Tavuğa, pilice, ördeğe dair.. İnsanların, eski zalim hükümdarların benliğini takındıkları yer.. Şişman zat bir cevher yumurtladı: “Kadının ense Beyoğlunun gere biri hi a il Sıkılmak şöyle dur- un, » eğlenirim de.. a eçenlerde Büyük Tie Bakkal mam amm Selimi şeyleri de piliçler- G » hidilerden, ördeklerden âde- k 4 bir ei h iç armışlar, gelip kendilerini k m m; haşlama, çorba, pi- 0) nn > incecik parmaklıklı üst St, © del içinde de öanlı- ü lar, e ri Wi 5 bir tek sözüne, bir işare- ii bağlı Bir ta bü- oi ibi Yata, unu kes!,.. dedi mi' Hapı hıç Sİttİ. Tavuk cellâdi elinde de, re amade bekliyor.. Gık > öteki dünyayı boyla» $ten bile ib Onun içi; edir, nedir? eri uraya girince in- a eledi zalim hüküm- an birinin benliği geliyor.. tombolu, tavuğun yağlısı..,, Şöyle parmaklıklı dolablara. bir di tıvor: — G5 lâl Bir tavukçu dükkânında görülen mış demek ki.. Şöman bir zat piliç istiyormuş. Fak hil 1 5 lâl: — Aman bize kıyma.. Gibi bir mana ile bakan piliçlerin, tavuk: dikitatınızı toplar — İdam!.. diye emir verir beyaz, başlıklı bir tavuğu işaret ediyorsunuz: Şunu indir bakalım!, Ne hakimiyet değil mi Bir de bakıyorsunuz, ikisi örme ip torbalı, çorabsız, sarı saçlı bir gene kadın süzülüyor.. — İki piliç isterim'amma... Er- emi — Katiyen erkek is- 7 GE şey değil yahu... Dükkâna giren evvelâ bu şartı ileri sürüyor, katiyen ıyacak... Lâfa bakın bir kerre... Erkek olmayacak... İnsan bunları işi ken bayağı erkeklik izzetinefsi - eski tabirle - rencide oluyor!.. Sebebi tavuk eti daha lezzetli, da- ha körpe, daha yumuşak olurmus.. Bunun için horoz eti kimsenin rağbet etmediği bir o. . Halbuki canlı iken horozun güzelliğini ta- savvur edin.. Ben a — Erkek mi güzel? Kadın mı?.. 10- « O ne güzelliktir.. Tavukla Kahilikiyas mı?..» Lâkin kesilip te lince iş değişiyor. Aman erkek olmasın.. diyor- 8 yenilmeğe ge- ye yamyamlar dı a böyle mi lim.. Erkek eti olmasın... diyor- lar!... Kadınları çıtır çıtır oyıyorlar, erkeklere hiç bir şeyler yı ini Görüyorsunuzya... Körpe ol mamanın da birçok iyilikleri, var- . derken sanki sevgi- lisinin et bahsediyormuş gibi ağzı kulaklarına kadar varı- — Piliç Hakikaten şu « » kelime- sinin manası oldukca geniştir. O- kadar ki «Piliç» bizim aşk lüga- tına girmiş bir kelimedir... Adam: — Piliç.. diyor, arkasından hi, hi, hi.. diye gülüyor... Sanki piliç sözünde gülünecek ne var, bil kil, Tavukçu biraz zayıfça bir pi- liç getirdi. Şişman zat derhal bir hikmet savuı — Kadının tombulu, tavuğun yağlısı... Tavukcu da söz ebeli- ğinde ondan aşağı mmm i tedi: — Evet amma. Şimdi zayiflik moda... Buda dişi piliç.. Tabii zayif olacak... Asri piliç bu. — Ben asri piliç eg Bilem n tombulu, Herkes bu aa zat gibi dü. şünse ne iyi olacak?.. Kimse za- yıflık perhizi yapmıyacak.. Ka- sabların, lokantacıların yüzü gü- e Bir belediye memuru şöyle pi. liçlere, tavuklara bir göz attı: — Bunlar davul mu diye sordu. Bu sual ve dokundu, Me- mura — bra ük görünsün diye milini piliçleri arkalarından şişiriyorlar, davul gibi yapıp satı yorlar.. Ona bakıyoruz.. Ne hile zekâsı yarabbı.. ; Hikmet Feridun Ingiltere bankası nazırı b otomobil kazasında id (Akşam) — İngil bakanı sir Bazil Blakketin bindiği otomobil bir ge- ş Ban- Sir Blakken 53 yaşında çok mühim bir şah- siyetti. elm Mora Arkadaş Karısı Yazan: Selâmi Kayacan Birinci Bölüm Üçü ği « Tren kalkalı bir saat olmuştu. © Salih Teksoy iki saattir vago- nun köşesine büzülmüş gözlerini pencereden ayırmıyor, şek