eş mi Osman mı? Nebahat haf- | larca bu suali irad du; Reşid ini. edip duruyor- Osman mı? Reşid ile Mi an Nebahetin kalbini muhasara ma almak istiyen Iki arkadaştılar. yağ tereddüt içinde idi. Kik mele gini bir tür- $İd uzun boylu, zayıf, daima da- k Saçlı bir gençti, Güzel, canlı, İn gibi mânalı siyah gözleri var- « Osman daha sağlam yapılı, gür- 2 bit delikanlı idi. Kumraldı, göz- ri mavi idi, Pizik itibarile biribirle- Milik tamâmen farklı iki tip. Fakat bakımından biribirlerine ben- Siyorlardı. İkisinde de iyi taraflar da ia fena taraflar da. İkisi de gayet Patik bir dosttular, Sevdikleri Ne- karşı büyük bir muhabbet <eri gösteriyorlardı. it geçtikçe, Nebahat çok zor Öne yete kalmağa (başlamıştı. Sik i ikisinden — birini intihab et- Pa Zamanı artık gelmişti. Nebahat bir türlü karar veremiyordu. Bir aralık Reşldi münasib buluyor, arka- Mndan, hemen Osmanı tercih edi- Yordu. Bir gün dostu Celile ile bu mesele- “ konuşurken kurnaz arkadaşı ona çare tavsiye etti: — Onları bir teerübs et, dedi. Filin Tamana kadar hanginizde fevkalâde w Sy yaparsa ona varacağım der- Bu mânasız bir şey gibi görünü- Yordu. Maamafih Nebahat bu teklifi “lşünmeğe başladı. Öyle birdenbire Yabana atılacak bir fikir değildi. Her- halde, eğlenceli bir şey olacaktı. Ba- Ealim Osman ile Reşid neler yapâ- Saklardı? Nebahat nihayet işi karar- rdı. Delikanlılara bir hafta müh- let verdi. Onlardan müstesna, fevka- Mide bir hareket bekliyordu. Osmün yüzünü buruşturdu: — Demek ki kim daha büyük bir büdalalık yaparsa onu tercih etmek Hikrindesiniz? dedi. Reşid, parlak siyah bakışları ile işi derhal ciddiye aldı. — Sizi kazanmak için muhakkak bir Şeyler yapacağım! dedi. ... Maamafih, en iptida alay etmiş olan Osman marifetini göstermeğe kalktı. İki gün sonra, Nebahate bir mektup yazarak onu Reşid ile bera- tayyare meydanına davet etti, © gün paraşüt tecrübeleri yapılacak- Nebahat tayyare meydanına gitti- zaman Osmanı da Reşidi de orada buldu, Nebahat Osmanı tayyareye binmeğe hazırlanmış bir halde gö- Tünce, içinde bir pişmanlık duydu. — Ben fikrimi değiştirdim, dedi. Hayatınızı tehlikeye atmanıza katiy- Yen müsaade edemem. Sözümü geri alıyorum. Bu gülünç şakanın müna- #betsiz bir netice vermesini istemem. Osman fikrini değiştirecek adam- lardan değildi. — Geç kaldınız, Nebahal, dedi. Dediğimi yapacağım ve sizi ben ala» cağım! Genç kızın elinden öptü ve hareke- te hazır olan tayyareye atladı. Neba- | hat yüreğinde çarpıntı ile tay nin uçuşunu ve manevralörmi sey diyordu. Birdenbire tayyareden bir şey düştü Nebahat içinden tutamadı; sman! dedi. Yarabbim, şimdi param parça olacak! Ah ne kadar seviyorum onu... Neden bunu daha evvel anlamadım... Reşid teminat veriyordu: — Paraşüt tecrübesi yapılıyor, Me- rak etmeyiniz. Bakmız, işte paraşüt açıldı. Pilhakika, şimdi tayyareden atlı. yan genç yavaş yavaş yere inmeğe başlamıştı. Maamafih, bir aksilik ol- du. Osmanın bir ayağı kırılmıştı. Ken- disini derhal hastaneye