Tefrika No. 104 TAOLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR CENGİZIN OĞLU İSKENDER - FAHREDDİN Kutçu, geyik avında (Ankin )in arkasında söyleni- yordu: “Bu kadın babamın aklını çalmış. Onun yalnız gözünü değil, canını da söndürmeli..! ,, Kutçu, m germiş, sira liyordu.. O gün rim av günü)nü kutlulamak i için yola çıkan Oktay, an ve onunla beraber ava Seli lerden başka bir kimse av peşinde koşamazdı. han gelmeden Önce kurulan çadırlarda es hazırlanmıştı. O gün herkes kaddes av eti yiyecek, şarap içe- w ve güzel — delikanlılar geç- Miş güni apılan av eğ lerinde Sğkemmie türküleri tekrar- iyacaklardı. Cengiz ölmeden, her yıl buraya ak e ırmak boylarında Ok kt Ya öldükten a bu tarafa ancak yılda bir Zelir, üç gün kaldıktan sonra, 4 Tar me dönerdi. « Oktay çadırında biraz dinlen- dikten sonra, yanına Sebutayı ve general (Şe-Ten-Şe)yi alarak atın bindi.. çu ile prenses Ankin ve birkaç kadın daha g Yorlar. N Mini yarası yeni kapanmış- hakkak surette sevdiği bir kadın bulunacaktı, Oktay yılın başka aylarında Yanına ondan başka bir kadın ala- Mazdı, Oktayın büyük oğlu Kotan, kar- deşi Kutçuyu sevmezdi. Kutçu, Prenses Ankinin yanından ayrık Mıyordu. Bir aralık prensese sor- Muştu: , > Keollarınız ok atacak kadar kuvvetlendi mi?, — Atın dizginlerini çekmekten bile , yoruluyorum. Fakat, hanın ha- tarı > birkaç ok atmağa çalı- Şaca; — vE nişancı olduğunuzu söylü- Yorlar!.. ye Eskiden öyle idim. Havada Uçan en küçük bir kuşu bile vu- Yurdum, Şimdi dalda duran karga- Yı bile yere düşeremi i — Geçen İğ miayğaleğ ava gel- Miş pa — Evet n beni, saray muha- fızlığı mirie tayin edildiğim Sündenberi bütün avlara birlikte Bötürü; Gl geyiği kaç okla vurursun? Mk e üldü; . geyiğe bir oktan fazla Kine ok isabet ederse, geyik Yere yuvarlanır. İsabet etmezse, Yerinde bir anda yellez eser.. o ka- | N eli- kin dar süratli ve dolambaçlı koşarak kaçar ki.. peşinden yıldırımlar düş- se yetişemez. — Bugün ne vuracağız7. — İlk önce ge; — Benim ğe niyetim bir geyik avlamak. Sen siki geyik avlamak yası lim eek Geyik avına yalnız Sl hanla prenses Ankin 'ok atacakla; — Ben ie ml stersi ii — Yayını tutarız!.. Okun an çıkmasına meydan an Kotan kaşlarını çatarak zabitin en ayrılmıştı. Oktay, ağ m geçen bir geyik sürüsünü göstererek: yayını ger;. Diye seslendi ve kendi okunu ge yiklerden birinin üzerine savur- du. — Haydi, Oktayın ilk okta vurduğu geyi kızartılarak hanın sofrasına konu- lacaktı, Oktay eat sonra üç geyik aha vur. Sebutay eli ok attığı Esi ne geyik, ne de başka bir kı ramamıştı. Sebutayın elleri tir, yordu. Oktay bu sırada prenses Anki- ni yanına çağırmıştı, Hanın iki oğlu da biraz arka- da duruyorlardı. Bir kenara sindi- ler.. gözcülerin kışkırttığı geyikle- rin meydana çıkmasını bekliyor- lardı. Bram ni Meri geyikler de eydana çıkar yayını balaca ktı. Pr. utçu bu sırada anasına yanında geyik av na yeltenenlere, e mevkiinde gözü var, derler Hanın küçük sila da, Kotan g bi, sabırsızlanıyordu. Fakat o, imanın kolayını bul. muştu. Meydandaki ağaçların üs- tünde uzun kanadlı kır kuşları u- çuşuyordu. Kutçu okunu ağaçlara çevirerek ve bu kuşlardan bir iki- sini vurmağa