Bazı ressamlar yahut heykeltraşlar AŞ temsil için bir tablo yahut bir yaptıkları zaman, güneş ka- Büzel bir delikanlı intihab eder- « Bu yarı çıplak bir genç kızı Öp- Mek tizere eğilmiş bir vaziyettedir. w sanatkârlar da tombul tombul Küçük çocuk resmi yaparlar. Bu- Mun mini mini kanatları vardır. Elin- dede küçük bir yay ve ok. Acaba bunun hangisi daha doğru, daha münasib? Ben aşkı bir yakından gördüğüm, onu Sakladığımı için, size tecrübe- temin edebilirim ki aşk elinde ok ve yayı bulunan gözü # ES iy R : p : : ğ# bıldırcın alıp ta dostlara he- etmek mecburiyetinde kalmı- # Tüfek koltuğumun altında, rahat tahat yürüyordum. Sabahın serin hâ- Yazını keyifli keyifli teneffüs ediyor- dum. Bir aralık Ateş ferma yaptı. Ba- gani bana çevirdi. Sanki: — Hazır ol, burada yapılacak bazı ler var! demek “ster gibi yüzüme ba- lu, ,, Köpeğin yanıma doğru yürüdüm. Ateş havlıyarak bir çalılığa doğru atıldı. Çalıların arasından bir şey ha- Yalandı. Ben hemen tüfeğe sarıldım, aldım ve eteş ettim. Uçan şey Ağır ağır yere düştü. Ateş koştu, 2ğ- ,<nda bir şey fle avdet etti. — Eyvah! diye haykırdım. Felâket Du bir çocuk. Çıplak bir çocuk! ve dehşet içinde idim. Vur- üğum şeye bakınca bunun kanatlı Je mabudu olduğunu gördüm. 3 i E Bir tuhaf eski rumca söylüyordu. Bunun bir kelimesini bile anlamağa bikliyordum. Ertesi günü, bizim şirkete giderken Yolda garib bazı şeyler gözüme çarpı- Yordu. Hiç birine bir mâna veremi- Yordum. Ne vardı? Bilmem. Fakat herhalde yeni bir şey olduğu muhak- kaktı. ie; Etrafa bakındım. Havada bir şey Yoktu. Açık, bulutsuz bir gök. Hava Mbk. Hafif bir rüzgâr tath tatlı yüzü “kşuyor. Bahar mevsimi. Her taraf Sekten üç tane tutup getiriniz. ilâ- mını yapıp vereyim, Seyid Hüseyin Mayorkada bu Su- Yetle yüzlerce hastayı ölümden kur- tarmış-hâzık, tecrübeli bir tabipti. Bütün denizciler her gün Seyid Hü- Beyinin evine taşınıyor, kendisine he- Ölyeler veriyor ve yardımı istiyor- Yardı, Herkesle bir endişe uyanmıştı; — Ya Kemal reis ölürse?.. Bunu düşünmek blie Türk denizei- leri için bir felâket demekti, — İçimizden hiç biri bu hastalıktan ölmedi. Kemal resi yadellerde bırakıp nasıl döneriz?! Diyerek için için ağlaşıyorlardı. Seyld Hüseyinin vereceği ilâçtan başka kurtuluş ümidi kalmamıştı. Kemal reis gün geçtikçe ağırlaşı- yor, zayıflıyor ve ızlarabi arlıyordu. Seyid Hüseyin bir gün Receb reise Şu korkunç sözleri de söylemişti: — Kırk gün içinde ilâç verilmezse, ondan sonra verilecek ilâcın da tesiri görülmez.. ve hastanız ölür. KEMAL REİSİN İSPANYA D Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ ik le kğ Ka via çiçek içinde, Kızlar, kadınlar gene eskisi gibi güzel. Fakat ne olmuş bil- mem, kadınların ve kızların hiç birin- de eski cazibeleri yok. Nasıl tarif et- meli? Hallerinde soğuk bir şey var. Bunlar birer seyyar iskelet gibi. Bir eksiklikleri var. Erkekler de kendile- rine karşı lâkayd. En güzel kadınlara bile başlarını çevirip bakmıyorlar, Bu iş neden