12 Mart 1937 SİYASİ İCMAL Ham maddeler meselesi Avrupa ve hattd bütün dünya sulhü- nü tehdid eden meseleleri halletmek #çin az çok ciddi teşebbüslerde ulu» Mmaksızın yüzüstü bırakmak doğru ola- mtyacağından dünyünin siyasi ve ikti- sadi nizam ve muvazehesini bozan hüm maddelerin nüfusu çok ve sanayli bü- yük ve âyni zamanda ham madde mem- balârından mahrum olan memleket- lerin bu ihtiyacını temin için evvelâ İn- güllere ve şimdi de Milletler cömiyeti Jadliyete geçmiştir. İlk defa şimdiki İngiliz Bahriye na- gr Samuzl Hoare Hariciye nazırı bu lünurken ham maddelerin ihtiyacı bu- lunan bütün memleketler arasında adi- ldne takstmi meselesini ortaya atmıştı. Şimdi de Mületler cemiyeti bu mak- satla Cenevrtde bir konferans töpla- #miştır. Pakat gerek İngilterenin gerek Müleller cemiyetinin bu teşebbüsleri pratik neticeler verecek gibi görünmü- yor. Almanya bu teşebbüsleri kendisini eski mtistemleklerini istemekten vaz geçirmek için birer oyun saydığından İngiltere hükümeti ile bü ösd8 üzere müzakerede bulunmaktan çekinmiş öl duğu giyi şimdi de Mületler cömiyeti- nin dâvet ettiği konferansa iştirak et medi. İtalya dahi ham maddelerin sulh zamanında kölâyca tedariki meseleyi esasından halledemiyeceğini düşün- müş ve bir harp ve gerginlik vukutmda hâm maddelerin membalarını ellerin- de bulunduran devlellerin vüziyete hâ- kim olduklarını gecri tedbirlerin tatbi- ki esnasında öğrenmiş olduğundan konferansa iştirak etmedi. Konferansa gayri memnun devletler- den yalnız Japonya iştirak etmişti. Bu devletin murahhası da konferans ağ» lar açılmaz ham madde membolarınz el-| lerinde bulunduran devletlerin sami- miyelini tecrübe için ham madde ih- racatının tâbi bulunduğu bütün ka yıdların hemen ilga edilmesini ve in- kişaf etmemiş mintakülarda yani Avus- #ralya ve Yeni Gine ve Afrika gibi yer- lere her ırka mensup muhacirlerin yer- leşmelerine müsaade gösterilmesini i8- demiştir. Ayni zamatıda (Açik kapı) usulü üzere ticaretin serbestisini tste- miştir. İngiliz murahhası ise bn ticaret ser- bestisinin verilemiyeceğini söyliyerek Japonyanın talebini reddettiği gibi müstemlekelerin iadesi ve yenilerinin verilmesi ile ham madde meselesinin halledilemiyeceğinden bahisle konfe- ransa işlirak etmiyen Almanya ile İtal- yanın esas dileklerine muhalefet gös- termiştir. Bu vasiyet karşısında Cenev- rede toplanan Konferansin ihsart mahi-i yelte sayılarak asıl könferansın altı ay sonra toplanmasına karar vermek met- buriyeti hasıl olmuştur. Bu #üretle ci- han sulhü ile sıkı alâkası bulünün mi- him bir mesele tekrar sürüncemede İN ölüyor. Feyzullah Kazan Son zamanlarda kimi insan eline bir kazma alıp yer kazıyor, kimi in- san dalgıç olup denizlere dalıyor. Bunların ülküleri yeraltında ve deniz dibinde saklı olafi defineleri bulup meydana çıkarmaktır. Geçen hafta Pariste de suların aj- tında saklı duran bir definenin aran- masına başlandı. Hikâye Şu: Bundan 147 sene evvel Seine meh- rinde mak ağlı bir gömü batmıştı. Bugün bu