2 Temmuz 1987 Her akşam bir hikâye Refet tramvaydan indikten sonra, dalgın dalgın yürüyordu. Birdenbire, Zehra ile karşılaştı. Kadın mütebes- simane: — Durunuz bir i. tanıdınız mı? e — Eğleniyor musunuz? — Katiyyen. Gayet ciddi söylüyo- rum. On dakikadır, yanınızdan geçi- Yorum, yüzünüze bakıyorum. Ya be- — msınız, ya gözlerinizde şiğdet- li bir miyopluk var, Sahi bana'dar- gin mısınız? 1 — Bu da nereden aklınız? geldi? — O halde gözünüz görmüyor. Refet işi gülümsemeğe vurdu. 77 Gülünecek bir şey yok bunda, Şu karşıki kaldırımdan geçen kadın ve erkek kimdir, söyleyiniz bakalım, Gözlerinizi kırpıştırarak o bakıyorsu- Buz. Yanınızdan geçmişler, yüzünüze işlar da kim olduklarını tanı- Mamışsınız. Bazan hayatta bir selâm Yermemenin ne kadar bahalıya mal olduğunu unutuyorsunuz. Haydi bir Eözlükçüye gidelim de size bir gözlük Seçelim, — Canım, miyop olmak ayıp değil Ya büyük adamların çoğu miyop doğ- müşlardır. Halbuki meşhur olmaları- Da hiç mâni olmadı. Refet. istemiye istemiye Zehra ile beraber bir gözlükçüye girdi. Gözüne uyan bir gözlüğü ayırdı, taktı. Dükkândan çıktıkları zaman bü- yük bir keyif duydu. Dünya sanki da- Grp daha berrak bir manzara nuŞtI. İçinde bü; bir neşe ileo akşam eve gitti. yiz i , kendisi; ü te ellmeğe aş görünce kahkaha > Aman ne tuhaf olmuşsun! diyor- » Aynaya, bakmadın mu ayol? — Ne var? Pek &lâ yakıştı bana gözlük. (Aynaya bakaram) hem ya- 2 Asa bile ne zararı var? Umurum- a mi benim böyle şey? İnsanın gözü görmez de sokakta birisine selâm ver- Miyecek olursa bunun hayatta ne ka- dar büyük bir tesiri i sen hiç düşünmüyor musun! Hayatta bir “in Ge Açık olmalı, yavrum. Şu gözlüğü takalberi dü e kitap gibi karşımda duruyor. Te © Şukluk, miskinlik, neşesi içinde uçtu dit zlik biran — Aman Refet bu dü girkin, çok gülünç olmuşsun! e — Senin hesabına esef ederim ama, ne yapayım, ben dünye Mecburum, YI Görmeğe Ertesi günü Zehraya si gitti. Ge Gözlük bizim evde kıyamet ko- Pardı, dedi. Ne tuhaf şey. Ben göz- Yüklü olsaydım Atiye bana varmıya- caktı demek. Bak, kadınların hiç mu- hekemeleri var mıdır! Bu kadar ehem, Miyetsiz bir şeye ne kadar kıymet ve- rirler. Fakat, doğrusunu söyle, kuzum Zehra, yakışıyor mu bana gözlük? — Fevkalâde. O akşam Refet evde gene bir hücu- ma maruz kaldı Fakat metanetle mukabele gösterdi. Kalemde İse arka- daşları onu hep tebrik etiler. Pek beğendiler, Bir fırsatını düşürünce hemen telefonu açarak muvaffakıye- tin! Zehraya müjdeledi, e iz kadar, karısını na- mağlüb edeceğini düşündü. Zih- ninden plânlar hazırladı. Gözlüğün pek yakıştığını mutlaka ona da teslim ettirmek istiyordu. N Kalemden çıktığı zaman, hâlâ mü-” nasib bir tedbir bulamamıştı. Biraz parka uğrıyarak haya, Almayı ve asu- de bir zihin ile dü 5 buldü. düşünmeyi münasib Ortalık âdeta kararmış gi k gibiydi. iz gözlüğün eskiye nisbetle rüyet e iyetini Adeta üç misli arttırmış ğunu bir memnuniyetle farketti. Düşünüyordu; — Böyle bir saadet elimin alt #miş de ondan istifade m. Halbuki o çektiğim sıkıntilardan