AKŞAM Yeryüzünde garib âdetler, gülünç itikadlar Bir dostumuzla karşılaştığımız vakıt elini sıkıyor, hal hatır soruyor yahut şapkamızı |-evazım re “başımızdan çıkarıyoruz . Acaba neden ? Bütün bu âdetlerimizin menşei pek eski devirlere kadar -—.. kselir, yalnız o zamanlar maksatlar ve yapılışlar bam aşka idi. Aradân zaman geçtikçe bu âdetler daha ade, daha basit şekillere mânalar tamam gin eski maksatlar ve ile unutulmuş Sağda: Evlenmelerinin yirmi beşinci dönümünü selâmliyan karı koca Eskimo, solda: Yukarıda kilisede dua eden ihtiyar kadınlar, aşağıda: Biribirile selâmlaşan iki Japon kadını Dünyanın hemenher tarafında medeni insanlar arasında yayılmış bazı âdetler var: Bir dostumuzla kar- şılaştığımız vakit elini sıkıyor, hal hâtır soruyoruz. Yolda rasgeldiğimiz bir ahbaba bir selâm vererek geçmek istediğimiz vakit şapkamın ya başı- muzdan çıkarıyor veya yerinden biraz hafifçe kaldırıyor, yahut başımızı biraz iğmek suretile selâmlaşıyoruz, Bütün bu hareket ve âdetlerimizin de menşei pek eski devirlere kadar yük- selir, yalnız aradân zaman geçtikçe bunlar daha sade ve daha basit ol- mıya başlamışlar. Bazı iptidat kavim- lerde ise ilk şekillerini az çok muha- faza etmişler. Meselâ Yeni Kaledonya yerlilerinde bugün bile biribirlerine rasgelen iki dost yere çörnelmek sure- tile selâmlaşır. İlk zamanlarda da bu Adet vardı, bir büyüğüne tesadüf edin- ce yere serilir yatarlardı. Aradan asır- Jar geçtikçe bu hareket gittikçe daha basitleşti, Orta zamanlarda Derebey- Tik devrinde selâm makamında dizle- rin kırılması âdet oldu. Bugün biz bu maksatla yalnız ba- şımızı hafifçe iğmekle iktifa ediyoruz. Demek ki eskiden yere uzanıp yatmak Adetinden kala kala işte bu baş işareti kalmış, El sıkması da muhtelif dereceler. den geçerek bugünkü seklini alı ır. Beşeriyetin ilk devirlerinde el, kuvvet ve iktidarın sembolü sayılırdı, Çünkü insan elile düşmanlarını alt ediyor, hayvanları elile avlıyor, si diğer işine yarıyan Aleti yapabiliyordu, Silâh kull sağ eli uzatarak sil Z göstermek iyi niyet be #şaret sayılırdı. Böyle bi adam, karşısındakine onunla döğüş- mek niyetinde olmadığını bildirmiş oluyordu. İlk dinlerde ihtimal ayni sebeplerle olacak, el mühim bir yer tutmuştu. Mısır hiyeroğliflerinde el işareti hem vermek hem bağlılık mâ- »nasına gelirdi. Eski Yunanlılarda olimpiya mabudlarına ayakta dura- rak elleri havaya kaldırmak süretile dua ederlerdi, İk! elin ayasını biribiyi. De karşı tutmak vaziyeti bir zaman- Avrupada küçüklerin büyükleri- ubudiyeti işareti olmuştu. Derebe- yine ubudiyetini bildirmeğe giden bir olduğunu lendiğine bir aret veren köylü iki elini bu tarzda birleştirerek büyüğünün elleri arasma bırakırdı. Hıristiyanlarda dua ederken ellere bu vaziyeti vermek hâlâ bazı taraflar- da âdettir. Çocuklara yatmadan evvel yataklarının önünde diz çökerek ve ellerinin ayalarını karşı karşıya ge tirmek suretile havaya kaldırarak öy- le dua etmesini öğretirler. Araplarda kendinden büyüğünün elini öpmek âdetti. Daha sonra da bir kimsenin kendinden yüksek bildiği bir diğeri- nin elini öpmek istemesi terbiyeli bir hareket sayılarak başka milletlere de geçli. Böylece biribirlerile karşılaşan iki kimse biribirilerinin mütekahilen