8 Şubat 1937 Her akşam bir hikâye Nadide nihayet Ahmed Nuri ile yak niz kalmıştı. Genç kızın hayalindeki koca tipi Ahmed Nuri idi Vakıa bu adamın hiç tahsili yoktu. Genç değildi. Fakat hesapsız parası vardı. Zenginliği dilli destandı. Onunla evlenirse Nadide için âdetâ bir rüya hayatı başlıyacaklı. Uzak ve hayalinde yaşıy memleketlere $€- yahatler, uzun asfalt yollarda koşan Yüks otomobiller erce kadının ar- Zulu bakışlarını rine toplıyan kürk- ler, pırlantalar, elmaslar... Bunların hepsi Ahmed Nuri ile ev- Tenmesine bağlı idi. Genç kız Ahmed Nurinin oturduğu şezlonge ilişti. Ona mümkün olduğu kadar sokuldu. Bir sigara yaktı. Bacağını öteki bacağının Üzerine atarken eteğini biraz fazla yu- karı kaldırdı. Kırmızı dudakları arasından çıkan sigara dümanını Ahmed Nuriye doğru üfledi. Ahmed Nüri kekeledi: — Bayan Nadide... Hayatta en bü- Yük muradım nedir bilir misiniz? Genç kız fıkırdadı: — Nedir? — Sizin gibi bir lâtelokum şekeri ile evlenmek... Nadide, bu evlenme tekliflerinin en bayağısına gülmemek için kendisini bin müşkilâtla zabtetti. Şimdi onun Ahmed Nuriye adamakillı cesaret ver- mesi lâzımdı: — Yoksa evlenmeniz için bir mani mi var?.. Diye sordu. Ahmed Nuri sanki müthiş bir nükte yapacakmış gibi: — Bakalım, dedi, evvelâ lâtelokum şekeri beni ister mi? Nadide gülmemek için elindeki men- dili didiklerken: — Sizi niçin islemesinler?.. Dedi, Siz genç kızların hayalinde yaşıyan €rkeksiniz. Gençsiniz, yakışıklısınız.. Mmevkiiniz var. sizi kim reddedebilir Ki. Ahmed Nuri yerinden sıçradı: — Demeyiniz bayan Nadide... — Ben hakikati söylüyorum... — Acaba o lâtelokum şekeri de beni Teddetmez mi? — Hangi lâtelokum şekeri canım?.. — Hangi lâtelokum şekeri olacak?. Biz, siz a iki gözüm... Nadide eteğini biraz daha yukarı kaldırdı: — Ben mi?.. Ben ha.. çok tuhafsı- nız Nuri... Demek benimle evlenmek istiyorsunuz? — Eğer tenezzül ederseniz... Nadide: — Bu mühim bir karar olacak. iki gün düşünmeme müsaade eder misi- niz? dedi. Ahmed Nuri: — A canım.. lâtelokum şekerinin arzusu kırılır mı?.. İki gün düşün, dü- şün amma.. iyi düşün... — Ah. ağzını öpeyim, reisçiğim! İnşallah kurtulur da şu meş'um has- talıktan.. düşman memleketlerinde öksüz kalınayız. ”.. BİR NANKÖRLÜĞÜN CEZASI Ertesi gece, Rüstem güvertede dolaşırken, bir helat yığınının dibinde uzayıp kısa- lan iki gölge gördü.. sancak direğinin arkasına Bindi. İki baş biribirine o kadar yaklaşmış- tı ki, eğer biraz sonra konuşmağa baş- Yamasalardı, Rüstem bunların iki kişi olduğuna bile inanmıyacaktı. Kulak verdi., iki levend yavaş yavaş konu- Şuyordu: — Bugün Hüsrev reis beni niçin ça- Bırdı, biliyor musun?, — Yook... Nerden bileyim?!. — Bana mühim bir iş teklif etti. — Nedir 0? Seni kendi gemisine mi alacak yoksa?... , — Haydi canım.. bundan ne çıkar?. — Ne mi çıkar? Onun gemisinde 0- Tursan ona vekilharçlık edersin. açık- tan para kazanırsın!. KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ Umulmıyan netice Bu esnada Nadidenin babası gel | mişti. Ahmed Nuri biraz daha otur duktan sonra müsaade alıp çıktı. Ar- tık Nadidenin içi içine sığmıyordu. — İki