Sahife8 Tefrika No. 102 CENGİiZİ İSKENDER i mezarlığa koştu.. “ Sarıkt General ei ie un Moğol kesi peri €vine döndüğü zaman, iki uşağı ve ca- © riyesi yüz üstü yerde yatıyor. dı. açar, uşakların suçlu oldukları zaman yüzüstü yere kapandıkları- nı eski bir Moğol âdeti olarak ta- nımıştı. Suçlu kimseler büyü rinden bu suretle af dilerlerdi. Kaçar sevinçle uşakların irti- - na basarak yukarıya çıktı. — Sarıkuşum, nerdesin?. Dive bağırdı, Evin üst katında- Hiojslarda kimseler yoktu. Kalın - taş duvarlara çarparak dağılan Ka- çarın sesine şeytanlar bile cevap vermiyordu. Kaçarın gözleri dönmüştü. Kam- çısını şaklatarak alt kata indi ve uuşaklara sordu: — Ka rde?.. Uşaklar Felce tutulrmuş gibi tit- riyorlardı. Bu soruy: © verecekti? -Karını © dürdüler!- demeğe kim cssaret e- debilirdi?. Kaçar karısının başına bir felâ- ket geldiğini anlamıştı. Uşaklar- dan birinin yakasından çekerek: — Evimden ayrildığım günden- beri başımda kara bulutlar dolaş- tığını görmedim, Karımı kaçırdı- lar mı?. salan söyle.. şimdi boğa- © rım seni! Diye haykirncn, uşak korkak bir sesle mırıldandı: — Biz KERE ya > şeyden isilik tu. Ulal . ç gece damdan ii Bae girmi Uşak sözünü töresine ç ti. Kaçar, Ulakın adını duyunca © uşağı bir paçavra parçası gibi ye- re çarptı: : — Ben karımı size teslim etmiş- Uşağın dili tutulmuştu.. genera- le cevap veremiyordu. Kaçar ö! © ki uşağı tutarak, kamçılamağa İ başladı: mi uyudun, aslan kıya- fetli kedi? o çapları evime gir- pe sen de mi göri in?2. u uşak, Çinli klar biri ik çok hafi bir ses e mönü im, gene- Tal Se Sabakleyin kalktığımız za- man (Sarıkuş)u kanlar içinde yer- e yatarken gördük.. şaşırdık. Çinli uşak doğrusunu söylemiş- ; ; f Pal m nee İşini muhafazaya ça- İ | — e ne oldu?, Karım öldü İ : önüne bakarak; © — Evet... Ve cenazesini han © Kaldıritı. Dedi, korkudan dizlerinin bağı gözüldü.. olduğu yerde yıkılıp kak Ki Kaçarın gözleri hiddetiüden dı. Kya m o sırada önü- 1 ph b ii gar e — Ah yavrucuğum.. oda mı git rek ağlıyor, ve mütemadi- ını yoluyordu, TAOLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR N OĞLU FAHREDDİN General Kaçar, karısının öldürüldüğünü anlayınca, zerinde kanlı gömleği serilmiş olan bir mezarın başında durdu ve haykırdı: ıkuşum.. Yavrucuğum!,, Pe vermek sirasi generalin ariyesine gelmişti, a genç kadının saçlarını eline dolayarak haykırdı; arınında yedi aylık çocuk velisi tiği o gece neden yal nız bıraktın .— Yümilkleğel odada yatıyor. dum, general! Derin uykuda de- ğildim, Fakat, hiç bir ses duyma- Kaçar bu sözleri işidince mu- vazenesini kaybetti.. aslanlar gi- bi göğreyerek, saralar içinde bağı- ra bağıra sokağa fırladı. gol generali karısını çok 86- viyordu. Ellisinden sonra, Karaku- rumun en güzel bir kızı ile evlen- aile saadetini yeni tatmağa, ia yeni zevk duymağa baş- lamıştı. İki ay sonra bir çocuk ba- bası olacaktı, Kaçarın ocağı yıkılmıştı. Bu fe- lâketi, hangi babayiğit omuz sil. kerek karşılayabilirdi?, esud yuvasında kendisini kar- Şulayakğını umduğu sevgili karısı ahil olma! Posa ittihadına d ecnebi memleke . üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. m A 25— ii güdü ie Güney li Akşem Yı Ni 8,36 10,25 5,21 ar r 148 Va 381 5,20 12,16 1601 18,55 20,33 e mpg