devam Fransadan 17 Fransada Toulouse şehi tası, çok esrarlı bir tagayyüp har 'disesine el kaymmuştur. Bu hadise cenubi Amerikaya gönderildi Bo Kadın ticareti hâlâ ediyor yaşında bir kız dünya zabıtalarının bütün tedbir. lerine rağmen kadın ticaretinin ha- 18 bütün şiddetile devam meydana çıkarmıştır. Tesayyüp hadisesinin esas nı bunca anlatalım: Maria Lopez namında henüz yaşında bir kız, Toulouse şehri matbanlarından birinde çalışmak tadır. Maria çok zekidir ve işinin eblidir. Yalnız bir kumunu vardır. inden çıktıktan sonra dansirigle- re gitmek ve delikanlılarla. yoru- luncaya kadar dans etmek genç kızda adetâ bir kestalık balini ak. muştur Merin dansinelere gittiği em. de şüpheli bir takım adamlarla münasebetler peyda etmiş, anne sinin şiddetli ihtar ve teki memiştir. Bu sırada kızcağız Parieli Lulu namında bir sabıkalı ile tanışmış, ve geceleri geç vakitler evine dön- eğe başlamıştır. Fakat bundan bir ay evel Marin Lopez, gece yar zisimi geçtiği halde, evine dönme- yince, annesi merak ederek rab. taya başvurmuş, ve kızını Lulu na- mamdaki sabıkalının kaçırmış ol. masından şüphelendiğini söylemiş-| tir, Bu müracaat üzerine meseleye Fransiz zabılasi el koymuştur. Yapı- lan tahkikef, geneç kızn bu geceyi şüpheli otellerden birinde hüviyeti meçhul gittiğini meydana çıkarmış. b Fransız zabıtası, İspanya poli- sine başrurarak genç kızı Barse- Jonda aratmıştr. İspanya zabıtası hüviyeti ve eşkâli bildirilen kız” cağızın bir kargoya binerek Bue- nos Ayrese “hareket ettiğini bil dürmiştir. Fransız zabıtası bu emmareler | üzerine kızın sabıkalı dostu Lulu yu yakabyarak sıkıştırmışlardır. Lulu bir müddettenberi kızla adamla geçirdikten | snra trene binerek Barselon şeh: | Moria Lopez alâkasım kesmiş olduğunu ve bu tegayyüp badisesinde alâkası Balsammdığını idil zinE9 03 neticede parasız - kaldığı cihetle Mariyayı Barsclonda bir kadın tax irine 20 sterline satarak Buenos “Ayrose gönderdiğini itiraf etmiş. tir. Sabikalı tevkif edilmiştir. Are tebdil çin zim ber dönek Üzen. ke mam 2k lm dar ln dam En küçük kızlarını evlendir. dikten sonra Ayşe hanımla ko cası Kadri bey pek yalnız kalmış» ardı. Ey suyu çekilmiş bir de Tirmen halini almıştı. Artık adam- akal yaşlanmağa başlıyan ba yan Ayşenin canı pek sıkılıyor. du, Son zamanlarda dedikodu | sile bütün mahalleyi allak buk | ha etmiş. Karalar bie ge | | du kendisile - onun tabirle - por. | tayı kesmişti, yanı konuşmuyor. | lar, gidip gelmiyorlardı Bayan Ayşe can sikintismdan | patlıyordu... Bir gün kocasmaz — Efendi... dedi, kızlar git | #ikten sonra “pek yalnız kaldık. Bir sen, bir ben. iki kuru kafa | kaldı Edi ile Budu Şakire dudu... | Bu böyle olmaz... Bana can yoldaş lâzim... Sen bana Bahıkpazarından bir tavukla bir horoz el... Onları evelât gibi bağ Bay Kadri önce itiraz edecek oldur — Canım... dedi, gazeteler yazıyor, horozlarda da kuduz sarmış... Bayan Ayşe müthiş bir âlim | tavrilei — Haydi, haydi sende... dedi, kim demiş onu... Horozda kus | duz olur mu imiş. Sen onu bu- mu bırak ta horozla tavuğu getir...) Bay Kadri akşama başaşağı bacaklarından tuttuğu / tavukla horozu da beraber getirmişti Hayvanları © gece bodrumda mi- safir ettiler. Ertesi sabah bayan Ayıe erkenden bahçeye fırladı. Karı koca sabah kahvelerini bahçeye karşı olan © pencerenin seyrederek içti ler, Horoz pek gapkın şeydi. Bayan Ayşe: öftehor... dedi, şunun tas e Evlendiğimiz gece ne diller döktüm... Azmi kompili. | manto ettin, azını pulatika yap- tn, az mı milâtika yaptın . İşte | tapkı bu horoz gibi... Bayan Ayşe © senenin pilici olan beyaz tavuğu da kendi önünde onları retirken Tosun duvarlara çıkıyor, ikteki