ellerini öpmeğe çalışır ve ayni zaman- da her biri ötekinin bu hareketine mâni olmıya uğraşırdı. Bizde de dini bayramlarda bazı kimseler hâlâ bu tarzda musafaha etmiyor lar mi? Eski Yunanlılar bir yabancıya sev- gilerinin ve dostluklarının alâmeti ol- mak . Üzere sağ ellerini uzatırlar ve kendi damları altında emniyet ve se- lâmet içinde olacaklarını bildirirlerdi. Bugün bazı iptida! kavimlerde bu el sıkma Adeti pek garib şekillerde yapı- lir, Meselâ Aynular bu makamda avuçlarını biribirlerine biraz sürttük- ten sonra sakallarını okşarlar, Banks adası yerlileri sağ elinin orta parma- fımı selâmlamak istediği adamın ay» ni parmağına takarak çekmek sureti- le selâm verirler. E! sıkmak gibi şapka çıkarmak âde- ti de muhtelif şekillerden geçmiş Bunun menşeini ilk zamanlarda esli rin tamamile itaat altına alındıkları hi göstermek için yapılan merasim- de aramalıdır. Asurynlılar harp esir- lerini çırçıplak soyarlardı, Tamamen a kısmen çıplaklık uzun zamanlar insanlar arasında mutavaat işareti olarak kaldı. Bazı iptidai insanlar arasında bugün bile bu âdet vardır. Meselâ: Tahitililer krallarının huzu- Tuna çikarken bellerine kadar soyu- nurlar. Bazı Afrika zencilerinde ve 'Tasmanya yerlilerinde bir erkeğin bir kadına tesadüf edince sırtını çevirme- 8i terbiyeli bir hareket sayılırdı Garp terbiyesinde ise erkek ile kadın sokak- ta biribirlerile karşılaştıkları vakit en önce selâm verip aşinalığını göster. mek kadına düşer bir vazifedir diye | birâdet ardır. Acaba bu iki âdet ara- sında bir münasebet tasavvur edile- mez mi? Derebeylik devrinde şövalyeler baştan aşağı zırhlarına bürünerek halk arasında öyle dolaşırlardı, biri- birlerine tesadüf ettikleri vakit baş- Uıklarının yüzlüğünü kaldırarak se- lâm verirlerdi, bir dost meclisine gir- dikleri vakit emniyet altında oldukla- nnı göstermek için başlıklarını büs- bütün çıkarırlardı. İşte bugün bir ne- Zâket alâmeti olarak yaptığımız şap- Ka çıkarmak &detinin menşei bu ol- malıdır. Sanduviç adası yerlilerinde kabile Telsi ayakta durduğu müddetçe otur- mak veya bir yere dayanmak hürmet- sizlik sayılır, Şark milletleri arasında terbiye ve nezaket âdubıma pek ziyade dikkat edilir. Meselâ Japonların biri- birlerini selâmlayışları ve hal hatır #oruşları en az bir çeyrek saat sürer, Onlârda el sıkmak veya öpmek Adeti yoktur ama biribirlerile karşılaşan iki Jspon hürmet ve selâm maka- munda iki kat olur ve hafifçe kalkıp iğilerek muhatabını selâmlamakta dakikalarca devem eder. İnsenların biribirlerini musafaha esnasında veya sevgilerini göstermek İçin öpmeleri de nisbeten yeni bir Adettir, Fakat bunu hiç bilmiyen ka- vimler de vardır. Meselâ Polinezyalı- Jar ve Yeni Zelandhlar öpmesini bil. mezler, selâm m: nda burunla- rını biribirine sürüştürürler. Bu #det Laponlarda da vardır. bürun sürtüşmesi öpi tar. Grönlandllar birinin diğerine et göstermek mecburiyetinde bulunması veya biri- nin ötekine üstün olabileceği fikrini kahkahalarla karşılarlar. Şimali Ame. rika yerlileri mi rperverlikleri ve terbiyeleri ile tanmnuş olmalarına rağmen selâm vermeyi bilmezler. On- larda. iki dostun biribirini süküt ile karşılaması ve konşmaya başlamadan evvel bir çubuk, tüttürmesi