gemiyi yüzdürmek için bir şirket teessüs etti, Hükümetlen izin aldılar, gemiyi yüzdürecekler, Büyük ihthâlde boynunu vurduk Yarı 16 ncı Lui ile Mari Antüshetin mücevherleri ve gümüş takımları Te- Jemak gemisindeymiş. Ruandan kral âllesile daha bir çok | asılzadelerin eşyalarını yükleyip ka | Çan 'Telemak, Killöböf civarında batır yor... Milyarlık bir servet Seine nel- rinde gömülü kalıyor. Bu rivayetin doğru ölüp olmadığı gemi yüzdürüldükten sonra ârlaşılar cak, HUDUT KONTROLU Bazı insanlar vardır, her şeyi sa- yarlar, her şeyin istatistiğini çıkarir- Tar. Bunlardan biri « bilmiyorum amâ bir Amerikalı olacak herhalde - İstan- buldün Londraya bir otomobil seya- hati yapmış ve geçtiği hudutlardâ, pasaport ile eşyalarımı niüayene eden memurların kaç tane olduğunu say- miş, Bu zat İstanbuldan Londraya ka- dar sekiz hudut aşmış ve tam 43 me- mtürün Muâyenesindeh geğmiş. Katettiği mesafe 2000 mil olduğu- na göre, her 50 mile bir memur düşü- yor demektir... Bütün bu $ıkı kontrola rağmetı hi- Tâ Kaçakçılığın devam etmesi şaşıla- cik şeydir! SATILIK YANARDAĞ Bugüne kadar ancak satılığa çıkâri- lan adalar vardı. Bügün de bir yanar dağ satılığa çıkarıldı. Hondırra cumhuriyeti 2,000 tnetre yüksekliğindeki yanar dağı 950,000 do- Jara satıyor. Dağ arada sirada indifa etmektedir. Alti aydir askıdan duran yanar da- ga henüz talip çıkmamıştır, 'Tabii İngiltereden bahsedeceğiz; daha doğrusu on bir yaşındaki bir İn- giliz kıcından bahsedeceğiz. Bu kızın adı Bettidir, Bir gün büyük annesine soruyor — Gece yatarken ne giyördiniz? — Gecelik entarisi, -— Öyleyse ben “e gecelik öntarisi isterim, pijama giymiyeceğim. Bettiye gecelik entarisi dikiliyor. Kız memnüh... Gete ocağın başına &tçip oturuyor. Derken eteği tutüuşu- yor, farkina vatıncıya kadar ateş vü- cudunu sarıyor. Güçbelâ söndürüyor. lar, hemen hastaneye kaldırıyorlar. Şimdi kız: — Pijama isterim! diye bağırıyor- TOUŞ.., Yeniyi beğenmeyip eskiye rağbet edenlere küçük bir ders! BİR BU EKSİKTİ Döğmenin ne olduğunu bilirsiniz değil mi? Medenileşemiyen kabile in- sanları vücutlerine kurşunla noktalar resimler yaptırırlar, Yarı vahşi kal mış bir takım kabadayıların da vü- cutlerinde döğmeler vardır. Bazi ka- dınlar da kollarına, göğüslerine yü- rek resmi döğdürüp üzerine sevdalı- larının isimlerini yazdırırlar, Son gelen Londra moda mecmua larında döğmenin medeni bayanlar arasında yayılmağa başladığı yağılı. Bir çok kadınlar eskiden Lâdenle yüzlerine sahte ben yaptırırlardı. Bu- gün İngiliz kadınları, kendilerine be- nin yakıştığım görünce yüzlerine ben döğdürüyorlarmış... Son zamanlarda bazi Kadınların omuzlarına krallık armasinı döğdür. dükleri de görülmüştür. Bunu yapan- lar da İngilterenin asil kadınlarığır, Ama bunü pek şaşmamak lâzımdır, çünkü kral 5 inci Jorj da koluna üç | canavar resmi döğdürmüş, Döğmeli krallar arasında çar 2 inci Nikola ile İsveç kralı da vardır. Yeryüzünün en garib döğmeli ada- mı bir Fransız haydudüdur. Bu âda- mifi boynunda şu cümle