Tefrika No. 151 İSKENDER Oktay son günlerinde oğullarına: ln kal- binde iyi yer tutalım.. en bü mden kurtaramıyor. İyilikle, tebaamızın kalplerini kazanalım!,, derdi.. ar ne ölü “şu .. kaç gün cağız hı, bir kadındı... an beri nin kapısında dolaşıyordu... Prensesin uyuma ekledi., işini çabuk bitirmesine ediyordu. Ankin ilk uykusuna yeni dalmış- tı, Cariyenin eli göğsünde dolaşır- ken, Ankin rl mışıl abii i esi Ankin soktu. kimseye görünmeden e an dairesine dö; Turakina telâş içinde, cariyesi- ni mi yordu. Ol ın karısı, sayan getir- diği sihirli gerdanlı rünce $ vinmişti, Vadettiği balişleri cari- yesine verdi. Sabahı güç bulmuştu. Güneş do- ğar doğmaz sarayın kapıları açıl dı. Turakina adamlarından birini sihirbaz Malaya gönderdi. Mala saraya gire Turakina- çerieali ne tetkik ul Meni yay boş değildi sına sıkıştırılan iri parlak bir züm- dün altında duran sihirli tav- şan derisini Kk laküğlardi; Mala: — Bu deriyi m ve dumanı- nı havaya savur: . Diyerek, küçük deriyi ateşe at- İ. ateşin içinden ince mavi bir du- man çıktı, Mala bu dumanı pen e dışarıya kimi son- — Artık Oktayla prensesin ara- sını açmama engel olac: ak bir kuv- vet kalmadı. Ankin bir daha ha- iy: pe Dedi.. evindeki büyü çanağını e ki üzere saraydan ayri ık insan vo inanı- ru sonra An- ine iltifat lin sanıyor” ve ki, Oktay ne büyüye ina- Bir, ne de sihirbazdan çekinirdi. O karakurumdan az sihirbaz sür- memişti, — Eğer bu heriflerin elinde bir küvvet meki ilk önce kendileri" ni kurta, ğ Ma) al ayi alay ın çok kor- im gibi olunuz!. TAOLARI ÇİĞNEYEN CENGiZİN OĞLU | HÜKÜMDAR FAHREDDİ, yük servetler bile bizi iyor ve Ankinin hâlâ hanın odasına girip çıktığını ha! k dıkça yerinde Pi Ankin ertesi sabah ik lıği za- man, göğsünde liği bula- madı.. aradı.. ve çarçabuk şu hük- mü ini çaldıran LE Za başla çi değildir 7 akat, o Oktaya bu iâdiseden ki A istemedi. Oktayla bu “ a Turakinanın arası açılır- ini; çok il düşebilirdi. Ankin ile- ie düşünerek sustu. u ya, y han o zi Ankine daha fazla ilti- fat ye may Turakina wu gördük: yı sıkıştırıyor, la di yeka ve ven içinde re ales: Oktay o günlerde fazla içki içi- yordu. Hanın yanındaki kuman- danlar: — Bunun sonu ölümdür. Han Çagataydan çekinir.. onun sözü- nü dinler. Çagatay Karakurumda olsaydı, Oktay içkiye bu kadar çok düşkünlük göstermezdi. Diyerek el altından Uygur ili- ne bir adam gönderdiler ve Çaga- tayın Karakuruma gelmesini bil- dirdiler, Çinli tabipler Oktayı ekşi kımız ve afyon içmekten menediyorlar- iR Asyada Okta; biri mai doğmamış o Siz M d yeryüzündeki kazinelerin en zengini olmak ge- rekti, Halbuki Oktay hazinede fazla para tutmaz, ya fakirlere, muhtaçlara veya Bedir zabitleri- ne dağıtırdı: kadar parayı yıllarca ha- zinede saklamaktan ne çıkar, Hiç yoktan yüzlerce muhafız hazine- nin etrafında dolaşıyor. Dört du- var ara: r çok para- lar yatarken, ben yurdumda bir a- damın açlıktan ölmesine tahammül “Derdi Bu yüzden hazinede bi- riken paralar sık taçlara dağıtı tılır ve Oktay damların sevinçle hazineden uzak- aştığını görmekten çok hoşlanır- dı. Oktay oğullarına her zaman ve bilhassa son günlerde, hemen her sözleri söy! erdi: gi lay dünyada kaç gün Kile ağa. iç olmazsa insanların ve iyi yer tutalım. Unut alım ki, en büyük servetler bi- le bizi ölümden kurtaramıyor. Bu- tebaamızın kalplerini ka- Radyo 13 me esi pazar İstanbul, 12 if musiki ve dans musikisi iç, li 3 saati, otel To- nakil, 19 Hafif musiki (plâk), 19, 30 Çardaş He (operet), 20 lr Ziraat bakanlığı namına ar (Behçi ve e leri hak- Sa) 20. 