gün düşüneyim.. diyerek (s- telik bir de naz yapmıştı. Artık senelerdenberi kurduğu hül- yalar hakikat olmuştu. Artık onun da otomobilleri, şık bir apartımanı, kürkleri, elmasları ola- caktı... En zengin arkadaşları gibi va» pura, trene atlayınca istediği Avrupa seyahatini yapabilecekti. Ahmed Nuri de memnundu. Ertesi gümü işine giderken Şakire rastladı. Şakir okumuş bir adamdı. Nadidelerin evine girer, çıkardı. Onlarla uzun müddettenberi geceli, gündüzlü bera- berdiler. Uzaktan da akrabalıkları vardı. Şakir, tahsilsiz, cahil, bayağı Giye Ahmed Nuri ile pek konuşmazdı. Lâ- kin Ahmed Nuri bu sefer Şakire 8€s- lendi. Beraber başladılar. Ahmed Nuri sözü döndürdü, dolaştır- dı, Nadideye getirdi: — Kuzum bay Şakir. sıl buluyorsunuz? Şekir cevap verdi: — Fevkalğde kız... — Okumuş ta değil mi?.. — Evet, bilhassa çok edebiyat me- raklısı... Ahmed Nuri can kulağile dinliyor- du. Şakir devam etti: — Nadidenin bir sevdiği var: Ab- dülhak Hâmid.. Bayılır Hâmide.. Hoş Faruk Nafizi de çok sever ya... A, unuttum.. bittiği, bayıldığı biri varsa o da Hüseyin Rahmidir. Şakir, Ahmed Nuriden ayrıldı. Na- didenin evine geldi: Nâdide atıldı: zengini gördüm.. sana dair birçok şey- ler sordu.. adamın maksadı başka ga- Mba... — Nadide atıldı: — Aman bir pot kırmasaydın... — Bilâkis. seni o kadar medhets tim ki.. göklere çıkardım. — Mersi Şakir... — Mükâfatını isterim amma... — Canım o kolay... Lâkin günler geçiyor, Ahmed Nuri ortalıkta görünmüyardu. Nadide me- Tak içindeydi. rüyaları alt üst olmuştu. Ahmed Nuri nerede idi? Bir müddet sonra onun Anadoluya gittiğini işitti. Çıldıracaktı. Kürkler, Avrupa seyahatleri, elmas- lar, otomobiller, apartımanlar hepsi suya düşmüştü. Ahmed Nuri dört sene sonra İstan- bula döndü. Anadoluda taşralı iriyarı bir kadınla evlenmişti. Şakir ona Beyoğlu caddesinde rast- ladı. Yanında karısı yoktu. Sordu; — Yahu. sen Nadideye evlenme tek- Wf etmişsin.. sonra niçin eylenmedin kuzum?.. Ahmed Nuri yüzünü buruşturdu: Nadideyi na- No 99 — Öyle değil. Bana tekliLettiği işin ucunda kan ve bıçak var. — Ne dedin.. kan ve bıçak mı?, — Ne o. korktun mu?. — Hayır. Korkmadım amma.. kan ve bıçaklı işler parasız olmaz. — Sana bu işin parasız olacağını kim söyledi?. İşte, paralar koynumda. — Sahi mi be?. Kaç para verdi bu iş için sana?... — On altın. — Çek değil, — Yetmez mi?, — O ancak sâna yeter. — On altın da senin için aldım!, - Demek bana da ihtiyacın var, öyle mi?. — Elbette. Ben yalnız yapamam bu işi, dedim. — Benim altınlar da sende mi?, — Onlar da koynumda. İstersen ve- rTeyim şimdi?.. — Ver bakalım! Bu alış veriş, pazar alış verişine benzemez. Peşin olur... — Al iyice say elinle!, — Saydım.. tamam on tane,, — Şimdi beni dinle, AKŞAM Musiki notası yazan makine Amerikada musiki notalarını yazan bir makine yapılmıştır. Şimdiye kadar bu nolalar elle yazılarak taşta basılır- dı. Bu iş epice uzun sürdüğünden bir notayı kolayca kopye etmek kabil de- gildi. Yeni makine bu mahzurun önünü almaktadır. Beğenilen bir nota yeni ya- zı makinesinde, birkaç nüsha olarak hemen kopye edilebilmektedir. Yukarı- da yeni makine