kur. 4 tülmak ne kadar kolaymış! Küçük göylerin bile bir vakti Zamani var de- mek oluyor. Bir insin beş altı defa Oluyor da İlânihaye sevebileceği 5 tesadüf edemiyor... Sek etmi oi keyifli başını kaldıra- seyret; imdi alıyordu m Me — Acai binali mü diye Sonra, hiç gayriihtiyari hafif arda Ve dudaklarını ısırdı, $üphesi kalmayınca, oldu- liz ie ürü GÜZELLİK —— ğu yerde durdu. Onun başı dönerken, İleride yürüyen bir kadın ile erkek, şakalaşarak, gülüşerek yan yollara, bütün bütün karanlık köşelere doğru uzaklaşıyorlardı. Refet gözlüğünü çıkardı. Onları görmez oldu. Tekrar gözlüğünü taktı ve tekrar karısını yanında tanımadı. ğa bir erkekle pek samimi bir vaziyet- te gördü. Takib etmek, üzerlerine saldırmak ona münasebetsiz bir ha- reket gibi göründü. Etraftan koşuşup gelecekler, bir rezalet kopacaktı. Bunu yapamazdı. Damarlarındaki kanlar buz kesilmiş gibiydi. Hiç bir şey yapmağa takati, iktidarı yoktu. Şimdi bütün keyfi, neşesi, saadeti uçup gitmişti. Acı acı güldü. Sonra, gözlüğünü çıkararak göz yaşların sildi. Şimdi, karısının gözlükle onu ne- den gülünç, çirkin bulduğunu anlı- yordu. Çünkü gözlük onun için bir tehlike teşkil ediyordu. İmzasız mek- tuplara, telefonla verilen malümata karşı kendisini müdafaa edebilirdi, Fakat gözle görülen bir şeye de inan- mamazlık olmadı. Demek olüyor ki bir gözlük onun bütün saadetini, hayatını berbad edi- yor, evini yıkıyordu. Erkekler her za- man karılarının tavsiyelerine riayet | etmek lâzım olduğu anlaşılıyordu. Atiye ona gözlüğü çıkarmasını söyle- diği zaman yalnız nefsini düşünmü- yor, onun da rahatını düşünüyor de- nilebilirdi. Refet, gözlük elinde, ne yapacağını bilmiyordu. Kırıp atmalı mı? Gözüne takmalı mı? Tereddüd içinde, cebine soktu. O akşam bir otele gitti. Üşüdüğü için hemen yatağa girdi. Zehranın © gece saat dokuzda kendisini bekledi- ğini hatırladı. Eğit kalem işkiyerek ona şu satırları yazdı: «Oteldeyim. | Gözlüğü çıkardım, Gördüklerim kâfi. 'Emin olunuz bana; insan kendisini bedbaht etmekten ise kâfi derecede görmemek daha hayırlıdır» Sonra, yüzünü duvar tarafına dön- dü, gözlerini kapadı. Hikâyeci Okuyucularımız —— Bize ne bildiriyor? Burdurda Yeşilova Kayadibi kö- yünden A. Tüncer yazıyor: Yeni teş- kil edilen kazamıza altı ay evvel pos- ta tigref merkezi açıldı. Altı aydanbe- ri nevakısı ikmal edilmediğinden pos- ta merkezi muamele yapamıyor. As- kerde bulunan €vlâtlarımıza ve kar- deşlerimize para göndermek için ka- zamıza (14) saat mesafede bulunan Acıpayama ve (12) saat mesafedeki Burdura gitmek mecburiyetindeyiz. Bu yüzden işimizi gücümüzü terkede- rek bu uzak merkezlere dökülmekte. Yis. Bu hal gerek iktisadiyatırmza ve e ? engel olmaktadır. mübrem derdimize bir nihayet yerilmesini bekleriz. 2 Temmuz 917 Cuma a 7, Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla tapa 1250: Havadis, 13,05 Muh- telif pilk neşriyatı, 14: BON. Akşam neşriyatı — i830 Konferans: Türkiye peni Bamına: Doktor Süreyya tarafından. 