30 Ra Maş caz ve tan m 21,35 Son e hi 0 Orkestra eserleri (plâk). ği Teşrinievvel Pazartesi İstanbul, 18 Bayanlara jimnastik, ba- yan laii Tarcan, 18,20 Karmen yi inci ve ikinci perde, 19,25 Kanamalar Sait Çelebi, 19,45 ali halk isi, Mayistro Estegaç: kadan 3 26, o 20 ilk EEE Sie lacak genel ni yrmı münasebetile a e eledi. (Noy Mark) rafından konferans, 20,25 Son haber- e rize 20,30 Radyo caz ve tango rm ve R ei g Li Maksimde yapılacak güreş Kembe nakli, | Her akşam | bir hikâye Duygu kapıyı çalar çalmaz, he- men kapı açıldı. Samedin kapı ar- kasında beklediği anlaşılıyordu. Süküt içinde biribirlerini ap dılar. Uzun uzun öpüştüler, Son- ra, hâlâ biribirlerine a bir halde salona geçtiler. Duygu bir sevkitabii ile aynaya baktı, Ağla diği bu güzel çehrenin ıztırabını seyir için, sakin, baktı. kendi kendisine söyler gibi: — Demek böyle, i artı : e dördüncü icra memurluğun- RE önli üç ehli vukuf tarafından ta- mamına el lira kiymet taktir a da e ikişer yapılan müzayedi de yetmiş beşini ği malından elan 2280 n ecile bırakı Kanama e yedi buçuk teli akçesi alınır. üterakim vergi; belediye rusumu, va- kıf icaresi müşteriye aittir. Mezkür gay- ri menkul 5250 arşın terbiinde arazi- den, e arşın selâmlık ve 710 arşı harem arşın ya katı kârgir kiş bahse hk 59 buğuk arşın harem kısmı ısmına gi atlı kâgir üstü si aa 182 arşın ilâve kısmı, 24 buçuk arşın mutl ME dan kâ; fırın ve a anilan 81 m kâr gir mutbah, 101 arşın üç kısım 78 şi Pr eği eğ airesi ve 28 arşın harem ve se- Tâmlık mii asma lıklı e müte- kisi bahçedir. Bahçede üziinde üç helezoni havuzu, mehtabiye ve nn ve müteaddit çam, m fıstığı, pal alimya, gf ları va bi 0s ve elektrik tesisatını ie Selâm- lık ciheti rim yi erip in ba ğer ve ilâve El bir kat il e selâmli tbahı ile kapıcı resi birer kattan ibarettir. Ceman 43 oda ve odrumu ve kış bah- el e eya lk 5 iki sabit kazan Ve iki bakır tekneli çamaşırlığı ve kömür. lüğü ve çdunluğu havidir. Selâm anları Si eş dukça yaşar! > dünya dar (Arkası var) Berline gideceklere: Sikirder m kork- mMayınız Diy, öğüd Mei i ap Arad Si geçtiği . vol — ei Ankinin arası aç şt, im hiddetinden ateş püs- > Mala beni bu sefer de mi ak dattı?, Ha HOTEL TEMPO 'urfürstendâmın mek üzere açık bir kısım mevcut olup işbu iki parça bir demir köprü ile yek- gerine bağlıdır. Her iki parça gayrı menkulden parmaklıklı iki demi, kapıdan çıkılmaktadır. Sen mii neliği 1500 lira b hai e Bo 936 tarihine kadar tüt in. pr su ol rak ir Mülga 1474 inim ra ve iflâs kanununun desinin 3 üncü itel vel icra dairesine bildirmeleri aksi halde hakları tapu lerile m e e e “ pi bedelinin paylı lacakları cihet le ipotekli” Eee in ğer mii dan rar ve irtifak hakla. ddenin mezkâr Pike El an öre RESİM etmeleri ve daha fazla m e ye 934. riyetimize 552 dosyi müracaatlar de la ölülüE M. 4 > diz e Yüzünü ara elleri Idı. Alnından ve ölenin yele in her tarafı- nı öp! tü, — Sıcaksın, dedi. Biraz kede- rin var galiba!, Merak etme, İyiyim, Ik, yanıma otur da biraz konuşalım. ne söyliyeceğimi bilmi- rum. o Ömrüme sevdiğim biricik kadını elden