Tefrika No. 118 TACLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR CENGiZiN OĞLU İSKENDER FAHREDDİN (Cüda ) kendini kurtarmak için, bu işte Çıpayı suçlu Böstermenin yolunu bulmuştu. Cengizin oğlu, cellâda emretti: “ Haydi, Çıpanın kafasını koparıp bana getir!,, “ Haydi, çabuk.. Çıpanın kafasını kopar..l ,, Çıpa içeriye girdi.. yerde kıv- ç Tanan cı ceylân yavrusunu kucağına ii Ve ağzına biraz su damlata- öl , Kurtalamaz!. Diye lid Ceylânın göz- lerine çarçabuk beyaz perde in Miş ve incecik dili dışarıya ii işti, İn Oktay ve Ankin rsi Cey- depi Çipa mik — Prenses Ankinin şimdiye ka- dar toprak altına göçmemesine şa- yorum, ulu hakan!. ire karşı hiç mukavemet eremeyen bu zarif hayvancık İraZ sonra başını yere dayıyarak ölmü, üştü, Oktay birden yerinden fırladı: ,, O Seni de böyle zehirlemişler, kini, : Öl sevgilisinin boynuna sarıla- 5 — Sakın merak etme, yavrucu- S. artık ölüm seni pi - ; a alnından öptü.. uzun saç- larını okşadı. - Ânkinin tedricen zehirlendiği Meydana çıkmıştı. Şimdi bu fe- Malığı yapanları yakalamak ge- tekti, Cengizin oğlu ilk önce (Cüda)yı Sağırdı. Ona bu sütü kimin elin- <n aldığını sordu. e bu fenalığı ummuyor- Göde soğuk çam muha- Aza iu cevap verdi: nsesin ii her sabah pöme b. ben de tas içinde Ynai > veriyorum. n, kendisine candan hiz- Met Ma SD o kadar çok *mindi ki. Ok tay >> Onun kalbini e Dömekten kendini alamamıştı. Sarayın içinde fısıltılar başla- Muşta, — Prensese verilen süt zehirli işi, >— Nerden anladın? lie n, Ankine içirilmek üze- X yin sütü, ceylâna içirmiş.. Ylân zel hirlenip ölmüş. > işi kim yapabilir? de Sarayda zehirin ne demek ol. Uğunu ve nasıl tedarik edileceği- vi Çıpadan başka kimse bilmez... — Ondan mi umuyorsun?. trmezi asına ondan başka kimse hi, be bunu yapmak için, ölü- Ne susamış olmalı. “İşe o eceli bu yüz- tözl u ko; onuşmayı duyan (Cüda)nın €rinde birden, bir kurtuluş ışı: a Parıldamıştı a Va da) Sui işin, kendisini > dakika sonra cellâdın n pen- 8 düşüreceğini anlamıyacak kadar budala değildi. Ankinin ya- nına sokuldu odadan çıksın.. bu işi minel sözlerim var, Dedi, cariyesinin söyledikle- rini Kanik kulağına fısıldadı, Han, KA alm dışarıya çıkardıktan sonra — Süte zehir katanları hemen meydana çıkarmalıyım. Diye bağırmağa başlamıştı. Cüda yere diz çökerek anlattı: — Benim bu işte bir suçum yok- dur. Ulu hakanım! Şimdiden söyli- ye, sütü getiren çoban da suçlu değildir. Çünkü, çoban sütü getirdikten sonra, kapıda durma- dan geçip giderdi. Ve sütü gözümü zün önünde sağardı. Ben sütü ken- di elimle kaynatıp tas içine ko- yardım. Yukarıya çıkarken, Çıpa beni kari. prensesin o neşesi gelsin diye süt tasını elimden alir ve bir şeyler okuyup üfledikten ul ti. Şimdi anlıyorum ki, pren: sütüne zehir katan el, Ön eli. dir. Moğollar e ve zehirden çok korkarları tay bu iel dikkatle din- edi. Sarayda kadınlarla temas eden, Çipadan başka bir erkek yoktu. Prensesin yanına serbesçe girip çıkan ve kendisini eğlendirmeğe memur olan Dalkavuk bu işi yap- mağa cesaret. edebilir miydi.. ve niçin yapsındı?. Oktay tereddüdle sordu: — Çıpa, sabahları süt tasını e- line aldığı zaman, senin gözlerin kapalı mıydı?. Sütün içine bir. şey attığını görmedin mi?, ıpa o kadar açık göz ve ze- ki bir adamdır ki, bunu sizin gö- zünüzün önünde yer yeğen göre- mezsiniz, Ula Hakanım! Baylar ioelar Ki Baş tarafı beşinci sahifede) imi Mei Mümeyyiz filân gelme- miş... ım Nami yalnız,. Ben gir- dim. rn me ill hiç aklım- dan çıkmaz... Sordu: — Adın