© o 29 Teşrinisani 1935 Vanilin Dostunu tabanca ile yaralıyan kadın Yaralı mahkemede:«Ben davacı değilim Lâyık olduğum cezayı Ko er diyor Geçen hafta Pariste, dostu du- Yarcı Gabriyel Feryyi tabanca ile beş yerinden yaralıyan madam Şike namında bir kadının muha- kemesi görülmeğe başlanmıştır. Duvarcı ile dostu, on iki senedi i sevişiyorlardı. çok i iş vi Arasıra metresine sadakatsizlik &österiyormu Şike, dostunun bu ha- rek kendisine nu söylüyor, bir daha göstermiyeceğ Vadediyordu. Fakat Duvarcı yine lem şaşmıyordu. madam Şike dostunun bu olm huyundan bıkmış, du- Varcıya acı bir ders vermeğe ka- Tar vermiş ve ap Kirinin bir a .z Aralarında çıkan dil kavgası neti- sinde tabancasını çekerek duvar. Cının muhtelif yerlerine beş kur- Yun saplamıştır, Tabii mesele zabıtaya akset- Miş madam Şike yakalanarak hap- 86 tıkılmıştır, Geçen hafta Paris m. Madam Şike ceza mahkemesinde madam Şike- nin muhakemesine başlanmış da- vasını teşrihe davet edilen duvar- cı Gabriel şu ifadeyi vermiştir: — Ben dostumdan davacı de- idi, Ben lâyık olduğum cezayı bul- dum. Ben bu kadar iyi bir kadının kıymetini bilmedim, Seciyemi bu kadar vahim bir vaziyete düşür- düğümden dolayı, hiç bir zaman affedemiyeceğim. üddelumum! işe, meselede hu- kuku umumiye bulunduğunu ileri sürerek madam Şikenin cezalan- dırılmasında ısrar <imiş, mi mahke- me, meseleyi tetkik için söy başka bir güne bırakmıştı Fransisk erikanın San o hi fakirlerini takliden bir mezarın Ker girmiş v son elem kendini çıl rada kalmıştır. gün Yıflamış olmakla “ beraber “si şehrinde Jack iie, e grlin biri gün bu- ardıkları Skin çok za- sen > nmuştur. Resimde e erikalına. De lm görünüy AKŞAM Jin akşam bir hikâye j Sahife $ Ikinci gençlik j — Bir telgraf, hanımefendi... Ayşe memnuniyetle bana bir telgraf uzattı. O daima bir tek grafın iyi bir haber getirdiğine inanır, safdil bir köylü hizmetci idi. Karşımda meraklı meraklı du- ruyor ve soruyordu: — İyi bir haber var mı hanim- efendi? — Beni Ayşe... Necati dinl beyi hatırlıyormusun? Nasıl hatırlamam O hanım- . Bana o kadar balışiş ve- ğini ei telâş aldı. Hemen mt ayrılıktan sonra, Necati beni görmeğe geliyordu. Bu on iki sene beni saçlarına ak düşen bir kadın yaptı. Gözlerimin etrafına biraz yorgunluk, kafama biraz — verdi. Şimdi hem yü- züm hem ruhum ne kadar değiş- miş Mi İhtimal ki beni ta: nımıyacak, dv Iki biribirimizi tanımayaca anyo il kapandım tün tuvalet muvaffakiyetlerine müracaat ettim, Jimnastik saye- sinde ince ve genç muhafaza et- meğe muvaffak olduğum enda- mım ile ahenkdar * bir çehre dü- zelttim. Bir saat uğraştıktan son- ra, tuvaleti bitirdim, uzun bir ev esvabı giydim. İkinci gençliğinin ahengini tamamen hissettriyordu. tiyi bekliyorum, zümün sabırsızlığına hafif bir çarpıntı biraz renk veriyor. Kapının çın- Ş Ellerim buz gibi olmuş! Necati salonun kapısında, yarı karanlıkta idi. Birşey söyle, e yüzüme bakı; . Ben niz açık renk göz 'bebeklerindeki mavi bakışı tanıdım. Boğazıma bir hıçkırık tıkanır gibi oldu. Bir- den bire lâkırdı