Askerlik şubesinden: — Şubemizde kayıtlı yerli ve ya- rü 1331 doğumluların son yoklama- sına 3 Eylül 935 Salı günü ba ei a daha evvelki doğum- im ir ii emmi tahsil ve gerek- se hastalığı dolayısile bu seneye. terk- Si Ben da şubeye gelmeleri doğumlulardan (tahsil bu al e ele iz olduğ dolayli gi nf iii edip etmediği, , 9, İl, 13 gün- leri lak 7 Küsnpn saiyeleri Eylül 935 — 17, 19, 21, 23, 25 gi leri Şişli ve Taksim al eleri, va a — 27, | inci ir 935— günleri Galata ve Merkez ri air lemişti, Kaçar şimdi Ulakın Karakurum- da neden ir gi seferine mam araman | uzaklaşmasını bek- yedi aylık çocuğunu birden ir , tahammül edilir bir felâ- eşi deği İdi, Kaçarın ihtiyar komşusu uzun çocuk gibi ağlar bir halde görün- ce yanına sokuldu: Oğul! Senin pi e kahra- ren o kayalar ve sert ve Sil iz durmalısın “ilde eli e kamçıyı ihtiyar komşusunun suratına indirerek ba- gırdı: n bu kadar duygusuz birl li dilden bilseydim, ka- rını ve kızlarını gözünün önünde boğdururdum! Sen şimdiye kadar çocukların ii he vi damla göz ya- şı akıtmadın İhtiyar ME. yeyince sersem- ledi ve korkarak evine girdi. neta <atile koşmağa başladı. ar atınm karnını delercesi- ne mahmuzluyo; yen koşması lâzimd Kaçar yolda giderken: — Acaba görüyorum?. körkülu bir rüya mi ye düşünmekten kendini ala- ei (Sarıkuş)un bu şekilde öleceğini h geçirmemişti, Kaçar gibi meşhur bir kumandanın karısına kim el C uzatabilirdi?. Demek ki, ki, Ulak öc almak için kalmı ca Ka- akat, bu anlayışın ne sie, eri Ar- tık, Moğolların dediği gibi, atı ça- lan, Gerolan ırmağını çoktan geç- mişti, Kaçar, hasmini ele geçirse bile, bundan ne çıkardı? (Sarıkuş) karnındaki yedi ay- ik yavrusile toprağa gömülmüş- General Kaçar, büyük savaşlar. da yüksek dağları delen ve ordu- sile coşkun Kame aşan bir kahramandı. O güne kadar, en çe- tin düşman karman bile bu ka- dar sarsılmamıştı O, karısı bi ii ölmeseydi, belki bu kadar yanmıyacak, bu ka- dar ağlamıyacaktı. Bu ölümle Ka- çarın nesli sönüyordu. Generalin ime elm era Ni niden bir oktu, hem süyük- bir tm duçar o- lan bir erkek Moğollar arasında Ez 5 < m 8. > < e La e 5 & B a — — r güzel cariye daha — Ben bu felâketi bir yıl için. de değil, ömrümün sonuna kadar unutamam Diye söyleniyordu. ezarlığa varmıştı, Yeni gömülen ve etrafında öd m yanan karısının mezarını dı.. Kaçar aklını kaybetmiş bir de. e benziyordu., eli boğazına elbisesinin (o yakasını alıyordu. Yere diz çöktü., alnını mezarın üstüne da- adı: — Sarıkuşum... Yavrucuğı ii Erde me d NN 25 Ağustos 1935 Her akşam bir hikâye ee arkadaşile beraber, onun ği Bi hatirini kirmak istemi- yor el Nâzım durdu. Ha, 0- yile gözden kaybolduğu halde Nâzim yerinden kımıldamıyordu. Halis sordu: — Hâlâ kendine gelemedin mi? dedi. Burada mânasız yere do- laşacağımıza, şu ığım re- simler kar MN vakit kaybede- ceğimize o güzel bacakların ardı sıra gitseydik daha iyi olmaz mıydı? Nâzım güldü; — Alık! dedi. Sen şuna bak, hele, u söylemekle beraber Hali. sin kobal an çekti. Onu karşıda- ki bir tablonun yanına götürdü. Hayran bir tavırla: > , ir kadın Erir Eray Yakın- beyhude idi. Bir şey görünmü- yor, ç biribirine karışıyor gibi oluyordu. Fakat bu müphemiyet arasında bir çif göz, canlıdan daha canlı bir hal- e, ateş