10 Radyofonik komedi (Mürai) 20 Fasıl gaz heyeti, 2230 Ömer Rıza tarafından Arabca söylev. 2045 Fasıl saz heyeti (Saat üyarı) 21,15 Orkes- tra: 2215 Ajans ve borsa haberleri ve er- teni günün programı. 2230 Plâkla sololar, opera ve operet parçaları, 23 Son. Ecnebi istasyonların bu âkşamki en münlahap programı Perge (421) saat 22 Senlonik konser, (548) 20/35 Verdinin «Falstapp, ope- rası, LAl (247) 21,15 Operadan naki), Peak furt (251) 22,15 Çaykovski (Senfoni No 6) mp (1153) 23,15 Orkestra, Nis onser. Oslo (1153) 2150 Piyano kanser! Dans Musikisi Varşova (1339) saat 22, Peşte (548) 0.30, 3 Temmuz 937 Cumartesi İstanbul — Öğle neşriyatı: 12.30 Plâkla 'Türk musikisi, 1250 Havadis, 1305 Muh- telif plâk neşriyatı, 1400 Bon. Akşam neşriyatı: 18,30 Plâkla dans müu- sikisi, 1930 Konferans; Türkiye Kızılay Gemiyeti namına Doktor Fethi tarafından. 20,61 Türk musiki heyeti, 2030 Ömer Rıza tarafından arapça söylev, 20,45 'Türk mu- siki heyeti (sart ayarı) 21,15 Orkeslra, 2215 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 2240 Plâkia sololar, ope- Tü ve operet parçaları, 23,00 Sun, 4 meki . Le Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Asım, Taksim: Kürkcüyan, Firuzağada Ertuğrul, Kalyoncukulluk- ta Zafiropulos, Beyoğlu: İstiklâl cad- desinde Galatasaray, Tünelde Maiko- viş, Galata: Oxzçumusa enddesinde Yeniyol, Fındıklıda Mustaf Nali, Ka- sınipaga: Vasıf, Hasköy; Halıcıoğlun- Gn Barbut, Eminönü: Yemişte Ben mason, Heybi Tomadis, Büyük- : Merke, h; Vezmecilerde Üni- versite, Karagümrük: Mehmed Arif, Bakirköy* Hui, Barıyer: Osman, Ta- tabye, Büyükdere, Yeniköy, Emirgin, Rumelihisarındak! eczaneler, Aksaray: Ziya Nuri, Beşiktaş: Süleyman Receb, Kadıköy: Pazaryolunda Merker, Moda- da Faik İskender, Üsküdar: Ömer Ke- nan, Fener: Defterdarda Arif, Beya- md: Yeni Lâle, Küçükpazar: Hikmet Cemil, Samatya: Kocamustafapaşada Rıdyan, Alemdar! Ali Rıza, Şehremi- ni: Ahmed Hamdi. 1 Temmuz 1987 XAKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) ESHAM ve TAHYİLÂT İstikrazı dahili (o 95) Türkiye Cüm- 80— 1933 istikrazı (o 95) huriyet Merkez Ünitürk 1 1635 | Bankası . MH 1540) Anadolu hisse M4 » ME 1520) Telefon 050 Mümessil I (3970) Terkos 050 . 40,30 to 1520 » M tihat değir. 1025 İş Bankası 8,p9İ menleri » hamiline 9,00 Şark değir- o 080 > Müessiz (O77, menleri Para (Çek fiatleri) Paris 2050! Sofya “ Londra 625| Prak 2245 Nev York o 797,50 | Ber ir Milâno 15,03,20 | Madrit sa beye MAİ Zi asan Cenerie BABISİ imana 20 Brüksel 409,58İ Bükreş 10736 1 Temmuz 1937 PİATLAR Buğday yumuşak 535 610 Buğday seri sw —— Arpa .. —— Çavdar .— —— Tiftik 12 — 116 — Yapak Anadol #0 3830 Buğday Arpa Un 'Tiftik FİATLA | ösBezRke PP ww Adres tebdili için yirmi beş uk pul göndermek lâzımdır. ; 18 16,18 1044 2147 İdarehane: Babiâli civarı AAcımusluk So. KUBİLÂY HAN Yazan: İskender F. Sertelli No, 98 “ Kubilây han karısını affetmekle, onun e bir Insan olacağını sanıyor. Halbuki yen-Fo bir ateş parçasıdır, değdiği yeri yakar. Kömür, elmas olur mu hiç..91, — O halde bana müsaade ediniz, şimdi bir Telgen (1) ile imparatori- çeyi alıp saraya getireyim, Dedi.. Kubilâyın yanından ayrıldı. «Bu, Tiyen-Fo değil, ona benzer başka bir kadındır!» Şansi vaziyetinden çok emindi. O, Tiyen-Foyu öldürdüğüne kani- di. Bu emniyetle odasına döndü.. sa- ray muhafızını buldu: — Terlan tecrübesiz bir gençtir. Maksadını anlıyamadım ama.. galiba Tiyen-Foya benzer bir kadın buldu. 