3 Kânunuevvel 1936 Hergün bir hatıra AKŞAM Rozet kutusunu açtık içinden müthiş bir tezkere çıktı Başka bir tezkerede de: “Siz kadınlara para mı?.., günahımı bile vermem?,, yazılı idi Sultanahmeddeki ahşap konağın bahçe kapısından geçtim. X merdi- ven çıktıktan sonra işte kadın- Yar birliği kâtibi umumisi eğin Ali- ye misafir odası. Bir z: r mi hemen her gün fotoğrafları çıkan, kendisin- den uzun uzun bahsedilen eski Ka- dınlar birliği kâtibi umumisi şimdi tamamile münzevi bir hayat geçiri- yor. Artık gazeteler Marlene ei Greta Garbo YE her gün e zihe Muhiddinden, bayan Aliye ad. dan, bayan Yür Bekirden bahset- miyorlar. Eski kâtibi umumiye sordum: — Kadınlar eN ait tuhaf ha- Ai il d gülü — Evet.. dünyi ui en ciddi işlerin bile kömik a olabilir... Siz tu- haf hatıra ki aşanlar geliy hal kili m görülme değerdi. vi nerede toplanılacak? Ni- ei meşhur bir aker ği tor birlik azasına Biz de hi yoloğun muay: anesinde toplanı- tum, Tahlil edilmek üzere rai iş bir sürü şişelerin arasında hara ni içtimalar... Azadan m. raretlenir, sözlerinin en ateşli ne sında faj Sli Fer edi. nda çi a im havi traftan er; ii dikkat.. şişedekini üstü- müze mia dökceceksin.. Şişe derhal yere bırakılır. Münaka- şaya di evam eğilir, İlk defa «Kadınlar birliği» iel masına karar verdik.. rozet dağıtılı kurban bayramı... Rozetler erir Para kutuları geldi. Heyet halinde ele ai kutuları açtık.. bir de ba- kalım.. paraların arasında bazı kâ- dier. in takım acaib acaib tezkere- rine birini açtık. iile. mun- bir yi tezam azı ile Şu ci <) Sun kadınlar...» Müt bir anem nist bir adam para e ükmüş bu dı muza atı tık. Şu e mı bile vermem..» çüncü tezkere sarı bir kâğıt rine yazılmıştı. da cümle ha «Kadınların köküne kibrit su- p “vadi memlekette pek mii anti- hel olduğ ra Ertesi bayram gene ri a. rıyoruz. Gene kutular pe Açtık, “Gene kei İ Bir tanesini açınca bir sek ev welki ayni yazı ve ayni cüml k kadınlar...» sö bay- ram evvel sakladığımız tezkere ile bu yazıyı . Noktası nokta» sına, harfi harfine ayni idi... i Öleki tezkerelerin içinde kadınla- u kutulardan çıkan tezkereler se- meden seneye azaldı. Lâkin talik yazı kadınlar!..» ci tularımız vasıtasile iltifatını enik ME uu sandığımız bazı kutu- ze ri el ki bir çokları yarı ya riya tramvay bili atmışlar... Bir maş Bunlardan biri Zaharofun Eski Kadınlar birliği umumi kâtibi Bay: iye Esad biletin üstünde de şu cümle vardı: e e dan bi verecek bir şe- e .» İşte size tuhaf bir batı. Sie bazı kadınlar müracaat eder; mak için mahkemeye müradani ettik. Ama en Sri ım yok. De un üzerine biz de cemi- yetin arka bi bir Ea bu işe Fi ur e mil ii bayan bize müraca- at e — Aman bana bir avukat bul ki sl işi elinden besik siz tarını Gini avukatını b bu işe memur ettik, Avukatımız bununla meşgul oladursun. bir Mi e de baktık. bize: «Bir avukat uz da beni o zalim adamın İla A ven 3 diye yalvaran kadın kolunda kocası çıkageldi. Karı koca: — Rica ederiz.. dediler... Bizimle uğraşmayınız... Biz gül gibi