“ Teirika No. 73 İ TACLARI ÇGİĞNEYEN HÜKÜMDAR CENGiZiN OĞLU İSKENDER FAHREDDİN Prenses Moka, Tonguru seviyordu.. O gece sarayın bahçesinde iki at hazırlattı ve zındanın kilidini kırdırarak, Tonguru kaçırdı.. Güneş doğarken yola çıkmışlardı — Tongur... Ton; Tongur, zi Lie uyuklu- yordu. Prensesin sesini duyunca gözleriin veli sürüklenerek pen- <ereye koştu — Sen misin Moka? Ah, bura- Ya neden geldin?. Etrafta dolaşan vo seni görürse, mahvolur- an karısı parmaklığa | s0 kuldu: — Seni bu işkenceden kurta mak istiyorum, Tongur! Merak il me., gözcülerin gözünü doyurdum. Peşimden gelen kimse yok. Tongur sevi di: — Benim için kendini tehlikeye atacağını oummazdım, Moka! Anam, sen küçükken: (0, çok te- örekli e kızdır!) demişti. çüklük atıraları- oli ci Kapının kilidini Polar e kaçırtacağım!. — Bu, tehlikeli bir iştir, Moka! duyarsa, arkamdan yüzlerce atlı yollar.. nereye kaçsam aratır, buldurur.. ben, ona karşı gele- mem, baş Km yavaş yavaş anlatmağa lad Yi için kaçmaktan baş- iy söylediği sözler o hanı çıldırtmağa yetti. Yarın seni yı- anların yuvasına atacaklar. Ca- navarların koynunda yatmak isti- yorsan, sana diyecek başka sö- Züm akat, sana acıyorum Tanguri. e ki, çocuklu- ir obada, bir çatı altında geçti. ii e. sen en bayağı tut- saklardan daha düşkün ve eli aya- ğı bağlı bir ölüm mahkümusun! Ben de Oktay hanın LE Fa- r karısı. Göz e larını silerek sözüne de- vam eti — Sui artık Pi hanın sa- rayında kalamam, Tongur! Kabi- lemize mensup sübüüeiüilen biri- ne İ —— mücevher verdim. baha karşı senin tag daki kilidi açacak.. ve kollai Sana elbise, silâh ve bir at etirecek. Arka bahçedeki sarı ta- $ın önünde seni bekliyecek. kime şaşaladı: en. sen ne yapacaksın? imdi gidiyorum, Seni Klee dağla- ın yamaçlarından kabi e siden yolun kenarında bekliyec ğim. 'Tongurun yüreği koparcasına çarpıyordu: © — Sevgine şimdi inandım, Mo- LI ka! An > itine... sevmez.) demiştim. Yanılmışım, değil mi oka?. Diyerek, sıcak terler sızan alni- mir parmı dan yüz bulmadığın için mi kaç- mak istiyorsun?, — Hanın gözüne girdiğim gün- lerde bile par sen e — T r! Ben ben seninle bir. lili ie Vi bile vray bir su başında doğ- dum. Gene orada.. kabilemiz için- 5 dim suyu kaynağında, s€e- inle beraber öleceğim! Tani söledim işidiyor.. bu akşam, gü- neş doğarken ellerimi göğe kal- dırdım, yeni ei yıldızlara kar- şı and içtim: Senden m cağım ve seni ii ölümde en kurtarmak bil kendimi ölüme siper ni ğim .* Tongur korkulu bir rüya mı gör- müştü.. yoksa işittiği sözler haki- kat mıydı?. ter tağle düşüne- cek halde deği izin PR bir gölge gibi süzülerek, birden karanlıklara ka- üçük rütbeli bir zabiti mel lr Onu bu felâket- ten kurtarmak için 2 nasıl ateşe atmağa karar vermişti?. al ngur gözlerini zindanin kapı- ından di ui, Bir nöbetçi gelecek.. senin kollara çözecek ve erir “iz seni bir ata bindirecek.. bu feli kı SR » Bu ler Tongurun kul amda çınlar! çi çok sürmeden, zindan kapısı açıldı.. iri boylu, göğsü demir gömlekli bir saray nöbetçi- si yavaşça çin girerek: — Sesini çıkarma.. ve bir şey sormadan si en gel!, Diye mırıldandı.. yanına soku- rak ilk önce kollarını, ayakları- nı çözdü. Sonra elinde tuttuğu ek biseleri uzatarak — Ha; vik