Hüseyin Hilmi .lisi tayin edilmişti; © memurlar Sahife 8 AKŞAM MAN KÂNI SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ ITEM e Tercüme, iktibas hakkı e — Tefrika No. 563 EE asker nasıl gönderilirdi ? Yiyecek namına kurtlu peksemet! a ordularında se: maaştan fazla alamıyan, trt si görgülü za bitlerin İstanbulda kendilerile ay- ni sene mezunları olan, bazan bütçenin müsaadesizliği hiç kale alınmadan senede iki rütbe kateden şık yaver paşaların, mahdum ve damat beylerin yahut hademe- likten, Ke e uşaklıktan ye- tişme ümeranın ve erkânın yaşa- yış tarzlarını öğrenmemeleri, he- le gözlerile görmemeleri pek lâ- zımdı! Bu gibilerin hava tebdili olsa bile istanbula g için e men çöllerindeki askerlerin hali hiç bir tarafa kıyas edilemezdi. Bunlar dünyanın en talisiz in- sanları idiler! Yemen Osmanlı devletinin ka- nı durmayıp akan yarası idi! Türkün makteli idi, Osmanlı devleti Avrupalıların, hassaten İngilizlerin müstemleke- lerinde tatbik ettikleri usulü Yemene tatbik eylemeği hiç dü- my ni mümkün olduğu kadar maddi, manevi bağlarla e aş bağlanacak yerli marifetile idare vi Yemenden iktisaden ifade et- mek, usul yerine en oraya Türkün le beraber yer ki: Yemende ıslahat yapılacaktı; Yemen va- (Hüdeyde) sahillerinin vapuru Karadeniz © yeni neferlerini Yemene götüre- cekti, (1898). meydan verilmemesine irade çık- rmıştı. İstanbul limanında vapura iyi peksemet getirildi; fakat İstanbu- © la gelinceye kadar efrad hep küflü yalanı! > MY t yemekten harap oldu! Vapurda (14) ağir hasta çık- mıştı, Bunlar e hasta- Derne gömer 'apura iskarça miki (1500) an nin Asılı sandallar içinde bile asker yatırılıyordu! yemek bakılmıyan bu ef- rada De ağ olan has- talıklar musallat Beyruta ime efradın hali ikti kötüleşti, nezarete memur yemek yedirtti; yola çıksalar öle- cekleri mul ak olan 50 neferi Beyrut hastanesinde bıraktı, Gemi Süveyş kanalına girdi. ıktan ları Adanayı düşen efradın vücudlarında mus kavemet kudreti remzi gü- neş çarpmasından, hummadan eye a 13, Hüdey- de hastanesinde tifodan 26, kıta- larına en evvel de 11 nefer öldü. İstanbulda, Beyrutta bırakılan- lardan ölenler bu hesabın hari- cindedir! İskenderunda ikmal edilmemiş sevk olunacak yeni efrad ikame olunurdu. Bu efrad burada vapur bekler- lerdi. Fakat vapur aylarca gel- mezdi! 1903 - 1904 senesinde sevk olunmak üzere buraya getirilen kadar efraddan 1600 den fazlası kaçmıştı! Çünkü bu efrada sözde «yev- miye» verilirdi; «vaz'ı kazan» yapılmazdı. Bu genç adamların karınları lâyıkile doyurulmazdı! Malsandığında para bulunmaz- sa bunlara tabii yevmiye de ve- rilemezdi. Efrad, iza hükümet ko- nağına, evine gelir, dua ile anem bağırışır, tazal- lüm ederlerdi. anın para bul lumur- cek kadar yevmiyeleri verilir, ol- daşlarının iskelelere gelirdi. Altlarına serecek, üstle- ri dı. Kışlası olmıyan yerlerde han- i ğ z vallılara yorgunluklarını. gidere- cek, sıhhatlerini koruyacak si- yerde bükü- gaddiye, t lebbüse mahküm bırakırdı. On- lar da bu hallere dayanamıyarak ölürlerdi veya kaçarlardı! A kaçmağa takati ve cü- reti oolmıyanlardı sevk edilirlerdi! Vapurlarda izdiham ve küflü ki Yemene i. Efradın böyle zayıf, takatsız Yemene çıkmaları tabii muvaffa- kıyeti akamete RR: felâket- lere sebep olur: runda Adanadan e i bin çuval çürük peksemet bul- di allar içinde lokanta- pide artıkları gördü de doktorla- ra muayene ettirdikten sonra (in- sana değil, hayvana bile yediri- emez) diye rapor şi çuval- a iade ettirdi! Bu pek- semetlerin fiati en âlâ ik pılmış peksemet fiatine muadildi! Bu efradın hem iaşesi pekseme- te hasrediliyor, hem bu pekse- met hayvanlara bile yedirilemiye- halde bulunuyordu! mahsusa O) çoğu yük için yapı! al, eski purlardı; uzun said saka nakli için hususi tertibattan mah- rumdular, ami ları ii gaz tenekesi su yetiştiğini bildik- al buna göre tedarikli bu- unurlardı. Fakat «yeniler» tabii Yemen yollarının bütün zorluklarını bi- lemezlerdi. Zavallı yeni efradın e başındaki halleri, su için kavgi rı er la yacak bir manzara idi, asker kıtalarının nakliye vasıtaları kâfi mi, değil mi rası hesap olunmazdı. 