geçini- yoruz. — Peki.. dedik.. memnun olduk.. Aradan ki ay geçti . Kadın gene geldi: — Aman avukat bulunuz.. bu za- lim adamın elinden beni Geçen seferki vakayı hatırlamakla beraber gene kadının işini avukatı- mıza havale ettik, 10 gün sonra bir dan bakalım, bayan ei «zalim adam» dediği kocasının kolu! Bayan Aliye Esad ana hatr- Kadınlar rıma geldi. liği umumi dâtibi Ünirerstnin | 2 kadın me- zunları arasında idi. aman Darül- Tünunda adin ve örn talebe ayrı ayrı okuyordu. Bu garib Ri e dair ba- yan hatıralarını sor- um. 'mayınız, dedi. Bu tedrisat tuhaftı... Sinemalarda olduğu gi- bi kız talebe günün bir saatinde der- se girer, br ie bir saatte, lar erkek Ma için hepimiz attâ bazılarının oturuyoruz. peçeleri teneffüs arında kapalı dururdu. Çarşaf b: ders dinleme- ği tasavvur ediniz... Nihayet iki AN üçüncü senede bazı sıcak hav: çarşaflarımızın önünü Sr ie açardık.. rem erime Böyle er mızın pelerinlerimizin önünü mız sene ne ka si yörenin — uni böyle olur... diyor- duk.. asrilik böyle yorum.. Hey gidi günler hey, Bazil Zaharofa yeni mirasçılar çıktı! z Joğlu olduğunu iddia ediyor Palto hırsızlığı Sofya polisi hırsızları arıyor (Akşam) — Son günlerde yalnız kanla ve kahvehanelerden birkaç gün içinde 30 kadar palto Ee e a sonra hır- ir. yak tir, Çaldığı re yüz levaya satmış. Paraları bir kızla yemiştir. Hırsız, yaşında dörder genç nun kolayca sat için, daima ye- ni ve 1 paltoları tercih ediyordu. Diğer mahallelerde de de palto lığı çoktur. Bu yüzden birçok ie seler paltolarını sırtlarından çıkarmı- yorlar. Polis hırsızları arıyor. Kunduracı Eli Barnet Zaharof meşhur zengin Bazil ya İstan- bulda iki mirasçı yazmıştık. Bunlar Bazil Zaharofun ENE aftan Londrada da ri nu iddia etmektedir! Gazetecilere di- yor ki; ; Ben Zaharofun oğluyum. Bal 'Manel Zaharın Kar i m dair elimde vesikalar var- m senesinden beri b: in ko- tuşmak istedim, ERİR kimi yak- aş kabil ol: Kur id vE, aşındadır, Kuk sene pi iri her Gini Sahife 7 Yazan: Ahmed Refik Üçü birden kaleden dışarı çıktı. VENEDİKLİ BAFFA “Safiye Sultan,, Tefrika No: 41 Hendeğin kenarında düşmanın ileri gelenlerinden üç kişi d du ç Uruyor a paşa suyu hesapla | yeniçi kul veriyordu. Sarnıçta günlük su kak dı ki, zavallı Hüseyin beyi en- mişta. Mehmedle anası Baf- | sesinden yi kale kapısı- fa, güvercin kebabı, Üsküdar kayma- | na kadar sürdüler, ğı, helvahanei âmirenin en güzel tat- Kalenin küçük bir kapısı vardı. lılarını yiyorlar, İstanbulun en saf | Ardı kâmilen taşla il uştu. kaynak sularını ii Taşlarını hep birden kaldırdılar. Ka- ünü gören . Bereket vekil Ali beye... Kendi erzakından biraz un mi Onu da Lala Mehmed paşa için e dizdarı da biraz un saklamışti. Onu da kendi nefsi için ayırmı: bütün halkın yediği, sade buğdaydı. Buğdayı saçta kavu: ruyorlar, el inde çekiyorlar, değirmeni üstüne su dökerek karınlarını doyu- rTuyor! Peçevi İbrahim efendi de bu felâ- kete katlandı. Onun da yanında se- kiz hizmetkârı vardı. Onlar ün buğ- dayı böyle kavurup yerlerdi. Karın- ei