12 Mari 1937 2 Ma . Neler ümid ederken | Yat klübde yanımdaki masada otu- ran kadın ne nefis bir şeydi! Kumral, yeşil gözlü, penbe tenli, biçimi, enda- mı muntazam, fevkalâde bir kadın. Ben, istakozun bacaklarını bir tav- rı mahsusla kopararak kendime na- zor difkatini celbetmeğe çalışıyor dum. Bu Sırada, biraz tıknaz, saçları- p8 ak düşmüş, fanile esvaplı bir erkek Kadının masasına doğru yaklaştı, onu hürmetle selâmladı. Kadın hafif bir selâm verdi. Hiç bir şey konuşmuyor- lar gibiydi. Bu erkek kim olabilirdi? Kocast ra? Aşıkı mı? Yoksa alelâde bir dos- tü mu? Kadın yemeğini çabuk bitir- di. Canı sıkmış bir tavırla, erkekten | evwwel sofradan kalktı ve bahçeye çık- tı Kendi kendime: — Haydi seni göreyim Şefik, gözle- rini aç, nefis bir kadın seni bekliyor! Dedim ve dışarı fırladım. Kenara, tarasaya doğru yürüdüm. Kadına ya- kın bir yerde şezlonga uzandım. Ka- dın bir cigara çıkardı, Hemen çakma- ğı yakarak uzattım. Alelâde bir iki kelime konuştuğu- muz sırada sofradaki o tıknaz erkek yanımıza yaklaştı. Nebahat hanım - ismi böyle olduğunu öğrenmiştim - canı sıkılmış gibi bir tavır aldı Er kek: — Ancık gidip dolaşacağım, müsa- &de eder misin? dedi. — Peki yavrum, ne istersen yap. Erkek bu cevabı alınca: — Mersi anne! demez mi? Şaşırıp kaldım. Yüzümde bu şaş- kınlık o kadar göze çarpacak biz hal almış ki genç kadın gülerek sordu: — Ne dediğini işittiniz mi? — Evet ama... Bu zat sizden en aşağı on beş yaş büyük. — İyi buldunuz. Nerede ise otuz beş yaşını dolduracak, Ben de yirmi iki- sindeyim. — Affedersiniz hanımefendi ama, hiç bir şey anhyamıyorum. — İki sene evvel yaşlı bir erkek ile evlenmiştim. İlk karısından otuzunu geçmiş bir oğlu vardı, O kadar iyi, zengin bir adamdı ki izdivac teklifini Teddedememiştim. Üvey oğlumu kuzinlerinden birile evlendirip kurtulmak istiyordum. Fa- kat talhe bakımız ki kocam öldü. Üvey oğlum çok müteessir oldu. Ben elimden geldiği kadar kendisini te- seli ettim. Bana: «Anne, dedi, dünya- da senden başka kimsem yok. Merak et- me seni yalnız birakmam.» Ben onun bu hissiyatına teşekkür et. tim. Fakat biraz vakit geçince onun için yapılacak en iyi şeyin kuzini ile evlenmek olduğunu söyledim. Fakat bir türlü kandıramadım. Va- zifesi beni yalnız bırakmamak oldü- gunu söylüyordu. Bilseniz ne büyük bir hürmet ve şefkat ile etrafımda do- Jaşıyor, yanımdan hiç ayrılmıyordu. Annelerinin dizlerinin dibinden ayrıl- Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ varsa, elbette bu da sevgi kadar, hattâ bazan ondan daha kuvvetlidir. le gelmez. — Bizde de sevgiden önce bunlar düşünülür. Servetsiz sevgi, meyvasız âğaca benzer. Hiç de hoşa gitmez. — Kocamız çok zengin öyle mi? Sg İspanyada sayılı zenginlerden- Br'sahihi . oda kapasmın: önünde yerde oturuyordu. İlk defa olarak söze karıştı: — Zengin olmasaydı, bana