19 Temmuz 1938 Gil w AKŞAM Tefrika No. 65 TACLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR CENGiZiN OĞLU | İSKENDER FAHREDDİN —— Mogol orduları bir yandan Polonyayı, Macaristanı © — ve Hazer denizi sahillerini işgal ederken, Oktay | (Karakurum )u güzelleştirmeğe çalışıyordu “Bundan sonra cinleri eve şeytanlar çarpışacağım..! ,, Av dönüşünde beli: belinde si ; ığına canı si ; (Ulak) o gündenberi boş durmu- vuğu s — Ben, senin ö üM yapaca- ğım.. Merak etm, ıpa, bu sözü neye güvenerek söylüyordu? Bir saray dalkavuğu, Oktay gi- bi herşeyi gören akıllı bir hüküm- i ili il emi nasıl yaptıra- © bilir buldukça Kaçar doldurmaktan ve niyetinde idi. Fakat, dalkavuğun semi devam ettikçe, han ya © vaş yavaş bu fikrinden vaz geç- mişti, r gene eskisi gibi, saray vi Ki lmeda nöbet bekliyordu. Ulak da beline sırmalı kemer takama- © mişkı. k Oktay arasıra küçük avlara gi- diyor, ve diğer günlerini Karaku- © rumun ,imarile geçiriyordu. Sarayda kadın Ml soğak omiştu. © rıkuş) ile meşgul olduğu için, öte- ki kadınların neler yaptığının far- - kında değildi. ; Tu va kıskançlığından ken- : dini yiyordu. E Hanın ikinci karısı Moka, tek- © rar odasına kapanmış; Oktayın lin (An EF Bkin)i birkaç kere hatırlamıştı. Fa- kat, o, güzel Kin prensesinin yol- ” in kurdlar tarafından paralandı- ge kadar çok inanmıştı ki.. O ? raki Karakurumdaki sihir- 4 — Siz beni geri © kında gelecek dedin! © Ankini kurdlar parça ie lar.. yalancı, dolandırıcı aman. — Sizden nefret ediyorum o. Diyerek, onları sarayın eri . uğratmamağa vi ıştı, s5 O, ya- Halbuki , Birkaç ay di sükünetle k geçti. © Oktay üçüncü büyük kurulta- “yı toplamak fikrinde idi. Moğol © imparatorluğuna bağlı bütün ka- ii bile reislerini ve generalleri Kara- kuruma çağırmağa karar vermiş- e Fakat, imparatorluk büyüdük- Ço) yi Moğollara karşı harp ilân etmi (Kin-Ço)lar Moğollatdan öç o almak fırsatını ele geçirdiklerini — sanıyorlardı, Moğollar doğu sınır- i larında (Kin-Ço)larla sik sık kar- “ vi gelirlerdi. e seferinden dönerken, “ Kin-Çoları ni isti ed tmedik?. Diye hiddetleni; (Ki ayi ardı eğe iş ari © vermek ik Ai vi sınır- amıştı, zan Oktay son pasa, yalnız (Sa- | Oktay (Kin-Ço)ların burnunu kırmadan duramazdı. Cengizin oğlu, general (Moko- Hi) idaresinde yirmi kişilik bir ha “ Kirn-Ço)ların üzerine gönder. Oktay, iş (Mokeli)nin kumandasında di oğuya doğru ba- reket eden ordunun koli) Cengiz ai beri hiç ve —— eğik rakurumda ikiz hazırlı- ğı devam ediyordu. Uzaklardan gelen kabile reisleri ve generaller şehir kenarında kurulan özel ça- lk yerleştiriliyordu. Karak dünyanın en kala- balık şehirlerinden biri olmuştu. yaam rare işler konu- şulacak ve mühim kararlar verile- cekti, O