> Teşkilâtı esasiye kanununun bazı mad- delerindekideğişiklik Büyük Millet Meslisindeki müzakerenin sabıtlarını aynen neşrediyoruz (Dünkü nüshadan mabaad) ürk milletinin son asırlarda gördüğü #elâketlerin, çektiği sıkıntıların sebeb- leri, aslı bir takım gayri mesullerin ve gayri mer'i memba ve vasıtaların yap- fıkları kanunların altında zebun ola» rak iş görmek mecburiyetinde kal masıdır. Mademki tarihte determi- nistiz, mademki icraatta pragmatik maddiyetçiyiz, o halde kendi kanun- larımızı kendimiz yapmalıyız. Kendi cemaatimizi maverayi dünyaya ta allik eden her türlü endişelerden her türlü Jâhuti hayallerden müberra olarak kanunlarımızı bugünün icab- larını, maddi zaruretlerini göz önün- de tutarak yapmalıyız. Memleketin maddi hayalı ancak bu sürelle kur. tulur, Maneviyatı için Türkün temiz âhlâ- kını inkişaf ettirmek kâfidir. Onun içindir ki biz her şeyden evvel Iâikliği- mizi ilân ettik, Kanunlarımızı ona gö- re yaplık, şimdi de Teşkilâtı Esasiye Kanunumuza koymak İstiyoruz. Eş- hasın vicdan hürriyetlerine ve istedik- leri dinlere intisabma zerre kadar mü- dahalemiz yoktur. Herkesin vicdanı hürdür, Bizim istediğimiz hürriyet, lâ- iklikten maksadımız dinin memleket işlerinde müessir ve âmil olmamasını temin etmekteir. Bizde Iüikliğin çer- çevesi ve hududu budur, Arkadaşlar; biz şerayli salifenin geçmiş hükümle- rinden çok zarar gören bir milletiz. Onun fena göreneklerinden yine en çok zararı biz 'Türkler görmüşüzdür. Çünkü Türklerin hasleti ve karakteri, inandığı şeye sadıkane raptı kalb et- mek ve onun uğrunda kanını dökmeği ve hayatını feda etmeği emreder. Ferd ve aile hayatında beğendiğimiz ve Inandığımız ahlak esaslarına bağlılı- Bımız da bundan gelir. LÜTFİ MÜFİD ÖZDEŞ (Kırşehir) — Yiğit millettir, — Da, V. ŞÜKRÜ KAYA (Devam- la) — Hiçbir din kendisini müdafaa için Türkler kadar azimkâr, Türkler kadar fedakâr bir millet bulamamış- tar. (Bravo sesleri, alkışlar), Eğer, Dünyada islâmiyet yaşıyor- 88, 10 asırdanberi kendisini, RASİH KAPLAN 12 asırdanberi, Da. V. ŞÜKRÜ KAYA (Devamla) — 10, 12 asırdanberi kendisini müdafaa eden Türklerin koluna, kanına ve ka- ( Antalya Y — ki dinler, vicdanlarda ve mabedlerde kalsın, maddi hayat ve dünya işine ka- rışmasın, Karıştırmıyoruz ve karıştır- mıyacağız. (Bravo sesleri, alkışlar). Türklerin fena miras olarak diğer bir şeyi de bir takım tarikatlara salik olmasıdır. Bizim bildiğimiz, Türk için yegâne doğru yol ve tarikat müsbet ilimlere dayanan milliyetçiliktir. Bu yolu tutmak Türkün maddi ve manevi hayatı için en büyük kuvvettir. (Bra- vo sesleri, alkışlar). Bunun içindir ki eğer şurada burada vatandaşları- mızın kalbinde bu yanlış gidişlere kü- çük bir rabıta kalmışsa o rabıtayı B. M. Meclisinin kararile kökünden sile- rek bu tarikatlardan uzaklaştırmak istiyoruz. (Bravo sesleri). Koyduğu- müz prensiplerden biri de budur. Diğer prensiplerimizden maddeler- de tesadüf edeceğiniz bir iki nokta da- ha vardır. Bunlardan biri, çiftçiyi top- rak sahibi yapmaktır. Arkadaşlar, 18 milyon Türkün 15 milyonu çiftçi- dir. Bu 15 milyonun birçoğu kendi toprağında çalışmaz. Çiftçiyi, Türk çift çisini toprak sahibi yapmak demek, Türk çiftçisini yani Türk ekseriyetini kendi ekonomik mukadderstına sahib kılarak bu memleket için hayırlı ve aktif bir eleman yapmak demektir. Bu