saçıyor, seyredenleri kar- şısında âdeta bağlıyordu. m içten coşan takdir his- sine dayanamıyarak: — Ne güzel, ne güzel! diye tek- rar ediyordu. Halis bile bu göz- lerin sihirli cazibesi karşısında can sıkıntısını unutmuş gibiydi. Nâzım ra ndi; u Teşmi ilham eden kadını Eeee isterdim! — Bundan kolay ne var? Nâzım gözlerini tablodan ayır- miyarak başını sallıyordu. Bir türlü oradan ayrılamı; u. Ha- lisin duyduğu meftuniyet uzun sürmedi. — yeter, i, Akşama kadar bu resmin Armada ka- lacak değiliz ya! Haydi kuzum, çıkalım şuradan. — Bırak biraz daha bakayım... — Âşık oldun, galiba! — Hiç şüphe etme. — İnsan bir resme âşık olur mu hiç? — Resme değil, kadına! Çün- kü, elbette süre bir kadın var- dir.. Ressam bunu yapmak için bir model önleyin, Bu gözler o model olan kadınındır. İmzaya dikkat ettin mi? Raif, — Bundan ne çıkar? iç, Yalnız, bu tabloda ya- şadığı, hissettiğini, ateşler .saç- tığı görülen kadını hayalinden icad etmiş o olamıyacağını söylemek istiyorum. O kadını bulsam ayak- larına kapansam, gözlerine baka aka, Halis, arkadaşının sözlerini ta- mamlamasına meydan birakmıya- rak : i — Şair! diye alay etti ve kolundan Sl âdeta sai sers giden çıkardı di sm Resimdeki kadın — Canım, diyordu, o kadar ne ölme Ressamın adr pa ia Bundan kolay bir şey va" 8 - Filhakika, ressami buldular. “ — Tablom hoşunuza gitti, me deli tanımak istiyorsunuz değil mi? Gayetkolay.. . Karım modek lik hizmetini görmüştür. Karısı! o hayran ölluklatı tab lodaki kadın bu mendebur heri li karısı mıydı? Zavallı ka dın ii rica etti — Bizi lütfen Bella tak dim eder misiniz? Hay hay. Onu görür, table ayese edersiniz. Yaln de buna kanaat getirdikten sonra icabında dostlarınıza da tavsiy9 edeceğinizi ümid ederim, Nâzım, ressam ile ahbaplığ! ileriletmek için tabloyu methediP duruyordu. ” Nihayet ressam karısını getir” mek için içeriki odaya gitti, BiraZ sonra yanında bir kadın ile dör dü: — Karım, Nazlı... ırmızı yüzlü, iri yarı, şişme bir kadındı. şetten donmuş Ni halde kadına bakıyor, iri kalçalarına, kabarık tırılmış gibi rahatsıZ oluyordu. Hele tabloda kendisi” ni çıldırtmış olan o ateş gibi canlı ve hisli gözler... Onlar h hakikat te soğuk, one gibi iki mavi lekeden ibarettiler Ressam li — Resimde çehreyi biraz ve bir hale Elm dedi... Ne diy sunuz? Nâzım dostunun kolundan ç& erek: — Gel, gel! dedi. ğa cevap vermeden yi Man Ressam e e erifler ni bile verme” den savuştular! Bizim kurnazi” ğın ene ee ilk defa aman, seni9 Bara im ettiğini söyleyince? bu suratını o kadar güzel bir h#“ soktuğumu krmasdyi derhal bö” na sipariş verir! Nâzım ii — Ne bayağı yüzlü kadın, ama" Allahım ne berbad şey! diyordu: — Artık aşi şifayap oldu ya?.. Allaha şükret, Tablodaki kadına benzeseydi kim bilir n€ çılgınlıklar oyapacaktın! Hikâyeci Ee am 25 > siz & amına şehrimiz alkevleri elaadni Ali Riza Erem emi Tans, Afyon, Dumlupınar e” , 20,30 Rad; o eo 5 18,30 Bayı al isin jimnastik: BE yanı zade Tara İe0 Franz Milan TO Belolen serit yale sel ve piyano). 19,40 en halk He ları: Mayistro Estegaço ozet İstanbul Halkevleri namın. em İlyönkurul üyelerinden | Ali Riza Bed tarafından konferana, 20,30 Bayan 4. ii iü e sözlü eserler. hek o. orkestralarile beri ğğ 21, 35 Sen haberler, borsalar. a | Plâ