Tefrika No. 151 BAR ROS Yazan: İskender Fahreddin Barbaros düşman sularından dönerken, sahilden atılan toplarla türk donanmasını selâmlıyorlardı. Alınan altınları gemilere taksim etmişlerdi. Barbaros düşman sularından önerken.. Muzaffer Türk donanması düş- man sularından ayrılırken, sahil- den atılan kuru sıkı toplarla teş- Yi ediliyordu. Barbaros Venedik hükümetin- Barbaros Hayreddin iye ted- mın: reisin gemisine nak- letmiş, diğer e da kendi ge- misinde alıkoymu: Türk en ti dö- müyordu, Barbaros Arşipel adaları önün- den geçerek, oralardaki kale hafızlarımızı uzaktan selâmladık. tan sonra engii fer ia akıncıların göğsünü kabartıyor. Turgud reis, Barberiemin yanın- dan Me Dizlerinde kuvvet . Ayakta dururken Einyönd Yedi yıl bacağı zin- cirler içinde yaşıyan bir adam on n içinde elbette kendini Bilhassa son gün- lerde (Andrea Dorya)nın yaptığı işkence onu çok zayıf düşürmüş- Barbaros, bu eski deniz arka- daşının göğsündeki yaraları gör- ükce: — Şu aldığımız altınlara muka- bil Andreayı ele geçirmeğe razıy- ayı ne k derdim. Şu herifi yllizâki bir görebilsem... Diye söyleniyordu. Tu pi i — imdi size Mi İçin ali öbür mıştır. Bundan sonra onu yer ğı zünde göremezsiniz!, iyordu. iyor m e İstanbula tmek niyetinde değildi. Donan- ayı iki YE ayırıp adaları a ve köşe bucakta An- dreayı araştırdıktan sonra dön- mek istiyordu. Barbarosun içinde - zayıf ek beraber: şö birleştirerek Sicilya sahillerinden ma yapmasını ve oralardai dolaşarak Çanakkaleye gelmesini emretmişti, Kendisi d. etmi: Parça gemi ile kaçakçılar adaları- doğru dümen kırmıştı. span 1 giderken Tur- Suda soruy: — Sen in ere A İyi tanırsın! A tn bu adama kıymet ve Mos Yermelerinin sebebini sahyabik din mi? Turgud omuzunu silkerek: — Denizciliği bir akçe etmez, dedi, bir meziyeti varsa cesaret ve leme. Fakat, bu cesa- e içki içmeyince göstere- seferki mağlübiyette iç- — Bu kisiz mi harp ediyordu?, — Hayır... Bilâkis ker saat şa- rap içiyordu. Aklı başında idi. Zaten onun sarhoş olarak kendi- ni kaybettiğini kimse görmemiş- tir. O şarabı su yerine içerdi. Ma- iyetine karşı da çok seri bulunur- du. Prevze muharebesinde en şev- diği gemicilerden bir çoklarını kendi elile hançerleyip öldürmüş- tü. Harp esnasında kusurunu gör- düğü gemicileri hiç affetmez, ya forsaların arasına gönderir, ya- ee da sancak direğinde sallandı- Ez adi im hakkımda baş- kında benim fikrimi sormuştu. Bir şey bilmediğini anlayıncaya ka- dar vücudumu delik deşik yaptır- dı.. (Barbarosun muzafferiyet sır- rını anlamadan se am gözüm — Bir şey bilmediğimi söyle“ dim... — Keşki yalandan bir şeyler sörleeydin de bu işkenceyi gör- eseydin er Turguddan (Andrea) hakkında izahat aldıkca, dişleri- ni sıkarak hiddetleniyor — Ah şu herifle nasıl karşılaş- sam... Diyerek geminin güvertesinde sert adımlarla aşağı yukarı dola- şıyordu. Bu sırada küçük bir adanın &- nünden ine os bu adanın önünde do- ii balıkcı kayıklarından| çevirdi... Balıkçıları gemi- ye kl Ve onlara Andreayı gö- rüp görmediklerini sordu: — Benden korkarak yalan söy- sai hepinizi asarım, dedi. Doğru söylerseniz sizi serbes bı- sakiz ım! Kayi istavroz çıkararak yemin ettiler: e onun size Başka ir şey