bü- yük kütieden eğer büyük bir menfaat bekliyorsak, ötekinin, berikinin topra- ğında çalışmaktan kurtarmalı; ken- disini kendinin olacak olan topraklara hâkim kılmalıyız. (Kurtaracağız ses- leri). Asırlardan ve asırlardanberi canlari- Je, kanlarile müdafaa ettikleri toprak- lardan elinde kalan kısımdan olsun, kendisine hür ve efendice yaşıyabile- ceği kadar bir parça vermek, hiçbir kimseye, çok görülmez zannederim. (Bravo sesleri, alkışlar). Bunun tatbikını kolaylaştırmak için "Teşkilâtı Esasiye Kanununa bir kayıd koyduk. Bu kayıd Büyük Başvekili- mizin de bilvesile söylediği gibi, hiç kimsenin hukuku tasarrufiyesine bir taarruz teşkil etmez, Biz, işlenmiyen toprakları işletmek için, işsiz kalan topraksız köylüyü topraklandırmak için kanun yapıyoruz. Elbette toprağı nı işliyen ve işletebilen çiftçi bizim en büyük yardımımıza ve himayemize mazhar olacak bir elemandır. (Brava sesleri). Gümrük kanunlarımızın, eko- nomik kanunlarımızın hedefleri hep budur. Eğer biz çiftçinin yüksek istih- sal kabiliyetinden istifade ederek onu aynı zamanda müstehlik bir vaziyete koymazsak ekonomide yaptığımız iş- KIRILAN BEBEKLER Tefrika: No. 34 Dün Necdetle son gezintimizi yap- kik. Deniz kenarını takibeden yolu yürürken, sigarasının. dumanlarını yüzüme üfleyerek «mesud ada» sın- dan bahsediyordu. Birdenbire durdu ye: p — Belki eserim hiç oynanmıyacak, dedi, — Böyle bir eser muhakkak oynan- di ve kat'i Gayrtihtiyârt kızardım, Bir kaç da- kika her ikimiz de bir kelime söyle mederi yürüdük; Necdet; girüdiye ka- dar işitmediğim asabi bir sesle haya” tından şikâyete başladı. — Dünyaya kız gelmekle bahtiyar. siniz Süzi, hem de istikbaiden kork- mıyan zengin bir kız. Halbuki ben beşeriyet için müzmin bir yaradan başka bir şey değilim. Bugün daha gencim, aklım işliyor, eserlerim beğe- hiliyor, fakat yarın, ruhumu gözleri» nize aksettiremiyeceğim zaman unu- tulacağım, Küflenmiş hokkalar gibi Ae yaramıyan kâğıtların arasında — Süz tapkı bir iş adamı gibi cld- konuşuyorsunuz. - . . sürünüp gideceğim. Necdet bugün niçin sikâyetçi bir ahenkle konuşuyordu?. İstidadını yı- ayağımızın dibinde akan sele rağmen koşmağa başladık. Önümüze ilk çi- kan harap bir kulübeye sığındık. Ömrüm oldukça" ekulübemizis hatır- yacağım. Üzerimde kalın bir elbise olduğu halde soğuktan dişlerim biri- birine vuruyordu. Necdet derhal par- AKŞAM ler dahili pazarda müşterisiz kalır. Bizde köylünün ocağı tütmezse, fab- rikanın bacası söner. Yaptığımız eko- nomik hareketlerin verimli olabilmesi için behemehal Türk köylüsünü ve Türk çifçisini müstahsil ol- duğu kadar müstehlik o vaziye- te de koyacağız. Bügün ancak kendi- ni geçindirir vaziyetten kurtararak, medeniyetin insanlara verdiği saadel- ten, zevkten hissedar etmek istiyoruz. (Alkışlar). Medeniyetin bugünkü yük- sek huzur ve refahından Türk mille- tini mahrum bırakmak bizim için zül ve şin olur. Elbette ki mahrum bırak» mıyacağız. Elbette ki Türk mik leti kendini umumi refah ve saadet seviyesine çıkaracaktır. Bu da istihsal kabiliyetini arttırmak sayesinde olacaktır. Koyduğu- muz kayıd bundan ibarettir. Diğer ka» yıd yine büyük Başvekilin sırasında söy» lediği gibi,Hükümet teşkilâtında görü- Jen bir lüzum üzerine yapılmıştır. Hü- kümette siyasi müsteşarlar ihdası dü- şünülmüş ve bunun zarureti görül müştür ve