28 Nia vans Bn Tetrika No, 182 | KER LİR a a A ERE SE BAR OS e Zorla... İİHASAN her akşamki gibi bitti, Yazan: İskender Fahreddin Rüstem ve Ayas paşalar, Barbarosu sürmek istiyorlardı. Kanuni Süleymanın bu iki bunak Paşayı nasıl atlattığını hâlâ anlıyamamışlardı! Barbaros, mağ mı gidiyor, a mı?.. Yaş A eva Rütem paşayı iyi- Paşam, ne ii m hâlâ başı- mızdan gitmedi. Yaşı yetmişi bul- ği gara <ek bir yol buldum. — O her yoldan ani döner, Ayas Pasa! Ben bu adamdan çok korktum, zle Aman paşam, benim buldu- gum yol, hakiki ölüm yoludur. Se vi ele o da #allardakizei : Hindistan. Bu, onun eski Ml biridir — Barbarosu bu Ea nasıl sevk- etmeli?, — Gayet kolay. Ki si- Ze itimadı vardır. Hind sahilleri- misin?. O kadar çok Gi şi bir um su ile boğarlar. ğine. Portekiz eieilerida Adn azını na- sıl tahkim ettiklerini Hileli O. Yasını Cezayir sanıyor. üstem paşa saf bir vezirdi. m söylediklerine ina- Vini asib bir zamanda bu meseleyi yakin açacağını va- detmi eminim ki.. uki rm eymen değ beb bahanı bir Hind seferi er etmesinin sebebini anlıyam. — Paşa, dedi, ayi bir duydu. Bun varsa, bana açıkca söyle: Pekâlâ biliyorsun ki, Fransaya söz verdik.. ıma koşmak borcumuzdur. Hindistan seferini donanmanın rai dönüşünden sonra görüşebili: Rüstem paşa padişba verecek cevab bulamayinci anla ge boğazını a, öbür tarafa geçm müşkül e diye ER ika- za lüzum gördüm Dedi. Kanuni e Rüs- tem inanan emi mantık ve ten göremeyin- ce, bu fikri ona vereni anlamak istedi: gün bunu Bini İbra- him da söylemişti. Sen de böyle düşünüyorsun! Bir vezirim daha i fikirde bulu- nursa, kararımdan belki dönebi- lirim. Dedid. Padişah zaten şüphe et- adamın adını be paşanın ağzından duyacağını umuyordu. Rüstem paşa; — Ayas paşa kulunuz da bu fi- kir ve kanaattedir, şevktlim! dedi. Kendisi de donanmanın A- den boğazına en ve hi rtekiz- lileri oradı i faydalı olacağını lale eği kaç defa söylemiştir. Kanuni oka” lar pa- seli bozmak istem. halde Bae örne vaz geçiyorum. Yarın Barbaros! şağırıp, mi hareket mesini söyliyeceğim Diy: re Rüstem pa- şanın abdallığına bah Barbarosu saraya çağırttı — Kont Rober havaların bir sü iyi gittiğini lenberi söyliyerek biran evvel hareket e- ilmesini rica ediyor. vi başka bir ek mıdır? — Hayır ykm ani şey hazırdır. Yirmi dört sonra vi peel n, Barbar: hemen Framsayn hareket ilme: etmişi z "8 z Ik da, a a ber yeri topla- nan donanma Kızkulesine doğru idiyordu. Topkapı sarayı Sağ linden borularla donanmayı lâmlıyorlardı. ese paşa, erime sahil- anesinden dona! un Kızkule- si near sıri stalalıdığ ığını gö- rünce, o sabah kendisi sevinçle şaya ziyarete — Rüstem paş sordu: — — Padişahın ei siye İb- dalı olacağını mn — Aman ne âlâ.. ne âlâ.. ben zaten günün birinde rahi pa- şanın zekâsından böyle bir siya- set çevireceğini umardım. ız merak ettiğim bir arosun gemi. Bunun mânasını anlıyai « bunu lari a- el ne var? Padişah herifcağızı bu suretle atlatmış oluyor. Kendi- sini Fransız sularında bir bei ye çıkardıktan DRE donanmı Mısır sularıma gidecek, e oradan sikilir toplayıp Sü- veyşe e ayr rik rm öyle — Orasını Mısır vali Hadim esp .. Adam © turmak sırası bun- dan sonra eişiieiş Altındal Sayan kona- ğın en üst katma Oradan Ahırkapı ö i di ca giden nmayı seyr: du. O sabah er babası | evden çıkarken siz ii demiş yes > iş a kralına gidiyor. Kendisini e bir. Oslükü kahveden şikâyet etti, Ha- sonra dudaklarını boyasını le meğe başladı. Ri bakalım radyoda ne ye mekinenin başına geçti, düğmeyi çevirdi. Bi: Zil gürültüsü arasında şarkılar, foks- trotlar, sesler İeymeeii karıştı. Sonra bi :a havası bularak dinlemeğe başladı. Bir aralık ba- şını karısına çevirerek: —H yorsa... İki ga çıkmak ihtimali yoktu. Çünkü ihtilâf baş- ıyacağı noktada ikisi de: «Nasıl canin istiyorsa» sözile her türlü münakaşa; nihayet veri- er On iki sene evvel, iclâl ea pek küçük iken, Mn se verek evlenmişlerd Şimdi i aşk artık sükünet ia u. Ara- larında nazikâne bir bebeği tatlı bir teklifsizliği hüküm sü- rüyordu. İclâl sordu: Bu'ak bu k l ? — Maatteessüf... Şu bildiğin iflâs i — için toplanıp müzakere edeceğiz de. in bi demek kâfi de- ğil mi? Nafile yere neye izahat veriyorsun? — Seni yalnız bırakmak canr- mı sıkıyor