sırada, Moğollara tâbi olani (Kora) krallığı da isyan etmişti. - Korada Moğol orduları vardı. Ok- tay oraya kuvvetli bir ordu gön ll Kora havalisini işgal etmek ve krallığı orta- — kaldırmak isti Görüşülecek işler arasında, bun- dan başka: — Polonya, öylemi — eğ Ki — Cenubi Çin. Ve daha birçok beyliklerin işga- li Mele leşi a Moğol ordek ai BE ;” tanbaşa istilâ a Oi buralarda uzun müddet tutunabil- mek için, ehliyetli memurlar, rü: vet yemeyen ve Moğol türelerini kolayca yapmağa en olan valiler göndermek gerekti. ngiz han ölürken, oğullarına: «— Bir memleketi işgal etmek kolaydır. Fakat, orada -halkı mem- nun ederek- yerleşmek çok zor- un için namuslu valilere ve muktedir kumandanlara ihti- yaç m » Demi alMsie babasının söz- lerini RE ümtemebol du. Boş zaman- larını avda geçirirken > murlarını ve zabitlerini gözden geçirmek ve iktidarlarını sınamak İl kaçırmazdı. Oktayın zihnini kurcalayan en mühim işlerin başında Kora me- selesi vardı, Kora kralı, maiyeti- le beraber, Koranın batı kıyıla- rında (Çang-Ho) adasına çekil mişti, Kora askerile Moğol asker- leri mütemadiyen çarpışıp duru- meka Kral kendisini bu ada- türlü ve tecavüzden gi ış görüyordu. m adası cin ve peri Me sık sık adı geçen esrarlı bi i, «O. nun etrafındaki li ekl yap- miş. sağ dönmezmiş!» derlerdi. Bu ma- salları Oktaya da anlatmışlardı, Cengizin oğlu: — Kurultaydan sonra, Koraya pe yardımcı ordunun başını n geçeceğim, bie şimdiye arka insanlarla çarpı da cinlerle ve sesiz yn dikeni e Hava tehlikesi Üye yazılanların isimleri em AA e A.) — Hava tehlike- sini bilen Vanda: Sü Aziz 25, dal 20, aa Hissi Yahya 20, 6243 Meki- med 20, 4 Rıfkı Evren 20, 6245 Ali Gm Beypazarı: 6246 Ali e Kefeli 25, 247 Pi 20, Necmi Ol- gaç 20, 6 hmed me 20, 6250 us 2S Cemal Sarp 20, 3 Ak Denir ir 6254 Halit 20, 6255 Nuri 6256 Be e K za . : Turan 270 Sadık Demirtaş 20, 6271 rif Üzel 20, 6272 İbrahim Saraç 20, 2 nik Turan 20, 6274 iğ ei Ergin 20, 6 za 279 Mitat 20, 6280 Kö- mile se 20, 6281 Hayriye Demir alp 20, 6282 Faik Acar 20, 6203 Yusuf Aksoy 20, 6284 Sadık özne 20, 6285 im a Ey 0, 6286 Celam MN re 20, 88 roi 20, Şasi nk 20, 6290 vi 20, bayi li 6293 Se ir ie Ali 20, Yar da here veli 100, 6295 Ee Gökm: Ahmed 20, 07 Hiz Teli 2 s8 rl 20, 6299 Mehmet 6300 Aki ie ea 20, ei 6302. Halit oğlu 2 etim oğlu 20, 6307 Yasak Çirkin 30 20, 8308 Zühtü Ki. bar 20, 6309 İbrahim Bizdıko öle 2 6310 kaka Kara 20, M bas 20, 6312 Mustafa ari karlı I3 FF, İmam oğlu 20, 6314 Ali Bosnalı 20, 6313 Ali Ünlü 20, 6316 Sadık Şismek 30, 6317 Mehm İsmail 20, 6318 Yakup Deli İbrahim 20, 6319 Osman 320 Mehmed Ali 20, 6312 Emin Seferoğlu 20, 6372 6312 Sait Ali, Yaşar Baysal 20, 6324 uharrem Conk 