Her akşam bir hikâye e, nişanlısı Mü- yeddetin evine gitti, Yalnız kalır kal- maz ona dört tane ellilik banknot uzatlı Al şeker paralar bununl , dedi, biriktirdiğimiz sekiz lirayı bu- luyor. Nihayet evlenebileceğiz. Bilsen seni ne kadar seviyorum! Müveddet nişanlısının kollarına atıldı. Sonra karşı karşıya geçtiler. Ayni fincandan kahve içtiler, bir yudum biri bir yudum biri. Nihayet, Hâmid ayağe kalktı. Yazıhaneye gi- decekti Sokakta giderken pek keyifli idi. Nihayet Müveddete bir ev tutabile- cek, evi döşeyip dayıyacak ve bir yu ve kuracaktı, Üç senedenberi nişan- bler bugünü bekliyorlardı. Eğer Mü- veddet: — Senin bu israfın varken on para biriktiremiyeceğiz. Paraları ben sak- uyayım bari! dememiş olsaydı Hâmid bugün gene beş parasız bulunacaktı, Hâmidde büyük iş yapmak, birden Zengin olmak arzusu vardı, Onun için, bir iki yüz lira biriktirince he- men bir spekülâsyon yapmağa kalkar ve paraları derhal batirirdı. Yazıhanesine geldi. İlâncılık komis- yoncusu idi. Biraz sonra, hizmetçi bir kadın geldiğini haber verdi. Hâmid, odadan içeri giren gayet güzel genç kadına bir koltuk gösterir- ken Emriniz? diye soruyordu. Genç kadın güzel bir cıgara taba- sı çıkardı. Hâmide de bir cıgara Niçin geldiğimi anlatayım size, diye söze başladı. Evvelâ şunu söy- : Dört hafta evveline -gelin- kadâr bir kere bile ticaret nedir düşünmemiştim. Ben şarkı söylerim, İşmimi de belki işilmişsinizdir; Naci- ye. Bunun sizce ehemmiyeti yok. Asıl şeti olan-cihet, mirasa kon- Ama ne? Bir mobilya mağaza» sı! Şimdi başıma bu bir derd öldü, Ben mobilya mağazasını ne yapayım? Ne var ne yok salmağa kalksam yok bahasına elden çıkacak, Birisini bu- lap başına oturtsam paraları yiyecek, Onun için köndim ticaret etmeğe ka- rör verdim. Başka bir çare bulama- dım, Ne dersiniz siz buna? Muvaffak olacağınızda hiç şüp- hem yok ben de tüccar olunca, ındüm. Çünkü pek âlâ biliyorum ki bugün tüccarlı- ğın esası reklâmcılıklır. Bana sizi tavsiye ettiler. Pek modem ilân usul- yım, Reklâm için üç yüz lira ayırdım, Bunu vereceğim. Bana fevkalâde, modem, hiç görülmemiş bir reklâm yolu bulacaksınız. Son beş dakika içinde gözlerini gü- zel kadının biraz açık göğsünden ayır- mamış olan Hâmid haykırdı: — Muhakkak bulurum! deği. Bana bir gün müsaade ediniz... Hayır, Du- runuz bakayım... Buldum bile! — Bu kadar çabuk! Vallahi siz dâ- hisiniz! — Bakınız size ne tavsiye edece- ğim. Her şeyden evvel paralı kimsele- rin adreslerini alınız. Sonra, bunla- rın telefonlarını açınız, Size şayet bir kadın sesi cevap verirse hemen söze başlayınız. Hiç Mkırdıyı kesmeden çabuk çabuk şunları söylemeğe baş- layınız: «Sen misin şekerim? Sana bir şey haber vereceğim. Öyle bir fırsat öyle bir fırsat ki bayılacaksın. Hakikaten böyle bir şey beş on senede bir kere düşer. Meşhur bir mobilya mağazası iflâs etmek üzereymiş. Ama bunu kimse bilmiyor. Çok gizli. İflâs etme- den evvel elinde ne varsa hepsini yok bahasına acele satıyormuş. İki