kaldırdılar. Nebahat te hastaneye koştu, Deli. kanlının yatağınm yanına oturdu. Kararını vermiş gibi olduğunu yavaş- ça fısıldadı. Fakat bir haftayı bekle- meden, Reşidin ne yapacağını gör- meden kati bir cevap vermek doğru olmıyacağını da ilâve etti ... Günler geçiyordu. Hafta bitmek Üzere idi. Nebahat Reşidden bir ha- ber bekliyordu. Nihayet, Reşid tele- fon etti. İstanbuldan gitmeğe karar vermiş olduğunu söyledi. — Bu tehlikeli işi uzun uzun dü- şündüm, dedi, Hiç bir şey yapmama- ğa karar verdim. Aşkınıza nail olmak için bu kadar yüksek bir fedakârlık yapmak icab ediyorsa, sizden vazgeç- meyi müraccah görüyorum. Dünya- da hiç bir kadın için ölümü göze ol mak caiz değildir. Bugün Karadeni- ze gidiyorum. İhtimal ki avdet etti- ğim zaman... Nebahat, sözün nihayetini bekle- meden elinden telefonu bıraklı. He- men başına şapkasını geçirdi. Reşidi bir güzelce paylamak için sokağa fır- Tadı, Reşidin evine gittiği zaman, çıkmış olduğunu haber aldı. Hemen bir tak- siye binerek rıhtıma koştu. Orada Karadenize hareket edecek bir vapur vardı. Fakat merdiven alınmıştı, Re- şid küpeşteye dayanmıştı. Beyaz kos- tümile gerçekten çok güzel görünü- gelen feryadları yordu. Nebahat hiddetinden titreyen bir sesle: — Reşid! diye haykırdı, Aylarca beni deli gibi sevdiğini söyledikten sonra... Şimdi... Gemi artık * rıhtımdan o ayrılmak manevralarına başlamıştı. — Reşid, çık vapurdan! O, seslendi: — Adiyö Nebahat. Lütfuna teşek- KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ Diğer kumandanlardan hattâ ser- asker Petro Fernandezden daha faz- la nüfuz ve salâhiyet sahibiydi. Amiral Hanrikes, rahibin gizli bir Maksat takip ederek donanmayı Ve kralı oyaladığına zahip oldu. — Bir gün önce söz vermiştin.. şim- di yangından, yolun kapandığından yorum! Bu nasıl iş?... Diye bağırdı. Rahip İgnas gerçi bu b in karşılığını görmiye- <ek değildi. Ahmed Selimin başını ko- Parmakla, kendisinin bir vilâyet baş- Peskoposluğuna talip olacağı muhak- kaktı, Böyle harp zamanında hangi Tahip hayatını tehlikeye atabilirdi? Amiral Hanrikcs rahibin bu emel Ve maksadını keşfetmekte gecikmedi: Krala Ahmed Selimin öldüğü- Dü bildirdim, Eğer bu haber de gizli Yol gibi asılsız çıkarsa, geminin dire- le âsılan şu kesik başın yerine se- hİN başını astıracağım! ve yaptığı fedakârlığın #dilmiyeceğini Ki ; ğini oummuyordu. No 70 —Ben şehre girerken zaten kafamı koltuğuma almıştım. Kimseden kor- kum yok.. şu direkte sallanan kesik baş, Ahmed Selimin başı değilse, ben onun yerinde kendi başımın sallan- masına razıyım. Diyerek amiralin yanından çıktı. Fakat, amiral her ihtimali düşün- müşlü.. rahip güverteye çıkar çık- maz, iki cellâd, rahibin omuzlarına yapıştı. İğnası geminin anbarıma at alar. Amiral Hanrikeş sur dibine hafiye- ler göndererek, Ahmed Selimin ölüp ölmediğini tahkike koyulmuştu. Amirali şaşırtır noktâ şurasıydı! Eğer Ahmed Selim öldürülmüş olsay- dı, o gün kaleden top ateşi kesilmiş olacaktı. Ahmed Selimin