'Hakana takdim ederek gözüne girmek istiyor. — Ben de böyle tahmin ediyorum, Şansi! Onun yaptığı çocukluklar dai- ma kendisini mahcubiyete düşürmüş» tür. Eğer Tiyen-Fonun dirilmesi ka- bil olsaydı, ondan önce kardeşlerim dirilirdi. Çünkü onlar sapasağlamken ölüvermişlerdi. Buda: «Sağlam ve hastalıksız insanlar ölünce, başka bir kalıba girerek çok çabuk hayata dönerler!» dememiş mi? Halbuki kar- deşlerim yirmi yudır hâlâ toprak al- tında yatıyorlar.. Tiyen-Fonun ruhu göklerden bu kadar çabuk inebilir mi? — Terlan bu kadını nereden buldu acaba?.. — Çinde Tiyen-Foya benziyen beş kadın varmış.. bunu bize sihirbazlar söylemişti. Tiyen-Fo (Ateş mabudu) nun çocuklarıdır. Onlar biribirine benzerler. Hattâ bazan birini öbürün- den ayırd etmek bile kabil olamaz- miş! — Kubilây han Tiyen-Foyu tama- mile affetti mi?. — Ecdadının üzerine yemin etli. Tiyen-Fo gelirse, onu tekrar zevceli- ge de kabul edeceğini söyledi. — Ne diyorsun, Şansi? Kubilây ban bunu yaparsa, tükürdüğünü yalamış olmaz mı? — Bir insan bütün ömründe bir ke- Te tükürdüğünü yalıyabilir. Bundan ne çıkar?! Herkes gibi sen de biliyor- sun ki, kuvvetli bir aşk, her şeyi affet- tirir. — Hakanın Tiyen-Foyu bu kadar sevdiğini bilmiyordum Tiyen-Fonun affedilmiyecek iki büyük suçu vardır: Biri, tedricen hakam zehirlemiştir. Diğeri tahtını yıkmağa teşebbüs et- miş ve hakanın düşmanı olan Kora prensile elele vermiştir, — Evet. İnsan bunları düşününce 'Tiyen-Fonun affedileceğini aklından bile geçirmez. Tiyen-Fo bu cürümleri- le vücüdü delik deşik edilecek kadar ağır cezalara çarptırılacak bir suçlu- dur. Fakat, dedim ya.. gönül işlerinde mantık aranmaz — Kubilây han belki bu suretle ka- rısının islah edileceğine inanıyor, Hal- buki Tiyen-Fo ateş çocuğudur. O dai- ma ve ölünceye kadar bir ateş parça- s1 gibi kalacak ve temas ettiği yeri ya- kacaktır, Onu islaha çalışmak, kömü- Tü elmas yapmağı benzer. Boş ve mâ- nasız bir savaş. Saray kapısı önünde büyük bir kala- balık vardı. «— İmparatoriçe Tiyen-Fo geliyor.» «— İmparatoriçe affedilmiş...» *— Yaşasın imparatoriçemiiz...» Sesleri yükseldikçe, bunu duyanlar pencerelere, kapılara, taraçelere üşü- şüyorlardı. Kubilâyın Çine geldiği gündenberi Pekin sarayında buna benzer bir hâdi- se görülmemişti. Semga Bahadır, Kubilây han Japon seferinde iken, Gökçin hatunun buy- rTuğile idam edilen Tiyen-Fonun kesik başını sarayın kapısı önünde teşhir edildiği zaman gözile görmüştü. Oda 'Terlanın sözlerine inanmıyordu. — Bu gence aciyorum.. hakanın gö- güne gireyim derken, büsbütün göz- den düşecek.. Diye söyleniyordu. Saray halkı telâş