dul kardeşlerin «Şık hk». diye çağırdıkları sarı tav a dostlar... Tıpkı ben... İlk gece: | ğu seyrediyordu. Bu bitişikteki senden az mı utanmış, az mi si- | dullarda hani hiç sağlam ayak kılmıştım. Sen «müsaade eder | kabı değillerdi. Baksanıza ta miniz meleğim?» diyerek duvağı) vuklarına bile sanki yer yüzünde ya aşmak için elini uzattığın ze- | isim kalmamış gibi Şıllık adını | | İ takmışlardı. Hele dal kardeşler rin küçüğü bazan omuzları sarı kurdelâlı dekoltesile bahçe kapı: sanı çıkıp — Şallk, Şal. Şallı “diye kıpkırmızı | sarı tavuğu. bir çağırışları vardı irdim... . «pantolon» denilir | ki bayan Ayşe tahtaperdenin ar. İmez utancımdan dilim tw- | kasından efendisi onu gördcek talurdu a kuzum. | diye kani başına serardı. Bu tavuk tıpkı ben, tıpkı da... | Nihayet bir gün Torun tama Bayan Ayşe kart horozun her | mile ortadan kayboldu. Ara sre hareketini kocasına, o senenin | Tosun yok... Bayan Ayşe bütün bilici bezay tavuğu her yapt. | mahalleyi fr dönmüş, Tosumu bun ğını da kendisine benzeliyordu. | Jamamıştı.. Akşam oluyordu. Bu Nihayet tavuğa da, horoza da | efendi de merede kalmıştı?.. To- birer isim koydu. Kendisi yalnız || sunum kaybelmasile efendinin iklikları zaman kocasına Tosun: geç kalması arasında sanki bir derdi. Kocası da onu iyi zaman-.| münasebet varmış gibi içine bir larında «Nonoş» diye çağırırdı. | sıkıntı basiyordu. Zaten bu ge Bayan Ayşe horozun ismini To- | ce efendiye dairbir takım fena sün, tavuğun adım da Nonoş | rüyalar da görmüştü. Bir de pen- koydu. | | nane kızları gibi değildim ayol... Yanımda ebıyıksdenildi mi haşla muş pancarlar mi kes cereden baktı. No görsün? To Aruk her sabah kahvelerini | sun bitişik bahçede Şıllıkla al onlara bakarak, onları seyrede. | takke ver külüh.. Çarşafı giyin iki hayvanda | ce koştu Tosunu bağıra bağıra ın bir çif hali | yakaladı. vardı. Nihayet Nonoş kuluçka oldu. Artık © yumurtalar üzerin de yatarken sevgili kocası kendi- sine yem taşıyordu. Bunu gördük- çe bayan Ayşe: © — Ayol efendi. Bak ben Zeh- rayı karnım“ bumumda hamile iken sen de benim kahvaltımı böyle yatağıma getirmez miydin?. He gidi hey... Bu horoz hıh de miş senin burmundam düşmüş... | Vallahi “insan olsaydı senin kar deşin, yahut oğlun sanırdım. Ta- bintleriniz © kader biribirine benziyor. Bay Kadri de böyle yakışıklı bir haraza benzetildi 4— Benim horozumun namusu var. Öyle Şıllıklara bakar mi o. diye “dul kardeşlere çıkıştı. Eve | seldi. Lâkin bir kere kanı dön | müştü. Tosunun yediği bu halt | ona fena bir erimez» gibi geli Kocası da muhakkak bir | halt etmişti. Bu kadar geç kak nak... tevekkeli efendi sokaktan, geçerken bitişikten dulların evine den bir wd sesi başlamıyordu. Efendi. bir şey yapının bile Te. sunu bir daha bitişik bahçede görürse azacaktı. Çünkü bayan “Ayşe «onun yaşı altmışa yakın. dir amma çocuk hemen horozdan hisse kapar» diyordu. Bak işte bu gece Tosun Şıllığa gitmiş, efendi de çok geç kal muşta, O gece bay Kadri eve gelince müthip bir kavga koptu, Ertesi gün bay Kadrini yüzünde tar. mik yaraları vardı. Başı sarılıy. yordu. için mem- Dun memnun; gülümsiyordu. Te- sun kert hayvandı amma güzeldi Nihayet piliçler çıktı... Lâkin | | Nonoş çoluğu çocuğa karıştıkten sonra artık Tosunda raühid de- Hişillikler başlamıştı. Tosun es ki Tosun değildi. Zavallı Nonoş bahçede © yavrularını. gezdirir, | du Tosun da büyük et bıçağile kedilerden onları korur, onlara © kesilmişti yemek yemesini su içmesini öğ- | (Bir ye) İskender Fahreddin Mikerinos, Cellâdin kısa zaman içinde göster fedakârlıklara kulak asmıyordu. Onun içinde kökleşen bir şüphe vardı: Bu he- rif günün birinde benim