#riR6iM. Sahife 10 AKŞAM 16 mi 1935 " SARAY ve BABLÂLİNİN içvüzü| Yazan: SULEYMAN KÂNI iRTEM U — Terethme, iktibas bakkı mahfuzdur — Tefrika No. 485 Kerbelâ ve Necifteki türbeler, buralardaki altın ve gümüş eşya Namık paşa ikinci defa şüra- | yeri yoktur! yı devlet riyasetine tayininin er- Bir diğeri: tesi günü nkâr dairesini mes- Hazineye giren cide tahvil ettirmiş, büyük kısmı gayri müslim tebaa- mi öğle ve ikindi namaz- | nın vergileridir. halde tetkik larını cemaatle edası hakkında bir | ve iş hakkının yalnız müslü- buyrultu kendisi ima- | manlara hasredilerek ötekileri mete geçmişti. bunla mahrum etmek müsavata Tahsilini A da ikmal etmiş avdeti, fıkıh ile uğraşarak Bir üçüncüsü şeri meselelerin inceliklerine vu- — Hiri siyle a kuf hasıl etmiş olan Namık paşa | ne karıştırılması Fakat bu idaresinde bundan daha iyi tedbir düşündüğünden, ne d usulü şeriate muhalif gördüğün- den ileri gelmiyordu, Mi esasi nil nl ge münakaşadan Namık paşa- nın bu hususta ne düşündüğünü anlayabiliriz: AÂzadan biri: — Meşrutiyetin aleyhinde bu- lunuyorsunuz. Bundan daha fay- dalı ve güzel bir tedbiriniz var mı? Yı bunun esasını şer'e mu- halif mi buluyorsunuz? daba etraflı bi: biri ben değil, henüz dünyada hiç kimse bulamadı ve bulamıya- cak! Şeriatın esası ise hürriyet ve lete mebnidir. Şimdi bizim hiç hükmündedir! Benim zihnimi yalnız açacağımız mecliste hiristi- yanların âza sıfatile bulundu- , Vakıa asrımı- zın n icabım biliyorum. Bu meclisi rTUlması karıştırıyor. âza alınacağı için gene bize baka ummamalıdır! Şair Ziya bey — Nizami; e mah- kemelerimizde, şürayı bi en yüksek m a hat- tâ vükelâ heyeti içinde hiristiyanlar. bi mn verilmesi 1 beytülmâlin her halinden haber- dar edilmesi caiz değildir. Âzadan biri: — Maliyemizin hali değil Os- manlı tebaasından olan hiristiyan- lar hatiâ düşmanlarımız nezdin- de bile bizden ziyade malümdur! Bunun gizlenecek, saklanacak mesağı olmadığı teslim edilse bile zama- nm tegayyüratına göre ahkâmın da tagyiri fıkhın en büyük esas- larındandır. Fıkahanın kıyasi, icma ümmet bir kanun hükmüne girebilir, Şair Ziya bey — Siz beytülmâl demekle eğer hazreti ömer za manındaki obeytülmâli tasavvur ve tefekkür ediyorsanız o beytül- mâl şer'in tahdid ettiği dairenin haricinde hiç kimseden bir ad ler lâğvedilmedikçe, siz de şimdi- ye kadar aldığınız maaşları red cil kendimizi o akin pe k im ha- zinemize beytülmâl z caiz olamaz! Ziya paşanm * bu son e —— bahsinin ve biristi hazineye nezaret siki kesildi ve Na- ların .ceği davasının önü mık paşa iskât edildi amma ikna olunamadı. Namık paşanın mukadderata tabiiyeti, arya bulunduğu memuriyetlerde kendisini atalete sevketmemiş, işlerinde, vazife- sinde gayret ve himmet gö sine mâni ıştır O devlete sadıktı; her vakit iffet ve namusunu da muhafaza etmişti. ık paşa Bağdad valiliğin. den İstanbula 300,000 altın getir- e H irtikâp i nin türbesine el bile do- kunmamış Necifte iki İni vardır. Bun- lardan birisi Abdülâziz devrinde rı Kemal huzurile &. 2 arzusu yerine getirilmek çıkarılan 5500 ki değerinde bir şamdan haz- reti Alinin kabri üzerine talik edil. paşaların panmıştı. Buradaki kıymeti, pek mübalâğalı olarak 30 milyon lira tahmin edenler olduğu gibi beş, altı yüz bin liraya indiren! de vardır. Diğer hazinelerde bir tac ile bir Hind racasının İmar altıns lar, iki bin altın kıyme- tide on, on beş bin lira tahmin edilir. Abbasın hazinesi silâh deposu gibi bir şeydi, Bu türbedeki iki oda tepelerine kadar hançerler, hi done peak makin! Jin . tahta kısımları çoktan bit- mişti. Bu türbede şallar, ipek perdelerle dolu sandıklarda du- tn kıymetinde bir broş, pek kıy- şamdan ,bir altın kılıç ta dikkati celb eden