Tetfri! No. 56 TACLARI ÇİĞNEYEN HÜEÜMDAR CENGiZiN OĞLU İSKENDER FAHREDDİN “Ankin, bir kayanın konar uzanmıştı.. Birdenbire kayanın lipa uzun ve kara başlı bir yılan çıktı u gözümün önünde boğdul,, ersanin uşağı, Ankinin zim bağlayıp eşya hararlarının içine atacaktı, Can, Mersaya — Bu işi tai inni Mi kafilesi hözirlani yordu. Saray kapısı önüne şarap küp- leri dizilmişti. utsay, biraz eksik şarap ve- rilmesini söylemişse de Oktay: — Ben, ölsem de.. sözümden dünle Ba hsi iye Elli küp şarap Mersanın hakkıdır. Diye cevap vermişti. İhtiyâr vezir bu bahsin hazine- ye çok tuzluya mal olduğunu gör- dükçe hiddetinden titriyordu. Kurnaz vezir, hanin hazinesi- ni zarardan korumak için bir ça- re düşünmüştü. Bahiste küpleri Karal di şarapları bunlara doldurtmuştu. Ertesi sabah Mersa adamlarile birlikte yola çıkıyordu. şya hararla- Oktay Mecidi biraderine he- diyeler gönderiyordu. Mersa, hanın sarayından ayrı- lırken, davul sesleri oartmıştı. Moğollar misafirlerini uğurluyor. lardı. Dört saat sonra Fars beyinin ir gireceklerdi. rs beyi, Moğol hanının ege- iabliği altında, en çok atlısı olan bir kabilenin reisi idi. Fars beyi nin m büyük arinaları varı Oya rtlar Karakuruma (akın yaptıkları zaman, Cengizin kuv- vetleri çok düğimi bir halde idi. Oyartları Fars beyi önlemişti. beri Fars beyi ile arasında hiç bir kavga ve gerginlik olmamıştı. Mersanın arkasından, sea da: Moğol — Şu uğursuz adamın yurdu- ME usklamasn ne kadar sevindim. esi o sabahleyin güneşle beraber yola çıkmı mıştı, Oktay haon, Mersayi y penceresinden selâmlamı, şti, İki saat sonra sarayda bir telâş sezildi: — nses Ankin nerede?, İç işlerine bakan cariyeler prensesi sarayda bulamıyorlardı. Ceriyelerden biri Ankinin yattığı Çutsay bu haberi elini bey- ninden yıldırımla vurulmuş gibi mile: sersem — görüyorsunuz?. iniş ek bir kuş © bile uçamı Diyerek; bütün kızları payladı. Fakat, ortada bir hakikat vardı: Ankin meydanda yoktu. 'utsay sarayı baştan başa ara- dıktan sonra, Ankinin izini bul mak için, meseleyi Oktaya anlat- mağa gitti. pencerenin önünde otu- ruyordu.. çok neşeliydi.. Çutsayın solgun çehresinden, bir lâ ika ia an çe Re: rmış?. dedi. Gükierde air Halal mi dolaşıyor-. Çutsay hakikati gizleyemedi: — Prenses Ankin meydanda ni Bu dört kelime Si ehe çıkarmağa yetmişti. Han göz ni açarak yerinde n a farladı — Ben n başına bir felâ- ket si, yiz sabah gözleri- mi açınca anlamıştım. utsay: — Rüyada mı gördünüz?. Diye sordu. ktay: vet, i, bir kayanın ke- narına lik birdenbire ka- yanın altından uzun ve kara baş- lı bir yılan çıktı.. boynuna sarıl a ve onu gözümün önünde boğ: uf. öl kamçısını eline alarak, Gi birlikte, sarayda ne ki dar cariye ve ya ak varsa, hepsini Bunlar li hana fenalık ya- pacak bir kimse yoktu... sırtları kırbaçla okşandığı halde: örmedik.. nereye gittiğini bilmi oruz.. Diyerek yekieie kapanıyorlar- Oktay bunların sırtlarından at lıyarak geçti.. sarayın bahçesi çıktı. Ankin ölse bile, cesedini bul- mak gerekti. Oktay, Turakinanın odasına git- Turakinanın, Ankinin it luşundan haberi bile yoktu.. tayın kamçı ile i > ek iiçin çok