böyle? Mutlaka bir hik- meli vat. ... Şirkete gittim. Daktilo güzel Eliza yazı masasınm başına oturmuş, ça- buk çabuk yazıyor. Şef, onun önünde ayakta, bir iş mektubu yaziyordu. Kendi kendime: — 'Tuhaf şey! diye söylendim. Şim- di şu saatte Etiza şefin odasında bulu- nacaktı. Mektup yazmak bahanesile onun dizlerinin üzerine oturmuş bu- Tunacaktı. Dışarıdakiler bir şey far- ketmesin diye arada sırada, bir elini uzatarak yazı makinesini karıştıra- cak, gürültü yapacaktı. Nasıl oluyor da şimdi şef buraya gelmiş, gerçekien bir iş mektubu yazdırmağa başlamış! Dünya altüst olsa bu kadar şaşıla- cak bir şey tasavvur edilemezdi. O gün eve döndüğüm zaman bizim hizmetçi kız ile komşunun uşağını, bir arada yakaladım. Benim kız, pen- cerenin önüne oturmuş, suralı asmış, susuyordu. Derhal anladım, karşımız” daki komşunun oğlu, o haylaz üni- versite talebesi kendisine uzaktan bir işaret bile etmemiş olacak! Kum pencereyi açık bırakmış, önünde bir kitab, düşünüp duruyordu. — Bugün çalışmıyor musun? Diye sordum, — Kitaptan bıktım, baba! diye ce- vap verdi. Bu yazıyı, kitabı, mektepleri kim icad etti acaba? Etmez olaydılar! Kızım hem bunları söylüyor, hem karşıki evin penceresine bir göz atı- yordu. Haylaz oğlanın ise zavallı kıza hiç aldırış ettiği yoktu. Bir kaç gün geçti. Aşk tamamen iyi olmuş gibiydi. Fakat herkes ters ve titiz bir hal almıştı. Bütün dünya bedbaht gibi görünüyordu. Güzel Eli- za içini çeke çeke makinesile iş mek- tupları yanıyor, hizmetçi kız kom$u- nun uşağından uzak yaşıyor, benim kızın ağlamış gözlerinin kızartısı bir türlü geçmiyordu. Nihayet, bir sabah kuşhaneye git- tim. Aşkı dışarı çıkardım, tarasaya götürdüm. Bağlarını çözdükten sonra: — Haydi Allah selâmet versin! Diye salıverdim, Kanatlarını çırpa- rak sevine sevine uçtu. Etrafını &lan kırlanıgıçlarla birlikte kayboldu gitti, Aşağı indim. Kızımın yüzü gülü- yordu. Karşıki mektepli onu yiyecek gibi uzaktan âşıkane bakıyordu, O ka- dar dalgın, kendinden geçmiş, ahk bir hali vardı Ki insan acıyordu. Hikâyeci ÖNÜŞÜ No 94 — Pek âlâ, dedi, stmz yapan bö- Mayorkada zaman zaman (meş'um sinek avcılığı) yapan üç kişi vardı. Receb reis bu adamları para ile tut- muştu. (Meş'um sinek avcıları) her gece salahlara kadar sahil boyların- da dolaşarak sıtma sineği arıyorlardı. Günler geçiyordu. Kemal reisin yirmi beş güne yak- laşan hastalığı tehlikeli bir devreye girmişti. Artık hiç kimsenin ağzından (İstanbula gidelim) sözü dolaşmıyor- du. Bütün Türk denizcileri ve bülün kaptanlar Kemal reisin iyileşmesi için el birliğile Mayorka adasmda faaliye- te geçmişlerdi. “.. " VATAN HASRETİ, VAZİVE HİSSİNİ ÖLDÜRÜR MÜ? Receb relsin gemisinde, levendler- den iki kişi, bir gece karanlığında, geminin baş küpeştesinde başbaşa vermişlerdi. Nöbetçilerden başka bütün gemici- der 2 kaptanlar uykuya yatmışlardı. VT e) 3 Şubat 937 Çarşamba neşriyatı: 12,30 Plâk- la Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13,05 | Muhtelif plâk neşriyatı, 