hızile şeritleşen, inceleşen, biteviye değişen görümleri sey- sa Telgraf direkleri boş- ukta sanki inip kalkıyor, birle- şir gibi olurken ayrılıyor, ağaçlar kucaklaşıyor; eklerin ray eklentilerinde çıkardığı kısa ara- lıklı tıkırtı, zaman geçtikçe bir şim- a bir mecmua, bir kitap karış- tırıyorla, eden oy- naşan direkleri, kucaklaşan Kiri ları, şeritleşen yolları seyrediyor- lardı. Düşündü, dünyayı da insanları da tatsız buldu ve uzun müddet gene daldı. Ortalık kararmağa başlamıştı. .Aysız gök yüzüne renksiz bir sis —— iki yanda kara top- rak, akçıl olmuş siyah bir kurde- lâ gibi Salih Teksoy otuz iki yaşını he- nüz bitirmişti. Kimsesizdi. Para- landığı iki şey vardı: : Kadı sanat yu bosu de ir meki. Nazik, isi biyeli, kendini bilir bir insandı. Lâubalilik yapmaz, sırnaşmazdı; fakat gözlerindeki kurnaz ve ze- ki ifade kadınları miknatis gi- bi çeker, kocaları kuşkulandırır. dı. Arada sırada gazetelere maka- leler yazıyor, ortaya attığı fikirler işedi münakaşalar olurdu. On- dan konuşulduğu zaman Ep genç» derlerdi. kişidem üs- tündü. Fakat asıl meziyet insa- nın, kendi hislerinden üstün ol masıdır. Halbuki Salihin yegâ- ne yapamadığı şey buydu. Her zaman hissiyatına mağlüp olurdu. Enerjisini bin bir şeye sarfeder, bunlardan birini tercih edemez- di. Hemen âşık olur çıldırasıya sew , o AÂnlamakla iktifa eder, hiç bir şeyi derinleştirem. di. Kendini hayata kapıp Ee işi başara Fakat zahmet edip tecrübeye gi- rişmezdi. Her ne olursa olsun; «Adam sende, değmez!..» derdi. Onca aşk demek yalan demek- ti. Kadını elde etmek için yalan söylemek, alakoyabilmek için ya- lan söylemek, baştan atmak için Kadm cidden sevilmeğe lâyık ne erkek vardı ne de kadın... Bir gün Mehmed Aliden mek- tup alınca , hayatta cidden sevil meğe lâyık biri olduğunu ladı. Bir zamanlar Salihle Mehmed Alinin e su SE gitmezdi, Bi; biydiler. v bir, düşünce" leri birdi ve asıl tuhafı, bu sevgi" nin geçimsizlikten, kavgadan doğ muş olmasıydı. Salihle Mehmed Ali mektep sr ralarında buluştular. Biri ne e ka- ederlerdi. Salihi takdir eden yok- tu amma, kimse yanından ayrık za uallimler Mehmed Alinin ça- ay hayrandılar, talebeler tıya Berialir: Bıyıklar ter- lemeğ başlamıştı. İşte bu çağda Salih âşık oldu. O yaştaki aşk, muhakkak birine ifşa edilmesi şart bir sırdır. Salih bu sırı ki- me söyleyebilirdi? Sırdaşlığa kim ayıktı? Düşündü, taşındı Mehmed Ali- > lâyık buldu. Aşkını ona anlat- sevdiği adamın ken- lin konuştuğu ari nımak istedi. Salih sevgiliye Mehmed Aliyi tanıttı. İşte o Sınıfta yan yana otur de kol kola gezdiler. Ve Salih ilk sevgiliden i anet görünce er- kek dostuna bir kat daha bağ- landı. Liseyi bitirdikten sonra huku- ka girdiler. Salih monden bir ha- yat sürüyor, kadın peşinde koşu- yordu. Mehmed Ali yordu. adliyede çalışı ne de böyle geçti, Son- ra hayatları değişiverdi Mehme Alinin zengin ve kimsesiz bir da- yısı öldü. Ona Pendikte bir çiflik bıraktı. Mehme: gifiiğe ei Salih beraber git- pura atlayıp — daimi çıktı.? Bu gezi üç sene s İstanbula irili li Meh- dıktan sonra buluşacaklardı. ed Ali Pendik istasyonun- da sabırsızlanıyordu et düdük öttü, lokomo- tif göründü, tren durdu. Salih indi, Mehmed Ali kollarını açarak ona doğru koştu. Biribirlerinin elle- rine sarıldılar, bakıştılar, gözleri yaşardı. Mehmed Ali bir şey söylemek ister gibi Biribirlerinin inen ray sarmaş dolaş oldular. Mehmed Ali iğreti sordut e? — Eşyaların... — Vagonda, Nered (Arkası var) ğ i İ J i