20, 6325 Cevdet Karaçay 20, 6326 Mustafa 25, 6327 Mehmed Zülfikar 60, 6328 Tumas Cuci. wahı 50, 6329 Hasan oğlu Ömer 50, 6330 Ami Cevdi oğlu. Mustafa 35. Radyo z Gn Cuma İstanbul, musikisi (plâk) 19,10 HDEE asik ii 19,45 R caz AB özlü mi Gini Da ni ee Kad bella Beybi (Şan), 21.30 Son haberler » Bor. 72.40 Bayan Alexandre mayler Yele ları, orkestra ile bir te, 22,10 Bia m Bükreş, 1515 Gündüz. plk yayımı ve duyumlar, orkestra sı, Zİ,İ5 aa iii aral şar- kılar, 21,40 Radyo salon orkestram, 22, ei önem 23,15 Yabancı dillerle dur kaman 19,45 Klâsik valslar, 2030 adl 2.10 üzül radyo orke 27 Senfonik konser, 23 Spor 2310 Lie Fal iin eserlerinden konser, 24,05 Di; müzik 20, e Plâk, 20,25 Salon orkes- Belgrad, 21 Popüler, sarkılar, 21,30 Radyo, piyesi, 21, 50 Zagrebden röle, 23.20 P) — Temmer Cumartesi atanbul, 30 Yüzme dersleri Ba- 1830 Frame ders, 19, 0 Banı li (Plâk), 19, ya berler, 19, > AN (Şan), Mü- zik (Plâk), Radyo caz ve Mieeğ go ep ve Ai Bedriye Tüzün, ürkçe sözlü e 21.30 Son haber- ler - Borsalar, 21,40 Bayan Babikyan »), 22 Plik neşriyatı. “e 5 Plâk ve duyumlar, bancı dillerle İyubelar, 2 Varşova, 19,45 Mozartın m erenadle - rından lez 20,15 Reklâmlar, 20,30 » 20,50 Münire. e 10 "Lem- röle, 22,31 'onik konser, 23 Spor, 23,30 imal ille kon- Me 20,30 Vals müziği, 21,30 Tiya 22.10 Repo, 22.45 veni) ser, 23,30 Plâk, 2 İapeşte, 20,4 ii ei 21, 30 Budapeşte konser orkestrası, 23,50 Belgrad, 21 Halk dans ve şarkıları, 24,10 Dans Ge Breslau, zikli caz yayımı, 23,31 yü Tun Dürer 25, 6228 İ 6229 21. Duyumlar, 21,10 Mü- üziği... | f gofre Tiyatroda ) EEE — Koltuklar yana idi isi U a Şehir ti rosunun sadık müdavimlerinden iie İkisinin de tiyatro merakı o kadar ziyade idi ki, ayni koltukların b ai satılmaması izi gişe etmişi hep aym yerde - Müberrer yirmi beşini geçmiş bir genç Bizi Çirkin değildi, fakat güzel de denemezdi. Kara gözle ri, siyahı saçları, kocaman fakat yem bir ağzı vardı. spin . Tiyatroya yalnız gidiyordu. sia sigorta şirketinde daktiloluk ederek yaşıyordu. Ahmed Hulüsi avukattı. Kırkı- nı geçmişti. Gayet intizamı sever bir adamdı, Oyun başlamadan tam beş dakika evvel gelirdi. Us tü başı temizdi, fakat hali: şık- Tıktan eser yoktu. Yüzü büyük bir mâna ifade etmezdi. ilk defalarda, biribirlerinin far- kına bile varmadılar. Dördüncü defasında, li bir iyi oynan» dığı için, genç kız birkaç kere kahkahalarını öne ekme Avı kat eğilerek yanındaki kadının yüzüne baktı, Muarefeleri böyle başladı. Er- tesi defa, daha perde kalkmadan, avukat sordu: — Sizde tiyatroya pek merak- lısınız galiba hanımefendi?. Genç daktilo — Evet, diye kısa bir cevap ver- di. a perde arasında, çoktan- dır bi Mizikikeini tanıyorlarmış