14,00 Son. Akşam neşriyatı: 18,30 Plâkla dans musikisi, 19,30 Çocuk esirgeme kuru- mu namına konferans, Bayan Hasene Ilgaz tarafından, 20 Sadi ve arkadaş- ları tarafındn Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30 Bay Ömer Riza tara- fından arapça havadis, 20,45 Türk mu 8iki heyeti, saat ayarı, 21,15 Orkestra, 22,10 Ajans ve borsa haberleri ve er- tesi günün programı, 22,30 Plâkla s0- Tolar, opera ve operet parçaları, 23 Son. Ecnebi İstasyonların Bu akşamki en Mühtahap Programı Roma III (238,5) saat 22 Betiove- nin Fidelio operası. Roma (420,8) 23 Konser. Peşte (549,5) 20,30 Weberin (Merd avcı) operası 3 perde. Tuluz (328,6) 22,30 Operadan nakil, Stras- burg (349,2) 19,30 Orkestra. Prag (470,2) 21,50 Radyo orkestrası, Brük- sel TI (321,9) 20,20 Bethoven «Trios. Bükreş (364,5) 21,15 Eski İtalya mu- sikisi, Varşova (1339) 2240 Keman konseri, Rabat (490,2) 23,45 Viyolon- sel. Dans Musikisi Varşova (1339) sant 23.10 « Praga (470,2) 23,25 - Tuluz (32,6) 2445 - Radyo Pari (1648) 1 4 Şubat 937 Perşembe İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230 Plâkiz Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13,05 Muhtelif plâk neşriyatı, 1400 Akşam neşriyatı: Saat 18,30 Plâkla dans musikisi, 19,30 Tayyare cemiyeti namına konferans; Bay Abdullah ta- rafından, 20 Rifat ve arkadaşları tara- fından Türk musikisi ve Halk şarkıları, 20,30 Bay Ömer Riza tarafından Arab- ca havadis. 20,45 Safiye ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve Halk çar- kıları, saat ayarı. 21,15 Orkestra. 22,10 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi gü- nün programı. 2230 Plâkla sololar, Opera ve operet parçaları, 23 SON. ğ Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Maçka, Taksim: İstiklâl caddesinde Kemal Rebül, Kurtu- luş caddestiide A. Galapulo B6- yoğlu: Galalasaray, Posta soka- ğında Garih, Galata: Topçular caddesinde Hidayet, Kasımpaşa: Müeyyed, Hasköy: Aseo, Eminö- rü: Salih Necati, Heybeliada: Halk, Büyükada: Halk, Fatih: Hamdi, Karagümrük: o Ahmed Suad, Bakirköy: Merkez, Sarıyer: Nuri, Tarabya, Yeniköy, Emirgân, Rumelihisarındaki eczaneler, Ak- saray: Etem Perlev, Beşiktaş Nail, Kadıköy: Pazaryolunda Ri- jat Muhtar, Modada Alâcddin, Üsküdar: İttihad, Fener: Emilya- di, Beyazıd: Kumkapıda Belkis, Küçükpaaar: Hasan Hulüsi, Sa- matya: Çula, Alemdar: Divanyo- lunda Esad, Şehremini: Topka- pıda Nazım. — Kemâl reis kurtulacak mu âce- ba?.. — Bir sinek için on İspanyol altını vaadettiler. Üç sineğe otuz altın vere- cekler. Yüz altın da verseler, gene faydasız... — Niçin? Bu sineklerin bir işe ya- rıyacağını sanmıyor musun? — Delice bir iş bu bel İnsanı ölüme kadar götüren bu (meş'um sinek) ler- den fayda umulur mu hiç?., — Endülüslülerin meşhur tabiple- rinden Seyid Hüseyin böyle söylemiş. (Ben iyileştireceğim.) demiş. — İnanma. Kermi reisi büsbütün öldürecekler. 