yazılıdır; — Cellâd, bıçağı boynumun etra- fındaki noktalı çizgilerden Vürl.. Vazifeye tecavüz yok! Doktor on beşinci gü- nü hastasım gene iyi- den iyiye muayene etti. SİNİ | — Geçiyor.. — Nasıl geçiyor doktor, ıstırabım biran bile durmuyor. Artık hayattan | yiniz. Bu işi bana brakatızlı, tn Tina a kestim ki ören van V AKŞAM Leyiz Manyüz hastalığı nedir? Bağdad çıbanı şeklinde tezahür eden bu hasta“ lıktan Marmara havzasın- da geçen sene bir kaç vaka görülmüş Son günlerde memleketimizde Har şevileyiz manyüz isminde bir hastalık çıktığı için Sıhhiye vekâlelinin yap- tığı bir tamim ile Sihhiye müdürlük- lerinin nazarı dikkatini eölbettiği yazıl; mıştı. Halk için yabancı görülen bü hasta» lık hakkında hekimlerimize temas 6 derek malümat aldık. Biri haşevi, diğe- ri cildi mahiyette görülen bu hastalık- ların cilâde görülen ârazı memleketi- mizde nadir değildir. Bu hâstâlik şark çibanı, Bağdad çibartı şeklinde tezahür etmektedir. Fakat haşevi kismı pek en- derdir. Bir sene evvel Marmara hav- zasında haşevi cinsinden bazı vakalar görüldüğü için vekâlet bu tamimi yap- mıştır. Bu hastalık, yalnız sicak mem- leketlere münhasır değildir. Tıp edebi- yalına göre ilk önceleri Madarasta gö- rTülmüştür. Bundan sonra da bazı vaka- lara tesüdüf edilmiştir. Haşevi cinsi (Kala azar) fiâmile bir hastalık daha tevlld etmektedir Manisanın imarı Yeni elektrik tesisatı Telefon şebekesinin tevsii - Yeni park Manisa (Akşam) — Şehrimizde mev- cut elektriğin voltajı kuvvetsiz oldu- Völesi, Vekiller heyetince tasdik edil8- fek vilâyete gönderilmiştir. Yakında yeni elektik tesisatı münakasâya kö- | Mulacaktır. Burdan başka posta, telefon ve Taf idaresi tarafından telefoti Şehrin her tarafınd uzatılacaktir, İğ- tâsyon civârında yapılacak pâtk için Yükında istimlâk müâmelesine başlariğr' Caktır. Evkaf idaresi şehrimizde meycud ci Yüileri tasfiyeye tâbi tutmuştur. Cemâğ»| di olmıyan İmareddin, Kırmızı, Dürdü- ler, Fındıkoğlu ve Alaybey cami ve m8 cidleri Kapatılacak, diğer cari ve möğ- cidler tamir edileceklerdir. Manisada fırtına Manisa (Akşam) — Göçen hafta bü- fada dehşetli bir fırtına oldu; 20 daki ka süren fırtınadan birçok evlerin camları, çerçeveleri kırıldı, kiremitleri | Fırtına arasında ceviz büyüklüğün- de dölü yağdı. Sokaklar seler yüzün- den bir müddet geçilmez bir hale gel- dl. (Gediz) nehri taştı, civarındaki bağ ve tarlaları sular altında bıraktı. Resmi oDevairin nazarı dikkatine Avrupaya fazla döviz vermeğe lar, «Ulus» ve «Cumhuriyets te. fiklerimiz gibi, 16 mart tarihin- den ftibaren küçük puntolarla di- #iletektir. Puntoların yani hürü- fat eb'adının küçülmesinden d0- İayı tesmt flânların gazetede İs- tinb ettiği yer nazarı dikkate ali- narok bu nisbet dairesinde tesbit #dilen ücretler netice itibarile 6s- KI ücretin ayni olup hiç bir faz ve havi bulunmadığını ân Konser tehiri Bayan Celile Ele Oza tarafından 12 mrt 937 tarihinde yürümesi oyıkarçer — Riba ederim böyle şeyler şöyleme- | olan konser 3 Büsan 