alla Dedi Ven biri: — Bildiğimiz bir şey var, dedi, dün sabah otuz parçaya yakın bir İspanyol donanması buraya uğra» dı... Bizden yiyecek ve içecek &l dıktan sonra, hiç durmadan ge- çip gitti. Barbaros: — Nereye gittiklerini sormadı- nız mı?. ie Kayıkcı titriyerek anlat- — Türklerden dayak yedikle- rini si söylediler! Günlerce bir ha- yırsız adanın le, saklara- rak - kalmışlar. Türklerin Vene- di rında demirlediğini ha- ber iie (Memleketimize kaç- mak için bundan daha iyi bir fır. sat olamaz!) diyerek yola çıkmış- Badbaros bu sözlerden şüpheye düşmüştü. Prevozarle perişan e İspan- kalanı nyol gemilerinin bu adada ne işleri vardı? Burası kya gi decek ger uğrağı azdı. i, dedi, bu me vi ( — Ey, mis Flora, Şanghayı na- sıl buldunuz? Kumral bir Amerikan kızı göz- lerini etrafına gezdirerek: — - Berbad, dedi. Sukutu haya- le uğradım. Ben Çini başka tür- lü zannediyordum. yorum, sa- bah | Şanghay çıktınız, hiç bir yer görmediniz. Yalnız Avrupalılar mahallesini hn Halbuki asıl Çin buraya benze: — Asıl Çin nasıldır? — Dünyanın en müthiş, fil, en yüzsüz bir memlkedr e Pe bir y se Her akşam bir hikâye “Mor gider, > kahvesi r Amerikan hikâyesi İ ha korkun z Mukavvadan yapılmış ejderin parlak ağzı açıldı. Üçü de lâal renginde bir ipek perdeyi kaldıra- rak daracık bir koridora girdiler. Amerikalı genc kız irkildi, dur- du. Delikanlı: — Yürüyünüz! diye gülüyordu. Amerikali kız ihtiyatlı adımlar- la ileriledi. karanlık bir büyük sa- Artık temiz ve namuskâr dedir. iç bir kalmamıştır. Her şey Vaktile bu hale çok değiştim. Fakat” evvelce ünlürecüiğis bir hi- kâye var — Pek sade bir vaka, Bir defa, içerilere doğru seyahat ediyor. dum. Harab bir köye uğradık. ei bir adam kızını bana satmak tedi. On iki yaşlarında, inci gi- bi güzel bir kızdı. Ağlıyacak ka- dar müteessir oldum. Kıza on do- z hediye ettim, köyden ay a herkes benimle dir necib hisleri anlamaz ol dular, Afyon içerek sarhoş ol- maktan ri kimse bir şey dü- şünmiyor. Amerikalı genc kızın gözleri parladı: — Burada çok afyon kahveha- neleri var mı uzum, korkmadan gidile- ür bir yer tanıyorsanız, gör- mek isterim. — Mor Ejder kahvesi diye bir yer var, oraya gidelim, isterseniz. — Hay ha; Genc kız ile olaki iki erkek ayağa kalktılar. Arabaya bindiler Şanghayda oturan delika; acıya adres verdi. mii odin sokaklardan geçerek iri dar bir sokağın önünde durdula! İçeri sirdiler. Biraz yürüdü- ler. Garib tavırlı bir adam peyda oldu. Kendilerine ikinci bir kapı açtı. Üç ecnebi hafif surette dınlanmış dairevi bir salon de bulunduklarını gördüler. Ta vandan asılmış bir kâğıd fener ortalığı gayet az yim du. Burada bekled Sonra yönle; yy bir Çinli m anbağı çamur içinde ye- şi dedi, alar lir ge n Avrupalı delikani — Loto çiçeği de ak açar, cevabını verdi. Bu parulayı işitince, çatal Çin- li ellerini gırpti, rı lâke ile boyalı, yi ile Mi he genc kadin ei İhtiyar yeri kadar eğildi. Üç A: kadının arkası- na düştüler. bir kapı per- i kaldırarak ziyaretçileri baş- ka bir salona soktu. Karşıda bü- yük bir ejder başı parlıyordu — Bu ejderin ağzından mı gi- eğiz? — Evet, Hem ondan ötesi da- - var mıydı?, — Evet... Don Jan Alvaro is- minde bir amiralları vardı. — Siz