görünüyor. Bafra Halkevi gençlerinin müsameresi Çarşamba (Akşam) — Bafra Hal- kevi gençleri başlarında Parti baş- kanı ve belediye reisi olduğu halde Çarşambaya kadar bir seyahat yap- mışlardır, Gençler Çarşambada istiklâl, şe- rlat mahkemesi piyeslerini temsil et- mişler ve bir de konser vermişlerdir. Yapılan voleybol maçında İse iki ka- za gençleri berabere kalmışlardır. AKBA Ankarada ber dilde gazete mecmua ve kitapları bütün mektep kitapları ve kırtasiyeyi ucuz olarak AKBA müesse- #elerinde tedarik edebilirsiniz. Telefon : 3377 Km e m mmm İmam ara — Ben onunla evlenir miyim ca- nım.. Öyle kadıni2?.. Sen kendi ağzın- la söylemedin mi?.. Hâmid adında bi- rine bayılırmış.. Hüseyin Rahmi diye birini severmiş.. Faruk Nafiz mi nedir? Onun için yanıp tutuşuyormuş.. ben öyle kırk kişi İle âşıkdaşlık eden kadını alır mıyım?.. Nadide meselenin iç yüzünü öğre- nince sinir buhranına tutuldu. Kütüp- hanesindeki Hümidin, Hüseyin Rah- minin, Faruk Nafizin bütün Kitapla- rını yere atarak bağırdı: — Benim saadetimi mahvettiniz.. Rüyalarım berbad oldu... (Bir yıldız) — Altınlar da öyle ısınmış ki, koy- nunda! Kâfir şeylerin her biri bir ateş parçası kesilmiş. — Haydi, sok cebine onları!. — Soktum.. seni dinliyorum. Rüstem direğin arkasında bir gölge gibi cansız ve hareketsiz duruyordu. Bu alış verişten belliydi Ki, iki kafa- dar, arkadaşlarından ve yahud dü- mencilerden birini vuracaklardı. Rüs- tem, acaba kimi vuracaklar diye düşü- nürken, iki arkadaş tekrar konuşmağa | başladılar: — Birimiz gözcülük yapacağız... — Birimiz de vuracağız, değil mi?, — Evet. İstersen sen vur. bileklerin kuvvetlidir. — Hayır. Bugünlerde pazularım çok zayıfladı. Ben gözcülük yaparım.. sen vurursun!, — Pekâlâ. — Pekâlâ amma., kimi vuracağımızı söylemedin?... — Canım anlıyamadın mi hâlâ?... — Keramet sahibi değilim ya. Ne bi- Jeyim ben Hüsrev reisin yok etmek İs- tediği adamı... — Çok abdalmışsin be! Ben seni böy- le tanımazdım. İnsan anlayıverif: Za- ten ölmüş bir hastayı öbür dünyaya gönderivereceğiz.... — Ne dedin.. Kemal reisi mi öldü- receğiz yoksa?... | — Ha şunu bileydin! Şaşılacak ne 8 Şubat 937 Pazartesi İstanbul Öğle neşriyatı: 12,0 Plâkla Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13,05: Muhtelif plâk neşriyatı, 14: Son. Akşam neşriyatı — 18,30: Plâkla 'Türk musikisi, 19,30: Çocuklara ma- sal: İ, Galip Arcan, 20: Rifat ve arka- daşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30: Bay Ömer Riza tarafından arapça havadis, 20,45: Safiye ve arkadaşları tarafından 'Türk musikisi ve halk şarkıları, saat, 21,15: Şehir tiyatrosu dram kısmı tarafın- dan bir temsii, 22,10: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 22,30: Plâkla sololar, opera ve operet parçaları, 23: Son, Ecnebi İstasyonlarm Bu akşamki en Müntehap Programı Berlin (35) sat 17.00 romantik şarkılar piyano akompanyimanı ile Viyana (506.8) saat 14.00 Soprano Amelia Galli - Curci tarafından şar- kılar, Londra (342) saat 2245 Ame- rikadan naklen varyete, Roma (421) konser, Zürih (540) saat 20.00 Mo- zari ve Şubert konseri, Prag (470) saat 12,35 Salon müsikisi, Leipzig (382) saat 20.10 Wagnörin parçala- rından, Budapeşte (550) saat 20,10 meşhur Knappterbuş tarafından ida- re edilen orkestra Weber ve Mozart- tan seçme parçalar çalacaktır. Dans Musikisi Strasburg (349) saat 24,15, İngil- tere - National (1500) saat 24.00 Mi- Yâno (369) saat 17,15 ve 2245, Ro- ma (421) saat 2245, Laybah (569) saat 22.15. 