canımı yakmağa yeltenecek... Prens Mikerinosun içini burgu- uyan bu şüphe prenses Nacayı da üzmeğe başlamıştı. Güzel prenses bir gölge gibi, âşıkının yanından ayrılmıyor ve etrafındaki gözcülere sık sik bah- ler dağıtıyordu. Karnaktan kalkan yeni ordu böylece Cize yolu üzerinde ilerli. | yordu, Yeni bir Ehram.. Yeni bir işkence kanunu. Kefren Mısır tahtına geçer geğ- mez, kendi namına yeni bir ihram yaplırmağa karar vermişti Keüpsün #hramında çalışmak: NİL ÇOCUKLARI #sn usanan ve ancak bir yıldan | Tefrika No. 27. beri evinde ve filesi arasında ya yamak sadetine kavuşan halk, gimdi de yeni Firavunun ihramını yapmaya m gidecekti? | Musirin eski bilginlerinden biri: aÜçüncü ve dördüncü sülüle devrinde Mısırllar yüz elli yl huzur ve refah yüzü görmiyecek- riyet ve refaha kavuşacaktır.» Demişti, Mısırlılar ilk: önce bu söze inanmamışlardı. Fakat, Ke- üpsün otuz yıl süren ihramında çalişan yerliler şim ie: budlara yalvarmağa koşuyorlar: — Bizi bu cezadan affediniz Diyerek ağlaşıyorlardı. Kefrenin yaptıracağı kardeşi Keüipsün ibramından de- ha büyük olacaktı. iaramın temel İleri atılıyordu. Bu ihramda yüz İ yürmi bin işçi çalışacalktı. Kekipsün ihramında yüz bin a- mele çalışmıştı. Yeni Firavunun | ikrar tir. Bu sülâleden sonra Mısır hür. | nihayet on yıl içinde bitmesini istiyordu. Bütün Mısır vilâyetle. | rindeki esriler bu ihramda çalıştı. ilmek üzere Cizeye getiriliyordu. Benim ihramım onünkinden | daha büyük olacak.. Ben de ölün- ce onun gibi mühteşem ve altın yaldızlı bir mezarda yatacağım. Başı ucumda duracak şarap küp- lerinin bepsini altından yaptıra» Cizede ve eli ayağı tutar yerlilerin hepsi bi- yer birer yakalanarak yeni ihram- dn çalışmağa gönderiliyordu. Kefrenin kamçılı muhafızları sokakları keserek, yakaladıkları adamları zorla saray zındanma götürüyorlar, orada toplanan yer- iler kafile halinde - kolları biri- birine bağlanarak - ihramlara sevkediliyordu. Saraya mensup olanlarla zen- ginler ve asılzadeler bu işkenden | uzak kalıyorlardı bere aramlara gönderiyordu. Gk Kefren bir gün şöyle bir buy. | zede yiyecek tedariki de gün geç rak ilâm etmişti; | tükçe güşleşiyordu. «Zenginlerden her dile pera ile | | Halkın tahammülü taştıkça ta Birini bularak kendi namına ih. | vyor, ağzını açanların boğazlar ramlara göndermeğe mecburdur. * rına kaynamış neft yağı akıtıle Bunu yapamıyan Gileler kendi | yor, zindanlara ve ölüm kuyuları: aralarından birini seçerek çalış. | na atılarak öldürülüyordu. mağa göndereceklerdir. Buna kar: | ( Kefren, kardeşi Keüpsden çok $ gelenler, muhafızlarım tarafın. | duha şiddetli davranmağa ve hal dan yakalanarak, bacaklarına zin- | kı tahammül edilmez işkenceler. ir varalmak saretile çalıştırıla. | le sıkıştırınağa başlamıştı. caktır» l Zena ne keler be der Ehramlar önünde. | yece şiddetli bir kanunla tehdid | © Keüpe ebramından iki kilomet | edildiklerini hatırlamıyorlardı. re geride başlanan yeni ehramın Firavuna öz geçireceğini w | temelleri atılıyordu. van Kef anlar birer birer saraya koşma- | renin veziri ehramın inşasına bat” ğa başlamışlardı. kıyordu. Çünkü şehirlerde para ile çalışa: | © Ehramın taşlarını getirenler, te- | cak adam bulmak kabil değildi. | mellerini kazanlar, taprakları baş Sokaklar o kadar tenhalaşmıştı ki. Kamçılı muhafızların tazyi- kinden kurtulmak için, asılzadeler | bile tek başına sokaklarda dolaş- | mağa cesaret edemiyordu. Cizede ticaret işleri de bu yüz 'den altüst olmuştu. Yeni Firavun ekmek çıkaran fırıncıları bile nö- ka taraflara götürenler müthiş işkence ve zulüm alında taşıyor. larda. K İşçilerin tutarı yüz bini bul muşta, Bir taraftan da kafile ka”