. CAKŞAM He daki bütün delikanlılarla el ense ettik, Miner GİR iddi Ankara meklapları Usta bir Türk sazcısı: Osman pehlivan.. “Sen Anadolu türkülerini bir dinle.. Çalarken insanın işi taşar, Ankara (Akşam) — Bütün kara radyosu »dinleyicileri Ana- dolu yi mi. içli ve derin mu- sikisini bu k irk sazcısının usta elinden sini fırsatını buldular. Tanburacı Osman pehlivanı bi- lenler yurdumuzun ulusal elleri musiki artistile birkaç saat ko- nuştuk. Neler konuştuğumuzu yazma- dan şunu o söyliyeyim ki tanburacı Osman pehlivan sikide gösterdiği eşsiz kabiliyeti- nin farkında değildir. Konuşur- ken onu güçlükle musiki bahisle- rine getirebildim. Mütemadiyen pehlivanlıktan, arabacılıktan ber- berlikten, oGözti eki karpuz tarlasından ve üçüncü katına ka- evvel dar getirdiği evini bitirmekten bahseden uracı. musikiye gelincö:i iyet rmeden: ÇEhhki., 3 leğene, ie vee < LİE /X LER İL a v* Tanburacı Osman pehlivan Tanburacı Osman pehlivan di- Ahmedle ye nam saldık bile üç kere güreştik, berabere aldık. Kırk saa kadar hem pehli- van, hem . Ömrümde yalnız Ali Hire bi çalgıcıdan bir sene kadar ders aldım. Amma mız çabuk öldü, bu işi kendimiz ilerilettik. usta- Gün geçtikçe adımız duyuldu. şarkının doğduğu memlekete ka- dar gittim. Bir gün Üsküdarda bir kahve- h in önünd. BEReüNi adığı için sazile anlatan öz sanatkârla karşı karşıyayım: en Rumeliliyim diye söze çiş 93 harbinde Kadıköye berberdi, hem dişçi, hem de çark- çı... Babamın bütün sanatları. nı öğrendim. Arasma ustalığımı denemek için sakalı uzamış adam- ları dükkâna çağırır, parasız tıraş ederdim. n duvarında bir tek telli saz vardı. bii köşeye çekilip, gizli gizli tıkırdat- mağa başladım. Bir iki hafta söle bizim dük- kâna gelip çalanların hepsinden usta oldum. O zaman yaşım on üçtü. Babamdan ödüm kopuyor- du. Malüm ya çalgı çalmak gü- nahmiış, insan ahretini kaybeder- miş. Fakat nihayet bizim sazcilık babamın kalağin gitmiş. Bir gün beni çağırdı: z çalıyormuşsun, çal bakayım, ben de dinliyeyim, dedi. mız on beşine gelince biz- e bir pehlivanlık hevesidir baş- Tadı. Dört beş sene içinde civar- içiyordum. Caddeden bir araba geçti. İçindeki arabacı ayağa kalkmış yanık bir türkü tuttur- muş geçiyordu. Şarkı o kadar hoşuma gitti ki yerimden kımıl- dayamadım. Biraz uzaklaşıncı aklım başıma geldi Caddeye rte ım. Arkasından koşarak “ba- ğırmağa başladım. Fakat araba- rmak mümkün ol- duğu gibi sokaklar arasında kay- boldu. Artık benim huzurum kaçmıştı. O şarkıyı muhakk Üsküdardaki arabacılar kahve- sine gittim, Sordum, soruşturdum. Nihayet tanıdılar, Fakat köyüne gitti dediler, Edibizyin Ortalar köyün- e oturur. Çocuğu olmuş, mem- leketinden çağırdılar, dediler, Bu cevabi alınca aklım oynadı, Pa- şe tam arabacının köyüne kadar gittim. Üsküdarda ondan işitti ğim şarkıyı bir iki kere söylettim. O şarkı bugün bile en çok sevdi- ğim memleket havalarından bi- Ir, Çünkü bü ak öğrenecektim. İnsan Tepee bütün enerjilerin en büyüğü ve en yükseğidir. rjileri insan yaratır. 20 ILKTEŞRIN - PAZAR ENEL NUFUS SAYIMI Bize Türk Ulusundaki bu enerjilerin en doğru sayısıni tanıtacaktır. ekâlet, Istatistik Umum Müdürlüğü İşte böyle halkın ağzından top- giderse... — Yeni şarkıları nasıl buluyor- sun pehlivan? — Bırak be e hep ka- dın, hep sevgili, hep oyunbazlık. Sen Anadolu türkülerini bir din- Müşterim evden çıkıp arabama gelince sordum: — Tanburu siz mi çalıyordu- nuz? — Neden sordun? — Ben de biraz tıngırdatırım da, meraklısıyım. Ne çalarsın? — Milli saz, hani âşıklar çalar, işte ondan — Pöymleyd gel de seni din- leyelim. Dediği ii sazımı alıp köşke gittim. Meğer o tanburi Cemil âca a ders rice i dım. Sazı dizime indirince tan- buri Cemil kalktı. Ben bu ada- mın elini öpeceğim! dedi. Her ne ii çekmek istedikse de kur- aramadık. Ondan sonra çok ah- Şerit ettik, Babasının dostu ol- duğum için oğlu Mesud Cemil beni hâlâ sever, Zaten beni sevmi- yen yoktur. — Çalarken içinden coşar mı- sın?. — Elbette coşarım yahu... 62 yaşında olduğum halde sazı silme aldım mı hâlâ içim kaynar, sa- baha kadar çalsam bıkmam, Ne edeceksin, Allah vergisi bize bu.. — Seni burada — sevdiler, tik hafta ga kal ii — Yoo am be bira- der, Göreme deki