930'de yerileçektiğ; geli şeddadi bir bina idi. Kalenin şar- kü doğru açilan bir kapısı vardı. Av- Tüpünm göbeğine kadar ileriliyen Türklerin Afrikâda yapılan bu ufak kaleyi almaları ehemmiyetsiz bir şey- di. O zamanlar Misir valisi olan Ta- vaşi Süleyman paşa Özdemir beyi serdar tayin etti. Arası çok geçmedi. İbtim kalesi on günde Türklerin eli- ne geçti.. Halbuki araplar bu kaleyi iki ay kuşatarak güç belâ ellerine ge- İbrimin ne çarşısı, ne Püzlrı, nö de hühi ve hamami vardı. Evleri katmiş. tan ve hâsırdandı. Türkler İbtimi Alınca, orayı da mamur ettiler. Evve- 1â bir cami yaptırdılar. Bü önmi Kas huni sultan Süleyman namına yâpilk dı. Kalesini de tamlf ottiler. Dizder, neferat, Mehterhane, hepsini tayin âylediler. Dizdarı, Yavuzün kanünu mucibince Mısır müteferrikâlarından tayin olunurdu. Her sene Mısırdan İbrimi muhafaza için yedi bölükten Üç yüz adam gelirdi. Oranın da, Mi sırda olduğu gibi, Kâşifı ve kâşirin de üç yüz müstahfızı vardı. Bunlar miri- ye ait paraları tahsil ederlerdi. İbrimin müstahfışları gayet akut tdnmlardı, Gece gündüz zencilerle, berberilerle, Foncistan eşkıyasile harp ederlerdi. e Habesiştandaki o Türkler bunlar kadar sıkıntı çekmezlerdi. Mi- sır valisi bu havalinin ehemmiyetini takdir ettiği için kaleye kirk tane şahı top ve Kalomborna göndermişti, Cebehanesi gayet mükellefti. Evliya Çelebi ta buralara kadar git miş. Asil önüdinliyelim! «Lâkin kale bir kaya üzre vaki ol- makla hendeği yoktur. Ve kalenin havasi hübdür. Ama aşağı şehirde ba- aa mahalde şiddeti hârdan kamış ve hasırdan fikara evleri ihrak olur. Ama blemrillâh bu şiddeti hâr adama tesir etmez. Zira ekseriya halkı em. razi şahire müptelAdırlar. Sebebi mevt- leri dahi ishaldir. Yoksa bu diyarda tann olmaz. Ve dari ekmeği tenayül etmek ile ishali defederler, Havası halkıma gayet nafldir. Zira gayet ei. mekâr amalardır. Ekseriya Ayanımnın Wbasları bir gömlek ve üstüne bir in- eecik bediyye şal kereke giyerler, Var sotülhal olanların belinde bir peşte- mal ve üstünde dahi bir peştemal ve mal ve menalleri dahi peştemaldır. Fıkaraları had bir fatal Nil kuşatıp uryan gezer. Ve nisa taifesi siyah ve beyaz izar bürünüp başlarında siyah burka dutarlar, Mahbub ve mahbu- besi yoktur. Zira etimle yerli kayml bir kimesne haddinden ziyade teta- vüz edip kati icab eder müttehem ol- masa bu İbrime nefyederler» “ araştırdılar, Carlyesi ortaya Çıktı: — Ebe kızı Hâmide hatun benim, "Onu yükaladıtar. Ve Şekerpare fle beraber sürgün ettiler. arattırdı. Ortaya bir sebzeci İbrahim çıktı. Meğer o da ispanakçı başının damadı imiş! Saray, o zamanlar, ilim ve fen ihtisasından ziyade para, zevk, ve mide ihlisasına riayet ederdi: İs- panakçı başı, lâhnacı başı, bamyeci başı... Bunlar hep mevki sahibi insan- Jardı. Hepsi de, Şekerpare hatun sa- yesinde «Karunu asr» olmuşlardı Şe- kerparenin adamlarından başının damadı ile Süleyman dedeyi yakaladılar. Şekerparenin bütün ser- veti Mercanda Valide Kösem Ssultar i EZBER Esi e iel Halli ği ii