korkmuştu. Okta, — Ankin nerede?, > ah Turaki iyorum, dedi, be şim- di uyan dam Oktay sözlerini açtı: Onun nerede olduğunu sen- den başka kimse bilmez!. Haydi, saklam. oğrusunu söyle.. An- kini Mu deliğe sakladın; han- i uçı a ladın?. Turakina o şaşırmıştı.. ellerini öğsünde kavuşturarak hanın a- ibi diz tü: Ze Tanrı, göklerin bütün yıldırımlarını başıma yağdırsın.. otunda gezdiğim toprakların bü- tün n haşeratı ir vücudüme yapışsın; Sodanmi du- ina... E- ni en sen ayırdınsa, inan an ki, Giz de bütün çocukları- Radyo 10 Temmuz Çarşamba İstanbul, 18,30 Yüzme dersleri, Azade Tarcan, 18,50 Franstzca ans musikisi (plâk), 19, n Halide, 20,10 Kon: ve tango” or- Birsen türkçe sözlü eser- n haberler - Bereli 21, Muh- 0 Gitar söle; Maryo paradi, 22 Mi veli plâklar. Bükreş, e ündüz plâk yayımı ve duyumlar, üz Fa orkesra müziği Çift ke ö m o 5 5 ği 5 Barkılaz, 2205 Ohm pop * Konser 2. W in Miele an santöz tara 20. sö "Gülünç yayım, 21: 10 Hafif, pk 21,50 Keman konse- ri, 22 Senfonik orkestra konâeri, 22. 5 Koro konseri, 23,05 Spor duyum- ncü doğ ürü eserlerinden filhar- Bal tü n konseri, 22,20 let Bodapoşla 20 Opera orkestrası, 20, 5 De düymlağe 1 ,05 Karışık yayım, 22 Öl İan röle © (Vieniaysky'nin eserlerinden konser), İâk, 23,30 ei ve 20 Eğle nesli? müzik, 21,15 Ul aralar, e 45 Aküsü. 22 Trajedi! i Mi Piyes, 23,30 Di iği, İ Pili Perşeml İsi ki 18,30 Me dersleri,, ba- im Azpde e rca 18,50 Almanca zi lâk), 19, Za ie re musikisi (plâk), e koro, 20,10 eri 20 0 Se orkestrası, Stüdyo, go orkestraları, ve Türkçe e sözlü dese N on - e 21,40 Bayan Rezi 22 Plâk neşriyatı. Bükreş, 13,05 Radyo sılon orkestra- v a 14,35 Konser, 18 Em iâk, 20,20 Operet plâklari Pik 20,20 Operet plâklanı, Tl «Andıe Chenier» adlı dört Eki opera m ile), Sonra: Yabancı diller- le duyu Va 30 Vagnerin «Reingold? germek ri 20, 50 Aktüalite, 21,10 Orke Şarkılı orkestrası, 20,40 Şehir 23,40 a era Orkestrası, ler ve Keriz ediciler e ZI,10 Dans müziği, müziği, 700 karş 1450 5 Fasia ittibadına dahil olmayan ecnebi” mamleketler: Benli “3600, ayl , üç aylığı 1000 kuruştur. dres tebdili için yirmi beş e pul esek Jâzımdır. He yil b e BE Damal lm 9 — Hidirellez 68 üney Öğle İkindi Akşam Yan a ri “2s 436 836 12 V 201 457 ais 1619 1943 sana İdarehane: Babıâli civarı Acımusluk Sok. N AKBA müesseseleri Ankaranın modern türkçe fransızca ve ecnebi lisanlarda kitap, gazete, mecmua, fotoğraf lerini temin eder, Merkezi: Maarif vekâleti karşısın- da telefon 8877 Şubesi: Samanpazarında nı senden AHIRAPA ŞI seni gün ir çiyanlar içinde mi Ben gidiyorum.. fakat, kubbenin altında gizli olup biten her şey, ri Sml çıkar. O vakit görüşür (Arkası var) Her akşam bir hikâye Müzayede memuru haykırıyor- talyan ressamı meşhur rellininin tablosu. Böyle ip eser k mu talip? . Satı- eder. z ol Setli lira... iş lira, med Hamdi kendini tutama- in e bir sesle: — Seksen lira! diye Erk Başka artıran yoktu. Memi — Sat ... tım! dedi ve tablo Ahmed Hamdinin üzerinde kaldı. mişti. ra biriktirdiğini görünce ve lede fırsat ei bütün ömrün- ce devam e zuyu tatmin etmekten kalin! menedeme- mişti, — Ah