ie çırıyorum. — Yanıma yaklaş, beni dinle, bu gece bir türlü ag madım. Fırtınalar İN zelzelel gitmemiz kalı diye düşündüm. Samed lemli bir sesle acılarını hissettirdi: — Her şeyi düşündüm. Yalnız olsa m min ilelebed benimle kalmayı hiç dü- şünmedin!. — Haksızlık ediyorsun, Same d, Çünkü gitmemiz kararlaştığı gün- den beri bunun bir çaresini bul bie a ne kader adi mpi id ol- ei belki ko Mi Fakat dokuz yaşındaki çocuğumu nasıl bıraka- yım?, — Hamidi gp gitmeğe ikna edemez miydin Ne ser ye Hamidi Hiidiisi fikane, se bir baba gibi evi ğini bilirsin, Beni bir şeyden mah- yor. Bütün eri hakikat ola- ak. Hiç yalnız başına oralara gi- der mi?. — Belki hakkın var, Duygu. Çünkü muhakeme yürütebiliyor- sun, Fakat ben kendimde değilim. mantığı unuttum, Yarın bu- radan gidiyorsun! İşte aklımda yalnız bu. Bir daha kimbilir seni ne zaman göreceğim?. — Birkaç sene, Samed. Zaman çabuk geçer. Elbette gene buluşa- k ördüğü — Ne söyliyeceğimi PN, Seni hiç unutmadım, senden son- ra hiç bir kadın sevmedim, son mülâkatımızın, bugünkü birleşme- mizin hatıra; ebediyen kalbim- de sakladım, diyeceğim. Genç kadının ellerini tuttu. e dine çekti. ği iterek öti daya götürm — Hayır, ESA Yi Bunun son e olduğunu gi emi kü bugün de buluşacağımızı ümit ettiğimiz Bayi içimizde «son» se- vişm e roktu, A rl öpmeden kale kucakladılar. Birden- bire kapının çalındığını işitince, ayrıldılar. liğe ei ğlamakta; ziyade tpsir yapıyordu. m d sev- yorum, iile Yalnız bildiğim m bir şeyi aklına getirmedin. Burada Son defa — Kim acaba? Biri gelecek miydi? a ve kapıyı, Ben senin odana g Duygu ii alarak y: daki li geçti, kapıyı rn Samed sokak kapısını üye koştu. Hamidi görünce buz dona kaldı. ya Hamid, Samedden on yaş büyük- tü. Uzu anberi tanışıyor- rdı, Pek ayiyilerii Hamidin ikal ey- emi Tahkikat kabahatın He, Onun bu'nezaketi, dostluğu ve kibarlığı Duygunun kalbinde ken- disine karşı minnettarlıktan ve takdirkârlıktan başlıyarak büyük bir merbutiyet uyandırmış ve ni- hayet bu merbutiyet derin bir aş- ka inkılâp si — Seni silk mı ettim, Sa- med? © — Bu nasıl lâkırdı? Geleceğini ümit etmiyordum da birdenbire şa- şırdım. — Sana söyliyecek bazı şeylerim var. Mühim ve acele, Hamid acınacak kadar solgun ve müteessir görünüyordu. Şakak- larındaki ağatmış saçlarile âdeta bir ihtiyara benziyordu. Bir koltuğa oturdu. Samed kar- ee ayakta duruyordu. Hamid orgun bir sesle lâkırdıya başla- m e eni dinle, dedi. Aklıma bir şey gl , Kaç gündür düşünüyör- dum..İptida, tereddüt ettim, niha- yet sana söylemeğe karar verdim. Neden sen 'de bizimle beraber Ef- ei Sehiyorcan? , Oradan zaten b al istiyorlardı, Sen de mütehassıssın. işe yararsın. Samed kekeledi: — Sizinle beraber mi geleyim? — öyle ya... Orada Duygunun çok siılasağından korkuyorum. miyet teşkil edecek yim, bana telefon edersin. Hamid, şaşkın bir halde dostu- nu kapıya kadar götürdü. Sonra di Yatağın. yanındaki yüzüne pamış, hıçkıra hıçkıra iye lerini işitin- sıl Nr cevap beklediğini vaşça: — Hayır, Duygu, dedi. Gelemi- ve Buna imkân yok!. gu minnettar bir senle erime gülmek cesaretini ken- dinde buldu. , ci Zayi — Evkaf müdüriyetinden makta eyi 227, 228 ai maaş cüz: ia Ki Fındıklıda yanan yan: gında yi dan bunların hükümsüz olduğu, ii in alınacağı ilân olunur. Müezzin Ak imam Fevzi Hidayet e kei yağa