Ankara atış poligonu çok rağbet görüyor Atış m — ve içinden Birer eni muhabiri- | lecel Ankara >: (Hi mizden) — İstasyon ii ecir ik hisarlar e tarafından te- sis edilen atış poligonu halk tara- silâh e mevcuttur. Poligonda bir de Poligonda atış talimleri ufak bir ücret mukabilinde sdpimi maktadır. Pazar günleri poligo- nun ziyaretçileri yüz elliden faz- Tayı bulmaktadır. Burada sene Seninde beynelmi- el la müsabakaları da önlikeyii edi- k, o mişancıları yabancı ve sücilerile e ik çüşeceklerdir aylığı Adres tebdili Krali. pul inik emil Şevval 19 — Kasim 68 $ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatı E 1235 2.31 720 946 12 187 Va. 5,58 7,24 12,28 1448 1703 1840 İdarehane: Babiâli civan İN A maluk Sok. NN 13 Ne. di pi akşam bir hikâye | Uzakta Etfal hastanesinin saati ikiyi çaldı. Yatağın üstünde dir- seğini yastığa dayıyarak yarım alışını dinledi. Bu muntazam, hafif bir sesti, Son- ra, orta bir sesle Seslendi: Neca- ti! Hiç bir > yok. Demek > rin uykuya dalmıştı. Artık yar ar hiç uyanmıyacağı muhakkaktı, Dirseğini yastıktan aldı. Yatak- Gecelik likeli rolünü yapan bir canbazın hareketi gibi gayet ağır hareket- ler yapiyordu. ayd çıplak a- yağı halıya dokundu. Şimdi ikin- ci bacağının da yataktan çıkma- si lâzımdı. içinde büyük bir 20 ku vardı. Bi n Necatinin m. ge ei birli . Saç) şarken EN ij reel “elleri bağ na kadar inmiş ve demir pençe boğazını sıkmıştı. Necati eli kâr bir bakışla: Bana hiyanet ettiğini anlar- sam seni böyle boğarım! e ve İşte ihtim. dolayıdır ki Hatice için gece ya- rısı bu macera bu kadar kanlı ve nesi bekliyordu. mazsa?... Bunu dü kudan içi titriyor ru düşünceyi zihninden hi çalışıyordu. Muvaffak ola- işündükçe kor- gıcırdadı. kaldı. Çünkü uykusu hafif olan bir adamın bu gıcırtıdan uyanma- ması kabil değildi. Hatice ayak- nd yor gibi geldi. Titreyerek: — Eyvah! Uyandı, dedi. Şimdi benden ne yaptığımı soracak! Bütün vücudü: soğuk bir raşe geçti. e odanın küt cesaret verdi. Elile Er a dibinde Leylâ kim? kenarları var yüksek terliklerini bul şambrını eline ge mek lâzımdı, Bu daha çok tehlike- li görünüyordu. De tehlikeli işe başlarken, için- «Biraz sonra onu sak diye e ve korku ile karı. şık bir keyif duyuyordu. Sonri teşebbüsün en tehlikeli pe geliyordu. Erpen tokmağını çe- virmek, kapıyı açmak lâzımdı. Bir kere ali açtıktan sonra ar- tık iş kolaylaşacaktı, Onu gene hafifçe kapıyacak, koridordan ge çecek, kapıyı açınca kendisini sa- bırsız bekliyen ve a bilir kaçıncı cıgarasını içen delikanlı ile eşi eme bulunacaktı. On- dan Şiki bunu düşününce Hatice- nin vücudünden tai dalgası geçti. Bu işin tırıyordu! İgın gibi eğlenmişler, sıçramışlar, içmişler ve bilhassa içmişlerdi! Reşit ken- disine: Sabaha kadar bekliyece- gim! diye fısıldarken, Necati bir taraftan kadehine şarap dolduru- ordu. Hatice üzerindeki bir yükü at- mak ister gibi: — Kabahat diyordu, hep Neca- tinin! İnsanın Reşit gibi bir arka- daşı olursa, evde benim gibi bir varken onu misafir davet eder > hiç! e bu tatlı düşünceler için- — ze dinlerken düşünüyor- — Ya Necati şimdi uyanırsa? Beni görürse? Başıma neler gelir kim bi ilir? Şüphesiz, onu öldürürdü. Neca- ti güzeldi. Onu hâlâ seviyordu... ki dar tatlı bir şeydi. Hem > Ria söz verip te onu büti letmek yakışık alır a e nereden işin farkına varacaktı? Reşit ertesi Se Ki Hem gitmezse de o z bir gece için vadetmişti. Hatice, bir sömnambül gibi, el- leri ei pe odanın için- kaçar: rüyordu. Par- kundu. de makları iş camına del Yüreği sevinçten çarptı. Kapıya gelmişti. İşin büyük kısmı vee mış demekti, ihtiyat orada biraz ei emrediyordu. Tam orada bekler ken, Necati bir seyler mirıldanas rak kımıldadı, döndü. Arkası üs- tü uyurken şi yan yatmıştı, Başı yastığın üstünde serin bir nokta arar gibi biraz ileri geri git- ve Necati arada sırada, rüyasında eğilimli Bazan, Hatice e > duğu zamanlar, kırık kırık