Sahife 6 1940 Olimpiyadı! için hazırlıklar Tokyonun yanında yeni bir şehir kurulacak 1940 olimpiyadlarının Tokyoda ya- pilmasi kararlaştırılmıştı. yaponlar Mei hazırlığa o başlamışlardır, piyadlar münasebetile Tokyoda büyük bir sergi de açılacaktır. Japonlar 940 senesinde ayni zaman» da bir yıldönümünü kullıyacaklardır. Bu yıldönümü Japonyanın garb me- deniyetini kabulü tarihine rastlıyor. Japonlar 1840 senesine kadar Avrupa medeniyetinden uzak (kalmışlardı. Japonya çok iptidal bir halde idi, 1840 senesinde Avrupadan mütehas- gıslar getirtildi, hükümet makinesi 15- Ya “edildi, Japonların içtimai hayo- tındâ büyük bir değişiklik yapıldı. 'Bu değişiklik çabuk tesirini göster- di. Japonlar bugün Avrupanmı en me- deni memleketleri seviyesine varmış- lardır. 1940 da bu inkılâbın yüzüncü yılmı kutlıyacaklardır, 1940 ollrpiyadlarının yapılacağı "Tokyo şehri bugün altı milyon nüfus» Ju, dünyanın en büyük şehirlerinden biridir. Olirmpiyadlar münasebetile Tokyonun yanında âdeta yeni bir şe- hir kurulmaktadır. Sergi de bu şehrin yanında açılacaktır. Sergi 1940 martı- nın on beşinden ağustos sonuna kadar beş buçuk ay sürecektir, Sergiye bü- tün devletler iştirake davet edilecek- lerdir. Fakat en mühim kısmı Japon paviyonları işgal edecektir. Sergide Japonyanın yüz sene içindeki ilerleyi- şi gözle görülebilecektir. Yaponyanın muazzam harb gemileri Paris 6 (A.A.) — Paris Soir gazete- sine göre Japonya hâlen 45 bin tonluk bir zırhlı yapmaktadır ve 46 bin ve #7 bin tonluk diğer iki kruvazörü de ya- kında denize indirecektir, » YERİ oy AE Maraş yakında temi suya kavuşuyor Sıhhiye vekâleti su projesini tasdik etti İmar haritası ve şehir stadı da yapılacak Maraştan bir görünüş Maraş (Akşam) — Şehre aid işleri bu menbalardan Büyükgözün &uyu takib ve intaç eylemek üzere Ankara- | daha azdır. Arzı tabakat arasından ya gitmiş oları belediye reisi doktor B. Hasan Süküti Tükel relmiş ve ba- na şunları söylemiştir: «— Ankarada kâ'lığım ve üç hafta | zarfında şehre aid birçok işleri takib | ve bazılarını intaç eylemeğe muvaffak | oldum. Sırasile anlatayım: Su elektirik: Maraşta iki menba var- dır. Kırkgöz ve Büyükgöz adile andan ma ar a mmm ük) R 7 Me. Mele Gazianteb (Akşam) — Bunca çalışma'ara râğmen şehirde temizlik tama- yelle temin edilememiştir. Belediyeşmahallâta (119) sandık koymuş, arozöz ve arabalarla tanzlfata ehemmiyet vermişse de mevcud teşkilât ihtiyaca kâfi gelmemektedir. Gönderdiğim resim belediye temizlik memurunu &melelerle birlikte gösteriyor. süzülerek gelen bu Sular menbaımda çok temizken şehir içinde vesaitin ip- tdalliği yüzünden kirlenir, Lâğım su- lerile karışarak evlere girer. Bu yüz- den dizanteri ve fifo vakaları görülür, Biz, suyu her iki menbadan fenni ve sıhhi şekilde akıtmağı düşündük ve yaptırdığımız projeyi nafia vekâle- #ne tasdik ettirdik. Proje sıhhiye ve- kâletince kabul edildi. İmar heyetine veridi. Münakasaya konma vakti ya- kındır. Suyun “keşlf bedeli (174) bin Mra ise de tediye şartı ikinci bir proje ile kolaylaştırılmıştır. Buda sudan Gektrik istiheali suretile temin olun- muştur. Santraldan büyük