bin liralık eşya bin liraya bedava gidiyor, Bana ötedenberi lAzımdı. Koştum git- tim. Ama ne güzel şeyler var bilsen, bayıldım! Adresini vereyim sana: İpekçiler sokağında 47 numara, Sen de hemen koş git. Nasıl? Perihan, sen değil misin? O! Affedersiniz hanıme- fendi... Yanılmışım, ters numarayı > Güzel kadın hayretler içinde Hârti- de bakıyordu. O devam etti: — Fırsat düşürüp'ucuz, gelepir mal almak bütün kadınların merakıdır. Siz böyle söyler söylemez KiTşınızda- ki kadının ne kadar meronun olaca Eını düşününüz bir kere. Kendisine gökten bir nimet gelmiş zannedecek. 'Bir telefon yanlışlığı neler yapar di- ye düşünecek, Dosdoğru sizin mağa- zaniza koşup bir şeyler alacak, Emin olunuz ki tavsiye ettiğim usulü lâyı- kile tatbik ederseniz âz vakit içinde De var ne yok hepsini satarsınız ve çok para kazanırsınız. Nasıl, usulümü beğendiniz mi? — O Kadar beğendim ki işte ceva- bım, Genç kadın çantasından üç yüz rayı çıkararak Hâmide vzallı, Hâmid yalnız kalınca keyifli ke- yifli üç yüz lirayı seyrediyordu. Ar- tık Müveddet ile evlenmek için hiç bir eksikleri kalmamıştı. Hâmid böyle dınları da düşünüyor ve gülüyordu. ... Hâmid akşam üstü gene Müvedde- tin evine giti. Genç kiz nişanlısını görünce sevinç içinde koştu, boynu- na sarıldı: — Hâmid, bilsen! dedi. Öyle bir ke- lepir yakaladım ki, hiç tasavvur ede- mezsin! Bir kadın, âllahian olacak, yanlış numarayı açmış, bana telefon etti. İflâs etmek üzere büyük bir mo- bilya mağazası varmış. Yok bahasına eşyalarını acele satıyormuş. Bunu duyar duymaz hemen fırladım, kadı- nin verdiği adrese koştum. Aman ne- KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ Ve biraz daha yüksek bir sesle ilâ- ve etti: — Ben bu kadar zeki bakışlı rahip- le hayatımda ilk defa karşılaşıyorum. Kemal reis rahibin yanına sokuldu. Rahib amiralden kendisinin adaya çıkartılmasını ve nezaret altinda bir kaç saat dinlenmesini rica etti. Kemal | reis on iki levendie birlikte rahibin karaya çıkmasına müsaade etti, Rahip tepede ankazı görülen eski Bizans sarayına çıkmak istiyordu. Yolda bir ihtiyarla karşılaştılar. Bu ihtiyar bir Rumdu. Levendlerden rumca bilen biri kendisile konuşma” ğa başladı. İhtiyar dedi ki: — Tepedeki sarayda üç baykuş var, onlara her gün yem veririz. Yem vermezsek şehre inerler ve bir oğlğı söndürünciye kadar öterler... Siz bu kadar kalabalık bir halde nereye gidi- yorsunuz?. — Tepeye, Oradaki Bizans sarayını gezeceğiz. İhtiyar önüne bakarak mırıldandı; — Çıkmasanız daha iyi edersiniz..! — Niçin..? Bir tehlike mi var? — Evet, Hemde tehlikelerin en No 142 büyüğü. Ölüm tehlikesi. Rahip Ciyovaninin canı sıkılmıştı. İhtiyarla geçen konuşmanın uza- raasından sabırsızlanarak: — Bunlar yolculardan para kopar- mak için, merak uyandırıcı hikâyeler söylerler, dedi, siz onun sözlerine ku- lak vermeyin! Baykuş ia Allahın | mahlükudur. canımın kim verirse © ehir. Bu Jâflara inanmak, Allahı in- kâr etmek demektir. Rahip Ciyovani