9 Şubat 937 Salt Öğle neşriyatı — 12,30: Plâkla Türk “ musikisi, 12,50 Havadis, 13,05: Muh- telif plâk neşriyatı: 14: Son. Akşam neşriyatı: 13,30 Plâkla dans musikisi, 19,30 Eminönü Halkevi 50s- yal yardım şubesi namına Tıb fakülte- si doçentlerinden operatör Ahmed Fah- ri tarafından konferans, 20 Vedia Riza we arkadaşları tarafından “Türk musi- kisi ve Halk şarkıları, 20,30 Bay Ömer Riza tarafından arapça havadis, 20,45 Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafın- dan Türk musikisi ve Halk şarkıları, saat ayarı, 21,15 Şehir tiyatrosu ope- ret kısmı tarafından bir temsil, 22,20 Plâkla sololar, opera ve operet parça- ları, 23 Son. Selâmi İzzet TİYATRO KONUŞMALARI Her kitapçıda bulunur. Fiat 50 kurstur. var bunda?... — Al şu paralari, Mehmed!... — Neden?... — Ben yapamam bu işi... Babamı öl dürürüm amma, Kemal reiso elim kalkmaz benim. Vaz geç bu sevdadan!. Halat yığını arasında konuşan göl geler yavaş yavaş kalktılar. Uzaklaştılar. Dümenci Mehmed arkadaşının ku- lağına eğildi: — Öyle ise sen bir işe karışma.. a, bu paralar senin olsun. Ağzını Kapa. emi? Rüstem karanlıkta sinerek, baş saraya doğru giden gemicilerin peşin- ve üşülmekten mütevellid bütün ağrı, sızı; sancılaria nezleye. ro- # matizmaya karşı .- — GRiPiN Kaşelerini tecrübe ediniz. İcabında günde 3 kaşe almabilir. Diş Macunü fahrikâsi- nin kimyagerleri tara- fından yapılan GRİPİN her ecza- nede dır. ' *Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli Osmanbeyde Şark Mer- kez, Taksim: İstiklâl caddesinde Kemal Rebul, Beyoğlu: Tünelde Maikobiç, Yüksekkaldırımda Ve- nikopulo, Galata: Topçular cadde- sinde Merkez, Kasımpaşa: Vasıf, Hasköy: Halıcıoğlunda Barbut, Eminönü: Yemişte Bensason, Hey- beliada: Tomadis, Büyükada: Mer- kez, Fatih: Hamdi, Karagümrük: Mehmed Arif, Bakırköy: Hilâl, Sa- rıyer: Oşman, Tarabya, Yeniköy, Ksad, Şehremini: satılık apartıman Kurtuluş tramvay caddesi üze- rinde ve durük yerinde altışar odalı üç ve üçer odalı üç yani al- tı daireyi ve altında bir dükkân muhtevi güneşli, havadar iyi bir apartıman on beş bin liraya satı- hıktır, (Akşam) ilân memurluğu- na müracaat. Telefon 24240 nin yanma sokuldu: — Arkadaş! Beni tanıdın mı?. biri Kemal reisi öldürmeğe geliyor. — Ne diyorsun? Kemal reisi ölüm Mehmed karanlıkla sinerek arka ka: yatağında öldürmek kimin hatırma Saraya kadar kimseye görünmeden yü. | gelmiş?! rüdü, Kemal reisi öldürmek çok güç bir iş değildi. Arka kasarada bir tek nöbetçi — Kulağımla işittim. lâfı keselim de yaklaşsın. Kapıdan içeriye girerken he- sabını görürüz. dolaşıyordu. Kemal reisin o gün biraz | £ Nözetçinin beyni uğuldamağa baş- daha iyice olduğunu söylemişlerdi. Re | lad. cep rels hergün amiralın başı ucundan (Arkası var) gi i ii