söyliyemedim. — yedi gelsene Necati.. a dayanmış, alaka nın al çok ağır bir yük var gibi, kımıldayamıyordu. — Nerelerde idin bu kadar za- man? Neler yaptın! — Hiç sadece yaşadım! Yanına koştum. Elinden tuta- rttum. Artık o eski genç Necatiden eser yoktu. Sanki se- neler onun hesabına çift çift geç- mişti, Koca bir karnı vardı, Ba- cakları kısalmış görünüyordu. Ek leri şişmandı, Kızarmasın diye yü- züne bakamıyordum İztıraplı, fakat takisi kadar ahenkli sesile; — Sen hiç değişmemişsin, de- — > bir kompliman değildi. O ünü, Ne di kadifeliğini iyi yesinde temin ettiğimi la yordu. — Neden beni görmeğe geldin? ilmem. İstanbuldan geçi- yordum. Bir telefon kitabını ka- em senin adresini gördüm. Kendimi tutamıyarak m sana koşmağa karar verdim, Yukar çıkmadan evvel, ii belki yarım saat dolaştım. Sizi pencere- de görebileceğimi ümid ediyor- dum. Görseydim, sana uğramadan rülcelin. Seni id Sazları suku- uğratmıyacaki bunu affetmiye- cekti, Geleceğini duyunca hemen yeri. yemekleri hazırla- mağa koş a sen affeder miydin? Biraz zor ettim, si rm düğümü hiç vi giştiğini anlıyamıyorum. yeknasak hayatı, beni ağlamayın Ji kadın.. de zıma ve, im Ruhai manen & kendim i bedbaht hissettik- çe iyi ve çok yemekte teselli bul- dum. Bu hale geldim. — Ah Necati, neden er alk m Görmüyor musun şimdi, O korktuğun gibi tehlikeli Mi kız değilmişim. Söz dinlemez bir ka- dın olmıyacakmışım, Neden kork- tun benden? — Bilmiyorum bunu. Sana ih- timalki bir zevce diye pe edemiyordum. Ayşe bu ei yemeğin ün olduğunu haber verdi. Yemekte konuşuyo: i — İstanbulda çok kalacak mr sın — Benisepetlemek mi istiyor- ? i! Nezaket icabı bile yalan söyli- yemiyordum. Karşıdaki adam be- nim hayalimdeki sevgili iye mi mahvediyordu. Uğrunda bütüg gençliği feda ettiğim o sevgili hak şimdi nerede idi? tuhaf bir itirafta bulu cağım, dedi. Buraya gelirken içimde bir ümid vardı... İhtimalki beni bir kaç gün İtanlşlin alı korsun zannediyordum. Bir işaretle lâkırdısını kestim. Ayağa kalktım. Oda —— tı, a kak kapısına 'doğ ğ O da yürüdü. Elimle İl gös“ tererek: — Sana — Allah, selâmet S2 dedim. — Sana hakaret fikrinde de- Biribirlerini o kadar eskiden tanırız ki... ş re düğüme re ettim, fakat almadı ğıma çok iyi etmişim, menunum bundan! diyordu. İhtimalki merdivenden inerken de söylenmekte devam etti, Kendimi bir Kölkiğün üzerine atmış, hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Ayşe beni teselliye çalışıyordu? m hanımefendi... Seneler, “geçiyor, insanlar “a nederdi ki.. Ayşe! Kalbimde birden bire büyük bir yer boşalmıştı. yirmi yaşının aş- kı birden bire bitmişti. Kendimi ye hissediyordum, Hayas iden başlamak mecburiyeti vi oluyordu. Kalbimde taşıdi- ğım bu mühim matemden kurtul- duktan sonra ihtimalki daha genç uştum... > Küçük aynaya baktım. Kendi değildim. Hür hayata tekrar atı- labilirdim. Ayşeyi Sa bey kaç günden beri islefon nr iğ. m ın beri, hanım- EN “Fakat, İt çam b Size sokaktan alıyorum dediğim çiçek- leri hep o yulluyordu. Hâlâ ümid ediyor, bekliyor. Adresini biliyorsun değil