5 lenin Tefrika No. 79 TACLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR CENGiZiN O İSKENDER FAHREDDİN Prenses Şama, Moğol elçilerini kabul ettikten sonra, gözlerini oydurarak : “ Hana, Kora mabudesinin mabudesinin cellâtları olduğunu söylemeyi de unutmayın ! ,, dedi ve elçileri geri gönderdi Moğol Kii. en mabudesi) huzı ğol o eza (Çang-Ho) gölü klana gelince, (esrar beldesi) enilen ada uzaktan görünmüştü. Kral (Ti-Pi) Moğol ordusunun adaya doğru hareket ettiğini önce- den haber almış ve agg rel ti ile beraber çıkarak, orta vilâ- Yetlere kaçan mili birle mişti, Pre es Şama, Koralıların en güzel Milirmder biri idi.. Yirmi altı yaşına geldiği halde hiç bir le evlenmemişti Koralı general Kamo, bu pren- 8es hakkında Oktay hana şu malü- matı Ça — Pren: es Şama, varacağı er- keğin ani alar yere inmediği- i yağ sırada hanın yanında bulu- “nan dalkavuk Çıpa, bu hikâyeyi dinleyince, geniş bir nefes aldı ve kendi kenidi — İşte şimdi vaziyetimi kurtar- < desine gö- Oktaya, gideceği yolu göstermek kolaylaştı. Ve yavaşça hanın kulağına fr- sıldadı: — Aylardanberi düşündüğünüz mabude bu olsa arel nın içine de daha önceden böyle Ea yim düm alay kenidne: Mira yalnız ehe Şamanın eğ ması çok gari Diyerek, Koralı generali iyice sorguya çel ekmişti: > akalım Kamo! Prensesi babası adada neden br- raktı?, — Prenses Şama babasından da- ha akıllı ve ondan daha cessur- ur. Babasile birlikte gitmeğe ha- sirada gökten şu seleri işitmiş: “Kızını beraber götürme! O, ada- min hamisi ve muhafızı olarak ka- lacaktır ır.» Kral korkmuş, ertesi gü- nü iz adada bırakıp kaçmış. tay merakından ne yapacağı- m bilmiyordu. Babasının zama- mindanberi gitmediği, görmediği memleket kalmamıştı. Fakat böy- 8srarlı bir adaya ilk defa raslı- rdu, ngizin oğlu adayı ele geçir. a girmeğe lr ulak hakan! Buraya kadar gelip de Prenses apeme görmeden dön- Mek nasıl olur?. Bu sözler Oktayı kışkırtmağa Yetiyordu. Göl kıyılarında konaklıyan Mo- * Öol ordusu bir kaç gün dinlendik- ii ten sonra, asker arasından yüzme bilenlerden kalabalık bir kol ay- rılarak sallara binmiş ve adaya doğru açılmıştı. Kamo, hanın yanında sahilde kalmıştı, Salların üstünde giden birines kafilede dört yüze yakın ğüşçü vardı. Bunlar zehirli ok- Erin sakınmak için zırhlı elbise giymişlerdi. Hepsinin kolunda bi- rer e vardı. K m görünen ada sahile kırk, elli dakikadan çok uzak de- ğildi. Moğol akıncılarının yanın- da yerlilerden de iki rehber bulu- vk Bu rehberler adanın ar- kasında duvarları alçak noktala- rı bi rdı. İlk önce bir kaç el- çi gönderilerek kale kapısının a- Gine teklif edilecek, kabul edil- mezse, a an an hücu- ma başlanacaki Moğol adinin merak ve heyecan içinde, bu işin sonunu bek- liyorlar v3 Acaba prenses Şama, elçilerin teklifini, kabul ederek, kale kapr- larını açtıracak mıydı?. Oktayın beynini meal, an bu dme aşağı yu herkesin kafasında yer etmişti. ukarı Moğollar adaya yaklaşınca, beş dakika kadar süren bir ok hücu- muna uğradılar. Sallarda sekiz on kişi yaralan- dı.. Ve yerliler derhal, yanların- da getirdikleri bir güvercini uçu- rak adaya enem Sallar su üstünde dur: ei ynderileği kâğıd li açmayınız.. Sizinle gö- üşmeğe geli Elçilerimizi ka- bul ediniz!» Sözleri yazılıydı. ir saat