Endülüste eşi bulunmuıyan bir topçu zabiti oldu- ğunu düşmanları da pek âlâ bilirler. di. Hanrikes: — Bügün üzerimize açılan top ate- şi her zamankinden çok daha şiddet- K ve devamlıdır. Sahile çıkardığımız asker gemilere gelirken bir gülle ile denize döküldü. öndeki kalyonları- Söz arasında (Baş tarafı 6 ncı sahifemizde) Batıda, asırlardanberi, eskileri can- Yandırmak için aktör, müellif, müver- rih, münekkit, ressam elbirliği ile ça- lışıyorlar, Tarihlerde ismi geçen hiç- bir meşhur şahsiyet yoktur ki, nesil- ler, onun resmini görmemiş, günde kaç bardak su içtiğini bilmemiş ol- sun. Büyük şahsiyetleri ressamlar her asır içinde birer kere dirlitmişler, mt- ' verrihler, *münekkitler, muellifler © şahsiyetleri canlandırmışlardır. Her- hangi bir fransızca kitabı açan Kor- neyin, herhangi bir ingilizce edebiyat kitabı açan Şekspirin, herhangi bir almanca kitabı açan Götenin, herhan- gi bir italyanca kitabı açan Dantenin ve herhangi bir dilde bir ansiklopedi açan bütün onların kılığına girebilir, kendini makyajla onlara benzetebilir, Biz ise, uzun yıllardır, mısralari- ni doğru okuyamadığımız, nerelerde ve nasıl yaşadıkları şöyle dursun, me- zarlarını bile bilmediğimiz eski Türk şairlerini yaşatacağız!.. İnsaflı olalım, kolay değil, bilâkis çok güç bir iş bu. Güç fakat iyi bir şey... Temenni edelim ki ressamları- mız fırçaya, edebiyat müverrihlerimiz kaleme sarılıp eski şairlerimizi ara- mıza daha canlı kanlı soksunlar, on- larla daha yakından temas edelim, Onlarla daha candan konuşalım, an- laşalım, Ondan sonra onlara teme$- sül edip onları bazı geceler temsil Bana kalırsa çifti sürmek için öküz- leri sapanın ardına koşru... — gk Satılık kıymetli kütüphane Fransızca iktimmdi ve mali e& esaslı ve mühim eserlerden ve mec- mua kolleksiyonlarından mürekkep kıymetli bir kütüphane satılıktır. Alâkadarların (Akşam) ilin me murluğuna müracaatlar. o Telefon: 24240. GEZME 2) YY ZENER YAYALAR E kür ederim, beni teşyie geldin. Bana düğün .davetiyesi göndermeyi unut- ma! — Reşid sana söyliyeceklerim var. Vapuru durdur. Reşid ben seni sevi- yorum! (Şimdi ağlıyordu) ben her Yakit seni daha çok severdim. Reşid, al beni de beraber götür! Vapur manevrayı durdurdu. Mer- âiven tekrar uzandı. Reşid rıhtıma indi, Nebahat delikanlıya doğru atıl- dı, boynuna sarıldı: — Fevkalâde bir şey yapmadın ama... Zarar yok! dedi, Reşid gülüyordu: — Nasıl fevkalâde bir şey yapma- dım? Seni elden kaçırmak tehlikesi. ni göze alarak bulduğum bu çare fevkalâde bir hareket değil midir? Hikâyeci CAMIZ | 5 ACACUZ SOLDAN SAĞA: 1 — Helecan (7) Edat (2) 2 — Durgun (5) 3 — Güç (8) 4 — Poy değil (2) 5 — Bir üzüm ekasi (8) 6 — Muzari (2) 7 — Uyutucu ilâç (8) 8 — Sıcak (3) Dinle dünya işlerini ayıran (4) âX Bayağı (3) Topun kaleye girmesi 10 — Bir mevi yağ (3) Sinir (4) YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Şuursuz söz (7) Çok değil (2) 2 — Biz! doğuran (3) 3 — Nida (3) Her şey yememek (6) 4 — Ka eğynen> (2) 