ne senin? — ibrahim Necmi. — «Necmi» yi sen mi ilâve et- tin?.. Yoksa babanın adı mı?.. — Babamı — Ne A sen? — Mua! — — ise sana çok zor sora- cağım... demez mi? Şaşkınlık- tan bir kei mis n usulü defteri hocası m Edebiyat ho- cası olacağım... dedim. Ve haki- ka ten de ri Bu vakanın üs- tünden am 30 sene geçti. Hu- kuku a halde hocalık sa- natına girdim. — Hiç avukatlık etmediniz mi? — Ettim Fakat — İlk davanız ne idir — Gayet tuhaftır.. Selânikte bir «Sahte prens» türemiş, Saray deh- şetli telâşa düşmüştü. Bu davayi aldım, kazandım Çok ceza aldınız — 15 senelik m hayatım- a iki ceza gördüm.. İdadinin ilk sınıfında idim. Saffet adında bir yoruz.. Gömülcineli Hacı Ahmed © efendinin dersi.. Bir çocuğu tahta- ya kaldırmış soruyor: — Sağır kefe niçin sağır kef de- mişler?.. Ben arkadaşımın kula- ğına eğildim: — Kulakları duymaz da ondan dedim., Birdenbire ikimizde bir gülme nöbeti başladı. Katılırcasına eğ bir türlü susamıyorduk., oc — De diye bağırdı. Fakat ne mümkün., Nihayet geldi. iki- mizin kulaklarından tutup kafala- rımızı birbirine vurdu., İşte ilk ce- zam. İkincisi de Selânik idadisinde kavanin muallimi Ziya bey bana aferin yazıyorum diye ceza yaz- mış.. Onu da tashih ettirdim. İşte * aldığım bütün cezalar.. Uslu ço- cuktum ca! H.F. ektep hayatımız nasil geçti?! mı? Cariy. > ie Tunu ei “düşürmü ştü, Cüda, hanın ve derinler. tirecek olan şu öyl seydi, Çıpanın durum Iki de bu e ar tehlikeli olmıyacaktı. a kendini cellâdın palasınd. mi için, bu mesele üzerin- de bütün zekâsile işliyordu. — Ben Çıpayı bir akşam sunda konuşurken dinledim ini ilâve etti- zaten o geceden beri kendisinden şüpheleniyordum. Oktay kamçısını kaldırarak ba- ngizin oğ- rdı: o — Haydi, çabuk anlat! Çıpa uykusunda neler söyledi?. Cüda, yardım dilenen mila ni prensese çevirerek anlatmağ başladı: — Çıpanın kapısı önünden ge- çiyordum. Odadan sofaya akse- den bir mırıltı duydum. Kulağımı kapıya dayadım. Çıpa şu sözleri söylüyordu: «Merak etme, Mersa! Onun ölümü yakındır... Madem- ki sana söz verdim. Merd kahra- manlar gibi, sözümde duracağım. Onu mezara göndereceğim. Fa- kat, bu müjdemi senin kulağına ulaştırdığım zaman, sen de bana vadettiğin balişleri çarçabuk gön- erecek misin?.» Oktay burnundan soluyordu. Demek ki, (Mersa) Ankini el den çıkarınca ondan bu suretle öz almağa kalkmış ve para ile Çıpa- yı elde etmişti!. Cüdanın, kendisini kurtarmak için uydurduğu bu sözlere kim inanmazdı? Oktay, cariyenin kolundan tu- tup kaldırdı: — Teşekkür ederim, Cüda! Ni- hayet © korkunç karanlıklar için. den, sen, bana aydınlık bir — gös terdin! Vay Çıpanın başın. Cengizin oğlu, herş ni önce Ankinin tedricen 2 ei önüne geçildiği için seviniyordu. Sihirbazları çağırttı., onlara işin iç yüzünü anlattıktan sonra, Anki- nin yatak odasına, kendisini teda- vi edecek olan bir tek sihirbazdan başkasının ni emretti. Sonra odadan dışarıya çıktı.. cel- lâdını çağırttı: — Haydi, çabuk.. Çıpanın vü- girmemesi: cudünü ikiye Ve ve kafasını ko- parip bana getir (Arkası var) Her am bir ii | izmetçi kız kahve fincanını Peran, ko- Büyük bir iştaha ile sofrada yemekleri silip süpüren Ali Reşad şimdi, gözle- i kapamış, koltuğun üstünde derin bir uykuya dalmıştı, Odanın içinde dolaşan Peran, kocasının burnundan çıkan horul tuyu birdenbire bozuk bir radyo makinesinin sesine benzetmiş, fa- kat başını çevirince işi anlamıştı. Bu bakış ona pek hoş bir manza- ra arzetmiyordu. Kırkını ancak dolduran "kocası çok şişman bir adam olmuştu. Koca