o yi acıkırdı ki, kavi Rİ kiemmsili zaman, a N sl ee Şu belâdan selâmetle bir sak, şimden sonra her dan yiyelim! Diye aralarında konuşurla: Fakat bu hal, daha ne inişi süre- cekti? Artık Lala Mehmed yn da, mesel de canlarına Mi yi ermek istiyorlardı. eri bir na kişi kale bedenlerin Gi alar: Kaleyi vire ile verelim! Diye çağrıştılar. A hiç bir cevap alama- Kalede ne yer mizi ne e oğ e halleri kak e Bir miki hepsi Lala Mehmed ettile, ık tal Kaleyi vik Lal sn paşanın fena halde — ya rk ölmek için gi kapanmışım. ee ölmeyince iin e evi gı yukarı lâkırdılar li gep birde paşayı taşa tuttu- ii ini yaraladılar. nı yoruz? Ne? Ana- dolu beylerbeyisi buraya zarureti girmiş ve kapanmış adamdır. On e padişahla, ne de serdarla hiç alâkası yoktur. Biz hemen san i diil yarısı, kale e rank e sal mi Ni m na bel ie gülle atıldı. ei fi ala Yeni- çerilerle kul oğulları kaleyi teslim et- mek istiyorlardı. O gece, hep bir ara- ya Lam yarın gece bir uğurdan edinin sıçraşalım, Ve başımız alıp kaçup gidelim. bem düşsün, kalan 'kalsun, dediler. Bütün gece aralarında tertibat, al- ılar, Si “— için bu, Ki olur mu? rsattı. p- sadası ela. sabaha doğru iman bir ses İs m şe r? çağın ranlar, « Kalenin bütün . Araların- y gürültü palirdi. oldu. Niha- d bir İngiliz kadınile İ Bakalım ölen görelim milyonerle daha akraba çıkacaki, tular, — Vireyi sen söyleş, dediler Hüseyin bey de razı değildi. Paka ai açtılar. Fakat Hüseyin bey çık- mak istemiyordu. kâtibi Peçe- vi İbrahim efendi uzakta durmuş, Hüse, itimadı v: ya hakkile Peçde Gir Macarlarla düşüp kalkmış, Macar dilini tamamile işti. öğrenmi Kendi, ee Mehmed paşanın da akrabasını Hüseyin bey, 2, MEN üni Ee nına geldi. Kâfirle ie söyle: ten başka çare k: — Gel, bile çıkalım, Bu da bir eğ- lencedir, dedi. İbrahim efendi tereddü t etti. Lala Ki YE kâtibi ime) Çalbiya döndü Ahmed Çele- bi ehlidil bir ada — Ne e ea Çelebi? Gel bile çıkalım, di Ahmed Çelel sig razı oldu. Fakat düş- mana karşı ihtiyatlı davranmak iste- di: — Amma heridek aşırı söyleşelim, . Belki Hüseyin beyin de başına bir belâ gelir. Bu, çok ME Üçü birden kaleden dışarı çı eğin kenarında düşmanın ile- Ti gelenlerinden üç kişi duruyordu. Evvelâ t ileri ilerilediler: — Berü Diye allik Geçmediler: — Yok. Bunda söyleşelim, dediler, — Ya aı buranın ne farkı var- dır? diye sordular. Hüseyin bey ie korkma- duvar ekiz erdi, yı elden ei ei ilk sözü şu oldu: — Kaleyi niçin verirsiz? Bu kadar zemandanberü bunca top yediniz. Bu kadar derdin çektiniz. Vermedü- . Şimdi niçin verirsiz? Yohsa yi- yeceğiniz, suyunuz yok mudur? cevap vermek lâzımdı. Hal- buki kaleden dışarı çıkmadan arala- rında hiç bir şey sözleşmemişlerdi. Hüseyin bey ari iy İbra- him efendi cevap Vi — Biz e örn si bsi Meh- med paşa O nn güne gelip bizi kurtarmak şartile kapama idik. Bir aydan fazla oldu. İmdada gelmedi. E Yin böyle iş itti. e padişah nun ii asını b rg nl vakıâ sual kandınc Mi en en, at onla: — ge dediler Li İbrahim efendi sözüne de- vam e (Arkası var)