çalışacaktı. Bu sıra. da nasıl olsa, fırsat bulacak ve we tersine çevirip Ankinin sağ nişan alacaktı. Kutçu kendi kendine yordu: söyleni- — ın hakki varmış.. ba- bam hiç v ile bu kadar çok meşgul olmuyor. Şurada duran bir- Ain prens karıları var.. onlara ne- den geyik avı yasak oluyor da, böyle Çinden gelmiş bir tutsak, banın m mukaddes avlara ok atıy iktay, deviillnin atışta mi vaffak olması için, serideki başını . bağ rültü etmeyiniz.. Ankin eN atacak. Geyikler ürküp kaçar- larsa, hepinizin canını yakarım!, Kutçu kimseye sezdirmeden ho- mwurdandı: — Kurtlar gebertti diye sevindi- ğimiz kadın, şimdi gene tepemize | - Radyo 27 Ağustos Salı İstanbul, 18,3 mann ders, 18,50 Da; m musikisi ire 10 Petruşka, , Senfonik saklan ,19, 40 ul Hali go orkestraları, Gavi; Son haberler Re 21,45 Plâk net riyatı, Budapeşte, 20,30 e ile şarkılar, ii 10 «Zsofia» adlı vapurdan yapıla. ımları nakil gerber 21,45 Se ire, 23,20” Çizen müzigi Ci iz Bükre, JA Daramlar, gi Konserin süreği, ı 2. 15 Pu erler Çplâk), 5 Senfonik k reği, 23,15 Y iğ, 20,40 Hu > » e, 10 «Die Schneider von elm” dl opera, 23,30 Gece iği, reslau, 2 Uzaktaki Almanlara mü- iü ve şir, 50 Reportaj, 21,10 Bü- Re slam ir 40 Teknik ya- Ti amba Ağlar İstanbul, 18,30 ia ders, 18,50 Dans kn hafif musiki, 19,10 Mo- noloğ, Bayan Halide 20, io İstanbul Ha İkevleri namına şehri ul * a Ali Riz 2 Basel 21,45 Bayi Laila Şa; Piyano ile Büret 201 Plâk neşriyatı, ze eşte, 20,40 Plâk, 21,15 Skeç, ,30 Macar yaylı sazlar müziği, 24,30 arşov Reportaj, 22,45 Karışık müzik, 23,15 Spor, 23,20 Küçük radyo orkestrası. Posa ilihadına dahil olmayan memleketler: Seneliği 3600, altı aylığı vk üş ğı 1000 kuru: tebdili için yirmi beş kivi pul göndermek lâzımdır. Cemaziyelevvel 27— Hızır günü 114 İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı E 842 10,30 5,23 909 12 137 Va, 8,34 5,22 1216 1559 18,52 2030 20,30 çıkıyor, Babam da böyle bir hort- iağın neresini seviyor? Bilmem Yanındaki ağaçta duran bir ii şa nişan aldı.. okunu savuracağı etli bir el, Kutçunu — Ne yapıyorsunuz, Kutçu? Ba- banizın sesini duymadınız mı?, utçu şaşırdı: — Yasaktan m var.. yiklere nişan almıyoru, Küçük prensin elini | iti ha- nın yasakçılarından biri idi, — Kuşlara nişan aldığınızı gör. sabrediniz! Prenses okunu atsın. Ondan sonra 8İZ utçunun canı kalmış, «— Prenses Kii tsın. On- dan sonra da b Diyerek, ayni Mİ birkaç ker- re tekrarladı.. ve bir ağaca daya- narak, 0 ok atışını bekledi. Oktay o gün çok neşeliydi. Han, kardeşi mn hastalığını unut. mak için, avdan başka bir şeyle avunmuyordu. . es Oktayı neşeli gördükçe: ru kadın, babamın aklını 03 o p a8 B Bn. 5 a 8 5 ı vaktinden önce boşaltmamak için, kendini güçlük- le tutuyordu, (Arkası var) bil 7 | Her akşam | bir hikâye Avrupadan döndükten ve bir yorgunluk ve melâl kendisini eziyordu. Bütün arkadaşı ve dostu kitap- ları idi. Bu yalnız hayat içinde rehavet ve atalet galebe çalmıştı. Hiçbir şey yapmamaktan âdetâ mesud oluyordu! Dünyada artık hiçbir şeyin kendisince ehemmi- yeti kalmamıştı. Bir gün teyzesi kendini ziyare- te geldi. Bazı ihtiyar kadınlar. ken: ve simi etmeğe çalışırlar. İşte bu savvurlarla (o kendisinin