m DS e A MAŞA Em Sahife 6 A ESAM | # NWiemleket labkerleri Eskişehir Halkevi köyleri geziyor Evin gösterdiği alâka köylüleri çok sevindiriyor, gezintiler devam edecek Yukarıda Hulteoi erkânı kö: alülar arasında, aşağıda solda Tüşköğrüde Cumhuriyetin apre yi 4bidesi, sağda Halkevi heyeti i bir çeşme önünde > Eskişehir (Akşam) — ia e vimiz, ” köylüler ve köylerle çok alâkadar olmaktadır, Köylülerin vaziyetleri, köylerin ekonomik, ve .Tecim noktasından vaziyetle- rini tetkik için mn sık gezintiler tertip edilmektedi kuraklıktan mütessir olduklarını söylemektedirler. ; Pazar ialkevinden, bir heyet saylav ve parti başkanı B. Osman ile birlikte Eskişehirin şi- malinde Sulu karaağaç köyile Taşköprü nahiyesine kadar gitmiş- öğ ve Eee bazı incelemeler- de uşlardır. Halkevinin gös- eee yon like kö; ylüleri i çok se- vindirmiştir. Bütün erde ço- cuklara şekerler mi köy- lülere sıhhi ve zirai malümat ve- Gide evet üylerd : he şu noktaları araştırmak- yün gelir menbaı; 2 - Ha- ziyet; 5 - Köy meğe serili Dal İKsde ler ve anıtlar var mıdır? 7-Köy. Tünün ne gibi ihtiyacı vardır, Heyet ki öylerde sari bir hastal İmadığını memnuniyet- le gördü. Sulu Karaağaç köyünde dok- torla bir köylü arasında cereyan eden şu konuşma şayanı dikkattir: Doktor soruyor: — Köyünüzde eee, iy cek hastanız kötü; mıdır? Köylü cevap veriyor: — Hayır bayım yoktur. Yalnız uharebede klan; pe se bir ihtiyar asi; vardır. öyünüzde bir adam hasta olursa ne ilâç. verirsiniz? — Sulfato veririz.. ki yoktu: eki.. Koca | adi ilâcı dl yapmaz misin?,.. iğ yapmayız. RL ii bu suale büyük bir tevek- külle cevap veriyor. izi oluna kalkar e yapalım.. Ene şimdiye ka- dar ei bilir nice yiğitler hayata Köstence göçmenleri Edirneye gönderilenler münasip evlere yerleştirildiler Edirne Midi şam) — Romanya- dan göçmen kafilesin- den Edimeye | kayrılanlar 3 katar- la şehrimize gelmişler, ilgililer ve halk tarafından parlak bir su- rette karşılanmışla rdur. Gelen göçmenler Romanyanın Köstence, Silistre, Totrakan şe- hir ve öyle: rindendir. Bir kaç gün Karaa bildirilen er için ilbay Osm Şehirbaş lâzımgelen Gü ev- ler ii vaktinde bi halletmi: menler gelir gelmez bir Zi da içinde ayrılan — taksim edil. mişlerdir. Edirne merkezine gp Ro- tarı 3İ5 Ur, > göçmen- ime 92 evde 364 nüfus, Edir. mişlerdir. Merkez köylerinde ya- ılmakta olan bir kaç ev bitmiş ve göçmenler yeni evlere girmiş- lerdir. . Bl yaza Edirne merkezinde göçmen evi yapılacaktır. De şimdiden kerestelerinin bir kısmı Edirneye gile. Sela kerestel ie lere yiyecek, pek fakir di ölenleri Çİ Mira etileekiin Hayvanla- rına da saman, ot yem veriliyor. Dil tetkikleri vvel 1933 Türk dilinin orijinalitesini gösteren bir analiz Not: 1 — Büyük Altay dağla- rından (sol) a, yani yakın şimale akarsak, derhal esas kelimeni lardaki ve daha ilerdeki Türkle- rin taşıdığı ai şi een Se Si ER göri aha ut biler, Alta- N lili! hâlâ yaşamakta o- lan Türk Ülüslarinden bir kabile, demektir. Yukarda Ml işaret ef- miştik ki Altaym cenubundaki Türklere de (Saka) derler, Görü- lü i Altay cenubunda (k), Ak tay “e ise (h) hâkim olu- . Bugün dahi Yakutlar daima > yerine (h) kullanırlar, Mese- «Harah « ulah» derler; «karak di «sulak» demektir. Yoksa zannolunduğu gibi kelimenin (ka- ra) ile hiç bir alâkası yoktur. SAHA Not: 1 sah...) sözl kadar asil iü sözü olduğunu Gi rdük v — « sah) sözleri ala vüs'at» anlamınadır. (Saka - saha) sözleri de bu geni liklerde oturan Türklerin adıdır. Bu kelime aynı zama: nda, o geniş- iklerin de adi işliklere r. O geni: Türk (sâha) demiştir. Nasıl ki (il) sözü hem ir, he de kavmin gözlerini kapadılar.. İnsan bunları imei da Halkevinin yaptığı e yapacağı iyilikleri göz önünde bil lundurarak seviniyor. Gittiğimiz A İl > rı muayene hayvi lara baktı, Klee iile ver- diler. Bu gezilere her hafta mümkün olursa her gün devam edilecek ve bütün köyler gezilecektir. Bun- an edilecek Ke de şüphesiz o kadar mühim ve önemli ola- caktır. Coğrafik