mikyasta &lektrik istihsal edilecek ve çok ucuza mal olacaktır, Kırk bin lira keşfi olan bu santral belediyeye senede yirmi dört bin Hira kazandıracaktır. İri #€neden beri elde mevcud bulu- nan haritanın tasdiki için nafla vekâ- letinin şehircilik branşı şefi Maraşa gölecek ve tasdik işini yapacaktır. İmar plânı da aynı zamanda halledilecek- tir, Lâboraluvardan mahrum bulunan Maraş buna ve bakteriyoloğa da kavu- şuyor. Bülçeye tahsisat konmuş ve sağlık bakanlığınca kabul edilmiştir. Büyük bir &por sahası için yardım görülmüş ve asri sahanın projelerini yaptırmak için hazırlıklara girişilmiş- tir. Kahraman Maraş.yakında bu mü- him ihtiyacını da tatmiri etmiş ola- caktır.» Z Mihalıççıkta köy ihtiyar heyetlerinin toplantısı Köylüler ihtiyaç ve dileklerini & anlattılar Mihalıççık (Akşam) — İlçebaylığın daveti üzerine bütün köylerin ihtiyar heyetleri öğretmenleri ile beraber top- hu bir halde kasabaya, geldiler. Üç yüz kişiyi alacak salon bulunmadığından toplantı camide yapıldı. Kaymakam Nabi Ünal köy kanunu tatbikatını ve ihtiyar heyetlerile öğretmenlere veri- len ödevleri anlattı, köylerin suyu, yolu, mektebi üzerinde fazla durdu. Bütün daire şefleri kendilerini alâ- kadar eden noktalar hakkında izahat verdiler. Ertesi sabah saat dokuzda köylerin şikâyet ve ihtiyaçları din- lenmek üzere tekrar toplanıldı. Köy muhtarları umumiyetle mektebsizlik- ten şikâyet ettiler. Bazı köylerimiz kendileri için yüksek bir fedakârlık sayılacak üç bin lira gibi yardımlarla yaptıkları güzel okul bintları içinde çocuklarını okutacak öğretmen bula- madıklarını söylediler. Bir çokları da köylerinde mekteb binası yaptıracak paraları olduğunu, okul yerinin tesbit ve binanın keşfinin yapılmasını İşte- diler, İhtiyar bir muhtar şimdiye ka- dar köyünde mekteb açılmadığını bu yüzden on yedi senedenberi köyde bir okur yazara rastlanmadığını acı bir Hsanla söyledi. Kapıköyü muhtarı söz alarak: «— Köyümüzde iki mekteb binası ve üç öğrelmen vardır. Binanın biri yirmi sekiz odalıdır. Eskiden yatı mek- tebi idi, şimdi Kapandı. Bekçisi de yok- tur, harab oluyor, Buna bir çare iste- riz» ded. Kaymakam mekteb hakkındaki is- teklere cevab vererek eskiden yapıl mış mekteplere öğretmen temin edii- medikçe yeniden mekteb yapılmasının manası olamiyacağını, bunun bir büt- çe ve tahsisat işi olduğunu, Kapıköy- deki mekteb binasının köy yalı mek- tebi olarak açılmasına çalışacağını, köylerden yatağile, yiyeceğile gelen çocukların burada bir öğretmenli o- kullardan daha fazla istifade temin edeceklerini söyledi. Köylüler mezruattan iyi randıman alabilmek için sulama işlerine temas ettiler, su biriktirme depolarının tesisi lüzumundan bahsettiler, Öğleden sonra mekteb binasında biç müsamere verildi. Öğretmenler Yaşı- yan ölü piyesile bir komedi oynadılar. Gençler birliği temsil kolu aralarına öğretmenleri de almak suretile mun- tazam temsiller verecekleri gibi köy- lere de giderek oralarda da sahne ha- yalını e 7 Nisan KADIN KÖŞESİ Küçük Tayörler eli etekle giyilen beyaz küçük bir tayöı Boluda Ilıcalar Yer kazılırken' eski bir binanın izleri bulundu Bolu (Akşam) -— "Eolunun