hediyeler- dendir. Hazreti Ali hazinesinde yüz- den bin altına kadar kıymette ha- lılar vardır. Şah Abbas hediyesi olduğu anlaşılan filigranlı bir ipek li bir kenarında (Şah eşiğinin köpeği) mealinde farisi lisanile bir cümle yazılıdır. Bir Hind racasının hediyesi olan birkaç bin altın kiymetinde bir taç hazreti Alinin kabri üstüne profesörlerinden Hakkı beyin meşrutiyetten gelir, r bu <muka engi; dikleri hediyelerle engini de hazreti Alinin türbesin- deki hazinedir. Hazreti Ababe ile asılmıştır. mişti, Ancak ile hiç Bu hazinelerde yüzlerce kilo alâkası yoktu. O, h lin adi bir cılarından asi etmişti, Dak oeliiuler; e İN Baban ndan ve darül fünun m e Posta a dahil olmayan ecnebi mu ve iketler: Seneliği 3600, m mineli 1900, üç kuruştur. tebdili 1 beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Sefer 13 — Hdirellez 11 S İmsek ga Sa İkindi E ye Va 257 .. DE Babıdli civarı Acımusluk Sok. 13 No, Tefrika No. 8 ALLAHA ISMARLADIK! | Yazan: ESAD MAHMUD KAR, MAHMUD KARAKURD lak bi; yaz sabi mü bonsiyoe. bu günl... e germ gi al oldu ise oldu bndeie dim içinde nr öğ öyle müstesna görünü- yor ki bu sabah; insan gayri ih- Sy, ta içinden taşıp gelen an laşılmaz bir zevk, karışık bir ür- periş i yor... Yüzbaşı İzzet beyi karların üze- kendi kendine bir şeyler İstinye koyuna doğru ürü: görüyoruz!.. Ne kim bilir dün gece gene hangi i İl için sa- Elindeki bastonu ile karları sa- vurarak ilerliyordu. Birdenbire arkasindan gelen karışık bir takım sesler duydu. Sabahın bu vaktinde İstinye tepelerinde kim olabilirdi. Şiddetle başını arkaya çevirip ie iyi İki meçhul süvari karla ör- tarlaların atlarını sadi duruyorlardı. Kendi is- tikametinde geldiklerini gördü. Yaklaşıyorlardı. Dikkat etti: Bu bir İngiliz zabiti ile genc bir kız- larının arasından kayarak karları? üzerinde düştü. Kız büyük bir lâkaydi ile hemen başını İzzet rümeğe hazırlanmış bir vaziyet te duran genc zabit, artık taham mül edemez bir hale 2 Hiddetle kıza doğru yüzünü virdi. Her tarafı zangır zangır tit cl riyordu. Gayet düzgün, selis bir İngilizce ile: — Ne kadar naziksiniz matma zel! Memleketinizde tanımadr ğınız bir adamdan bek- lerken böyle mi hitab edersiniz! dedi. Sonra başını, atın üzerinde, taş” tan bir heykel gibi dimdik du- ran zabite döndürdü. — Na bakıyorsunuz öyle yüzü- me! Hayvandan atlayın da, verin şu şımarık kırbacı" nı eline!.., dedi. İğrenir gibi yüzünü buruş rak yere 2 Sonra ir ni cebine soktu. Karların üzerin de ayakları ile küçücük çukurlar kaldırdı ve . Ki m elbisesi giy- del lm ii za iiğ rl > parlıyor... Rüzgâr gibi üstüne doğru koşup geliyorlardı, Genc bahriyeli şiddetle kafası- nı öne doğru çevirdi ihti- yari ağız dolusu bir küfür savur- duktan sonra dudaklarından şu kelimeler döküldü: — Dağ başında bile rahat yokt.. Yarabbi bunları görmemek için nereye gitmeli? Üzerinde yakası gümüşi geniş, kalın, bir palto vardı. Hemen yi kaldırdı. Kafasını içeri çekti. Erkekten kaçan eski ka- dınlar gibi büzüldü, büzüldü ve şöyle bir kenara çekilerek onla- m geçmesini Me istedi. > doğru ürü Bana baknnsn on! için iz, kırbacının ucile, mutta- sıl pidesi devam ediyordu: — Sana “ğe efendi çe- virsene yüzüni Bahriyeli adi Gözlerini a: rak bu şımarık İngiliz zabitinin yüzüne e kr baktı; ? dedi. Tebit Türke söyler, Öbürü lamadı. karnına bat: hareketsi kib eder derler... kendine gelir gibi oldu, nihayeti Karların üzerinde yırtık bir ayal kabi izi gibi dolaşan meçhul bir tu Gil galiba! Mahmuzlarını hayvi ırdı, At iki ayağınm a rine kalkarak o kocaman vüc dile bir yangın duvarı gibi ta çekti. dini yukarı çe! kendini toplayıp ayağa kalkmağ” daha vakit e İzzet be tıldı. Büt darbe indirdi. İngiliz sersem! evamı »