sonra ateş kesildi. Ve Moğollar tekrar hareket ede- şan mızrallı Kora nöbetçileri, Me- gollara: — Yanlız elçileriniz girebilir... Diye bağırmışlardı. İki rehberle beraber üç Moğol zabiti karaya atladılar. nl sal üstünde bekliyorlardı. Kalenin kapısı kapanmıştı. Moğol zabitleri karaya ayak ba- sınca gözlerini bağladılar.. Reh- berler adayı tanıdıkları için arka- dan gözü açık olarak yürüyorlar- d 1. Prenses Şama, babasının yazlık sarayında oturuyordu. Güvercin- ler bu haberi getirince: — Moğollar buraya kadar gel- diler mi?, Diye sormuş lerinden biri: ı sahilde gör! üz kara bulutlar, Moğol al başka bir şey değildir. ve maiyet zabit- — Karş g 3 3 a 5 a “NE 5 g » a 9 va: & 'k adaya niçin geldikleri- sor b. Zabitlerden biri: — Oktay han Karakurumdan buraya sizin için geldi, dedi, ya müsaade ediniz, kale kapıları açıl- . Hanımız adaya girsin. Ya- ii bizimle birlikte geliniz.. Sizi AKŞAM ĞLU | AKŞAM Abonelerine kıymetli kitaplar hediye ediyor Bu fırsatı kaçırmaz- sanız hem Türkiye- nin en mütekâmil bir gazetesini oku- kitaplar alabile- ceksiniz. I ağustos tarihinden 30 eylül ta- rihine ar yani iki ay zarfında ga- zetemize bir ği altı aylık e k cak ve mevcud Ge Zal vi ay zarfında idaremize müracaatla uzatacak okuyuculanmıza AKŞAM neşriyatı oarasında şimdi; kadar çıkmış ve bundan sonra çıkacak ki- posta ile adreslerine gönderilecek- tir: 1 senelik abonelere: 300 kuruşluk bedava ki 6 aylık abonelere: 125 kuruşluk bedava kitap, 3 aylık abonelere: 50 kuruşluk bedava kitap. Ağustos ve eylül zarfında ei cud abonelerini uzatacak zevata ğini hal AKŞAM Neşriyatının bir liste- si gönderilecek ve abonelerinin müd. etine göre hakları olan miktar ki apları seçi ize bildirmeleri kendilerinden rica edil İste 'k derhal Sirel rine gönderilece çi par AKŞAM gazetesi- nin ikramiyeli abone müddetinden istifade ediniz ! RR EAA EEE ENER, Fikir Hareketleri MECMUASI'nın taşradaki bayilerine: Fikir Hareketleri mecmuası taşradaki bayilere bundan son- ra doğrudan doğruya idare- hanesinden gönderileceği için taşra bayileri Akşam matbaası müdürlüğüne müracaat ede- bilirler. ulu hakanın yanına götürelim! Şama kaşlarını çatarak cevap erdi: — Oktay, erkek kardeşimi Ko- sa, dönmek için bir tek kalmıyacaktır. Haydi, gidin.. Be- nim dediklerimi hanınıza söyle. yin. Moğol zabitleri ayağa kalkmış. lardı. Bu sırada ellerindeki keskin Kğ içeriye giren bir kaç a- 'nsesin işareti üzerine Mo- iel ie kulaklarını kesti ve year çıkardılar. rehberlerin eg birden, bir dine ikiye böldü! Prenses, Moğol nel, yük- sek sesle bağırdı: — Hana, Kora mabudesinin cellâtları olene söylemeyi de unutmayınız!, Her akşam | bir hikâye Neşideceğim, bana İskenderin pijamalarından birini ver. Matem rengi olsun, mor pijamayı... Alık l bile burada bulunmağa mecbu- rum. Şu mühim dakikada mutla- arkama İskenderin pijamala- rından birini geçirmek lâzım, Ne yapayım, Neşide, tesadüf böyle istiyor. pd tesadüfe inan- mazsın, bilirim. Bazı numaraların uğursuzluğuna da itikadın yoktur, bunu da bilirim. Ben evvelce yal- > R n gösteriş kame Bizim a ası gibi saf ve lekesizdi. Birçok tikleri örnek teşkil ede- bilirdi. Ben senin evine, yani onun evine, daha doğru evimize geli- yordum, senin yanında huzur, sü- kün