bu amiralı gördünüz mü?, — Hayır... Görmedik. ie çıkan dil bird işitti 1 var) a kusile meşbu idi. yetinde, iki küçük mihra| de yeşilimsi bir taş vardı. Bu- radaki bir şamdanın önünde iki kadın iii duruyordu. Birine wablar gayet kıymetli, işlemeli erdirilmiş teki çıplaktı. merikalı genc > a ilâh hey- mia, hayretle b — Bunlar canlı! ded Önlerinde rehberlik eN ni yapan küçük Çinli kız bir per- de vape Sazan etti: bi yuru m 7 örtülerle kap- lı bir salona girdiler. Etrafa kır- mizı yastıklar atılmıştı, Kırmızı bir Çin feneri içeriye bir kan ay- | 2 dınlığı serpiyordu. Çinli kız Amerikalı erkeğe bir şeyler söyledi, O anlamadı. Sene- lerden beri Çinde oturan adam imdada nı çıkararak İsi esvabı giyme- lerini söylüyi Biraz sonra Gi kız hepsine bire Çinli girabı getirdi. yok. İçiyormuş gibi davranırsınız. Burada kaide böy- (Bi ir, Rica ederim, sözlerimi ya- pınız. Çince bilen delikanlı garib bir korkuya kapılmakla beraber bu şlarına tercüme et- ti, Birinci mM yi Salonun çok karanlık şilteler üzerine e Biraz sonra Çinli kız kendileri- me bire çubuk getirdi, Yüzlerine sözleri arkada: garib garib yabi Delikanlı hafif sesle sord yorsunuz? — Beni tanımadınız mı? — Hayır, Yok, durunuz baka- yım... Sizi görmüş gibiyim — Bir köyde beni görmüştü- üz. —vVay, ke ri Demek gene buralara — Ne çare, a yak size ne dersem harfi harfine yapınız.Si- ze A karşılığını ödemek — Ni e — Buraya girmekle kendinizi felâkete atmış oldunuz. Yanınız- ın «Cennet zevki» daki güzel kadi kahvesine satıldı bile! Delikanlı > — Size wab değiştirttiğim küçük all zırhlıdır. İçerisi uyuştu. maddelerle doludur. Şimdi sizin esvablarınızı uyutu- yor. Il tık d k H dan kaç Sizleri esvablarını- za Bali Çinli zannederler, enim ruvelverim var, HASAN Üsürik Pasilri Oksürük, Nezle, Bronşit, Boğaz ve Göğüs Hastalıklarile İ Sesi Kısılanlara Şifai tesirleri çoktur. uruştur. HASAN ECZA DEPOSU HASAN Kuvvet Şurubu Zaafı Umumi, Kansızlık ve Kemik Hastalıklarına şifai te- sirleri çoktur. Çocuk- lar, gençler, genç kızlar ve ihtiyarlar her yaşta istimal edebilirler. HASAN ECZA DEPOSU r köşesine ipek | Neden yüzüme böyle bakı- | İAKŞAMN Abone ücretleri Türkiye Zenebi SENELİK 1400 > 2700 ) run hadma dahi! Diya emeği EE eneliği yüğu 1900, b il 1000 kuru Gi) Adres tebdili için yirmi beş Bi kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Ankaranı Tansızca ve ecnebi kitap, gazete, mecmua, levazımi ve modellerini temin der, v Mİ Maari! vekâleti karşısı da telefon 8377 Şubesi: Sarmanpazarıd la daha elinizi cebinize gö- türmeden yüz kurşun kalbinize saplanır. — Ya siz ne yapacaksınız? — Ben de arkanızdan gelmeğe çalışacağım. Haydi, kaçınız. Dülkpalı arkadaşlarına işaret etti. Onlar hayretle kalka kası sıra Oyürüdüler, Dışarıda rak ar- Şanghayın rutubetli gecesini te- neffüş ettikleri zaman Amerikalı ız sordu: — Esvablarımız nerede? — Dua ediniz ki onları içeri- de 2 Yoksa postu bi ıraka- caktını: e mi mı ediyorsun — Hayır. O küçük ei kız bizi kurtardı Sonra 1. Çinli kızı biraz beklediler, Hafif bir ıslık sesi işitildi. Delikanlı yuna- larını sıkarak: — Heyhat! dedi, gelemiyeceke. Mor Ejdere bir kurban gitti Haydi, koşunuz, uzaklaşalım. Hikâyeci va