2ehirliyecekler, — Benim de aklım almadı bunu za- iten. Demek relsimizi öldürecekler ha?.. -- Ne sandım ya?! Hüsrev reis biran evvel İstanbula gitmek için, bundan başka çare bulamadı. — Eğer bununla İstanbul yolu gö- Tünecekse, dua edelim de hemen göz- lerini kapasın dünyaya. — Desene sen de benim fikrimde- sin? — Elbette, Kırk yıl burada kalma- nin ne mânası var? Malka adasına #idemiyoruz.. İspanyol donanması bizden kuvvetli, Garnataya gidemi- yoruz.. hem yol uzun.. hem de aske- rimiz yok. Şu kör adada aylardanberi saplanıp kaldık. Halbuki gelecek ay Güzel, dağına ve Iştahli!l Çünkü: RADYOLIN Teşekkür Kadıköy 10 uncu ilk okul Himaye Encümeninden: Okulumuzca himaye edilmekte olan 90 yavruya birer çift çorap hediye et- mek suretile yüksek bir şefkat göste- ren sayın Obayanlarımızdan Nazmiye Hüsnü Uras ve hemşiresi bayan Semi- haya teşekkürlerimizi sunarız. İstanbul Üniversitesi iktisad fakültesi dekanlığından İstanbul Üniversitesinde kurulan ik- tisat fakültesi 4 şubat 1937, perşembe günü bçılacaktır. Bu münasebetle hu- kuk fakültesi birinci sınıf ders salonun- da yapılacak olan açılış töreninde Rek- tör profesör Cemil Bileelin ve fakülte dekanı profesör Ömer Celâl Sarcın nu- tuklarından sonra ilk ders o profesör Kesler tarafından Sosyal Siyaset mev- zuu üzerinde verilecektir. Güneş kulübünde konferans. Güneş klübünden: 6 şubat 937 ta- rihine tesadüf eden önünmüzdeki cw martesi günü saat 18,30 da bay Necip Fazıl Kuakürek tarafından Sanat mev- zuu üzerinde bir konferans verilecek* tir. Âza ve dostlarımızın bu toplantıya şeref katmalarını dileriz. YENİ NEŞRİYAT: AVCILIK, ATICILIK VE BALIKÇILIK İstanbulda bu nam alunda ayda bir intişar eden mecmuunin ounucu sayısı sıkmıştır. İçinde istifadeli bir çok ma- kaleler vardır. içinde İstanbulda benim düğünüm olacak, O zamana kadar buradan kal- kıp gitsek ne iyi olur. — Haniya o günler! Meydan Hüs- rev rTelse kalırsa, bir gün durmayız burada. — Fakat, Cezayire götürmek fikrin- de imiş, — Ne diyorsun? Ondan da mı ümid — Öyle ya.. sen Hüsrev reisin Rüs- tem paşa ile arası açık olduğunu bil- miyor musun? — Hayır. Bunu ilk defa senden du- yuyorum. — Rüstem paşa Hüsrevi ele geçirir- se, derhal kafasını koparacakmış. — O halde burada ne işi var? Gemi- lerini alıp gitsin Cezayire. — Fırsat kolluyor dedim ya, Kemal reis gözlerini kapar kapsamaz bütün donanmayı peşine takıp Cezayir sula- rını boylıyacak. — O halde baş kaldırırız. — Ne dedin? Baş mı kaldırırız? — Ne sandın ya?.. Kemal reisin her dediğini yapanız.. çünkü o buraya pa- dişahın buyrugile geldi. “Fakat, Hüs- rev kaptana hiç bir zaman bovun eğmeyiz.. eğer bizi İstanbula götür — Peki ama.. hatırıma bir şey gel- di benim. Kemal reis öldükten sonra, onun yerine Hüsrev reisin geçeceğini Istanbul 2 Şubat 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) Esham ve Tahvilât İst. dahili (o 96,50Jİş. B. Hamiline 10,— Kuponsuz 1933 » Müessis 83,— istikrazı 98,—İT.C. Merkez Ünitürk | 22,90,—| Bankası 99,— » HN 21,60,—| Anadoluhis. 