mi7 ve adresi verdi. Telefonu aç» tım, Reşadı e şimdiye kadar reddettiğim evlenme tekli- fine muvafakat ettiğimi söyledim. Abe r İGENGİZİN OĞLUJ İskender Fahreddin al Bayan, payitahtın se- ümmete devam eden muha- Sârasını biraz daha daraltarak, #hire yi su yollarını tahrip et- Miş tahtı susuz bırakınca Yerliler kemiğinden kırılmağa aşlarıı, Kuma; lin Bayan tarafından Sung imparatoruna gönderilen iki Mn şehir DM rk bir gece surlar- m birini ida ve açılan de- te erden ordusile ii içeriye girme- muvaffak oldu. i (Linga) Sung imparatorluğu- k ve en kalabalık şe- hirlerinden biri idi. Oktay dev- rinde yağma edilen ya hazine- si, aradan yıllar için- de akıl düzelmiş, zenginleş- mişti, İmparator (Li - Tisun) bir er- zak anbarına saklanmıştı. Gen eral Bayan şehir içinde sak- arattık- yerde su- İmparator, gr m suz kalmış Dai önünden geçen Sef ocuğa - kendisinin kim oldağanu belli etmeden - yak yarıyordu: gul, bana e yudum su — Kölen olayım vive suyu sa oradan geçen bir Mogol zabiti, çocuğun elinden tutarak: — Bunu kime veriyorsun? Diye bağırmıştı. Çocuk korkup kaçtı,. Anbar kapısı açık kalınca Mogol o atını sürerek içeriye girdi. Yerde imparatorluğa mah- iyince, imparator susuzluğun we re e daha fazla pen- ç imkânı olmadığını an- Tadı: — Evet.. Ben Sung imparato- ruyum ek erzak çuvallarının üze- rine düşüp bayıldı. O gün General (Bayan) büyük şenlikler yaparak pa ağ ba- şa meşalelerle doi Şimdi Sung re ve Sung imparatoru - bütün ailesi efradi- - Mogolların elinde bulunuyor- s5 İmparator: — Bütün Sung memleketlerini size vereyim. Bana yalnız bu şeh- ri bağışlayın! Tacımi yere vurma- ın! Diye yalvarmıştı, Kublây o sırada Sunglara on gün a uzakta bir yaylada ke- naklamı yer Bayan, Sung imparato- runu ve hanedanını, hükümet &- damlarından ileri gelenleri bir kafile halinde hemen yola çıkardı. — Kublây ya eski hasımları- mizı göndermeliyi: Diyerek rel silâhlı atlılar- la El imei yıda bu kafi- lenin başına koyt Sung aa korkulu bir rüya gördüğünü sanıyor ve yıllar- danberi içinde yaşadığı sefahat günlerinde böyle korkunç bir akı- bete uğrıyacağını aklından bile geçirmiyordu. Mogolların şakası yoktu.. Ci- han muhasara tarihinde eşi görül- memiş bir sebat ve tahammül ile tamam bi I (Linga) şehrinin kapılarında bekliyen Mogol ordu- su, böyle büyük bir zafer günü- nü ne kadar kutlulasa azdı. Gene- ral (Bayan) imparatorun hazine- sinde saklanan şarap ee kendi askerlerine dağıtar — iİçiniz.. Çi <0) Arlı; (Kos An» Tonj dur. a, NE le” ca mii sizin hakkınızdır! ya Mogpollar, bu muzafferiyetten sonra, Sungların (kanton) a ka- çırılan donanmasını takibe başla- mışlardı, General Bayan, Linga şehrine . bir ço kmuhafız ve bir kumandan bırakarak, büyük ordusile Kan- ton (1) üzerine hareket etti. Moğollar karadan tona yüs rürken, (Çon - Hun) ilimde daki bir Mogol ve da Ge da Kantona yetişmişti. Sungların nda sularda ses yorlar, diğer taraftan filo zabit- lerini kandırarak birer birer ken- heyecanlı bir deniz çarpışması, © i i ir e) eket (Arkası var), dan değildi. j