bunları çabuk giy.. Dedi. Tongur ağzını açmadan va di da tıpkı bii ir Moğol as- keri yü : çekme çıktılar.. ve kimse- rünmeden sarayın arka bah- sesine li gur buradaki sarı kayanın öbünde e Bağırta anan iki at gördü. Bunlardan birine kendisi, öteki- ne de prensesin adamı binecekti. Tongur biran içinde, ertesi gü- 5 si EmE 3 ğ gi dal elile de kurtulacağını milyon Fakat, Çıpa onu sadece bu ceza- dan kurtaracaktı. Tongur epi dan çıksa bile, hanın gözüne rünemiyecek ve zabitlik abii ia kaybetmiş olacaktı. Tongur gibi orduya e piş- tarlık gire. bir zabi raku: rumda kılıç ölirek Sü, M5 şabilirdi? ni korusun.. ben s0- kakta kaz dalla Moka- nin peşinden gideceğim. Diri sami giri du- ran atlardan biri; ydi gidim, Dal Ba- na yol göster ME eta oğan önce > mi koynundan süzüle- Yeniden aza olanların Mya ZE LAAY — Hava tehlike İsmail Recep 20, 6915 Mehmet 20, 6916 Al ipa 20, ei al 20, 6918 Salih im Ş. 225, bir ni 6936 Y. di 68, 40, 6937 E. Fili; 947 i İPö- latmen 36, 9 Burhan At 20, 950 ve i Artunkal 24, 6951 Akıl Kıstır 952 Esen Mandil 21,60, Se Ablak 21,65, 6954 Mikibaryan Hsva tehlikesi Baylar diyorlar ki. aş tarafı 5 ci sahifede) sl — meye .. horoz mu daha güzeldir, em tavuk mu?, Atmı mizi İnsaf edi. Hakikaten canlı şey- lerin erkekleri dişi ile mukayese kabul etmiyecek derecede güzel- dir. O sülünlerin, tavusların kuy- ruklarını, bin bir renklerini düşü- nün... İşte bunun içindir ki, aa fikrime göre dişi daima muhac erkek daima müdafi ei Aklı başında, kendini bilen bir er- kek, bilhasse gençler öyle her te- bessüme aldanmamalı, öyle her eteğin peşinde koşmamalıdır. Bil- Her akşam bir hikâye | Bir not defterinden j Bir taksı otomobilinde küçük bir not defteri buldum... Bu bir erkeğe aiddi, Üzerinde adresi de vardı. Bay Saim adında birisinin defteri, Saim bu deftere günlük tıralarını yazmıştı, Şöyle gelişi ei sahifeleri birer birer çevir- dim. «221 nisan — Bugün gene peynir ekmek yedim... Fakat ne heyecan- i korku ile yarabbi...» ıma gitti, Peynir ekmek de heyecanla yenilir mi?. Sonra peynir ekmek yemek için neden korkulur. Anlamadım gitti. İçim- EE — Belki evhamlı bir adam.. de- ildem e beri > ifeleri «10 iy — Bugil ne pey- nir ekmek yedim. ez ne ei canım.. ne lezzet... Hemme kadar iştiha ile yedim. Nafile gün iyi yemek çeki! miyor. Her gi SEN insan peynir ekmeğ r ekmeğin lezzeti başka g iyi » Kendi kendime: — Allah Allah.. dedim.. bu pey- nir ekmeğin bir mânası var amma, Dur bakalım hele.. R Gene sahifeleri çevirdim; öyle peynir enez: yerse safalı az or.. Çok deği. Mil ayda bir.. iki ayda bir fi lar bir «pey- nir ekmek»dir gidiyordu. Peynir peynir biğeyüklakiişeb öleici gis pike ğlinkseieake işlerin ekmek, peynir ekmek, peynir ek- Son d Bu pey- nir emek ne âdi? o gece rü- 'nasızdır. Bilâkis aklı başında bir erkek, zeki bir erkek, dişiye karşı ken- di kendini dirhem dirhem sat- masını bilen erkektir. Ailede saadet ne a kaim- ir?. — 40 yaşında evlendim. Şimdi 76 yaşındayım. Yani 36 senedir evliyim, Ve mesud oldum. m saadetini şöyle düşünüyoru İki taraf için kuvetli bir ey veli biyesi, aile terbiyesi ve omedeni terbiye.. Saygı değer muhatabımın ya- nından ayrılirken o hakikaten dinç bir hareketle elini bana uzat. t.