belki kırk yılda bir kerre doğru söylemişti. Baykuşun can alıcı bir kudret sahibi olduğununa inanmak elbette Allahı inkâr etmek demekti, Fakat, Baykuşun sesindeki şeamete inanmıyan hangi millet vardı? Türk gemicileri İspanyada, Ceza- yirde, Venedik sahillerinde de bu ina- nişle ve korku ile yaşıyan az insan mı İhtiyar levendlere doğru yürüdü: — Tepeye çıkarsanız, orada bir kur- ban* bırakmadan dönemiyeceksiniz! Çünkü baykuşlara eli boş gidenler geri dönmezler. Haydi şimdi yolunuz açık, Allah yardımcınız olsun, deli- 5 26 Mart 937 Cuma İstanbul — Öğle neşriyatı: Saat 12,30 Plâkla Türk musikisi, 12,60 Ha- vadis, 13,5 Muhtelif plâk neşriyatı, 14 Son. Akşam neşriyatı: 18,30 Piâkla dans musikisi, 19,30 Spor müsahabeleri: Eşref Şefik, 20 Türk musikisi heyeti, 20,30 Ömer Riza tarafından arapça söylev, 20,45 Vedia Riza ve arkadaşla” ri tarafından Türk musikisi ve haik şarkıları: Saat ayarı, 21,15 Orkestra, 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve erte- 8i günün programı, 22,30 Plâkla s0l0- lar, opera ve operet parçaları, 23 Son. Ecnebi istasyonların bu akşamki en Müntehap Programı Roma (420,8) saat 22 Konser. Bük- reş (364,5) 20,35 (Massenet) nin Wert- her operası. operadan nakil, Radyo Tuluz (328,6) 1 (Manon) operasın- dan müntehap parçalar. Kolonya (455,9) 22,30 Kuarlet re minör Moza- rın. Frankfurt (251) 20 Sonata, Viyo- Jonsel ve piyano. Stokholm (428,1) 28 Solist Konseri. ez (1293) 0,20 Kuartet mi bemol majör (Schu- mann) in. Tuluz (328,6) 22,30 Klasik ve modern operetler. Dans Musikisi Juan Les Pins (235,1) saat 0,15 « Danslar gecesi, 27 Mart 937 Cumartesi İstanbul —- Öğle neşriyatı: 12,0: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05 Muhtelif plâk neşriyatı, 14 Son, Akşam neşriyatı: Saat 18,30 Plâk- Ja dans musikisi, 19 Şehir tiyatrosu komedi kısmı (Kuyumcuda ve iki ka- dın tipi), 20 Fasıl saz heyeti, 20,30 Ömer Rıza tarafından arabca söylev, 20,45 Fasıl saz heyeti: Saat ayarı, 21,15 Orkestra, 22,15 Ajans ve borsa 22,30 Plâkla solola, opera ve operet parçaları, 23 Son. Ev, apartıman, köşk, sayfiye kiralama mevsiminde AKŞAM'ın KÜÇÜK İLÂNLARI kiracılar ve bina sahipleri için En emin, en süratlı ve en ucuz vasıtadır ler var neler! Hemen bir yatak odası, bir salon, bir yemek odası takımı ayırdım. Fiati ne bilir misin? Bedava: Bin Jira! İn- san bu kadar ucuzluğa çıldırır. Hâmid boğuk bir sesle: — Gerçek, çıldıracak şey! Diye mırıldandı ve bir koltuğun ©- tüne kendisini attı. Hikâyeci kanlılar! Levendler bu boş sözlere aldırmadı- lar. Rahiple beraber yollarıma devam ettiler, Tepeye vardıkları zaman kim- sede takat kalmamıştı. Dinlenmek için yerlere oturdular. Bu aralık Ciyovani ankaz arasına daldı. Peşinden koştular. Rahip iki mermer taşın arasından kayboldu. Burası bir kuyunun ağzına benzi- yordu. Acaba Romalı rahip buraya mi düşmüştü. İğildiler.. mahzenin içine kulak verdiler. Mahzende hafif bir çırpıntı vardı. Ve mahzenin içi su