5 — Ramazanda tutulan (4) 6 — Arka (3) 1 — Beygirin ayağına çakılan (3) Kaldırmak (4) 8 — Kad:m (4) Hercümerc (4) 9 — Bdat (2) ... ya kadar (3) 10 — Vermek (8) GEÇEN BULMACANIN HALLİ: Soldan sağa: 1 - Anadolu 2 - Ma- sâl, Yama 3 - Atak, Kuşak 4 - Safi- naz, Ka 5 - Kaz, Kan 6 - Ara, Ramis 7-Bina 8 - Kanca,İn 9 - Ağ Işık 10 - Sanat; Hat, Yukardan aşağı: 1 - Amasya, Tas 2 - Nota, Re 3 - Asaf, Kan 4 - Dakik, Boğa 5 - Ol, Narin 6 - Kazancı 7 - Uyuz, Maaş 8 - Aş, Ki, Ih 9 - Makes, İka 10 - Bakan, En, rassae 10 Kânunusani 937 Pazar Öğle neşriyatı — 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05: Plâk- la bafif müzik, 13,25 - 14: Muhtelif Plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı — 18,30: Ambasa- dörden naklen varyete müziki, 19,30: Konferans: Selim Sırrı Tarcan tarafın- dan: 20: Müzeyyen ve arkadaşları ta- rafından Türk musikisi ve halk şar- kıları, 20,30: Belma ve arkadaşları tarafından 'Türk musikisi ve halk şar- kıları,, 21: Saat ayan: Orkestra, 22: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi gü- nün programı, 22,30: Plâkla sololar, 23: SON. Ml Beşiktaş, Eskişehir, Ticaret ve zah're borsası o »v) Mr Öksürük, Nezle, Boğaz ve Gögüs has« talıklarile sesi kısılanlara şifai tesire' leri çoktur. 30 Kuruş. Hasan deposu: İstanbul, Ankara, f 9 Kânunusani fiat ve muameleleri | 1 — İthalât: Buğday 510, arpa 45, çavdar 60, yapak 4.1/2, haşhaş tohur-! mu 30, tiftik 8,3/4, susam 29,3/4, mercimek 12,174, masır 45, haşhaş yas! da 1, zeytin yağı 71,172, fasulye 62,172, iç ceviz 2; iç fındık 16 ton. , İhracatı İç fındık 22.1/2, fasulye 15,1/4, iç ceviz 21, tik 9,3/4 ton, afyon 30 kile, sl 2 — Satışlar: di Buğday yumuşak kilosu 6 kuruş 17,1/2 paradan, buğday sert kilom 6 kuruş 35 paradan 6 kuruş 37,1/2 pa» raya kadar, ürpa kilosu 5 kuruştan 5 kuruş 5 paraya kadar, yulaf kilosu 5 kuruş 2,1/2 paradan, kuşyemi kilosu 12 kuruş 32.1/2 paradan, fasulye ho- yoz kilosu İl kuruştan, iç fındık kilos su 70 kuruş 10 paradan, beyaz peynir kilosü 41 kuruş 7 paradan 42 kurus 20 paraya kadar. u 3 — Telgraflar: a, Londra: Misir Lâplata İl ci K£. tah- mili korteri 23 Şil. 10,1/2 Pe Ki.3 Kr. 3B Sa,, Londra: K. tohumu Lâplata İM ci KA. tabmili tonu 12 Sier. 7,1/2 Şi, Ki. 7 Kr. 52 Sa., Anvers: Arpa Le- bistan İlci Kâ, ve şubat tahmili 100 kilosu 119 B. Frank Ki 5 Kr. 05 Sa, Liverpul: Buğday mart tahmili 100 hib- resi 9 Şilin 11,174 Pe, Ki, 6 Kr. 77 Sa. Şikayo: Buğday Hartvinter mayıs tah- mili buşeli 132,1/8 Sent Ki, 6 Kr. İl Sa, Vinipek: Buğday Manitoba mayıs tahmili buşeli 127.1/8 sent Ki. 5 Kr. 88 Sa., Hamburg: Fındık iç Giresun derhal tahesili 100 kilosu 156 R. Mark Ki. 78 Kr. 98 Sa., Hamburğ: Fındık iç Levan derhal tahmili 109 kilosu 155 R. Mark Ki, 78 Kr. 47 Sa. mizi geriye çekmeğe mecbur olduk, Rahip İğnas bizi aldatıyor... Bu baş, Ahmed Selimin başı olmasa gerek, Diye haykırıyordu, Amiral Hanrikesin de böyle düşün- mekte hakki vardı, O, Ahmed Selimin beşi kesilmekle