kucak dolusu altın verir mi idi? — Şimdi kocanın yanına gidebile- ceğinden emin misin? — Elbette. Para, servet, kralların tahtını bile satın alır. — Ya paraya, servete kıymet ver- miyen biri ile karşılaşırsan, ne yapar- sin? — Böyle birşey düşünmedim. — Para te servetine o kadar güvö- Biyorsun demek..? KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ muyan küçük çocuklar gibi... Ben mânali mânalı güldüm. — Kimbilir, dedim... Belki de... — Sözünüzü kesmesenize... Devam ediniz. — Şey... Demek istiyorum ki, dün- yada her şey kabildir. Belki... Cümlemi tamamlamadan, genç ka- dınm bu garib oğlu tekrar yanımıza geldi: — Anne, dedi, tur “yapmak ister misin? — Hayır. Burada kalacağım. Sen git, gez. — Yapayalmız mı? Canım sıkılır. — Canım bir can sıkmıyacak arka- daş bulursun elbet! — Ol Anne, neler söylüyorsun. Ben odama" gideceğim. Üvey oğlu uzaklaşır uzaklaşmaz, güzel kumral bana döndü: — Gördünüz mü, dedi? Bu koca adam, küçük bir çocuk gibi bana mu- sallat... Bir dakika beni yalnız bırak- Bu sözler üzerine aptal aptal dura- mazdım ya! Mânalı mânalı güldüm: — Anlıyorum, dedim, Ben size bir çare bulabilirim, Üvey oğlunuzu âşık etmeli. Otuz beş yaşında bir erkek aş- ka yabancı kalamaz zannederim. — Tabii... Fakat bütün rabıtaları muvakkat bir eğlenceden ibaret kalı- yor. Hiç bir kadına esaslı sufttte bağ» Janamıyor, .— Ben yolunu bulurum. Bizim Şük- Tanı musallat edeyim de görürsünüz. — Şükran kim? — Benim müşterilerinden biri. En birinci ihtisası likayt gönülleri tutuş- turmak. Genç kadının yüzü güldü: — Ah bunu yapabilseniz! dedi. Sizi tanıdım. Eski bir dost gibi size bütün hususi heyatımı anlatırım. İçimde öyle bir his var ki sizi bir dost gibi karşılamakla bâta etmediğimi. bana temin ediyor. Ellerim ellerine süründü, Elini çek- medi, ... Derhal Şükrana telefon ettim. Er- tesi sabah koşa koşa Adaya geldi. Kendisine vaziyeti anlattım. Bu şey- tan esmer kadın: — Bu iş benim için bir çocuk oyun- cağı! dedi. Filhakika ertesi günü bizim küçük bey annesinden ayrı yemek yiyordu. Daha ertesi günü, Şükran ile bir haf- ta Bursaya gezmeğe gittiler. Haita sonunda güzel kumrala Bur- sadan şöyle bir mektup geldi: «Sevgili anneciğim, Sana büyük bir ıstırab vereceğimi biliyorum. Fakat ne yapayım, ben de kendi başıma bir hayat temin etmek istiyorum. Onun için, Bursada fazla kalacağımdan dolayı bena darılma» Genç kadın memnuniyetinden şa- sırmıştı. No 128 — Elbette. Rüstem arkadaşına bakarak güldü: — Hele şu kadınla biraz alay ede- lim, Karaca! Ona yer yüzünde para ile satın alınmıyan insanların varlı- ğın da gösterelim. Ve prensese dönerek: — Bizim elimizden para ile kurtu- lacağını umuyor musun? dedi, Veronanın gözleri panldadı: — Sizden parasız dahi kurtulaca- ğıma eminim! Çünkü, yer yüzünde 'Türküni sözü paradan çok geçer. Ser- vetten