doluydu. Bu sırada acı, boğuk bir ses duyul- du. Eski saray ankazı arasında eşi ve yavrusile birlikte yaşıyan baykuş ötü- yordu. Tevenâlerden biri bu sesi işitince! — İstediğin kurbanı verdik. artık sesini kes! Diye mırıldandı, Arkadan bir ses daha işitildi. — Bu uğursuz yere neden girdiniz, delikanlılar? Şurada çimenler üzerine de oturup etrafı seyretseniz olmaz mıydı? Yolda gelirken, yokuşun ortasında yasladıkları ihtiyar, merakını yenemi- yerek, gemicilerin arkasından tepeye kadar çıkmıştı. Okuyucularımız — Bize ne bildiriyor? Melül bir zabitin ricası Çanakkale harbinde malül düştüm. Zehirli gazlar rielerimi tahrip etti ve neticede teverrüm ettim, üçüncü de- receden malülen tekaüt edildim. Bu- günlerde rielerimde yüksek derecede faaliyet başladı. Haydarpaşa Verem dispanserine gittim. Vekâletten emir lâzımmış. Eski tekaütlerden olduğum için evde tedavi edemiyorum. Terfih zammım var fakat böyle ani faâliyet- te gücüm yetmiyor, Bir dispanserde tedavim için yardımınızı saygılarım- Is dilerim. Hasanpaşa mahallesi Nazifbey cad. Hacmecip s0. No. 7'de Malâl emekli yüzbaşı: İhsan Töre AKŞAM Okuyucumuzun mektubunu ays nen neşrediyoruz. Alâkadar mâkam- ların herhalde kendisine mümkün olan yardımı yapacaklarına şüphe yoktur. Tramvay kazaları hakkında Okuyucularımızdan O. Onukel İs- tanbuldaki tramvay kazalarına mâni olmak için belediyenin ayrı bir teşki- lât yaparak bu işle meşgul olması Yüzumunu ve bilhassa tramvaya asi- lan çocukların ailelerine teslim edile- rek cezalandırılmalarının muvafık bildirmektedir. İstanbulda bir takım feci kazalara sebep olan bu hareketin önüne geç- mek için polis müdürlüğü beş gün- denberi mücadeleye başlamış ve bü- tün polislere tramvaya atlarken gör- düklerini cezalandırmaları için emir verilmiştir. Yakalananlar karakollara sevkedilerek para cezasına çarpılmak» ta, çocuklar da ancak &ileleri geldik- ten sonra kârakoldan saliverilmekte- dir, Bizim yaptığımız tahkikata göre, bu mücadeleden müsbet neticeler başlamış ve bir kaç gün- denberi taramvaydan atlıyanların adedi azalmıştır. İstanbul poliş mü- dürü de bu mücadeleye sonuna ka- dar devam edileceğini söylemektedir. Akba müesseseleri Ankarada her dilden kitap, gz- zete, mecmua ve.-kırtasiyeyi ucuz olarak AKBA müesseselerinde bu- Yabilirsiniz. Her dilde kitap, mec mua siparişi kabul edilir. İstanbul gazeteleri için ilân kabul, abone kaydedilir. Undervodd yazı ve he- sap makinelerinin Ankara acentesi, Parker dolma kalemlerinin Ankarada satış yeridir. Telefon: 3377. Levendierden biri telâşla ihtiyarın yanına koştu: — Yanımızdaki rahibi kaybettik burada, İhtiyar başını sallıyarak güldü: — Kurbanı çabuk vermişsiniz!,, Geçmiş olsun.. kurtuldunuz artık! — Şuradaki kuyuya mı düştü aca- ba? — Hiç şüphesiz oraya düşmüştür. Zaten buraya gelip ölenlerin bütün cesetleri o meş'um su mahzeninde yatar. Tepede toplanan sular sarayın zemin katından bu mehzene akıyor. Burada biriken sular, asırların