icabı hissedilmiştir. Bunun tatbiki için Teşkilâtı Esasiye Kanu- nunda formaliteye aid bazı maddele- lerin değişmesi icab etmiştir. Son ola- rak getirilen tadil teklifi de ondan iba- rettir. Arkadaşlar; tadili icab eden zaru- retleri ve Cumhuriyet Halk Partisinin prensiplerini yüksek huzurunuzda muhtasaran arzetmiş oluyorum, Eğer bana verilen vazifeyi kısmen olsun ya- pabilmişsem, benim için büyük bir $0- reftir. Şunu da arzetmek isterim ki bizim bütün mütalealarımız ve teklif- lerimiz ancak tasvibinize iktiran ettik- ten sonra tatbik olunur. Unutmamelı- dır ki bizim kurduğumuz büyük esas- lardan biri de memleketin ve mille- tin mukadderatına yalnız ve yalnız Büyük Millet Meclisinin hâkim olma- sıdır. Hâkimiyet Milletindir. (Alkışlar).! BAŞKAN — Söz Sadri Maksudi Ar- salın'dır. SADRİ MAKSUDİ ARSAL (Gire- sun) — Bazı şeyler soracaktım, sual- lerime cevab aldım. BAŞKAN — Söz Hakkı Kılıç'ındır. “Evvelki kanunlara rey vermiyen var mı?.. Rey toplama muamelesi bitmiş- tir, HAKKI KILIÇOĞLU (Muş) — Sa- yın arkadaşlarım; Ulu Önderin, Ata- türkün güneş dimağından nur alan İsmet İnönüne bu Teşkilâtı Esasiye kanununun bazı maddelerinde deği- şiklik yapılmasına dair teklifi, bilhas- sa ikinci maddesinin değişmesi dola- yısile bütün hür Türk camlası namına kendisine şükranlarımı arzederim. İkin- ci maddenin değiştirilmesi hakikaten hür fikirlerin uzun zamandanberi has- retle beklediği bir şeydir. Bu kanunla Cumhuriyetimiz, Partimizin 6 büyük temel taşı üzerine oturtulmuştur. Ar- tık hiçbir zelzele onu sarsamaz, ne da- hili, ne harici. Değişen diğer maddeler hakkında Şükrü Kaya arkadaşımın söylediklerine tamamile iştirak ede- rim. Bunlar hakikaten bugünkü #hti- yaçlardan doğmuş ve yerinde yapılmış | değişikliklerdir. (Detam: var) — Şaka mı söylüyorsunuz? Ellerim yanıyor, bakınız! diyerek uzattı, Bir sevkitabii ile yanan ellerini avucu- mun içerisine aldım. Necdet yüzüme bakmıyor yalnız parmaklarımı siki- yor, kıracakmış gibi sıkıyordu... Böy- Jece ne kadar bir zaman kaldık bilmi- yorum. Yağmur aynı şiddeti ile yağı- yor, yerlere eğilen ağaçlardan çıkan korkunç sesler coşan denizin gürültü- süne karışıyordu. Ben Necdetin yarat- tığı küçük, saf köylü kızı değilim, 5a- Yavaş yavaş rüzgür hafifledi, yağ- mur hızını aldı. Şimdi ufukta siyah bulutların. yerinde beyaz, beyaz kü- meler vardı, Ben. güneşi bu kadar parlak görmedim. Etrafa çiçeklerden daha güzel bir toprak kokusu yayıl- mıştı. Necdet: —Bu kokuyu çok severim, dedi, © — Ben de deli gibi severim, dedim, Bunun üzerine ikimiz de sustuk. Mademki hentiz vakti gelmedi, tatlı ümitlerimizi niçin kat'i bir haraketle bozalım? Sevgili Necdet ihtiyar karı koca olduğumuz zaman gelir bu ha- rap kulübeyi sevgimizin bir timsali diye ziyaret ederiz. Vedalaşmalar, öpüşmeler... Bütün bunların arasında Zonguldak tepele- rinin vahşi çiçekleri kamaramı dol- duracak kadar çok fazla, Halam ağlı Zarif surette döşenmiş bir oturma renk kadifeden yapılmıştır. Alacak ve kadın yüzünden cinayet İşsiz Esad, bakkal Cemali sekiz yerinden vurarak Katil Esad ile suç ortağı ve metresi Servinaz İzmir (Akşam) — İzmirin Dolaplı- kuyu mahallesinde Kireçlikaya soka- Fında alacak ve kadın yüzünden bir cinayet olmuş, bakkal Cemal Meh- met oğlu, ayni yerde oturan Esat ta- rafından bıçakla sekiz yerinden yarâ- lanmak