husu- siyetlerinden birisi de Kaplıcalardır. Eski eserler ve izler Boluda yedi kap- bea mevcud olduğunu göstermekle bulunmasına rağmen bugün faaliyet- te olan yalnız eski iki ılıca vardır. Diğerlerinin suyunu meydana çıka- np asri bir teşkilâtla ortaya atılmak istiyen Bolulu bâzı teşebbüs erhabi sıcak su arama ruhsatnamesile fa- Tiyele geçmişler ve daha İlk günü gür ve madenli bir sıcak su ile karşılaştık- Isrı gibi tarihi ilcalardan birisinin en- kazı zannedilen bir binanın toprak altında bulunan İzlerine tesadüf et- mişlerdir, Araştırmalara hararetle de- vam cdilmektedir. Cami içinde hırsızlık Manisa (Akşam) -— Muradiye ca- mit müezzini hafız Halil öğle ezanını okumak üzere ceketini çıkarıp min- bere asmış ve minareye çıkmıştır. Bu aralık içeriye giren İbrahim adında biri ceketinin cebindeki dört lirayi aşırmışlır. Hafız Halil aşağıye inince ceketinin cebini yoklamış ve paraların aşırıldığını görmüştür. Bunun üzerinç camide bulunan Ab- dullah ile İbrahimi «Darılmayınız am- ma param çalındı. Numaraları bende yazılıdır, - Her ikinizi de arıyacağım» demiştir. Abdüllâahın üzerinde para bulunmamıştır. Sıra İbrahime gelin- ce: «Burada hırsız yoktur» diyerek gürütüye başlamıştır. Bu sırada g€- len polisler dört Irayı İbrahimin üze- rinde bulmuşlardır. Başka biri gözlerine kadar sakallı biri, kucağında ağlıyan bir çocuğu susturmağa çalışarak öpüyordu. Er- kekleri cenge gitmiş olan şişman köy- Yüler de, işaretlerle, onlara yapacak- Yarı işleri tarif ediyorlardı; Odun. ke- #ecekler, çorba (pişirecekler, kahve çekeceklerdi; biri misafir olduğu evin çamaşırını da yılayordu. Pek şaşan Kont, kiliseden çıkan bir papaza sordu. » İhtiyar kilise kurdu: «Bunlar fena adun değil; dedi. Söy- Jeniiğine göre Prusyalı değilmiş bun- Jar, daha ötelerdenmiş, hepsi de arks- Jarında çoluk çocuk bırakmışlar, harp hoşlarına gitmiyor... ; Galiblerle mağlübiâr arasındaki an- Yaşmaya kızan Konüde otele döndü. Arabacıyı bulamadılar, Nihayet kah- vede ele geçirdiler. Subayın emirberi (le kardeş kardeş oturuyordu. Kont seslendi: — Saat sekizde arabuyı koşacaksı- niz demedik miydi? — Dediniz, dediniz ama sonra baş- ka bir şey dediler, — Ne-dediler? — Arabayı koşma. dediler, — Bunu kim dedi? — Alman kumandan, — Neden? — Ne bileyim; bunu gidip ona s0- Tunuz. Koşma dediler, koşmuyorüm, işte bu kadar. — Bunu #ize kendisi mi söyledi? — Hayır, onun * tarafından otelci söyledi. — Ne vakit söyledi? — Dün gece yatmağa gideceğim sırada. Üç erkek endişeye düşüp geri dön- düler, Bay Follenyili aradılar, hizmetçi, bayın saat ondan evvel kalkmadığını söyledi. Uyandırmalarını da yasak et- mişti, ancak yangın vukuunda uyan- dırabilirlerdi. Subayı görmek istediler. Buna da imkân yoktu, otelde yatıp kalkıyordu ama, kendisini ancak bay Follenvil görebilirdi. Yapacak şey kalmayınca beklediler. Kadınlar odalarına çıktı, Kornüde mutfağın ocağı basında oturuyordu. Çubuğunu yakmıştı. Blrasını getirtti. Dalgın dalgın bir piposuna bir de bardağın köpüklerine bakıyordu. Her yudumda da bıyıklarında kalan kö- pükleri koklıyarak saçlarını karıştırı- yordu. Lua20 yürümek