da... İhtimal ki sine- maya gitmek isterdin? Yapayal-. nız kalacaksın — Yalnız kalacağım. Arif gelecek. viii eti slm fırla- yım. iğ loğru: ife hiç ta- hammül edemem. Bu kadar iç sı- kıcı gr p görmedim. a ediyorsun. K öğün sı an meni elki öyle. Zaten ben ken- ig görüyorum ki. Sen e i mühim bir işim ol- masa idi..... disi beş dakika içinde ha- Osman zırlandı. Böyle yalnız sokağa ca si e teda- * likte Sarayburnundan rik edece- sese sen de araba ile o- raya gel., gemilerin Salildaz ge- çişini İağreine rsin!, Altındal sokağa çıkacak hal. de değildi.. rahatsızdı. dizleri tutmuyordu. Babasına evde otu- racağını söyledikten sonra, İbra- him m arkasından doğruca konağın tavan arasına çıkarak, donanmayı uzaktan seyretmeğe başlamıştı, İşte amiral gemisi! Barbaros, İstanbuldan ayrılırken, geminin sancak direğine -krala bir cemile olsun ii Fransız bayrağı çek- tirmişti. Bu bayrağı uzaktan Al tindal bile gördüğü halde, mey- danın bundan sonra kendilerine kaldığını uman iki bunak vezir, Kabataşta başbaşa vererek, hâlâ Barbaros gibi vatan ever bir kahramanın kuyusunu kazmağa çalışıyorlardı. Kai nuni Süleyman kendilerini nasıl atlattığının farkında bil eğillerdi! (Arkası var) — Yarın — Barbaros Fransaya yardıma gidiyor | dirdi. Bu üzerinde idi. desüsünü verirken tutuşturdu — Kimden? — Bilmiyorum efendim, kapi- bir de mektu b içindeki kâğıdı kaşlarını çattı. Ne yapacığını bilmez halde durdu. Başında e e > süsü ile yemek — Saat ondan evvel gelmez. — Bir Sadibi ziyaret için ne garib bir şaat — Neden ali Geç yemek ki yor, Eğer hoşlanmıyorsan, EZ bulur kendisini kabul — —- m ne? Madem ki hoşla- niyorsun. — Bunu ne tuhaf bir tarzda mn e I, itmeğe mecburum de- ikin KUŞA aspaprladık, İclal sok işitti, Bir sigara yaktı. er do- laştı. Hizmetçi kızı çi — nl in nesi Se efendim, kapıcı bir yn li Hali de- gişti, sırada kapı ğer z kapıyı açmağa koştu. Arif gel- gi İclâlin işaret mii e turdu. Biraz süküttan sonra İc- âli Ge dikkatli dikkatli ba- karak sordu: — Beni neye çağırdınız? — Ne idi al, canım sıkılı- yordu, ondi — Ol. N ela sales be- nim aklım Bu nız ilk defa değildir. Her Mn de sizi yalnız buluyorum — Hiç nezaketiniz iz yalnız olursam ve mı — Deği lmak icab va ii isi beni Da ve vz sıkıyor. Her defasınd. geleyim mi gelmiyeyim mi diye dü > rs vel — Tuhaf şe — Hiç te çi değil, İclal. Ben sizi seviyorum siz beni sev- miyorsunuz., Şu halde benimle beraber yalniz bulunmaktan ne zevk duyuyorsunuz? Benimle alay etmek için bunlari yaptığınıza ih- timal verme! istemediğimden makandı nedir acaba? diye düşü- nüp üzülüyorum, — Dostluk... — Hayır, iclâl, Bir erkek i bir ei dn benim kalbi deki gibi bir his doğarsa artık ir yer kalmaz. Bu sırada kapı açıldı, Osman tezde pardesüsü ile içeri gir- di. Misafire: — O! Bonsi Arif, di Sık rem erimi Ni geldiğini. şekkür ederim. iie fakat nazik su- rette konuşuyordu) ben bir iş için ağa Fakat kâ X — öyleyse ben gideyim, de- — Zaten mühim bir işim olduğu u hanımefendiye söylemiştim, e kalmıyacaktım. KREMİ Dünyada mevcud kremlerin en nefisi, en sıhhisidir. Nazik cildli kadınların ha- gençleşti- a rir ve geneleri gü- zelleştirir. İnsana e- bedi bir taravet ve- ren Hasan kremini Lg Kutu- halinde i | gelen zamanı hesabladı. Sonra te- açtı: dalde, dn Gid ider i Ben de yanım dedi. Be- Haber çıktılar, Biraz sonra, Osman geri geldi. k şükür, defoldu, dedi. ür, rasgeldiğin budalaya Kendini tes- lim edecek bir kadın mısın? Her halde, münasebetsiz sözlere mey- dan vermemek için biraz dikkat et, kâfi, — Başka bir söyliyeceğin yok mu? — Ne söyliyeyim şekerim? — Demek benim bir âşıkım olduğuna inanmıyorsun? İclâl? Senin için döndüm. Ben fırsattan istifa» de ile müziç misafiri de kapı dı- şarı ettim. Ld Yalnız kalınca, iclâl kendisini attı. Çoc bir koltuğa / gibi hüngür hüngür ağlami aşla- dı. Bu mektubu kendisi yazmış, işti. ğunu bile farketmiyecek kadar işe lâkayt kalmıştı. Demek artık hiç sevmiyordu! Arifin eve dönmesi için lözm. lefonu — Siz misiniz? ben, ielâl... Na- sılsınız? Hâlâ suratınız asık mı? 3 ei somine Sizi görmek, şmak isterim... Hayır, bura- Ğ ya değ mi, bir size geleceğim. el eğe yz arın. dörtte. “Telefonu bali Mütebesim, ğ şezlonga uzandı. Hikâ;