— H. E. rek, yavaş yavaş, sındaki koruluğa sa Nöbetçilere görünme: diler. Kimseye sezdirmeden kaçtılar, Oktayın karısı, Karakurum dağ- larının yamaçlarından dolu dizgin giden iki yolcuyu uzaktan görmüş- sarayın arka- ptılar, r ge Tan yeri ağarıyordu.. dünyayı saran karanlıklar sıyrılmağa ve ortalık aydınlanmağa başlamıştı. Prenses Moka bir ağacın arka- sında at üstünde duruyordu.. ken- di kabilesinin avcıları gibi giyin. y (Akçay) kabilesi va vi ve kucaklaş- "Moka, yare delikanlının alnın. da gezdire: om yüzünü görmemiştim, dedi, alçaklar seni öldüresiye döv- müşler.. yüzündeki çizgiler, kırbaç yarası, değil mi Tongur Lİ ve) ler, teneke teneke Edirne peynir- leri, dilim dilim ekmekler girdi, n meraklı adamımdır. Fazla Kileri gelemem. Ertesi günü da- yanamadım. Hemen gi sahibi bay Saimin evine koştum. Beni o- dasında kabul etti, De sürme- ledi. .. dedi, size ne resi te- şekkü ür et Sisi lr defterimi bu- İup getirmenize o kadar memnun oldum ki... Biribirimize yn baktık., ağzımdan kaçtı — Vay Saim. Oda bel ismimi bağırdı, Me- ğer mektepten dikkatli den biribirimizi unutmuşuz.. — Yahu.. Saimciğim.. dedim. in bir başkasının Mefte hareket m her halde mânealı bir m olsa g Sanki sie bir şey hatırlamış gi- bi si ii tatlı şey azizim.. bak sana İtiş lendim. Gayet güzel bir kirini var, Son de- rece güzel amma... at buna rağmen nebileyim işte... Tek ramıyorum azizim.. ara sıra böyle kaçamaklar yapıyoruz. Bilirsin ya.. ben hatıra yazma- sını da severim... Açıktan açığa «bugün şöyle yaptım. m böy. le yaptım» diye yazmam yi ie - te ben de «bugün gene ele ii mek yedim» gibi bir rümüzla ge- çiyorum. — Peki.. niçin «peynir ekmek» du- a Nİ, ğa kekiği diyorsun.. meselâ «muz yedim», ! «erik yedim», «elma yedim» desi miyorsun:. Haaa.. bak.. onun da saye | ruhi bir sebebi vardır. Farzet ki, karım baldır. Baklavadır. Ve ben her gü dostumun karısı Na». zan da içeri geldi. Hakikaten son | derec: l e öyle gözleri vardı ki, bir in çileden çıkarabilirdi.. Sık sık kendilerine gidip geliyor- i gün j Bir gün gene onların yeni taşın- dıkları köşke uğradım.. ahçe kapısısdan girdim, Ağaç- lar v “lerliy ordum. Bir fr :ecik beli v —Durkız.. ale Beni o ka- dar yorma.. Kızın üstünde bir prostelâ, ayak- larında topuklu iskarpinler vardı. Nihayet dostum prostelâlı kara a kızı yakaladı ve bahçeyi bir ee anlattı, Neden sonra si tan gelen bahçıvandan öğrendim. Meğer bu yeni hizmetçi imiş. Bu- gün de bayan Nazan evde değil. “ miş. Bir bahçe iskemlesine oturmuş dostumu bekliyordum. Yanıma gel- di: — Galiba gene peynir ekmek yemekle meşguldün.. diye sordum. Gülümsedi. Defterini çıkarıp kay- deri S «Bu ugün beyaz peynir yerine zl tin ekmek yedim. İnsan bazan ka- ra zeytin tanesine de hasret çaki yor...» v “O akşam dostum beni bırakma- dı. Bekle bekle bayan gelmez, bekle bekle bayan gelmez. Nihayet geç aş ve dı i. Bir arkadaşım- la Peri plâja gittik... — Siz öğle yemeğini nereden Nan kıpkırmızı kesildi. Cevap eri iç, plâjda peynir demek yedik.. canım insan her iyi. yemeklere kanıksıyor.. bezli da canı peynir ekmek istiyor.. mel prag da yorgunum.. pek çok yüz- 30 Say 21,40 Piyane <a (Bayanı Rozi Venetiker), 22 Dani gikisi (PAK), e