me Tetfrika No. 101 © okla TAOLARI CENGİZİ İSKENDER Kaçar ( Sarıkuş ) un öldürüldüğünü duymamıştı.. (Ankin) i hana teslim etti ve evine koştu. O gece sarayın harem e göze çarpan bir k vardı (Ankin) rez pe Oktay ogün . kederliydi. ii Maya tutularak yatağa düştüğünü söylemişlerdi. 'am bu sırada, Kaçarın gönder- bağ müjdeciler saraya varmışlar — Ankin geliyor... Ankin geli- or, Diyerek kakınamaşlası. Han Ti duyunca sevin- iz arın bu asvaştan > zafer olarak döneceğini biliyor. Dedi, Biraz sonra akıncılar Ka- rakuruma girmişlerdi. Ankinin Mersa tarafından kaçı- rıldığını öğrenenler: ek > rensesi kurdlar alamamışlar!... Diyerek hayretle biribirlerine bakışıyorlar ve Fars kabilesine karşı yumruk sıkmaktan kendile- rini alamıyorlardı, ktay sarayın penceresinden mi Kaçar, prensesi getirirken, han Sevailiizin yolda hastalandığını sanmıştı. Ankin attan kucakla in- dirilmişti, - «Kaçar, hanın huzuruna çıkınca, Mersanın geçidi nasıl kapattığını ve Ankini nasıl kaçırdıklarını an- attı; > — Bu heriflere ayın ve güneşin ne kadar parlak (1) olduğunu an- latmalıyız, ulu hakan! Mersanın (Çatal dağ)da bize meydan oku- yan Di yıkmak sırası pe Hi Akin yarasını kendi ne çözdü.. baktı.. gene kendi eli- le sardı: — Seni ne kadar çok özledim, bilsen! Diyerek prensesin başı ucunda Oturdu. Ankin, nın kendisini na- sıl ailağıni” kabile i içinde ne ka- dar sıkıldığını anlattı, — Her gece rüyamda sizi görü- Yordum.. günün birinde o canava- Yin elinden kurtulacağımı umuyor- dum, ulu hakan!. Oktay, Ankinin yarasının ça- buk k kapanması için, Karak daki bütün ibirbazları saraya ça- Zırtmıştı, urum- Han ilisine kavuştuğu hal- > e unutmuyordu. Anki- — Çagatay çok hasta imiş, yav- Tum! -diyordu- Eğer Uygur iline ir günde varmak mümkün olsay- dı, koşup gidecektim. Haydi, el 0 ve Tanya yalvar.. kar- deyim iyileş iyileşi az ğini görünce ellerini yukarı kaldı- Tarak; gözleri sulandı. | — Ulu tanrım! Sen Çagatayı ök İm onu ölümden * kurtar ve na bağışla!. vve lr Moğ, arip bir inanış var- dı; Büyük ER ikberlerin kurtulan biri insani: (Tanrı onun sesini işit- İİ ve ona > etti.) diye kut- lularlard ARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR N OĞLU FAHREDDİN şma V re de ölümlerden kurtul- lâ (Gerolan) ırmağı eme ge tirilmişti, Buralardan yakalanan ceylânlar uğurlu ve mukaddes sa- yılırdı. Herkes oradan ceylân tu- tamazdı. Hanın sarayında bile bu ceylânlardan ancak beş tane var- dı. (2 açar, hanın verdiği uğurlu ceylânı alarak saraydan çıktı. Moğol generali, günlerdenberi SN mediği gebe karısınm Ulak ta fından öldürüldüğünü henüz pi uy- mamıştı.. sevinç ve neşe içinde evine gidiyordu. se Oktay o gece Karakurumda şen- likler yapılmasını emretmişti. Sa- rayın önündeki meydanda hanın baltacıları at koşturarak bâğırışı- ye rlar ve een küme küme eydani ay kapısında ğini Kisi Tziyörledi. Hava kararmıştı. Saray kapısı ele iki Moğol zabiti başbaşa vermiş, vaş konuşuy: — a, Kaçar ere öldürüldüğünü duymuş.. hai (Ulak)ın kellesini istemiş, — Hakkı var., ister ya, Han ne demiş?.. — (Ben arattım, buldurama- dım. Sen bulursan, kafasını ko- par!) demiş. — Zavallı a zünden hiç talii y. — O da han ibi talisiz bir a- Kadın yü- na talisiz denir mi?, Kurd- ların paraladığı bir kadın, bir yıl sonra dirilip geliyor. Bir için bundan büyük tali olu Dağlarda kurdların parçala» amadığı bir