ke dn sayıkladığı, ni em tu. İhtimal ki rüya gö- yasında o söyleniyordu. Mei dre sayıklaması Ha- ticenin üzerinde her zaman bir te- sir yapardı. Onun başka bir âlem içinde yaşadığını, bir seyler yaptı. ğını ve bu âlemin kendisine kapar u bulunduğunu görüyordu. Böyle nu sarsar, neler ir. dı. Necati ii Li yarı uy» kuda: ne olmuş sanki? diye söy- lenirdi. Me iş bir öpi biterdi. Şimdi de Neci l t iü. m anlamamıştı. rh ice Necatiye doğru iğildi.. | özleri artık karanlığa iyiden iyi- ye alışmışi catinin dudakları 3 ME kımıldadı. Bu sefer fasih | — iri diye fısıldadı. aticenin gözleri eni Leylâ mı? Kim bu Leylâ? Bildiği kadın- ları hatırından geçirdi. be : gördükleri mavili, uzun boylu z dının adı Leylâ değil miydi? Ne â cati ona nasıl imrene imrene bak. — sonra onunla üç defa dans tmişti, İletme gözleri karardı. Her j catiye bir sarıldı. Şiddetle sarsi- yor: “ — Kim bu Leylâ? diye hayki- rıyordu. Hikâyeci ğ İNiL ÇOCUKLARI| İskender Fahreddin Kılıcını beline taktı.. Kamçısı- ni aldı: — Sana o esir borcum var- dı, değil mi amara mi bükerek nazırın arkasından koştu: — Oyunda elli esir gir tiniz., Fakat, onların ölümünü eh- ramlarda çalışan işçilere be miyelim. e bilim. sun? Korkuyor omu- — Hayır.. Mabutların ope dığı m korkulur mu?! halde, ne demek istediği- ni ii m1. — Yarın ikinci bir baş kaldır- ma hadisesi daha olm ın diye; ölü ahkümlarının nasıl öldük- Terini işçilere re a olur dem. yordu: Mutkas slide Si göz desine cevap verdi — Hevwdi sen de budala! İşçi lere ve esirlere vereceğim cezanın hesabını benden kimse soramaz! ölüm mahkümlarının kafalarını nin baş kaldırmaması için, onlara yıllarca unutulmıyacak bir ders vereceğim, Bir oyunda kayba beşyüz kurban! Yoldan çevrilen işçiler ehramın önüne getirilmişti. Ehramda çalı- heyecan içinde rdı. asın bu zavallıları cezasız rakıya herkes biliyordu. Ehramlai asileri ölüm ö EE 3 cezasına manda reisine verdiği sözü de yerine getirmiş olacaktı. Küçük sarayın önündeki mey- danda sıralanan ş yüz işçinin kolları biribirine bağlanmıştı. TT a bu tüyler ürpertici man- zara karşısında, diğer kadınlarla birlikte şarap içerek, sarayın ta- raçasından bakıyordu. ilkönce akrep denemeleri yapı- merhamet ve insanlık ün den başka memleketlere sürmüş- U. Tamara bir müddet sonra Kar- nak rine gelince, Anakoyu elde etmiş, fakat Keüpsün vi ğünü duyar duymaz Cizeye koş- muştu Ferma aşi veziri Mutkas, bu meşum kadın: gece nasılsa mele ee ve en eekdiği ni rak kendi sarayına ri Mutkasın biri, gözdesi ol uştu. B utkas, esirler sarayın önüne gelince, sevgilisine sordu: — Haydi, aha farlari ak ret.. Ne istiyorsan yapsınlar Tamara, Nil akre; plerisitin ön insan eti yediklerini biliyordu. — Elli kişi mi ve ak- replerin arasına atsınlar. Dedi. Saray Girer “Nilde bir sepet akrep ( toplam ld Mutkaş işçil wn kişiyi sara- in bahçesine getirtti. İşçiler yını al zincirlerle biribirlerine bağlan- mıştı, Geride kalan esirler (ölüm kuyusu) na atılmak üzere sarayın önünden uzaklaştırıldılar. asın hain ve alar uşak- ları i iş başına geçmişlerdi. Akre lerle oynamakta — büyük ust men görülen uşaklardan biri akrep petini açtı.. Bir çalı Bina ii tuğu akrepleri birer, ikişer esirle- rin üstüne attı. Bu akreplerin her - ze bir insan eli hacminde . Şarkta ve Asyanın şima- iç görülen Baci, sarı akre; lere hiç te benzemiyorlardı. İnsan eti yiyen Nil akrep! plak leri esirlerin vücutlerine yapıştılar ve za- Bees etlerini kemirmeğe ba ladı ara sarayın penceresinde | ğ ehramlar nazırile konu: uşuyordu: — Akrepler . yiyor.. lutkas ilkönce insanin | Görüyor musun a i hayvanlar. Keğj ips v bu kadar anlayışlı olaydı, F önce Nild eki akrej ele EB: Bu sırada bahçeden acı sesler yükseliyor; z « ye kadar ehramlar- da çalmaya razıyız, Mutkasi Bizi af > Bitiş özlerim kör oldu... Ey mabutlar li Amon.. Seni bizi görmüyor musun? atıraplariz. mızı, eninlerimizi sun?»