Adettir, Onlarca bereber - tütün içmek, bazi iptidai kavimlerde birlikte yemek ye mek gibi, muhabbet, dostluk ve sulh alâmeti sayılır, Faik Sabri Duran “İttihad ve Terakki,, nin son devirlerinde Suikasdlar ve entrikalar Tefrika No. 114, Yazan: Mustafa Ragıb Es-atli si İsmail Hakkı paşa harbiye nezareti müsteşarlığına tayin ediliyor Almanyanın dahili hâssa iaşe hususundaki sıkıntı, Alman taarruzlarının tekerrürüne rağmen Zafere vasıl olmağa ma- nl teşkil ediyordu, Diğer taraftan ilât devletleri, neticeyi elde et- mek üzere ordularındaki kumanda birliğini temin etmek maksadile Fran- #ız marâşalı Foşu müttefik orduların baş kumandanlığına getirdiler. İngiltere ve Fransanın hâkim oldu- ğu müstemlekelerden ve Amerikadan garb cephesine yeni kuvvetler sevke- dildi. Bunun üzerine itilâf devletleri Almanları karşı mukabil taarruza geçtiler ve 1918 temmuzunda artık Almanların mukavemet ve İâarruz kabiliyeti kırılmış ve zafer perisi Fran- sa İle müttefiklerine gülmeğe başlar mıştı. Cemal paşanın, kendisine tercih edildiğini görüyordu İşte vaziyet bu şekle girdiği sıralar» da Enver paşa, artık eski ümidini kay- betmiş bulunuyordu. Bu sebeple ne Meclisi mebusanda beliren muhalefe- te, ne de Talât paşanın aldığı yeni tedbirlere ehemmiyet vermiyordu. Enver paşanın bir tek ümidi kaj- mıştı: Şayet mucize nevinden yeni- deri harp talihi dönerse o zaman ili- YAf devletlerinin garp cephesindeki tam hezimetlerini ikmal edebilmek için Osmanlı arazisinde bulunan düş- man kuvvetlerini de ricate sevkede- cek kuvvetli bir orduyu elde tutmak lazımdı, Bunun İçin başkumanda vekili, orduda, başgösteren peri ğa rağmen, son kuvvetleri tensik « meğe çalışıyordu. Ancak Har! zırı, son aylarda kendi manevi n zunun eskisi kadar ordu üzerinde de müessir olmadığını ani ış değil di. Bilhassa conup cephesinde, sene- lerce burada hükümran olan Cemal paşanın, ordular tarafından kendisin- den ziyade tutulduğunu ve bazı ku- mandanlarım Bahriye nazirını kendi- sine tercih ettiklerini anlamıştı. En- ver paşa, yakın bir tarihe kadar «İt- tihad ve Terakkis caınliası içinde, bil- hassa dahili siyaset bakımından Ta- )ât paşanın kendisine karşı tehlikeli bir vaziyete geçmek için fırsat kova- ladığından endişe ederken, şimdi harp veziyeti dolayısile - kendisi için - ordudaki bu menfi vaziyetten büsbü- tün sıkılıyordu. Hattâ Enver paşa, günün birinde cephelerin tam bir mağlübiyeti halin- de kendisinin aleyhinde baş gösteren bu cereyanın kendi aleyhinde ciddi bir tehlikeye yüz tutacağını ve yeni bir çok rakibler karşısında kalacağı- nı tahmin ediyordu. Enver paşa, tekrar Umuru Ecne- biye şubesi müdürile istişare etti Enve: paşanın kendi aleyhinde buz Tunan Cemal paşa tarafından gelecek tehlikeden bukadar endise etmesi, vehimden ibaret değildi. Ona Talât İ paşa, bir kaç ay evvel bir Cemal paşa tehlikesinden bahsettiği zaman, be kumandan vekili, buna © zaman «ehemmiyet vermemişti, İ tenmuzundanberi hı menfi bir cereyan alması ü ver paşa, orduda kendi a cereyan başlamasile bir kaç Talât paşanın söylediği sözler sında ciddi bir münasebet bulu; Enver paşa, kati kararmı v evvel Cemal paşanın takib ettiği maksedlar ve ordu kumandanları içinde kiminle sıkı surette münase- bette