insan, saraydaki dişi MEL eline Me» o ka- dar kolay paralanır ki... Kimse görmez bile — Gene Tiz skbiklen mı bahset- mek istiyorsun? — Elbette. Sabahtan beri sara- yın harem bölüğünde öyle bir kay- naşma var ki 'urakina, prenses Ankinin gelişinden hoşlanmadı, değil mi? kadını kocasının kolları arasında de kıskanmaz?. Tureki; nın hakkı var: Kendi boyunu geç- - miş çocuklar yetiştiren bir kadın, ister ki, kocası yalnız kendisinin olsun. — Doğru amma.. o kadın, bir han karısı olunca iş değişir. Han- ların en aşağı yüze yakın karısı vardır. Çagatayın oymak ha- nınkinden daha çoktu! —— İyi ki, Gia bahsettin de hatırıma geldi; gur ilinde yeni kahraman tür. emiş, — Çagayın maiyet iş AKŞAMI — Abone Ücretleri Türkiye vo İğleen dahil o an nebi leketler: ii “3600, ir aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Adr tebdili. ye Pul gö için yirmi beş öndermek lâzımdır. ee 24— Şi günü a 5 mek a E 843 e un 9,06 138 Va 3,25 5,19 1217 1602 ep 20,55 e a m o e civarı Asım vi zo birer ayl a lar Mei yorum! Bu yeni Mi kilmiik bir kadınmış.. bo- galarla döğüşüyor; eğin ko- yun koyuna yatıyorm aydi canım, bırak bu ma- sal Müz . Senede her duyduğuna ipi — Bu döğüşleri gözile görenler var, — Anladım şimdi.. Oktay han şi vahşi bir kız getirmişti. n bu kızı Çagataya vermişti. li Akay. Çinden gelirken, yanın- da bir aslanı varmış.. Kaçar öldür- müş. Uygur ilinde aslan yok am- ma, yaban domuzu ile boğalar boldur. Söylediğin o kahraman (Akay)dan başka bir kadın ola- maz. —. Har hastalığı ileriler- se? — n korkuyorsun?, Han, onun yerine oğullarından Birini gönderir. Uygur ilinden gelenler, bu kadının orada egemenlik ilân edeceğinden ve Çagatayın yerine geçeceğinden korkuyorlar. Haydi canım.. bugün kadar, bir kadının, hangi kabileye kaş olduğu görülmüş?.. Uygur ilinde Cengizin kanını taşıyan ve Oktay hana sadakat göstermek için ken- dini her tehlikeye atmaktan çekin- meyen zabitler az mıdır?. Akayın bir okluk canı var.. — Onun göğsüne şimdiye ka- dar hiç b ei yoları F ü kapalı olarak bile attığı gi gü hiç biri boşa gitmezmiş, — İnanma sen bu mösallara... Haydi gel, şuradan birer ekşi Kı- mız içelim, Akşamdanberi başım- da dinmez bir ağrı var. Bak, çu sarı yeleli delikanlı ne güzel at oşturuyor! — A. onu tanımadın mı?, ayır... — Oktayın küçük oğlu Kutçu.. ni, koşarken yere inip kalktığını görmemiştim. —o Okazydaz ziyade Turaki- nanın oğludur. Anasına çok bağlı bir çocuk. — Kotan da babasının oğlu. Ok- tay, büyük oğlunu seviyor, diyorlar. psinden çok (Arkası var) Ma; işe bizde söylenen: pesin Böeteririmi) ceylân- Her akşam bir hikâye Dairede memurlar âdet çıkar- ki Kr mümeyyiz s en yakın geniş kalem odasında neler ,neler anlatılmazdı.;. endim... Ben içeride sev- beraberim... oLâmbayı söndürdük. gene Klan nefis bir mehtap giriyor.. azizim bilsen ne ... Tam bu esnada «zirrrrr» kapı... Sevgilimin babası gelmez mi?.. Adam eski pehlivanlardan.. 