Sulşo- "Kantondan buraya boşuna gelecek demek?!... Gülçinin canını sıkan dedikodular.. Hassa kumandanı Terlanın, amiral Şütşonun kızile evleneceği şayiası dillerde dolaşıyordu. Baş cücenin konuştuğu, cariyeler de bu işi Gülçine sezdirmişler ve pren- sesi haklı ularak kızdırmışlardı, Prenses Gülçin, Terlanı çılgınca s&- viyordu. İmparatoriçe Gökçin de bu işin far- kında idi. Gökçin hatun kızına: — Sen merak etme, yavrum! di- yordu, Terlanla seni birleştirmek için ne mümkünse yapacağım... Amiral Şütşonun Kantondan ge- leceği haberi Moğol sarayını zelzeleye tutulmuş bir şehir gibi baştan başa sarsmıştı. Sarayda Terlanın izdivacile uzak- tan, yakından alâkadar olmıyan kim vardı? Haremağaları, cariyeler, okçular, perdeciler, gözdeler, imparatortiçe- ler... Gören ve işiten her kafadan bir ses çıkıyordu: «— Terlan, amiral Şütsonün kızile evlenemez...» «— Evlenmemesi için bir tur. Terlan, Şütşonun kız ha güzel ve sevimli ve bilh sadık ve fedakâr bir zevce bulamaz.» #— Terlan başka bir kadın sevi- «— Bu işi hakan üzerine almıştır. yor diyorlar?!ş Terlan hakana karşı - ben başka bir kadın seviyorum - diyemez!3 «— O halde Şütşonun kızının başı yanıyor demektir! Çünkü Terlanın kalbine hâkim olan kadm onu kolay kolay bırakamaz!» «— Kubilây, 'Terlanı kâibi boş bir erkek sanıyor, Onu teshir eden böy- le. bir kadın varsa, hakan o kadının vücudünü yer yüzünden çabuk kal- dırir...» «— Ya bu kadın, olursa 21. «— Gülçini mi Kasdediyorsun?> «— Evet.» «— Terlan katgelarla sevişmekten hoşlanmaz. Orm peşinden tavuslar, papağanlar koşuyor!» « —Gönül kimi severse, güzel odur, derler, Terlan, Gülçini seviyormuş, Bunu herkes söylüyor. Amiral Şütşo Kantondan boşuna gelecek buraya.» ... hakanın kızı Akşam üstü... Güneş Pekin sarayının arkasın dev- rilmiş. Hayvanat bahçesindeki büyük ha- vuzun etrafında bir çok kuşlar uçu- şuyor, Prenses Gülçin bir tavusun uzun kuyruğunu okşuyor. — Verdiğim yemi neden yeme- din... Karnın mı tok..? Yoksa hasta mısın? — Gulu gulu gulu gulu.... Gülçin güldü: — Hasta değilsin demek! O halde benden önce seni bir başkası doyur- Şemsiye gibi uzun ve geniş dalları havuzun üzerine doğru yayılmış bir ağacın dibinden ürkek bir ses işitildi: — Onu biraz önce ben doyurmuş- tum, prensesim! Gülçin başını arkaya çevirdi: — Sen misin Terlan..? "Terlan yavaşça prensesin yanına sokuldu: — Bu hayvanı her zaman ben do- yururum. Midesi hiç dolmaz. ve aç kaldıkça bağırır. gürültü yapar. De- mindenberi onunla meşguldüm. Bize de alıştı. şimdi yanımızdan aynk mak istemiyor, Gülçin çok neşesizdi. Heyecanlıydı.. 4 Terlana mühim şeyler söylemek ister gibi, bastığı yeri ayaklarımın ucile deşerek sabırsızlanıyordu. Terlan: — Rahatsız mısınız, prenses? Diye sordu. Kubilâyın kızı: — Hayır, dedi, rahatsız değilim amma.,. böyle giderse, yatağa düseee- ğim — Ne diyorsunuz? Sizi yatağa dü- şürevek ne var ortada..? , — Kulakların tıkalı mı dolaşıyor. sun? Sarayda dönen dedikoduları duymuyor musun? — Ben, beni alâkadar etmiyen de- dikodulara kulak vermem ki.. — Bunlar ikimizin de alâkasını ç€- ken sözlerdir. Kulak vermemek kabil mi? . — Amiral Sülşonun Pekine gele- ceğinden mi bahsetmek İstiyorsus nuz?, E — Yalnız ondan değil, onun kızın dan da.. — Bana ne onun kızından?, — Babamonun kızını sana vere- cekmiş..! Terlan yüksek sesle gülmemek için kendini güçlükle tutuyordu. — Sütşonun kızını hakan kendisi alacaksa, ona sözüm yok. Fakat, be- nim alacağım kızı seçmek, herkesten önce benim hakkımdır. — Babam senin hiç bir kadınla alâ- kan olmadığına hükmelmiş. Sütşo- nun kızınıda sana münasip görs müş... — Kubilây han, benim içi boş bir 8 küpü gibi yaşadığımı nereden ar» lamıs? Eeh bir kadın sevmez ve kal bimi ona vermez miyim?! — Bunu babama söylemeli, Bana söylemekten he çıkar? — İcap edetse, ona da söylerim, — Babam sana amiral Sülşonun kızından bahsetmedi mi? — Hayır.. — Ya Semga bahadır... O da aç- madı mı bu İşi? — Hayır. Yalnız geçenlerde birlik- te yemek yerken, bana: «Seni hakan evlendirecek!» dedi. — Sen ne cevap verdin? Ben, evlenmek niyetinde olmas dığımı söyledim. Semga bahadır da sustu, Başka bir şey söylemedi. — Görüyorsun ki, babam bu işe karar vermiş görünüyor. Yarın seni çağırır: da: «Sütşonun kız ceksin!» derse, ne cevap ve: — Ben evlenmiyeceğim, derim. — Israr ederse, — Ben de israr ederim, — Babamın şüphesini davet etmiş olmaz mısın? Jj —, Müşkül vaziyette kalırsam, açıks, ça söylerim.. — Neyi..? — Seni sevdiğimi. ! Gülçin sevindi.. fakat, sevgisini sezdirmek istemedi. — Babama beni sevdiğini, benimle evlenmek istediğini söyliyecek olur» san, kim bilir ne kadar sevinecek. | — Sahi mi? vi — Elbette. Çünkü babam, benim senin gibi. bir erkekle evlenip mesut olacağımı aklından bile geçirmez, anneme gelince. » — Gökçin hatun da bu izdivaçtan mennun kalacaktır, değil mi? — Şüphesiz. Ben seninle evlenir. sem, annem de bir kerecik olsun, kardeşim TTimuru görmek üzere Ka- rakuruma gitmek fırsatını bulabilir, Terlan o gün sevgilisine son defa Olarak: — Seni ebediyen seyeceğim.. sen den ayrılmıyacağım, Gülçin! Ri Diye söz vermişti. İkisi de sarayda dönen değikodula- ra kulak vermeğe karâr verdiler. ay- rıldılar, Terlana (Arkası var)