isteğini bahane ederek meyhanecilere şarap satmağa gitmişti. Kontia manifaturacı siyasi- yattan söz açlılar, Saat onda bay Follenvil göründü. Hemen sordular. O bütün suallere şu ayni cevabı verdi: — Bilmiyorum, subay bana :4«Bay Follenvil yarın sabah arabayı koşma- sınlar, yolcuların ben emir vermeden gitmelerini istemiyorum» değdi. Bunun üzerine subayla görüşmek istediler, Kont karttnı gönderdi, bay Karre-Lamadon da karta ismini ve bütün unvanlarını yazdı. Subay ken- dilerini yemekten sonra, yani saat bire doğru kabul edeceğini bildirdi. Kadınlar aşağı indi, endişelerine rağmen biraz yemek yediler. Yağ kü- Pü hasta gibiydi, çok bitkin görünü- yordu. Kahveler içildikten sonra emirber geldi. İki erkeği istedi. Luazo da onla- ra katıldı, İşe daha büyük önem ver- mek için Konüdeyi de beraber almak istediler. Fakat o reddetti, Almanlâr- Ja hiç bir alışverişi olmadığını söyle- di. Bir bira daha ısmarlayıp ocağın Üç erkek üst katta, oteli en iyi odasında oturan subayın yanıma gir- diler. Koltuğa uzanms, ayaklarını ocağa dayamış, üstünde göz kamaş- tırıcı bir robdöşambır, kocaman por selen bir pipo tüttürüyordu. Kalkmadı, selâm vermedi, yüzleri- Ne bakmadı, Neden sonrs: — Ne istiyo: sunuz? dedi, Söze kont başladı: «Gitmek İstiyo- ruz» — Olmaz. — Sebebini sorabilir miyiz? — Çünkü ben istemiyorum. — Genel kümandanınız bize Diye- pe gitmek üzere izin verdi, biz sizi hiddetlendirecek bir sey de yapma- dık. — İstemiyorum, işte bu kadar, aşa- ğı inebilirsiniz. Üçü de selâm verip çıktılar. Akşam pek sıkıntılı geçti. Alnanm bu inadına akıl erdiremiyorlar, herke- sin aklına garib garib şeyler geliyor- du. Mutfakin oturmuşlar oÇekişiyor- lardı. Acaba para mu istiyordu? Re- hin diye mi alıkönuluyorlardı? Ama ne maksatla?. En çok korkanlar en zenginlerdi. Bu küstah zabite, canla- rını kurtarmak için avuç dolusu al- tan mı vemeeklerdi? Kendilerini fa- kir, çok fakir “göstermek için yalan bulmağa. çalışarak kafalarını patla- tıyorlardı. Luazo kordonumu cebine soktu, Or- talık kararmağa başlayınca lâmbayı yaktılar. Yemek zamanma iki ssst vardı, Bayan Lunzo bir parti otuz bir oyunu teklif etti. Vakit geçerdi. Ka- bul ettiler. Nezaketen piposunu sön- düren Korüde de oyuna iştirak etti, Kont kartları verdi ve Yağ küpü- nün elinde hazır otuz bir çıktı. Oyu nun harareti ile endişeler biraz dus ruldu. Fakat Konüde Luazo ile kar sının muzıkçılık ettiklerini gördü. Sofraya oturacakları zaman bay Follenvil geldi ve dedi ki: «Alman subay bayan Elibabet Russeyc hâlâ fikrinde israr edip etmediğini sort- yor.» Yağ küpü âyakta sapsarı oldu. Son- ra kızardı ve bir müddet öfkeden söz söyliyemedi, nihayet haykırdı: Asla Tazı olmuyacağım... Anlıyor musunus, asla, asla, uelâ...» Şişman ötelci çıktı. Herkes Yağ küpünün etrafını aldı, soruyorlar, soruşturuyorlar, bu sırrı aydınlatmak istiyorlardı. Evvelâ söylemek istemedi, nihayet öfkesine mağlüb oldu: «Ne mi istiyor, dedi, ne mi istiyor?. Beni istiyor.» Bu istek hepsin en çıkardı. Konüde bira bardağını masaya birakıken kırdı. Kont, bu adanyn eski zaman baçbarları gbi hareket ettiğini söye ; (Arkası var) j e