1... Bende boy bos cüsse malüm... Birinci çiroz imparatoru hazretleri.. pen- cerelerden atlayayım desem evve- Iâ& demir parmaklık var, saniyen pencere minare boyu yerden yük- sek.. Bu macera biter, başkası baş- — ipi attım.. ilmik pencereye ilişti. o Tırmanmağa O başladım.. pencereye geldim... Zehra beni bekliyor, fısıldadı: — Aman gürültü etme.. Çılgın macera j de hürmet ettikleri bir misafir geldi... Hemen bay Nimetullah tekrar giyindi Fakat gelen mi- safire bir şey ikram etmek lâzım- lâ: le geç vakit sokağa çıkıyordu, Bu elektrik ışıkları içindeki cadde ona esrarengiz bir âlemde imiş hissini veriyordu. Biraz sonra... Aa nından vızır vızır otomobiller ge- çiyordu. O dalgin dalgın yürürken bir- den bire afalladı. Genç bir kadı- na çarpmıştı. Eli bu genç ve gü- zel kadının çıplak koluna değ- Tam bu see aşağıdan 2 mişti. Burnuna nefis bir koku gel- | çiacıacı düdü mişti. Genç kad lı bir gülü i hallede bir > bir telâş.. | seyişle ondan evvel bir koşuşma... Eyvah yakalan- dık Bu anlatılanrın içinde ne çıl- gın maceralar vardı. Ne müthiş sergüşetler. Herkes bu gibi şeyleri anlatır- dı. Yalnız sol ba bodur sada oturan e ru bay Nimetullah biç ağzını açmazdı.... geçmesine hayretler ediyordu. Arkadaşları yanında bayağı utanıyordu. Sanki kendisi de on- lar gibi bir erkek değil miydi?.. Hem de güçlü kuvvetli bir erkekti.. a başından böyle heye- canlı vakalar, çılgın maceralar niçin geçmemişti?,. Bazan rak dosyası ile meşgulken anlatı- lan bu çılgın maceralara kendisi- ni . kapıp koyuverir, gözlükleri- nin üzerinden dalgın dalgın din- lerdi. Ve maceranın sonunda gene her zaman olduğu gibi önüne ba- kar, arkadaşlarından sanki uta- nır, ve kendi kendine derdi, benim de çılgın bir maceram olsa... 19 yaşında iken evlenmişti. Ka- rısı ona göz açtırmıyordu. bir ev- Bütü hayatı evden daireye, daireden evine mekik dokumak- la geçiyordu. Saat altı buçuk olun- ca mutlaka evinin eşiğinden at- lar, soyunur, dökünür, bir köşeye çekilirdi. ,Bu şerait sitünde öyle çılgınca geçirmesine imkân olur muydu?.. Nihayet oldu. Nihayet olan ol © Bay Nimetullah kendi tabi- - yıllardan beri özlediği çıl- ın macerayı - geçirdi. Bu tarihi hâdise nasıl oldu?.. Bay Nimetullah şu esnada son derece heyecanlı ol- duğundan onun e size vakayı ben anlatayı o ki Bağ gene altı buçukta eve gelmişti... Soyunup dökündü ye- mek yendi. Artık yatma zamanı yaklaşıyordu. «Zırı Fevkalâde seli terli — Pardon!.. dedi ve etrafı sür- meli eri gözlerile özlü öz- | lü Nimetullaha baktı. Nimetuk lahın aklı başından gitmişti. eta bu gece dekoru, bu şey- tan bakışlı kadın onu sersemleş- tirmiş, allak bullak etmişti, Tam limon alacağı sırada yıllardan be- | ri görmediği bir dostuna rasladı: an.. dedi.. i nimle İiraber gel.. Tiyacağım.. a be- j uraya uğ- | bir saniye bile dur- sonra beraber bir dakik; madan çıkacağım.. döneriz... Kolundan tuttu. Âdeta sürükler. mn oturuyordu. tullahı kadınla tanıştırdı... Aman yarabbi bu gece başına neler gel miyordu. Kadınlardan birile ar- kadaşı dansa kalktı. Öteki de: — Siz de oynasanıza.. dedi.. — Bilmiyorum hanımefendi.. idare zorla Nimetullahı dansa kaldırdı. | Ne güzel kokusu vardı... Ne cas zibeli kadındı Eve limonları ancak bir sonra götürdü. O gece yatağın da bir taraftan öteki tarafa dö- nüyor, bir türlü uyuyamıyordu.., Bu gece başına neler gelmişti. Es. i ki sönük hayatının yanında bun- O oto. lar ne çılgın maceralardı. mobillerin (içindeki kadınlar. ya kendisine çarpıp özlü özlü ba- kan güzel kokulu kadın. sonra şündükçe içinden: a — Aman Allah ne çılgınlık, ne çılgın bir macera... diyordu... h Ertesi gün Sa genç evrak memuru İhsan ş — Gene vi bir çılgın macera geçirdim ki.. diye söze başlarken Nimetullah alayla dudak büktü, kendi kendine söylendi: — Bu da.. çılgın. macera mMi,,