biri- birine devrettiği musibet yağmurla- çeker. O halde yanınızdaki rahip de bir ölüm raahkümü idi, Türk denizcileri mahzenin yanın- dan ürküp kaçtılar. çimenlik sahaya geldiler. — Limana dönünce Kemal reise nasil hesap vereceğiz? Rahibin bu- rada kuyuya düştüğüne ve yahut bu esrarlı kuyunun Kendisini çekip boğ- 'duğuna kim İnanır? — Doğru... Romalı rahipte ölecek göz yoktu. — Kara cübbeli şeytanların hepsi de çok yaşamak isterler, Ciyovani aca- ba bu mahzenin sırrını bildiği için mi Istanbul 25 Mart 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) Esham ve Tahvilât İst, dahili © 98,50)İş. B. Hamiline 10,20 Kuponsuz 1933 » Müesels 83,— istikraz 99,—İT.C. Merker Ünitürki 19,57,50| Bankası yem » 1 18,95İAnadoluhis. 23,50 » M 18,85) Telefon 6,2$ Mümessili | 49,50) Terkos 1129 » U “41,80 Çimento o 14,45 > m İühat değir. 10,90 İş Bankası (o 10,20) Şark O» O 1,16 Para (Çek fiatleri j Paris (172075) Prağ 22,67,40 Londra 618,—| Berlin 1,96,64 hai Üye Madrit 114482 Atina © 88,43,— me PA Canevre | 347, Brüksel © 4,69,45) Pesgo (o 4,0050 Amsterdam 1,44,42| Bükreş ( 108,09,— Solya o G440,i2İMoskova o 24,69— Ticaret ve re zahire borsası 25 Mart fiat muameleleri 1 — İthalât: Buğday 408 arpa 105 çavdar 15 B. peynir 4 fasulye 3 pamuk 7 zeytin yağı 2 un 8i yapak 5 kıl | ton. Ihracat: Arpa 250 ton, 2 — Satışlar; Buğday yumuşak kile- wa Ö kuruş 15 pöradan, Buğday sert ki- Yosu & kuruş © 164 paradan 6 kuruş 25 paraya kadar, Buğday Kızılca kilosu 6 kuruş, Arpa kilosü 4 kuruş 124 paradan 4 kuruş 183 paraya kadar, Çavdar Ana- dol kilosu 5 kuruştan, 5 kuruş 54 para- ya kadar Çavdar Trakya kilosu 4 kuruş 25 paradan, Mışır sarı kilosu 4 kuruş 30 paradan, Afyon ince kilosu 490 kuruştan, Zeytinyağı ekstra ekstra ki- osu 66 kuruştan 67 kuruşa kadar, Zey- tinyağı ekstra kilosu 63 kuruş 20 para- dan, Zeytinyağı 2 inci yemeklik kilosu 55 kuruştan 56 kuruş 20 psraya kadar, Zeytinyağı sabunluk kilosu 5! kuruş 20 paradan 52 kuruşa kadar. 3 — Telgraflar 24/3/937 Londra Musır Lâplata Mart tahmili kortesi 26 Şi, 74 Pe, Ki. 3 Kr. 77 Sa, Londra Ketentohumu Lâplata Mart tah- mili tonu 13 Ster, Ki, 7 Kr. 90 Sa, An- vers Arpa Lehistan Mart Nisan tabmili 100 kilosu 130 B. Frank Ki. 5 Kr. 53 Be. Liverpul Buğday Mart tahmili 100 Wibresi 9 Şi. 5/8 Pe. Ki 6 Kr. 56 Sa. Şika- go Buğday Hartvinter Mayıs tahmili Bu- 140 5/8 Sent Ki. 6 Kr. 54 Sa, TİYATRO KONUŞMALARI Her me bulunur. Fiati: kendisini buraya attı? Adalı ihtiyar tekrar levendlerin ya- metin yolunu tutmauştari) diye gülün Amana indiler. — Onun cezasını biz Tanrı bizden nce öcümüzü aldı. Şimdi paşa gemisinde İspanyol ral! kasesinden başka esir kalmamıştı, Kemal rels İspanyadan getirdiği bu. güzel rakkaseyi padişaha sunacaktı,. Portekizli Kont İsprano da İstanal bula gidiyordu. Oradan memleketing gidecekti. — » ( Dokuz ay süren İspanya seyahatin« den sonra Türk denizcileri ana vatan sularma dönmüşlerdi. —SON— Dz e ve m RE medi ni ipiületeke: