4 Nisan 1936 AKŞAM Sığır başları ne oluyor? Çok para getirecek bir ticaret: Sığır dili ihracatı “Nerede eski günler... Amerikaya ol bc' barsak ae Kesik m kesik kelleler, kesik kelle! Bu ani Töğlnnile, eski mezbaha sokağındaki sira sira başçılardan, ciğercilerden, her bi- biri 20: kilo gelen Ke koca sığır başla- 1g hizada başları Her dükkân cik İspan yol ro- elleri caman beyinler dışarıya çikarı- lıyor, Halk arasında: Ne geniş yüreği var kar. ağir Manda yüreği yutmuş ga- Tiba.. diye anılan manda, siğir yü- rekleri dizi dizi çene ellerde... Ciğerciye sordum -— Yahu.. Hire asan “ei De olduğunu söylüyorsun?.. hirde bunların see vali Yenil. diğini hiç görmedim. Bu koca- e ya şehirde bu kadar sığır Biöliyor, bunların e atilmiyor ya.. kim yiyor bu başlar: pe Vs ökk cevap ver- — Sen hiç köfteciye gitmedin mi? — Gittim... — Köfte yedin mi? — Yedim... İşte o köfteler bu başlardan eyi Burların etini mükem- 10 köfte 15 kuruşa 1 eder iç? Sidre İstanbulun fakir halki manın kilo- sunu 25 kuruş, 20 veririz. Koca koca mi diğ etlefi makineden geçiriliyor İşte asıl onlar zengin o Bunlara bir dil 20-25 Ri gelir., toptan tabii. Sonra ö Sireni Dae dil gönderen bir bilmem ne ağa var: mış... Piriştineli imiş... Az za manda ciğerci Raşid ağa kadar zengin olmuş.. Ciğerci mler rikamız Yoksa bütün dilleri işleyecek ,tütsüleye- cek ocaklar, fabrikalar olsa bu dil olur: | — Peki bizde çok dil yenmiyor mu?.. zde o kadar rağbet yok Halbuki dil kadar güzel şey olur mu?,. Neyse... — içi nasıl? Bir za- manlar Amerikaya barsak gön- eren 'pek çok kimseler milyoner olmuşlardı. İşte ciğerci Raşid ağa... — Evet bir zamanlar Ameri- ka bizden pek çek barsak çe- kerdi... Bundan da çok kazanır- dık... İlle ve lâkin Amerikaya bar- sak gönderilmesi çok azaldı... Nerede eski günler?.. Nerede? iin hep milyoner | uk... l Bir zamanlar Amerikaya bar- sikii giderdi... see bura- da barsakları sarma yapip satr ruz... Sanatinda kürd hin es yö ki ciğerci güldü: — Hani sarma'da yenilecek şey- dir bay.. yeme de yanında yat... derler, hele öyle meze olur ki... H.F. Edirne hapishanesine gönderilecek mahküm- lar ayrılıyorlar Balikesir — Edirnede yaptı rılan modern hapishaneye bir çok in bu arada şehrimiz ha- esinden de kırk mahküm Bu iş için adliye vekâleti umum ceza evleri mütehassısı Mutahhar Şerif şehrimize gelerek mevkufla- rın durumlarını tetkik etmiştir. Mevkufların sihhi durumları hü- peki doktorluğunca yi edil 'n sonra ayrılan aletimi. A olan bütün mevkuflar o at işleri ile uğraşacaklardır, g 6 orada zira- Amma bizim asıl işimize yara- yan rl dilleridir. . Bir dil - Bu dil işi bir — yola İsa iz Ibuki S0 kuruş satıyoruz. Bir de3 kilodur. reddine 0) | dv Peki tütsülenmiş dil ihracati 24240 | yel MU olmasa kalimiz |B Istanbulun en güzel sayfiyesinde iyi bir Karani Avrupayı yer sahibi — isteyenler için müs- 7 miş dil gönderilir. Tilia bu tica- na bir fırsatl a yeti bazıları işlerdi Büyükada'nın en temiz havalı, en güzel manzaralı yerinde satılık ev Büyükadada Ni cihetinde en mükemmel ma içi dışı boyalı, sai döşe! akar > ve aşçı odası, üç bin m ik kadar yetişmiş bağı, bir tafsilât için (Akşam) gazetesi AN memuru Tele çamlar içinde en temiz havalı ve ralı bir yerde büyük li bir ev satılıktır. 