1905 te Selânikten Yemene 100 den fazla hayvan gönderili- a İskenderun limanında 17 gün dur. muştu, Hayvanlar vapurda ayak üstünde, biribirine bitişik vazi- ette kalmışlardı; bakıcıları bu vaziyetteki hayvanların yanları- maşa) öm tam istih- kenderunda ahırlatılmaları ka- bil olamamıştı. Bu hayvanlar ge- v a yarıya zayıflamış, biri n yularını, öteki a yeterli, kuyruğunu yemişi Böyle vasıtaları bile e asker kıtaları ne yapsın? Hayvanların çime yük- ada tahmil olunur; afrad hamal haline sokulur, bu mi de zayiat verilirdi; görü- mü- lecek işler de bundan tabii teessir olurdu. (Arkası var) a itöhadına dahil gimayan 'nebi memleketler: Seneliği “3600, altı aylığı io. üç aylığı 1000 kur Adres tebdili için yirmi beş uraşlik elenerek Üy; Cemaziyelâhır 80 — ii deal eni 29 Eylül 1935 — Tefrika No. 44 Arkadaş Karısı Yazan: Ikinci kısım İkisi Bu, Pendikten bir tanıdıkti. yi yüzle onlara doğru koştu. Mehmed Ali soğuk karşıladı. — Bir kaç Mine seye geldim... Mehmed Al Salih onu ik iş tuttu bir kenara çekti. Fatmadan ibs aldı. Anlatı- | yordu... Etrafı bir e genç- Mehmed Ali sordu: — Neler anlattı? — aç — Neden böyle tuhafsın? — Hiç tuhaf değilim, bilâkis neşem var... Bindikleri vapur er yola çı- kacaktı. Bunun iç n valizlerini, sandıklarını iel bile, Mehmed Ali o gece de güver- tede oturdu. Salih yanında yorgun bir hal deydi. Mehmed Ali, hastalıktan yeni kalkan Salihe böyle davranma- ması lâzım geldiğini düşündü. Ar- kadaşı gene üşüyüp hastalana- bilirdi. Fakat gece öyle durgun, öyle güzeldi ki... Ölmemeğe ahdetti, Bu güzel dünyadan ayrılmı- ayrılamıyacaktı. Güvertede durmasının bir sebe- bi daha vardı... Söz d landırıp, Palermada tesadüf ettik- leri tanıdığına getiriyordu. Öğ- renmek istiyordu. Salihin birşey söylememesi onu kuşkulandırdı. Bütün bütü ka düşürdü... Gön gres bizi ga- rip bir #üküngik his: — Fena haberler aldi sana de- gil mil, — Hayır. — Saklama, b iğ .. Görüyorsun, öyle.. ki sakinim. Haydi — Biliyorum, Ker aber ver- medi. Biraz sonra: —sSı çok yalancısın Salih. ele sile. bunları bile söylemek d — Ne lüzum — Eğer diilim bu ka- dar olduğuna kanaat getirsem.. ye da söyle, birşey sakla- — — Bitşiy yok. Bunları da söyle- miyordum, çünkü ondan konuşmak istemi iyordum. — Gene yalana söylüyorsun. Salihin sükütüne daha kide lik kız- mağa Payne Ve gene Salihe kin bağlı «Ne diye vaki ona fedakârlık yapıyorum. Değmez. or, wii ediy. istedi. Hayır, boş şeylerdi aklına gelen. Art hissettiği, muhakeme et- tiği anlar geçmişti. Mücadele binde değil, kafasındaydı. Arkadaşını mütemadiyen pay- yordu: — ana söylemek istemi- yorsun, halbuki ben senin için ne fedakâi katlanıyorum ârlıklara Selâmi Kayacan ri Mehmed Alinin sorduğuna evap vermiyor, cesaret edemi- si — Salik aklıma bir şey geli“ yor. — nba gidelim, — Gideceğiz. — ie çiflikte oturalım . ği ki artık sakk in ol. Sonbahar yaklaştı, Orası sonba- harda çok güzeldir. Daha vakit var. ayır hemen gideceğim, sen ilkeli yalnız giderim. Geceye kadar bundan bahset tler. Ertesi günü İstanbula örmisiğim de ilâve etti. — Fatma her halde bir er Si yaşıyor, sen istediğin kadar ” Salih cevap vermedi. Bir kaç dakika sonra mırık dandı: iliyorum ben, ii Ertesi il İstanbula gitmek- leri ölmüştü. Bir an Fatmayı öl müş farzetti. Gece arkadaşının elini sıktı odasına girdi. Uyuyamadı. Salih te odasında 'uyuyamıyor- du. Mehmed Ali yattı, bir saat sağa sola döndü, sonra kalktı, bir kâğıt alıp yazdı: «Mirasımı Salihe bırakıyorum... Tekrar yattı. Elinden eğe kadar mücadele etti. küyordu: — Ne var, ne istiyorsun? — > seni biraz görmek is- başını kalktı: — Gidiyorum, dedi, uyuyalım. — Ben de beraber Gürün, önüne eğdi, Alinin odasına ler. Salih etrafa baktı, sipbeli bir şer yöremedik Yalnız k- — Sen yat, uyu sonra giderim. — Peki. — Haydi gözlerini kapa. — Eğer burada kalırsan uyu- yamam. Salih yerinden kımıldamadı. Yatağın baş ucunda ayakta du- ruyordu. hmed Ali doğruldu: — Beni öp.. Ve ilâve etti: — Fena bir gece e ediler, med Ali kapımın kapan- dığımı, Salihin uzaklaştığını duy- Göle mücadeleye çalıştı... Sonuç Mehmed Dia bir ay sonra bel min mili, döndü, tek ba- öndü.