Malkanm kapıları derhal açılıvereceğini sanıyordu. Kale içinde Ahmed Selimin yerini tutacak başka kim vardı? Selimin kârdeşi mücahid İbrahi- min de çoktan öldüğüne inanmışlar- dı. Bütün İstihkâmlardan muntazam bir şekilde düşman üzerine açılan bu top mteşini kim idare ediyordu? Amiral Hanrikes vaziyeti derhal seraskere ve krala bildirmiş, rahip İğnasın gemi anbarmda hapsedildi Bini de Wâve etmişti. ... İBRAHİM TOP BAŞINDA. Ahmed Selimin kardeşi büyük is- tihkâmda İş başına geçmişti. iki güç- Tü asker onu sedye içinde taşıyordu. Öldürülen kardeşinin yerini tutma» ğa çalışan İbrahim, canını dişine ta- karak, müthiş bir top ateşile düşma- nı surların önünden püskürtmeğe muvaffak olmuştu. Aylardanberi mevzilerini değiştir. miyen İspanyol gemileri, denizin di- binde paslanmış demirlerini güçlük“ le çekerek yarım mil geriye çekilme- ğe mecbur kalmışlardı, Kötürüm bir topçu zabitinin sed- ye ile iş başına geçmesi, ruhu karar- mış ve uyuşmuş bir takım müslüman mücahidlerine de yeniden çarpışma kudretini yaratmıştı. İbrahim, Seyid Haşimin evini yak- , meakla istilâ tehlikesini önlemiş olu- yordu. Haşimin evinden sahile inen gizli yol yangından sonra tamamile kapan- mışti, Ahmed Selimin kardeşi bütün mü- cahidlere memleketin içinden nasıl vurulmak istenildiğini anlatmış ve bu felâketi hazırlıyan Seyid Haşimin Cezasız kalmadığını da ilâve etmişti. Bu sırada istihkâmlardaki müslü- man zabitlerinden biri: “ — Molinayı unutmıyalım.. Diye bağırmağa başlamıştı. İbrahim: — Molinayı da yakaladık. Belki ya- rın, belki öbür gün.. herhalde çok ya- kında cezasını vereceğiz. dedi. İbrahim zindana attırdığı İspanyol rakkasesine hafiyelik yaptırmayı dü- şünüyordu. İspanyol ordusunun kara askerleri de deniz kuvvetleri gibi püskürtül- medikçe Malkanın sukut tehlikesini savuşturması imkânsızdı, Malkanın kara cephesinde iki za- yıf istihkm vardı. Bu islihkâmları | müslüman âskerile takviye etmek lâ- | zımdı İbrahim diğer istihkâmiardan | asker çekip te bu zayıf noktaları kuv« vetlendirecek olursa, düşamana çok, zayiat verdirmek mümkün olacaktı. | Fakat, bu zayıf istih<âmların karşıs sındaki düşman acaba ne kadar kuv« vetliydi? Bunu anlamak için civardaki köy“ lülerden istifade etmek mümkün ol« duğu kalde, Malkalılara hiç kimse bir sır vermiyor, bir şey söylemiyor. du. U İşte İbrahim Malkanın müdafaası işini tekrar Üzerine alarak, kaleden düşmanla döğüşmeğe başladığı 20“ man, kara cephesi denizden daha tehlikeli görünüyordu. İbrahim bir gün Molinayı zindans dan çıkarttı: d — Seni topun ağzına bağlayıp ami Tal Hanrikese gönderecektim. Pakat,' nihayet bir kadımsın.. belki şeytana uyarak bir düşmanlık yapmışsan bi“ Je, bunu tesbit edemediğim için, 86- ni affediyorum. Serbest bırakacağım. fakat, bir şartla... ya Molina sevinçle İbrahimin ayaklar rına kapandı: dl — Size bir esir gibi hizmet edeces ğim, koca aslan! Kanımı, canımı siz8 çoktan bağışladım ben! Emrediniz., ; yatıyordu: İbrahim sedyede (Arkası var)