24,40 » MI 21,45,—| Telefon 6,15 Mümessil | o 42,10) Terkos 11,50 » ON :39,60İ Çimente 14,65 » m —| İttihat değir. 10,90 İş Bankası (o 10,—İ| Şerk O» 1,10 Para (Çek fintleri) Paris ooo 17,03,25) Prağ 22,18,— Londra oo 616,50) Berlin 197,50 Nev York 79,27,50| “Madrit © 11,35,84 Milâno (o 15.09,—| Belgrad 94,55, lm yi Yİ 419,70 Cenevre | 8,47,— Brüksel 4,71,—|) Fengo oo 446— Amsterdam 1,45,—| Bükreş o 108,67,80 Solya © 64,88,25| Moskova 24,96 ——— ———> /Ticaret ve zahire borsası | 2 Şubat fiat v 1 — İthalât: Buğday 240, arpa 30, yapak 35 1/2, çavdar 15, tiftik 9 1/2, kepek 15, pamuk 1, un 80, kuşyemi 5, iç hndık 2, iç ceviz 3/4, irmik 2, zey- tin yağı 503/4, fasulye 19 1/2, mer 108 ten. Beyaz peynir 320 kilo. İhracat: Tüfük 49 3/4, afyon 3 ton, 2 — Satışlar: Buğday sert kilosu 6 kuruş 34 para- dan 7 kuruş İ0 paraya kadar, arpa kilosu 4 kuruş 27 1/2 paradan 5 kuruşa kadar, çavdar kilosu 5 kuruş 37 1/2 paradan 6 kuruşa kadar, keten (houmu kilosu 9 kuruştan, misir sarı kilosu 5 kuruş 10 paradan, susam kilosu 18 ku- ruş 30 paradan, ceviz içi kilosu 37 kus ruş İÖ paradan 47 kuruşa kadar, yapak Anadol kırkım kilosu 62 kuruştan 65 kuruşa kadar, kedi çifti 190 kuruştan, çukel çifti 220 kuruştan 250 kuruşa kadar, kunduz çifti 700 kuruştan 1000 kuruşa kadar, porsuk çifti 625 kuruş- tan 630 kurüşa kadar, sansar çifti 2915 kuruştan 4000 kuruşa kadar, tilki çif 470 kuruştan 700 kuruşa kadar, vor- şak çifti 1400 kuruştan, zerdeva çif 4200 kuruştan 4600 kuruşa kadar, ta şan adedi 23 kuruştan. 3 — Telgraflar 1/2/937 Londra Misir Lâplata şubat tahmili korteri 22 Şi. 7 1/2 Pe. Ki 3 Kr. 21 Sa., Londra keten tohumu Lâplata şu- bat tahmili tonu İt Ster. 12 Şi 6 Pe. Ki 7 Kr. 07 Sa., Anvers arpa Lehis- tan şubat, mart tahmili 100 kilosu İZİ B, Frank Ki. 5 Kr. 14 Sa, Liverpul buğday mart tahmili 100 ibresi 8 Şi. 33/8 Pe, Ki. 5 Kr. 645Sa,, Şikago buğ- day Hartvinter mayıs tahmili buşeli 127 1/B sent Ki, 5 Kr. 89 Sa, Vini- pek buğday Manituba mayıs tahmili bu- geli 120 3/8 sent Ki. 5 Kr, 57Sa, Hamburg iç fındık Giresun derhal tah- mil 100 kilosu 156 R. Mark Ki 79 Kr. 09 Sa, Hambarg iç fındık Levan derhal tahmil 100 kilosu 156 R. Mark Ki. 79 Kr. 09 Sa. — Yaptığı hazırlıklardan seziyo- rum, — Receb reis boş mu duruyor sanı- yorsun? İlk fırsatta o da Hüsrevin başını ezmeğe kalkışırsa, bu işin so- nu nereye varır? — Ben Receb reişin tarafına geçe- rim, Seni bitmem.. — Bunu bilmişecek ne var? Ben de seninle beraberim. Nişanlım gözümde tütüyor. Hele bir gün evvel şuradan” ayrılıp ta kendimi İstanbula atabil- gem.» — Bende öyle. İstanbulu, kârimi, çocuklarımı hatırladıkça içim yanı- yor, «ÜÇ MEŞ'ÜM SİNEĞİ, OTUZ ALTINA SA'TAN ADAM!» Receb rels. sevinerek, tabib Seyid Hüseyinin evine koşuyordu. (Meş'um sinek avcıları) nım getir- diği sinekleri bir küçük kâse içine kö- yarak tabib Hüseyine götüren Receb reis? — Üç sineği otuz altını satın al- Dedi.. sinekler henüz yeni ölmüştü. © Beyid Hüseyin sıkma sineklerini gö- rünce tamdı; i (Arkasıvar) i