karıcığım, diyordu, öm- rümün en mesud dakikası... Bü- tün hayatımda hülya ettiğim bir lâvhayı ele geçirdim. Hele şuna bak, ne güzel! Görsen bayıla- caksı Filhakika bayan Ayşe bayıla- lacaktı amma lâvhaya değil ona verilen seksen Kirayaf | Kendinden geçti, ağzını açtı, haykırdı: bda herif! İnsanın evle: tür şu tabloyu, gözüm görme: Alimallah, kafam kızarsa parça arça ederim saş Ertesi günü, öğleden sonra ka- pı çalındı. kıyafeti esnafa benzer bir ermeni kapıda müte- reddid duruyordu. Ahmed Ham- dinin kızı Şefika soruyordu: — Ne istiyorsunuz? n Çarşı içinde Kuyumcu- larda antikacıyım, Burada Gab- riellininin bir tablosu varmış, Onu İngiliz var, onun için. Herif bol para vel riyor. Tabloya karşı annesinin fikrin- iki ü mükemmel olduğ raklı İngilize işi anlatarak yarın gene geleceğini vadetti. On dakika sonra Karabet Ah- med Hamdinin yanında idi. Adam. dağız merakla bekliyordu: — Ey, ne yaptın, Karabet? reğine su serpildi. Ben de dön- üm geldim. — Hay Al ah razı olsun, Kara- bet! Beki evde kulağım biraz dinç sea d Hamdi bir taraftan böy- le bir kurnazlık düşünürken ba- tış pa- zarlarını dolaşıyordu. Kendisine Beyoğlun Aynalıçeşme taraf- yle şeyl: ni lır, satardı. yi Ayşe â- nı ve -ihtiyi kleğei Tablo Meşhur tablodan bahse Aile için sw kıymetli bir a idi amma, ne çare, ihtiyaç bu... O kadar dil döktü ki kacı merak etti, ka beraber eve kadar geldi, tabloyu gözden geçirdi. Kadın medhettikçe o itiraz eder gibi oluyor: — Vakıa, fena değil amma Şuraya bg ağaç o kadar gü- zel olmar: Fakat ii — Ne istiyorsunuz buna? diye " Ş du. Bayan Ayşe derhal: j — Üç yüz lira! dedi. j ” Antikacı haykırdı: Uzun bir pazarlık başladı. Nihayet iki yüz otuz liraya uzlaştılar. hanım sevincinden ne ya- Şi pacağını bilmiyordu. gi o ve ane ziya- retini müjdeledi Sokağa atı- j lan seksen lira geri geldikten | başka üste yüz elliliradakâr etmişlerdi. j Biraz sonra, Şefi sokak ven i — Sana iyi kavala var, an ne, dedi. Çarşıdan bir antikacı ermeni geldi. Zengin bir İngilia” tablolara meraklı imiş. Babamın / aldığı tabloya baktı. Çok beğen- “ di. Gene ye Avuç dolusu para alac i Bayan Ayşe kaçırdığı fırsatı gö- rünce saçlarını yolmağa başladı. kadar müteessir olmuştu ki i şarrk diye deni bei ldı, akmışız! Ertesi günü Karabet başladığı ğ komediye devam etmek üzere i i > gi büyük bir üzüntü için- deyd Se a Karabet, dedi, Fe- lâket! Pala Annem sizin gek diğinizi, tabloyu les aliki hiç bilmiyor. Onu bir antikacıya yok ikale satmış. Size karşı o kadar mahçup bir vaziyette ka- lıyoruz ki. — Bari epiyce bir para almış 4 mı? — Ne gezer! > yüz otuz lira cak! arabetin gözleri parladı. İn- ; gilizi falan unuttu. Z — Aman ne âla! diye haykır- dı. Hangi budala buna bu kadar para vermiş! 3 Bu muhavere devam ederken Ahmed Hamdi telâş ile, bir top güllesi gibi içeri girdi. Elinde bir gazete vardı. Heyecandan - ğazı kurumuş, gözleri dönmüştü. ğ beşe ea bakıştıları ei de çıldıra med” bi bir yudum s içerek biraz sükünet bulduktan sonra gazeteyi okudu: Şehrimizde bir antika okul gemisi tir, Geminin ku ? deniz okulu direktörü dün ilba ir yıziyaret etmişlerdir.