başını patlatmağa gelmiş olan tey- zesini, Adil, başından at için üyük bir arzu duymakla bera- ki nezaketen hiç ses çıkaramadı. Teyzenin yanında on beş yaşların- da güzel, derin bakışlı bir kız ço- cuğu da vardı, Büyük adam gibi hayretle Adile soruyordu: — Sen roman yazarmışsın, sa- hi mi? — Ben mi?... Evvelden yazar- dım. ar Ee şey yaptığım yok. z ME vii istemiyor da ondan. Teyze kö ötesini berisini alteikkken, Adil lâkırdıdan kur- tulmak için çocuğu alarak vi ye çıktı, Çocuğun zihni hep romanlara saplanmıştı, Gene soruverdi: — Bu yazdığın em iğ ler i için n mi, çocuklar ii ükler Mi Çocuklar okuyamazlar mı? — Okumaslar daha iyi. üyüklerin de okumamaları lâzım vi kitaplar varmış. Sen bu türlüsünü yazıyör musun? — Hayır. n okunmazlar onlar? Ne var içlerinde? İki çam ağacına bağlı bana beliğ gelmişlerdi. Çocuk g sor — Sn burada mı oturursun? — Evet, bütün gün buradayım. Bana sık sık gelirsen bahçede oy- narız. — Ben oyun istemem. Bana ro- manlarını oku. Küçük kızın çenesi hiç durma- dan işliyordu. adar ho- şuna gitti ki eğilip öptü. Onun tit- rediğini hissetti. Bakışı âdetâ müthişti. — Beni neden öptün? — Şeytanlığın hoşuma gitti de onun için. — Dönek ben senin dostu- num? A Adil şaşırdı: — Tabi, Zil mi, m Dedi. Balm Gi dostum: o e teyze ile le gi ecekleri zaman İri Aysel Adile mi yalva — Benim için > bir Toman yaz! Amma yalnız benim i için ol. sun! — Peki merak etme. — ma güzel olacak! — Yazdıklarımın olacak en Çocukluk içindeki kadınlığile, garib, tatlı ve cazib hallerile kü- Küçük 'dost J çük kız Adili âdetâ tekrar canlan- ird di. Onu biraz yakından tetkik et- mek, içinde şuurunun haricinde taşıdığı varlığın esrarına nüfuz ek lâzımdı? Adil yavaş yavaş eski itiyad- larına tekrar başlamıştı. Bahçe- lerine bitişik bahçede bazı kere- ler güzel;“zarif bir kadın gözüne | ilişiyordu. Adil, ortadaki zaten İ arab düvafın üstünden ir gün — Hamakta bulamadım seni. >> mn i — Delaşıyı yea ie oman ne oldu? Yazdın 2 — Azacık.. fakat çok düşüm- düm. Hepsi ye toplansın, sonra birden yaz: — Yaz aa çal bana. Senin yazın hoşuma gidiyor. | a ben bu romanı ma- | kele yazıyorum. i Yazı odasına girdiler. Genc kız | lir | gi kitapların amme yacağını iş bana hâlâ. Amma ben biliyorum.. onları giz- li gizli okuyorlar. Başka türlü ol sa yazarlar mıydı hiç? Ver o ki- | taplardan gizli okurum. — Ya annen görürse? i — Nereden görecek? ! — ra veririm. İptida senin | rin yazdığım kitabı okusan daha | iyi değil mi? sap Adil, duvarın üzerinden iğil Perani kollarının eyasi , i z — Bugün diyordu. Evvelâ söyle baka — m «büyük dostum» di- yorsi tırım sonra Evvelâ öpüşelim... Seni hai bir dest- tan ayrıt etmek için böyle söylü- yorum. Dudakları biribirini buldu. Fa- kat onların öpüşm yad cevab verdi. Kü. kaç adım ötede haykırıyordu. eran; — Çocuk gördü! kaç Dedi ve : Adi, büyük bir kabahat işle. mi mahcub, çocuğun yani na kn Filhakika, küçüğün öyle ir bakışı vardı ki, Adil büyük bir a berbad etmiş gibi bir his ş uydu. ğ — Neden öptün onu? Adil cevab vermedi. — Dostun mu senin o? Küçük kiz başka bir şey lemedi, koşa koşa uzaklaştı. Adil, küçük dostunu ebediyen kaybettiğine emindi. Ertesi gü- söy“