ve saadet buluyordum. Ara- mızda küçük bir anlaşamamazlık, dargınlık bile olmadı. Gene bir arada mesud ra gömlek giymemden ileri geldi. Çünkü İskender de ayni nu- marada gömlek giyiyordu. İşi an- in değil mi? bak, açık öy orunk Ne- ideciğiim. Hâlâ anlıyamıyorsan, kaderin ne kadar insafsız olduğu- na akıl erdiremediğin içindir. Evvelki sabah ne oldu, hatırın- da mı? İkimiz de şuracıkta oturu- yorduk, Rahat, e: numai min idik, Çün! kü | İskender ufak bir iş için Yalovaya gideceğini söylemişti. Bana bir filcan çikolata ikram etmek ner- den aklına geldi, bilmem ki!. Affet, yavrum, kabahat senin değil, Kader böyle imiş. Kabahat boğazımda peyda olan gıcığın! arşılıklı ne tatlı tatlı gülüyorduk, değil mi! Birdenbire gıcık geldi, a gikölatayı üstüme dök- üm, Esvap iinde korkum ür tu. Çünkü beni temin etmiştin, kolata leke etmez demiştin. na Es gömlekten çıktı. Senin sözünü edim, gömleğimi çıkardım, İs- ie gömleklerinden birini giydim. — o da 15,5 numara gömlek giyer demiştin Düşündükçe kendere de öyle bir kızıyorum ki... Gömleklerini, çamaşırlarını ne İN a bi le başka yerlerde bırakır? Kendi- sinin evi yok mu?. Hizmetçisi yok lek giyiyor? İşte ledlerin bu kabahatları- masraf parası V güzel yaşatıyor. Bu iyi. adına para veriyoru sıkı altma almak, bir takım şart- lar koşmak yakışır mı?, Kapita- list ruhlu, insafsız adam, na güvenerek tahakküm etmek is- tiyor. Ne i ise, bu tarafları müna- . Sen şartları tuttun, kimse ile onu aldatmadın. Yalnız ben müs- tesna. Bu da tabii değil mi? İs- Lâkırdı erd açıyor da hi- (Arkası var) orum, Dinle beni. kâyemi unutu; | manki gibi için yaratılmıştık. Felâketimiz 15,5 mu? Neden evde 15,5 numara göm- kenderin en yakın dostu ben değil miyim? İN ir yabancı ile alda- tamazdın | Mame Intikam İskenderin gömleklerinden bir ta- nesini sen seçtin bana. Alelâde bir ipekli gömlek, Örneği birçok kişi- de olabilir. Yalnız markalarımız uymuyordu. Onu da caketinin al v kim görürdü?, şam klübe gittim, Gömlek değiştirmek aklıma gelmedi. Sa- bahleyin birçok borç ile klüpten çıktım. İki yüz lira lâzımdı. Bunu İskenderden başka kimden ödünç alabilirdim?' Bugünlerde o kadar şanssızlığım var ki.. sabah İskenderin evine a tim. Hâlâ yatakta idi. V; nasihatlar vermeğe kalkmadı, Nasıl oldu da bu kadar çabuk yumuşadı diye şaşıyordum. ir de baktım ki, gözleri hem ar- kamdaki gömlekte, derd yanar- ken caketi arkaya doğ tan beri bizden öiekrniyii olacak. Hemde alçakça bir inti- kam düşünüyormuş! Eğer iki yüz lirasına muhtaç olmasaydım ona söyliyeceğimi bilirdim, Fakat, ne e ses çıkaramadım. Yataktan kalktı, Yıkandı, Giyi- niyordu. Boyun bağısını bağlarken, yüzüme bakmadan lâkırdıya baş- ladı: j — Neşidenin sadakatından şüp- ir kerre, ben senin el yatından illere bahsetmemek için İskendere söz verdim! Maama- İpi O başını sallıyarak devil et üpheleniyorum, dedi. Bir ar ki. v &ELa i ike bir ee) idi amadın mı, iki gözüm? Sözlerine itiraz etmek (elimden Hâlâ > ni a kollarının arasında bula- Meli kap ir İmar gel sarıl ban: 1908 de Ecnebi Sermayedarlığına Karşı ilk Kalkınmalar Türkiyede tarihine 908 grevleri nasıl başladı, nasıl bastırıldı. Emperyalizm ve sendika hareket Yazan: Hüseyin Avni Fiyeti 20 kuruştur Satıldığı yer: AKŞAM NEŞRİYATI 4