Bir e Yukarıda bir an için kendimizi büyük Altay dağları yaylaların yerleştirmiş idik. Oradan cenuba bakalım. Nazarlarımız biribirini müteakip, meselâ Tanrı dağlariy- İe, sonra Altın, Üstün dağlariyle Pamirin yü dağlariyle, daha sonra Himalaya dağlariyle kesi- lecektir. Demek ki Türk, Altay- dan baktığı zaman (sağ) dediği mıntaka, e dağlarına kadar görebildiği mahdut mıntakadır. Tanrı lim çıktıktan sonra nazarlarını Pamir ve hizada bur lunan dağlar kesti. Yine dar bir s& a, Ona da (sağ) dedi. Fakat His | lay yaylalarına çıktıktan son a bu kelimeyi, düşündüğü mefhw mu ifadeye gayrikâfi buldu. Daha ilerisindeki dedi. Daha sonra bu sahaların bi- tip. ee anlayınca (ce- nup) dedi. Halbuki (şimal) için tabii hâdi se böyle olmadı. lâ Say: dağları ve Angora (1) GüylülLE na kadar olan sahaya (soğ) denik- dikten sonra, birdenbire, ufuk kesilmek$izin, engin bir sah karşılaşıldı, cipin kelimesinin olan bi 8 ” . ii a iş E X 3 ; le yeni bir isim verdi: (nort «d»)| edi. | NO Kelimeyi öğe Si etimos lojik şekli şudur: 2) (3) (4) (oğ # ontor t ot) (0) Oğ: güneşin parlaklığ (2) On: ems zak yakın bir mefhum eder, Oğon < on: ie «ön, ün» gi” bidir. (3) Or: (on) sözünün > et tiği lr efhum ir obje bitişiğinde tekarrür il “eği o e m eden unsur: ( O halde ai; (baştaki kal dü: seki evvelâ (N ai (nur) : beyazlığın, ae adıf ondan sonra da (Nort «d»): Pars laklığı haiz olan hi lem adı çık* miş Yere Not: 1 — Sibirya ve Rusya şi- şimal kelimesini unutmuş, onun erine (nort - nord) sözünü ika- me ok mori İşte bu nun işindir N ME A vurpaya im e bu yolla avr” paya ii ağ Türklere (erdi derler. 11 Bu inin kadimden beri Baykal gö kinden çıkıp (Yenisay' ırmağına dökülei em ehrinin bulunduğu mıntaka nirdi ve bugün de adı budur. Mi. AŞKIN Yazan: M. Uygaç i etmiyorsun .İşin içinde ciddi surette o düşünme; üs lâyık, noktalar var. Çünkü işittiğim lâ- kırdılardan bazıları ak hesabi- na benim canımı sıktı. elle mesele basıt. Bu- u ki söylediklerini, anlat ha Gilip izahat isteyim, N Sana geli. e via için gelmedim bura- nım, ne le baka- vi baml anlat iptida. Ra edebilirsin, e ile nişanlı oldu- gunu e bili; Bazıları dah siazie şey en zannedi; e min bir adama yakışa- CILVESİ Tefrika No. 19 cak şeyler değilmiş! Bir işaret ile beni teskin etme- ğe çalışarak sözüne devam etti: — Biliyorum, dur telâş etme. Bunu bildiğim içindir ki seninle i bir vazife bik üşmanların var. Bunlar hiç dillerini tutarlar mı? den bahsediyorlar, Ben — na imiş. yet çi i Bazıları er 4 bir izdivacı | bir Mi Di fi itiğinden N Tayı aptal ln yorlar, Seni en ir bile kendini şaşırmiş olduğunu söylüyorlar . Hiddetli ve müstehzi bir halde: — bu dostluklarına yorum, . gizli im dim. maceranin hiyeti Mi #baret Senin hesabına ben çıldırıyorum! şekkür Si Saffet, Se- nin gayet iyi bir dost olduğunu bilirim. Fakat, seli, esas itiba- rile sen de o fikirdesin? tabiati her zaman böyle Ji, de. | ın bütün mâ“ çe Beyin. Sakin cevap ami — — Yanlış söylemişsin, i Hayretle sordu: ) — Yanliş mı? — Şüphesiz. Çünkü bu kadey ehemmiyetsiz telâkki ettiğin me- sele bilâkis pek ciddi, amma pek ciddi... — İnanmam... Kabil değil ina- ar Bu bir felâket olu: — - Belki, Ben de bunu anlıyo- N sade, azizim: Ben —— alin âşıkım, Hem de çılgını Saffet ea silkti, can meden ayağ İktı. Sonra, ya- vaş bir sesle kendi kendisine i Mae başladı: mı? â inizi kabil olmazsa! ned — Bilmiy cevap değil. Ne yap#” cağını mutlaka bilmelisin. azizim, bu işte bahsetmek için sana gelmek is* tiyordum. Bu evlenmenin in kânsızlığını ben çoktanberi tak dir ediyorum, Sen de biliyorsur. — Dur, yavaş yav ra budalac# şeyler söğleminğe kalkma. Ney€ temke vurduğunu ice eN şündü# mu? l — er m bile dü şut yat ran ! kence teşkil am Dünyadf iki türlü ahlâk, iki türlü mani vardır. Birisi bin ill bükük mez. Sana şöyl : Söz ve din, Sözünü ilerle Mah: eresin, zengin bir kız va onu elden i alâ bu kadar sert değildir, fakat ii a > 5 S ö& a N 5 adam değilim. (Arka: