16 Mayıs 1935 AKŞAM © Sahifeli Tetfrika Neo. 1 TAGLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR CENGiZiN OĞLU İSKENDER :FAHREDDİN bir hikây: t Her akşam | e Kadın iskeleti j Büyük âlim — > eği iskeleti talebesi gösteri — İşte, dedi, bin en le Cengiz öldükten sonra, Moğol tahtına OKTAYI seçmişlerdi.. O, tereddüd ediyordu.. Kardesi söz aldı: “Hepimiz sana boyu Neden kabul etmiyorsun? ,, BAŞLANGIÇ (Oktay) İmperator olunca. z (1229 M.) nisanının yirmi be- $inci günü bütün prensler ve ku- mandanlar Çengiz hanın sarayın- da top anmışlardı. Cengiz han yeulapani Ye- rine, kendisi ölmeden oğlu Sm Gi istiyordu. Okta; enden büyük Kahlayiketai Ir, Diye, babası hayatta iken Mo- Zol tahtına oturmaktan çekinmiş- ti, tahtına iğreti olarak el fm oğullarından Tuli, a bulunan öteki kardeş- w peer gönderdi.. hepsini saraya çağırttı. Hazer kıyılarından ve Boğatı- mürdan (Cuci)nin dalları gel İli ırmağından © (Çağatay) ve Oğulları geldiler. İmil ırmağın. d. nin seçilmesini istiyorlar- (Kerulan) kıyısında “kurultay kurdular, Moğol imparatorluğuna kimin seçileceği sim değildi. (Naib kurultaya yr rak eden Talinin, kurultayda, Parator olmasını istiyenler ai tu, Fakat, Cengizin zeki ve akıllı Veziri söz aldı «— Cengiz hanın son vasiyeti- Ni yerine getirmek ve imparator- luğun parçalanmasına meydan vermemek üzere Oktay için rey si simi Tuliden rica ederim.» Vezir o (Yelucustay)ın zerin dikkatle dinleyen ku- anlar ve kabile reisleri, Tu- iin vereceği cevabı bekliyorlar- Tuli ayağa kalktı: — Babamızın imlni İ gösterdiği i Oktay; inti- a ir. Mef ör ona ve- elk Cengiz hanın vasiyeti- : tturdu. ni okul andanlar ve prensler Cen- hanın b dinledikten e Tuli başta olarak, tered- üz, Oktaya Kr verdiler. mi vezir, Oktayı kolundan « yüksek tuttu bir yere çıkardı: dani erek Oktayı i bi üyele- Tine takdim etti. Fakat, Oktay,” büyük kardeşinin hatırını sayıyor- du.. elini kald aldırdı: — Benim meg amca- a tahta daha e müs- Feri Bilhassa Tali ln? olmalıdır. çünkü o, daima baba- mızın yine liği va yâ- sa)nın ahkâm mz Kin Sü kek indi. Gül oğullari biribirlerini Şok severler ve sayarlardı. Bütün Prensler hep bir ağızdan bağır. dılar; boyun eğiyoruz. «— Babamız, ölmeden seni seç- miş.. ve vasiyet etmiş. Onun ar- zusunu yerini e getireceğiz. Bizim hanımız sen olacaksın! İşte, ku- rultay üyeleri önünde sana boyun eğiyoruz. Bizden sonra bütün ku- mandanlar ve reisler de sana bo- yun İyi e türlü hare- ket edem me bir wi karar veremi- “Tali çekilse bile, sırada Oktay- an önce Çagatay vardı. «Belki Çagatay kabul eder. O da benden yük ce, kurulta; lık içinde Oktayın cevabını bekle- 0 ene son söz Olarak: «Kabul eni » diyemedi, Ku- rultaydan kırk — b istedi. Prensler ve kuman — Peki.. kırk gün li gız. Diyetek dağılmışlardı. y kırk gün düşündü. Ku- rultaya gelenler de ırmak boyun- da av ve eğlence ile vakit geçiri- ardı. $ Nihayet mü imlerd ktaya: — Sen, babanın tahtına oturur- san, ipmaratorluk parçalanmıya- cak!, biri, A Oktay, k birinci günü kurultaya iğ Yurdun parçalanacağından korkarak, ba- eri yerine geçmeyi kabul et- beş haziran sabahı, bir İNE sm kardeşlerinden Çagata: ir yanında da amcası Gain eri halde tahta otur- ii İk önce, Tulinin ken- di elile üladuği bir kadeh ayra- nı içti a ege âdete Cengiz de siye ti. Bundan sonra Ota- ın içinde » ve dışında bulunan bü- tün prensler, reisler ve kuman- danlar, başları açık, kuşaklarınm ucu omuzlarına atılmış olduğu halde üç er kere Oktayın önünde saygı ile aeg yeni hanı kut- luladılar, Gel imparator, bu merasim- otağındı den ından (dışarı; çıkarak, ellerini göğsüne kavuş- turdu.. güneşe üç kere diz sk tü.. ulu Tanrıdan uğurlar ledi. Bütün ğini üyeleri, aş saylavları andanlar da, han gibi, üç ği ir taptıktan sonra, ağa girdileı r, yanına prensler, sol yanıma da prenses- ler oturmuştu. Büyük anası (Ulun hatun)da Oktayın arkasında otu- ruyordu. inci ve köleler davetlilere soğuk a dağıtmağa aşla- anilari "Otağ içinde yemekler yeniyor, güzel sesli delikanlılar türkü söyliyerek misafirleri eğ- lendiriyorlardı. Bundan sonra, Yeni Ümmi önünde prensler, sonra sıra ile büyük dani kabile reis- leri, bir elini göğsüne, diğer elini de kılıç üzerine koyarak, şu yz lerle sadakat yeminini tekrarl kâmil mahlüku addedilen «İnsan iskeletinin önündesiniz. Bu bir kadın iskeletidir... Ders devam ediyordu, sinide Ahmed Nâzıma «Bal hoc er- Ki ee bir ekiş m e ona kek ee sorardı.. Birdenbire sıralar arasında, bir talebenin parmağı havaya kalk tı. Ahmed Nâzım baktı. Bu hee derste gayet tuhaf sualler soran bir gencti. Söz verdi: — Sorunuz?, 1 — Affedersiniz... Bir iskelet- ten sahibinin yeyin olup ee ğı anlaşılır Meselâ b zel bir “ei dikeleti midir?... at kendisini çabuk' topladı. el ki güler yüzü ile tale- besini gene cevabsız bırakmadı: — Tabii iskeletin şeklinden sa- hibinin vücudünün şekli anlaşılır. Fakat yüz güzelliği pek anlaşıl- maz, Fakat bu iskelete baktığınız zaman güzel bir vücudü olduğu- u derhal a Baksa- nıza uzun bir b skele- > gi belinin ii dar ol luğu da göze çarpıyor değil mi?. ve halle güzel bir kadın.. yüzü hakkında ilmi e sey Be Fakat b EN güzel de bir yüzü miri iz içime öyle geliyor... Bu vücudda bir kadına, ancak güzel bir yüz ya: kıştırabiliyorum. Hoca bunu söyledikten sonra uylukları ile ayakta d iskelete uzun AE mu | «Senin oğullarından biri, ha- dan birini çıkarmamağa and içi- yoruz!.» Oktay bu sırada, babasının, o güne kadar Asyanın her köşesin- den topladığı Sete ep ti, Prenslere, askerlere dağı askerler, o dar tok gözlü ve temiz yürekli bir hükümdar olduğunu anlamışlar- dı. kumandan! ve attı. ili ve Oktayın ne ka- Oktayın önüne tepsiler içinde getirdikleri çok değerli mücevher- ler arasında bir e. tane e kral lardan alınmış, tü yakut ve zebercedlerle süslü taclar vardı. Oktay bu ipi ayağile ağ dı.. ve her parçasını bir ku- hil ade etti. Bütün or- duya değerli armaganlar verdi, askeri sevindirdi. Saray halkı o gün ar elmas ve yakut ü örmemişti. Oktay, kazineden ge- len bütün yakut ve elmasları avuç avuç hazırunun üzerine serpti: — Bunlar sizin hakkınızdır.. Ben, bu tahta oturduktan sonra, ordumun getireceği hazinelere gene onlar rruf etmelidir. Ben, askerimin kullandığı kılıç- ların kınlarını yakut ve zeberced- lerle süslemelerini isterim! Dedi i. Oktay, daha tahta oturduğu ilk günden itibaren, her sınıf halkın kalbine mile la girebilmişti. Orduda halk arasında Okta- ya e eğmiyen bir adam yok- tu, (Arkasi var) Ders çalıyordu... med amanki gibi sınıftan çıkmadan evvel, hademe- ike e sıkı tenbih etti: — İskeleti al., hiç bir yere çarp- madan, — bir yere vurmadan benim indie götür. Teşrihhaneye değil ha.. odama... Bum dan sona kayın kilitle, ambtar gene bana Hademeye al bir daha ten- bih etmeğe bile lüzum yoktu ünkü her dersten sonra ilk. cağız ayni sözleri işitiyordu. Meki Ahmed «Kadın iskeleti meşhurdu. Ah. med Nâzım bu iskelete karşı titiz bir itina gösterirdi. İskelet daima hocanin odasında dururdu. erkes, hocalar, talebe bu is- meri mami hocayı iskelete bağ- büyük bir sır olduğuna ka- bitmiş, zil âzım her âzımın e > âlim bu hi eri karşi- büyük de- mirine asılmış. durmadan çalışa- mazdı. Bir kere Mama Beyinin) e riye gire; hademe Ahm. zımın kle hiddetli Mile bir şeyler söylediğini görmüştü. Bu havadis mektebe, ilim mubhitine yayılmı: Büyük âlimin, ği ilmi ka- dar garib garib hareketleri de meşhurdu ..# dasına girer girmez ilk işi iskeleti muayene etmek oldu. İs- ea eli duvarda astığı pardesü- ün ke narına lmıştı. di ilerledi. Pardesüye ta- kılan kemik eli kurtardı. İskeletin elini âvucunda hissettiği ştı. el kaç kere onun İri gibi yanan alnında dol laş idenin şi pi o lan elini düzellittikten sonra İs- kemlesine oturdu, Onu uzun uzun eee banal Talebenin sorduğu — Bu iskeletin sahibi güzel bir kadın mı idi?. Suali onu allak bullak etmişti. Şimdi Güzide ile geçen eski onu a evvelki hayatına döndürmi Bir sz sail hatırlıyordu... Si- caktan kaldırım asfaltlarının yer yer eridiği bir ağustos günü eme ile seli böyle bir günde mıştı, Onün! rin il bütün sıcaklığı ile hâ lâ içinde idi. O zaman Güzide evlenmekten Ge ordu: — Parasız bir m hayatı- mı birleştirmek Ben eğle: mek, gezmek, ni istiyorum.. Diyordu. Mi ayrıldılar. Ar- tik Ahmed m genc kadını her gün bir başla erkekle görü- yordu. O mânasile bir kokot olmuştu. Fakat âlim bir türlü Gü- zideyi unutamı tamıyordu. Bir gün — ne hademesi ona bir hava ei — Morgtan kimsesiz bir ölü ge- sky iskeletini gıkartacakmış- sınız... Ölü teşrihhanede. de- m HASAN KREMİ Dünyada mevcud kremle rinen nefisi, en sıkhisidir. Nazik cildli kadınların hayat Pm. 3 İhtiyarları genç- şti e gençleri güzelleşti- rir. Kii ebedi bir taravet veren Hasan kremini unut- mayınız. Kutusu 50, tüb ha- linde 20 Türkiyede yapılıb da Avrupa etiketi oyapıştırı. lan ve halkı aldatan kremle- re, vesair ıtrıyata aldanmayı- Hasan markasına dikkat ediniz. nız. Hasan Deposu: Ankara, İstanbul, Beyoğlu. amıyacak ev, apartı- man yoktur! hnu bilmeli: AKŞAM GAZETESİNİN KÜÇÜK İLÂNLARI| Çabuk ve iyi satmak, kiralamak ii eh ucuz için en emin, ve en kolay vası- amaaa Ahmed Nâzım içeri girdi. Teş- yer ia ermer masası üstün- e Güzidenin cesedi yatıyordu. yi kadın bir erkeğin bıçağı al- tında ölmüştü. we X gelen tezkerede: «ölün ünün yalnız et kökeni olduğu cihetle iskeleti çıkabilir. İskelet gayet sağlam- ve mili; iyordu. Binbir ei binbir dılar. una ka enin iskeleti ile günlerini vee eki SE ti, li ilk odasına götürdüğü — hayatının biricik er- keği ben olacağım. Kolların bun- dan sonra hiç bir erkeğin boynu- na dolanamıyacak. emişti. Evet, Güzidenin şimdi kemikten ibaret olan kok ları hiç bir erkeğin boynuna de- lanamıyacaktı.. .. Dersten çıktıktan sonra hade. me yanına yaklaştı. — Size bir erkek iskeleti gön dermişler.. i Dedi, Odanıza bıraktım. Kadın keletin erkeğe karşı âdeta 2 a vardı, bir hali i iskelet âdeta bir aşk sekil si oyniyor gibiydiler. Büyük âlim acı acı güldü.. ra Güzidenin Kilise döndü ve: — Burada da mı?.. diye sor- du.. ebddi ii i ö Gi