ve heyecan içinde, kapıda duran iki tekerlekli Telgen'den Tiyen-Fonun indiğini görünce şaşır. muşta. (11 El arabası, Bir kişiyi çeken iki te- kerlekli küşük araba (Çagatayca) Şansi hâlâ odasmın penceresinden yüksek sesle bağırıyordu: — Bu, Tiyen-Fo değil, ona benzer başkâ bir kadındır!. Saray muhafızı kapıda duruyordu. * — Gözlerim onun asıldığına şahid olmasaydı, ben de Tiyen-Fonun Girik diğine inanacaktım!. Diyordu. Terlan imparatoriçenin elinden tuts muştu. Beraberce saraydan içeriye gire diler. Semga Bahadır uzaktan gözle. rini uğuşturarak baktı: — Bu he benzeyiş, Tanrım! Besbelk M onun ruhu'gene eski kalıbına gis miş. ; Tiyen-Fo ihtiyar veziri görünce gü- 2 Tümsedi: ”0a — Benden korkuyor musun, Semga? j Neden yanıma sokulmuyorsun?. Etrafından hayretle bakıştılar. A Garip fısıltılar işitildi: — Onun sesl!.. — Onun gülüşleri!.. — Tıpkı onun gibi yürüyor!. ; ğ — Ya konuşması?! Bune benzer. 1k?! Tiyen-Fonün yanına kimseler soküs | Yamıyordu. “a İhtiyar vezir bile bu sözleri işitince sendeliyerek birkaç adım geriye çekik lip kalabalığa karışmıştı. a TiyensFo bu hali gördükçe hem hid- detleniyor, hem de içinden gülüyordu. — Saray halkının ve nihayet bütün Çinlilerin hakkı var.. beni idam edik di sanıyorlar, Biraz sonra hakikati öğ- Tenince, benim ölmediğimi anlayıp sevinecekler, n Diyordu. Tiyen-Fonun yanında hassa zebjlâ 'Terlandan başka kimse yoktu. Saray teşrifatçısı bile on adım ileriden yü- rüyerek hakanın kapısına herkesten önce varmıştı. Kubilây sabırsızlık içinde odasında dolaşıyordu. Hakana: — Tiyen-Fo geldi. Dedikleri zaman, Kubilâyın yüzü gülmeğe başlamıştı. Kubilây yarı inanır bir halde kapi ya bakıyor ve hayretle dudağını büke- rek murıldanıyordu: m — Tiyen-Fonun birçok hususiyetles ri vardır. Onları benden başka kimse bilemez. Hele bir gelsin bakalım.. ona benzer bir kadınsa, foyası çabuk meye dana çıkar, si Kapının perdesi açıldı. # Sarayın baş lâması hakanın yanın- da duruyordu. & Kubilây; İğ — Tiyen.Fonun dirilmesine sen ne dersin, Panta?, ' , N Diye sora'ken, Terlan içeriye girmiş« < i Hassa zabiti hakanı selârlayıp bir kenare çekildi: ağ — İmparatoriçe geliyor, hakanım!, Kubilây o güne kadar kalbinin Döy« le koparcasına çarptığını hatbriam yordu. e İmparatoriçe yavaş yavaş yürüdü., hakanın yedi adım gerisinde dürdü,, yere eğilerek selim verdi, 0 Kubilây dikkatle Tiyen-Fonun yüs züne baktı. *— Tiyen-Fo gülmüyordu.. # Dudaklarının ucunda gizli bir tebeş4 Çok düşünceliydi.. a Kubilây, imparatoriçenin dudağın, ucunda beliren tebessümü sezebilmişe vi. di“ Hakan, Lâmanın gözlerine bakaraki — Nası)... Çok benziyor değil mi?. 4 © Demek istedi, va ti ” Yâma başını salladı ve: v j — Çok benziyor. “4 Diye mırıldandı. Tiyen-Fo Kubilâyın şüphesini izalg etmek için tabii sesile söze başladı: — Beni affetliğinizi söylediler... sevindim, hakanım! Müsaade ediniz dg alnımı ayaklarınıza süreyim ve dizinde, zi öpeyim! z Kubilây: X İ — Tâ kendisi... Tiyen-Fonun sel Vi Diye bağırmak istedi, ğ ni (Arkası var),