e karpuzlar oldu, gidip onları sa-” ü- Kısmetse evimi de bu sene bili ceğim. Hiç usta tutmadım Ben dülgerlik te yaparım, Elini yım, artık çatıya mı, Fakat yaş 62 evlât... Çökme- ge başladık, başımızı sokacak evimiz sümme « Sağ olsun ev- lâtlar var amma... Onlar benden bir şey emine de. iu sonra edilmi, büsbü- tün saza Keriz Memleketin bütün büyük adamları beni tanır, sofralarından eksik etmezler, Se- nede bir kere de Halkevlerini do- laşip köylülere karıştım mi daha ne istiyeceğim. Vakit geç el Haydi bize eyvallah... Tanburacı Osman pehlivan pas- tahanenin kapısından çikar çık- maz kalabalık arasında kayboldu. Ş.A. aşv. Fakat Manastırın vaziyetini ya- kından takdir edemiyen müşir İb- rahim paşa, Şemsi paşanın hayatı- na nihayet veren mütecavizin ve arkadaşlarının ele Resne ve sşayed varsa- geçirilememesini, hele civarındaki isyan hareketlerine karşı âciz bir vaziyette kalınması- nı bir türlü havsalasına sığdıra- mıyordu! Osman Hidayet paşa, ordu mi şirliğinden aldığı ilk telgraf üze- rine ne yapacağını ia bir halde İK lmirken İbra| nın şu ikinci şifreli izlarii eline tutuşturuldu: «Şiari sadakat ve ubudiyete mü- paşa” ne ubudiyet ve sadakati rasiha ve memlükânemize ve askerlik şeref ve ve kudsiyetine katiyen mugayır ve muktezayi sadakat ve ub olduğu cihetle vazifei ülke me ve mevkülenin ifasına ve as- kerlik şeref ve haysiyetile müte- nasip ibrazi metanet ile bu gibi rezile ve melünenin behe- mehal derdestlerine müsareat edi- lerek rızayi kudsiyet ihtivayi haz- reti hilâfetpenahiye mugayır ufa- cık bir halin bile vuku bulmasına son derece itina edilmesi ve dün eşhası tebliğ olunduğu gibi bu kerre ma- ami âlii ser askeriden cevaben mevrut şifreli telgrafnamede irade ve izhar buyurulmakla tekrar bake- mali metanet tedmiri erbabı mef- sedet ve temini asayiş ve emniyet hususuna sarfı makderet kılınma- si tavsiye ve ihtar olunur.» Müşir 1 im Manastırdaki resmi makamlar felce uğramışlardı |. Osman Hidayet paşa, bu şifreli telgrafı okuduktan sonra müşir İb- rahim paşanın hâlâ vaziyeti kavra- yamadığına hayretler içinde kal- dı. Emir vermek, akla gelen şeyi tav. siye etmek, hattâ yapılamiyacak > için tehdid edici talimat ver- olaydı. Fakat, bütün bu ted. birlarin nasıl yapılacağını düşün- mek de lâzımdı. Halbuki müşir İbrahim paşa bu cihete hiç yanaş- mıyordu.. sman Hidayet paşa, kendi ha- yatını bile tehlikede görürken, ve si paşanın maiyetindeki silâh- şorların & vüze uğramamaları için Manastırdan uzaklaştırmaları teklifine muvafakat ederken sa- çağı sarmış inkılâp ateşini nasıl söndürecek, Şemsi paşayi öldüre- ni nasıl ele geçirecekti? Bu kabil mi idi?. İşte Şemsi paşanın âpan- siz ölümü karşısında Manastırda- ki mülki ve askeri makamlar, böy- — bir vaziyette ballnyorlar. bü- in kudret ve nüfuzlarının felce le hissediyorlardı. Adliye Iş başında. nastır vilâyeti ser müstantiği Ke- i sür iie agi Dİ ii ÖMEŞRUTİYETTEN ven aba patlıyan | abanca . Yazan: Mustafa Razıb mmmmmmmmuzmzımmm ÖNCE Sırra aa 7 ia berdar edilmişti. Hâdisenin <i yan ettiği ig resmi işler raşan Ke ey, silâh sesi işitir e derhal kuşkulen | fakat karşısındakilere bir şey hir ri istemedi, kendisine pr) ber verilmesini bekliyordu. Ar i dan çok geçmeden içeriye i Km muavini Abdül bey ör ker atılıyor., Birini ve dular galib Dedi. Beni al bey bu söz wii hemen yerinden fırladı ve odadı” duyduğu sevinci cemiyet £ mensif” larından olduğuna şüphesi ole” yan Kemal beye burada yayaff” fısıldad. ii yabancılar vardi di söyliyemedim, Şemsi paşa V li Şemsi paşa maiyeti zin hüviyetini tarif etmek hususi da vazıh bir malümatları ol” sivil olmayıp bir asker vey: kıyafetli biri olması idi. Hattâ as bit olup olmadığını da tayin edi miyorlardı. Kemal bey, bu mütenakii z delerin işine yaracağından ap memnun olmuş, sarih b tanzim eğ Ekdei duğuna, bu suretle fedainin b yeti saklı kalarak Abdülhamid kümetinin tahkik ve ic gi leştireceğine kanaat getirmişt” Tahkikat, Atıf b hint emri Tahkik he şini pi Mahmud beyin evine girm müteakip kaydettiğim gibi- pati yan yağmur şiddetlenmişti. K: beyle cemiyetçi yağmurun yolda bulunan bozduğundan m lardan, evlerine kaçanlarda” layı ortada sorulacak hiç kir yoktu.