daha kuvvetlidi. Ve siz buraya gelir gelmez, bana bir fenalığınız do- kunmıyacağını söylediniz! İşte bun- dan ötürü bende geniş bir nefes aldım. İçimden: (Türk verdiği sözden geri dönmez.. tükürdüğünü yalamaz) dedim. Zaten bana bir fenahk yap- makla elinize ne geçecek?. Halbuki beni kırmaz ve benimle dost kahrsa- nız, bu gece burada tatlı tatl eğlenir, şarap İçeriz.. Rüstemin, Türklük ve erkeklik guru- runu okşıyan İspanyol prensesinin AKŞAM 12 Mart 937 Cuma İstanbul — Öğle neşriyatı — 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13,05 Muhtelif plâk neşriyatı, 14 Son. Akşam neşriyatı: 18,30 Plâkla dans musikisi, 19,30 Spor musahabeleri:; Eş- Tef Şefik. 20 Nezihe ve arkadaşları ta- rafından 'Türk musikisi ve halk şarkı- ları, 20,80 Ölrfer Riza tarafından arap- ça söylev, 20,45 Türk musiki heyeti. sa- at ayarı, 21,15 Orkestra, 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün prog- ramı, 22,35 Plâkla sololar, opera ve ope- Tet parçaları, 23 Son. İstanbul — Öğle neşriyatı: 12,30: Plâk- la Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05: Muhtelif plâk neşriyatı, 14: Son. Fenebi İstasyonların Bu Akşamki En Müntehap Programı Milano (368,6) saat 22 Senfonik konser. Lâl (247,3) 21 «Yaşlı bekâirlar» operet bir perde. Varşova (1339) 2225 Filarmonik konser. Beynelmilel üçün- cü Chopin müsabakası oMenako (405,4) 21,10 <Ulisses opera komik. Hamburg (331,9) 21,10 «Bagdad Ber- beris opera komik. Frankfurt (251) 21/10 Konser. Radyo Tuluz (328,6) 115 «Toscas operasından müntehap parçalar (Plak ile). Breslav (315.8) 21,10 Senfonik korser. Dans musikisi Varşova (1339) srat 23,30 - Monako (405,4) 23,30 - Juan Les Pins (235,1) 0,15 - Lüksemburg (1293) 1 - Londra (kısa dalga) 0,45. 13 Mart 937 Cumartesi İstanbul — Öğle neşriyatı: Saab 12,30 Plâkla "Türk musikisi, 12,50 Ha- vadis, 13,5, Muhtelif plâk neşriyatı, 14 Son. Akşam neşriyatı: Saat: 18,30 Plâklall dans musikisi, 19 Şehir tiyatrosu ko- medi kısmı tarafından iki temsil (Başbaşa ve Büyük söz), 20 Fasıl saz heyeti, 20,30 Ömer Rıza tarafından arabca söylev, 20,45 Fasıl saz heyeti, Saat ayarı, 21,15 Orkestra, 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı 22,35 plâkla sololar, opera ve! — Hele şükür! Hele şükür! diyor- du. Artık serbestim. Ben de kendime yeni bir hayat yapabileceğim. Ben de sevinmiştim. — Pek doğru. Şimdi Feriduna tele- fon ederim. K — Feridun mu? O da kim? — Çılgm gibi sevdiğim bir genç. em vi görüneceğim, gülünç olacağım diye korkuyordum. Fakat şimdi sizin saye- nizde, bu üzüntüden kurtuldum. Bil- seniz size ne kadar minnettarım, Benim suratım asıldır. Fakat genç kadın hiç bir şeyin farkında değildi. O kadar sevinmişti, o kadar mesud olmuştu ki yerinden fırladı, şapır şu- pur yüzümden öptü, Yikâyeci bu sözlerine karşı menfi cevap ver- meğe dili