bir karnı var- . Kat kat çene peyda etmişti. Çeneden başka ensesi de katmer katmer yağ bağlamıştı bu böyle ei ede- mez, diye düşündü. Fakat ne yap- malı? Perhiz et derse inadına çok yemekleri az pişirtsem sofrada kavga çıkacak. Bir dok- tor çağırsam, birlikte polis komi- serini de çağırmak lâzım, Fakat har halde, kendisine kati surette bu işin böyle tiye edemiyı yeceği- ni anlatmalıyı: Filhakika baml isli sevi- yordu. Fakat karşısında böyle şişman, yemek yer yemez horlar bir adm görürse bu aşk daha ne kadar devam edebilirdi? eran öksürdü, kocasını uyan- dırmak istedi, Horultu öksürüğe galebe çalıyordu. Peran sıkı sıkı öksürdü, Ali Reşad gözlerini açtı. — Affedersin, karıcığım, dedi. Biraz daldım galiba... Fakat i kadar yoruluyorum ki biraz rahat eder etmez hemen göz- lerim kapanıyor. — Reşad, Allah aşkına beni dinle. Biraz evvel senin uyumanı seyrediyordum. Cidden mütees- sir oldum. Peran; yiyecek, — cığım, gözlerini başka tarafa ei Hiç nafile mü- Bir tedavi usulü teessir olmazdın. Yazık değil mi 7 | sana? — Alay etme Reşad, Seni ne kadar e biliyorsun, Fa- kat müthiş surette şişmanlıyorsun. — Sıhhat alâmeti karıcığım Ben şimdiki zamanın sıska herif- lerinden de, karılarından da nef- ret ederim. — Fakat her şeyin bir ölçüsü var, şekerim, Sen bu ölçüyü çok- tan geçtin. Muttasıl yiyorsun. Hep otomobildesin. Bunun sonu ne ak? Ne olur, biraz yayan yü- , bari... Peran kocasını yola getirmek- ten ümidini kesti. Fakat zihnin- den bu derde çare aramaktan vaz- Çok sevdiği li bii koştu. Ona derdini di — Peki şekerim, ll de di genç kadın, amma ben ne ya- payım? — Senin birçok delişmen ah- bapların, bildiğin sporcu kızlar var. Şunlardan bir tanesini bi- zim Reşada musallat ct. O güzel kadınlara dayanamaz. şündüm, bâşka bir çare bulama- dım. Mediha kahkahayı attı. Şişman- ları erime için mo- dern bir tedavi usulü iliş İşi o kadar se buldu ki tatbike geç- mek istedi; > — Aman, dedi, bizim. sa Melâhati buna memur e: sine hafif surette bakar gibi ol muş, (o yolu devam etmişti. Ali Reşad biraz tereddüdden son- ra kendini zaptedemedi, Kızın ar- kasından yürümeğe başladı, Fakat bir türlü güzel kıza yes tişemiyordu. Yoruldu. o vazgeç- mek istedi. Lâkin genç kızın o kas dar güzel: bacakları, öyle fev- kalâde bir endamı vardı ki her fedakârlığı göze aldı. Taksims kadar geldiler. Kan ter içinde ka- lan Ali Reşad kalabalıkta genç kızı gözden kaybetti. Ertesi gün, garip tesadüf, gene i? Bud vet eti eenç kız tatlı bir tebes- sümle: .Mersi! dedi ve reddetti. Yürüdü. Ali Reşad peşini bıra- kız orada kayboldu. Günlerce dolaştılar durdular. Ali Reşad kendisini unutmuştu. Gözünün önünde bu zarif ve mü: tenasip genç kızın dalgalanan en- damından başka bir şey yoktu. Birkaç gün sonra, Peran ko- casının pantalonunun en ki düğ yiyordu. . Bu üzüntüden ileri geliyordu. Fakat Peran farkın da değil Birkaç gün sonra, raltmak için terziye yollâmak mec- biyeli a oldu. n Ali Reşad sokağa çık- tu Ki o gün kocasının kim bi- lir hangi sokaklarda kan ter için- Bu, AliR dın kendisine birakiğı bir kâğıddı: «Sevgili mi Beni zn edin. Muvaf- Abone Ücretleri Türkiye | Ecnebi SENELİK 6 AYLIK 3 AYLIK 1 AYLIK Posta ittihadına dahil olmayan ecnebi memleketler: di 600, altı aylığı e aylığı 1000 kur 1400 yöre 2700 kuruş. 750 ii » 400 » ur, tebdili için yirmi Köle pul göndermek | isimdi Cemaziyelâhır 11 — Hızır günü 128 S İmsak Güneş Öğle İkinii m > ME v4 7107 542 918 12 1,33 Va, 353 536 IZIL 1546 M0 İN 4 âli civa: k Sok. İdarehane;