gi- bi, pek tabii surette, beraber do- laştılar, Genç kız yanındaki ada“ mın avukat olduğunu öğrendi. Ahmed Hulüsi de hi kızın is- ol n, gar- i bek- elinceye d Hulüsi genç kızın ya- nında duruyor, tramvay gelince, veda edip ayrı! Münasebetleri altı ay y içinde bun. dan ileri gitmedi. Bir gün genç kız yazı masası- nın başında çalışırken bir rahat- sızlık hissetti. İzin alarak eve gel- di. Akşama doğru hastalığı geçti. troya alınmıştı. Yazık olmıyacak mı? Onun için, bileti dostlarmdan bi- rine gönder: rdi: «Şekerim, bende bir tiyatro bi- leti var. Fakat ben gidemiyeceğim., Benim yerime sen git, eğlen. Eğer oyun can sıkıcı bir şeyse sağ ta- rafındaki seyirci ile meşgul olabi- e Avukattır, terbiyeli bir d bası vardı. Bu genç bir delikanlı idi. İstanbula gezmeğe gelmişti. Ahmed Hulüsini, i günü için mühim bir işi olduğundan, dos- yayı tetkik etmek Yanındaki koltuğa sempatik bir k kadın gelecek. Fevkalâde zel, fevkalâde kibar. Hoşuna gi- ergime iyibir vakit ge- girirsin, Ahmed inse e delikanlı sukutu nerek içinden gülüyordu. öö la Şehir tiyatrosuna gide! delikanlı sol tarafındaki koltukta hissiyatını zaptedem. a aşkını itiraf etti. kız artık evine dönmek me€ e olduğunu söyledi. De Tikanlı m ona refakat ederkei i defa itiraf etmeyi İnel *#5 Ertesi e İnme avukat Ahmed H — Bilsen sen, ie sana ne kar sonra böyle bir şey aklına getir- me, ha! Ben adar e Ba güzel bir Karli medim, Ar hayretle delikanlınin | üzüne baktı. O, hikâyesinde de vam ediyordu: — Oyundan sonra bir terafti ij yemek yedik. Neşeli, şakacı bir kadın. ömrümde evlenmek için | hep böyle bir kız hülya etmiştim. Nerde oturuyor? ilmem. — Bana söylemek istemiyor sun, ha!. Ahmed Hulüsi hayretler içinde kalmıştı. Müberrerin dostu da o gecenin hatırasını unutamıyor, delikanlı ile bir randevü pe i larina yanıp duruyordu. Adresini | için Müberrere — Aman e dedi, bana şu avukatın adresini ver, Ne ve ig i rin içinde derhal bir | si eğin — Adresini bilmiyorum, dedi. | | Fakat emin ol, bilsem de söyle- | mezdim. —M etme, o gelir beni bu- rak lur. Sen ne yapsan, hiddetinden atlasan avukat yine benim ola" cak, bak görürsün! Müberrer işi ciddi ciddi düşün- meğe başladı. Ertesi akşam, ni biribir- lerini soğuk bir surette selâmladr- Mül r şimdi avuka” tı pek sempatik buluyordu. Canım o kadar ihtiyar da değilmiş! d Hulüsiye de Müberrer çirkin gelmiyordu. Hattâ bu ak“ cazibeli bile göründü. Nasıl olam da şimdiye kadar dostluğu aklına ileriletmeyi aklına getirmemişti?- Bir müddet biribirlerine surat eder gibi sessiz durdular, F bir aralık Ahmed Hulüsi müşfik gözlerle Müberrere baktı, Müber- rer de gözlerini erkeğin gözlerim den ayırmadı. O akşam Ahm: Hulâsi Müberrerin evine kadaf