varamadı. Prensesin elini avucunun içine al.. birdenbire tit- Tedi: — Elimi bir ateş yakıyor gibi... Da- marlarım tutuştu. Sen ateşten yapıl- mış bir insana Verona! — Çok sevimli bir erkeksiniz! Türk- lerin hepsi sizin gibi güzel ve yakı- şik mıdır? — Ben en çirkiniyim diyebilirim, İspanyol dilberi Rüsteme bir kadeh şarap uzattı: — Niçin içmiyorsunuz? — Haydi içelim.. Rüstem prensesle birlikte içti ve arkadaşına dönerek: — Karacam, dedi, İspanyaya gel- dim geleli bukadar nefis şarap içme- miştim. Haydı, sen de tadına bak! Şarap kadehleri sık sık dolup bo- şalmağa, başlamıştı. Verona mütemadiyen Türk donan- masından bahsediyordu: — Kemal reis yaşlı bir adam mı- dır? — Hayır, Nereden biliyorsun sen bi- zim amiralın adını..? — A. Bunu İspanyada duymayan kaldı mı? Küçük çocuklarımız bile (Kemal reis) in kim olduğunu bili- yor. Burada çok kalacak mısınız? — Belli değil. Belki yarın, belki bir ay sonra gideriz. Dileklerinizi, şikâyetlerinizi bize bildiriniz ! (AKŞAM) okuyucuları arasında, gazetemize mürscaat ederek muhte- 23 Nisan Çocuk haftasının başlangıcıdır. — Aylardanberi Mayorka limanın- da ne yaptınız? O küçücük adada ca- nınız sıkılmadı mi? — Ada küçük amma, limanı büyük ve şarabı lezzetli idi. Canımız sıkı dıkça deniz oyunları yapıyorduk. Son — Beş on gemimizi batırdınız da, siz hiç zayıat vermediniz mi? — İki el birbirine vurunca elbette ikisi de müteessir çiur. Fakat, biz o kadar sarsılmadık.. Sadece iki küçük yelkenlimiz yaralandı. Onları bile peşimize takıp getirdik. İnsanca bir kaç zayıatımız vardı. Fakat, sizden yüzlerce denizciyi denize döktük. — Haberleri yok mu idi gelişiniz- den? Istanbul 11 Mart 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) Esham ve Tahvilât İst. dahili © 96,25) B. Hamiline 10,50 Kuponsuz 1933 » Müessis 83,— istikrarı © 99 —İT.C. Merkez Ünitürki © 19,45) Bankası 96,0 » N 1910) Anadolihis. 23,— mM 19—İ Telefon 6,50 Mümessil | 42,50) Terkos 11,30 » NM S75İ Çimento (—( 1455 » N İttihat değir. 10,90 İş Bankası (10,50) Şark O» o 110 Para (Çek fiztleri) Paris 173550) Prağ 227746 615,—| Berin 497,50 Nev York 79,57,50) Madrit 11,500 15,09,75 Alie “80250 mag 34,19,67 418,70 Brüksel Pengo o 439,— Amsterdam ve Bükreş ( 108,61,7$ 1,4520 Solya | 6471,50İMoskova | 24,41,50 Ticaret ve zahire borsası 11 Mart fiat ve muameleleri İthalât; Buğduy 348 arpa 45 çavdar 15 msır 15 un 94 susum 30 mercimek 9 masır 5 zeytinyağı 12 pamukyağı 55 beyaz peynir & kaşar 1/2 pamuk | tf İhracat: Yoktur. 2 — Satışları Buğday Şumuşak kilosu 6 kuruş 13 paradan 6 kuruş 20 paraya kadar. Arpa Anadol kilosu # kuruş 25 paradan 4 ku- ruş 30 paraya kadar. Çavdar kilosu 4 kuruş 27 1/2 paradan 4 ii in Sirel HE irin : i zg pelliran di ilik İtyeiz di Pari “eEİ rizeer İfpe ei H P5r EEE ir ii çi pil bii /8 Pe, Ki. 6 Ş S : B e er iyi Eziz Hİ; EEE