suretile öldürülmüştür. Ce- malin, Esadda bir mıktar alacağı vardı. Esad, işsiz olduğu için bu parayi ve- remiyordu. Esadın metresi Setvinaz, bir gün Esada: — Bakkal Cemal beni senden ayır- Diyerek dostunu, bakkal Cemalin yor, kuzinlerim ağlıyor. «Ne hoş va- kit geçirmiştik! Tekrar geleceksin de- Kü mi? diyorlar. Halamı, Ahmet eniş- teyi, Aliyeyi, Ferhündeyi, beni teşyic gelen bütün ahbaplarımı öpüyorum. Vapura girdiğimiz zaman babam: — Çok sıkıldın değil mi Süzi? diye sordu. — Ben mi?.. Bilâkis... Güverteye çıktım, bu yeşil kara parçasını gözden kaybedinciye kadar baktım... baktım... sp — Ben mi mahzunum baba? Ha- yır, yanılıyorsun. Yalnız, kalbimde doğan yeni sevginin heyecanı ile bir- az sarhoşum. Eğer onun da sonu çâ- murlu bir girdapta gömülmekse, ha- yallerimi temelleştirmeden, genişlet- meden evvel kuvvetli ellerinle doğdu- ğu yerde boğ... Sabah gözlerimi açtığım zaman va- purumuz Boğaza giriyordu. Babam yanıma, geldi. Güler gözlerinden s€- vinçli bir haber vereceğini derhal an- Yadım, — Bay Mehmetle tanıştım, bu işe ne dersin? diye sordu. — İnanmam. — Ciddi söylüyorum. Trabzondaki işlerimi bir fki gün içinde hallettikten sonm hani şu bildiğin tütün mesele- #i için Samsuna gitmiştim, Bir sabah otelde yatarken, garson bay Mehme- odası, Divan, kanape ve koltuklar iki Ürgüpde avcılık Avcılardan bir grup Ürgüp (Akşam) — Ürgüp Halkevi Avcılar kolu bu kış ta faaliyetine de- vam etmiştir, Avcı kolu başkanı Adli- ye zabıt sekreteri Salih Erenler muhit- te avcılığın ilerilemesi için çalışmakta olduğu gibi, zaten dağlık olan kaza- mız avcılık sporuna çok elverişli ol- duğundan, Halkevi de bu işe gereken yardımlarını eksik etmemiştir. aman e aleyhine tahrik etmiştir. Esadın, Ali adında, bir de kardeşi vardır, Ali, Ser- vinaz ve Esad bakkal Cemalin geçe- ceği yol üzerinde kendisini beklemiş- ler ve Esad küfür ederek üzerine atı!- mıştır. O sırada Ali ve Servinaz. — Korkma! Vur! Hapishaneye düş- sen ne olur sanki? Diye bağırarak ken- disini cinayete teşvik etmişlerdir. E- sad, müdhiş bir boğuşma sonunda Ce- mali yaralıyarak öldürmüştür. Katil 'Esadla, kendisinin cinayete teşvik eden, metresi Servinaz ve Ali yakalanmış- lardır. Hâdise tahkikatına müddelu- mumi muavini bay Rüştü Uskent ta- rafından devam edilmektedir. Gin kartvizitini uzatarak: «Sizinle konuşmak istiyor» dedi. Ben de he- men kalkıp aşağıya indim, — Kaonuştun mu? — Elbet. O da bir tütün meselesi için Samsuna gelmiş. Onlar üç dört ortak, üzerlerine muazzam bir iş al mışlar. - Fakat tütünleri -kaldırabil- mek için benim gibi bir adama ihti- yaçları varmış. Baktım ki bu tarafta daha çok kâr var, derhal kabul ettim. Meğer büy Mehmet ne yaman bir adammış, Kulaklarım uğuldamağa başladı. Bundan bir kaç ay evvel babam bay Mehmet için #ne yaman adam; demi. yordu. Demek para insanları hâkika- ten değiştiriyor. — Bay Mehmedin Rusyalı bir mu- sevi ile gaz ticareti yaptığını söyle- miştin, şimdi ticaretinin cinsini mi değiştirdi? — Fazla mal göz çıkarmaz kızım, her ikisini birden mükemmeslen başa- Tiyor, doğrusu ben onu önceleri şu- nun bunun parasını dolandırarak geçinen bir sefil zannetmiştim, fakat çok yanıldiğımı artık anlıyorum, dü- rüst bir iş adamı! TTâkdirlerini ayni coşkunlukla kar- şılamadığımı görünce işitmediğimi zanneden babam; (Arkası. var)