7 oda, banyo, bahçeli, geniş taraçalı, ve sıcak su tertibatı, bol suyu, bina a ayrıca mut ietreye yakın çiçek ve çok yemiş eee vardır. Fi CEREYANLAR, KITAPLAR Bay Ahmed ii, melt memleket irfanma büyük bir hizmet etti: ihus'un Zneis'ini dilimize çevirdi(1). Bu tercümenin ku- sursuz olduğunu imi bilâkis onun iyi bir tercüme sa- yılmasına imkân göremi Fakat bu işe bir kere başlanması lâzımdı; ba; — Reşid'e hiç olmazsa teşekküre borçluyuz. İşimi Kümeli, belki < 3 şekil vermek istemiş. Bunlar bir mütercim için, hele büyük eser- leri tercüme edenler için en esaslı meziyetlerdir, var ki «güzel şekil» dedi- zaman bay Ahmed Re- ie pri ki anlaşamıyoruz. zor ai attâ yabancı dil diye yiyo Edebiyatı- mızda daha ziyade H. Nazım di- ye anılan bay Ahmed Reşid, şEde- üb a biyatı . cedide» türkçesi bizim için yanlış yolun ta kendisi olmuştur. O ka ki onu münkaşaya bile lüzum görmüyoruz. İyice bildiği- miz, ta içimizden duyduğumuz e ai vi mi yız? ie bili sara; yili dahili elk bir yere ve ızlırab için- dedir, en ücra köşeler bile kadın- ların feryadü figanile pür huruş; ve nâleler ta zerrin yıldızlara kadar aks endaz.» (121 H. Nazım'ın dünkü şiirlerinde nesrinde: «Zamanının icabı bu idi» diye mazur görmekle beraber yine tahammül edemediğimiz bu ifade, şimdi bize büsbütün aykırı geli- yor. Gerçi bay Ahmed Reşid ara- bi ve farisi kaideleri ile terkib yapmaktan çekiniyor (daima de- , yedi kudret, veç- . gibileri var), «fegan» yerine «figan» yazarken de bel- ki > an tereddüd geçirmiş, son- ra bu fedakârlığa razı olmuştur (af beş afv gir yazıyor); ç i «zamane vizi» buünd ibaret kalıyor. Vergiliu vi Racine i terc kullandıklarından başka kelimeler aramak bilhassa şarka mahsus huylardandır. Klâ- ik zihniyet bu çeşid süsü, ziyneti abul etmez. Klâsik şairler hal- kın kullandığı her kelimeyi yazı- larına alırlardı demiyorum; larda asil kelime merakı vardır, kullandıkları her kelime i bulunur, Onla- on- eş kitabına bakmağa ihtiyacı yoktur, ancak düşü: çize zaten (1) LEnâide, 1 inci cild, 348 abaşlıcas önce bir fihrist konması daha Şikiğk ye Sahife 7 ZEneis tercümesi i bildiği kelimel kelimelerin en doğru, e temiz şeklini hatırlaması zi — «Altın yıldızlar» yerine «zer- in yıldızlar» demek fazla, fazla diğe luğu için de zararlı bir süstür, Bizde çoğu kimse Grek ve Lâtin şairlerinin eserlerini okun- ması zor, tadsız şeyler zanneder, Halbuki Homeros öenmli hat- tâ tragedialar okunur. Ancak k şairlerini, en çok fran- sızca tercümeleri ile taniriz, fran- sızlarda'da bir çok hocalar ve muharri tercümeler Yaj cansız bir ifade lima tercümeleri de yine bem itince bilenler okudu- ğu için mütercimin en ölmüş, klişe haline gelmiş hayalleri, teş- bihleri bile atlamamağa mecbur kaldığını şikâyetle anlatır. O eser- dr «Fakat, doğtusu siye tercümeye tam bir sadakat göstermekten ziyade bir trait& değil, şiir kitabı, birma- sal öküyoruz. Gençlere onu sev- direlim ki bir gün, Vergilius'un ısraları elbette daha gü meğ er: in er... Bunun için sıkıntılı bir ter- cümeyi zararlı bir iş m ürkütür, lâtinceye götüre ondan büsbütün kaçırtır. eri lâtince öğrenilirse, kendilerine o dili öğrenmek .arzusunu aşılmış olan tercümeyi asıl metinle karşı- gi re Gk emi e çıkar, o onlar “ tam bir ei a Vİ lar, Bizim birinci vazifemiz sev- dirmektir. Bay Ahmed Reşid Lâtin isim- lerini de fransızcada okuduğu şın, bir de eski Yunanlılar gibi «Troya», yahud bugünkiler gibi «Triya» deyin, bakın hangisi dili- nize'uygun geliyor.. Bay Ahmed Reşid «afv» keli- mesinin &v» sini (o affedemiyor amma Greklere Yunan da değil de, Rum diyor; neredeyse Zevs'i Fener'e biat ettirecek, Yunanlıla- rin, Romalıların isiilerini asıllarındaki ararız. Fakat di talâf- fuzunu taklid etmemize de bir se- beb yoktur. — Amma biz Fransızlardan öğ- rendik. ) — Onlar da Lâtinlerden öğren- miş amma kendi dillerine uydur- muşlar. Hem biraz da doğrusunu öğrenelim. arullak Ataç li