bulunduğunu anlamak Üzere esaslı surette tahkikat yapmağa lü- zuvı gördü. Bunun kendisinin kadaşı Harbiye nezareti umuru ecne- biye şubesi müdürü Tevfik beyle isti- şare etmeği muvafık gördü, Teyfik bey, Enver paşa sleyhinde alınacak tedbirlere karşı koymak üzere her şey- den evel Harbiye nezareti merkez teş- kilâtının daha ziyade itimad edilecek vaziyeti, bil- | erkân Fakat 1918 | ara | le takviye edilmesi lüzumunu tavsiye etti. Bilhassa Harbiye nezâreli müsteşarı Mahmud Kâmli pa sİ rengi Enver paşa için değildi. Enver paşanın sınıf arkadaş olmakla Leraber, sırasına göre Talât paşanın tesir ve nüfuzu altında kalıyor. Bazan da Cemal paşanın arzusunu isaf edi- yordu. Netekim - evvelce de yazdığım gibi - Enver paşanın eski yaveri neza- ret muhafız taburu kumandanı B. Şükrü aleyhinde olarak muhafız ta- buruna tayin edilen mülâzim Niza- meddin beyin Mahmud Kâmil paşa dan aldığı hususi ve mahrem talimat; Mahmud Kâmil paşanın Enver peşa için tamamille itimada şayan olmadı- ğını isbat ediyordu. Levazım reisi İsmail Hakkı paşa Harbiye müsteşarlığına tayin edildi Enver paşa, son günlerde Mahmud Kâmil paşanın bazı şüpheli hallerile karşılaşınca : umüuru ecnebiye şubesi müdürünün bu tavsiyesini pek yerin- de buldu ve hemen Harbiye nezareti müsteşarlığına levazımatı umumiye reisi İsmall Hakkı paşayı, levazı ne de-rels muavini miralây tayin etti: 29 temuz 334 (1918). İsmail Hakkı uhde- sinde bulunan askeri demiryollar ve limanlar müdüri umumilği ie Seyri- sefain müdüri nüliği gene Ha rei müsteşarı tarafın idare edilecekti. anın Hakkı paşayı bu he telkin etmemisti. İaşe nezaretinin teşkili üzerine iaşe işlerinin ciheti askeriyeden alındınğı» rdü ve Jevazımalı umumiye de artık tali bir ehemmiyete düştüğü için İsmail Hakkı paşayı Har- biye nezareti müsteşarlığına getirdi- Bini kabinedeki arkadaşlarına anlattı. Halbüki Enver paşanın maksadı, İs- mail Hakkı paşa gibi doğrudan doğ- ruya kendisine merbut olan bir şah- siyeti müsteşarlık makamına getir. mekle ordudaki cereyanı yakından tâ» kib etmeğe imkân bulmaktı. Ismail Hakkı paşa Levazımatı Umumiye reisliğinden çekilmekle beraber, yö rine gelen miralay B. Mustafa €ski muavini olduğu gibi, müsteşar sıfatile de levazımatı umumiye işlerini gene mürakabe edecekti. Halbuki Mahmud Kâmil paşa, müsteşarken İevazımatı askeriye işlerine hiç müdahale etmi- yor, İsmail Hakkı paşa müstakil ola- rak hareket ediyor, ancak bazi mü- him vaziyetler karşısında Enver pağa- dan talimat alıyordu. İsmail Hakkı paşa, Enver paşa aleyhindeki cereyanları tödkik ediyor İsmail Hakkı paşanın Harbiye ne- zareti müsteşarlığına getirilmesinde ikinei bir sebeb dahâ vardı: Harb va- ziyeti günden güne vahim bir safhaya giriyordu. Enver paşa, Harbiye nazır- lığı işlerinden ziyade, Başkumandan- ie daha yakından bi görüy na oturur otur max; umuru ecnebiye şubesi müdürü Tevfik beyle beraber gâyet sıkı, fakat nezaret etkânmdan çoğunun bile malümatı haricinde olarak, çalışmağa başladı. B şma, Enver paşa aley- hinde hariçte ve dahilde hazırlanan hareketleri yakndan takib etmek; bil- hassa ordu içinde başlıyan aleyhdarhık cereyanının kimin tarafından idare edildi; anlamak gayesine göre ida» re ediliyordu. (Arkası var)