Uzun kapılı tramvaylarla 7 gezinti.. “Vah..Vah.. Vah..Kafamı patlatamadım kolumu kestiremediml!!.,, Genç adam bütün hızile tramvaya doğru koştu. Tam atlıyacağı sırada, uzun kapıyı görünce... Uzun «Ahmed adında bir çek dün Sirkecide tramvaya atlamak terken muvaffak olamamış, düş- e ve ağır surette yaralanmış- tır. illalak bu tramvaya atlamak isterken düşüp de ötesinden beri- sinden yaralananlardan telerde her gün br âid bir havadis görürsünüz. Biz bunları yazmaktan bıktık. Siz okumak tan — dediniz, Onlar hâlâ yü- tramvaya Mer ve yaralama an bıkm Nihayet tramvay ew ti bazı iii yürürken atlanamaz bir.şekle sokmağa karar vermiş, bir iki li dış kapılarını ba- samakları ecek şekilde yap- mış... Kad ie uzun etek modasına mukabil a İla da uzun a modası Geç n bu ilke; atla» aklar uzun ie ılı tramvay- ların tecrübesi . Uzun ka- pılı tramva ili” imei bir de cevelân yaptılar. Dönerken balara seli da ahali! Uzun iş Sirkeciden Tak- ki şimdiye kadar böyle eğlenceli bir tramvay yolculuğu yapma- mıştım. Sirkeriden ilerledik. Ka- pılar kapalı, Basamaklar da ka- Pıların arkasında kalmış Bir müddet sonra iri yarı bir ea fasını hiddetli sesi e tarafa salladı."Sanki kendi k —-“Vah.. liyim deren düşüp de ri patlatami Bacağımı kıramadım yahu. Se. olmazsa ko zin ekrlk ler altına Gabi dım gitti iel tüh be... Der gibi bir bali RE dikkat ettim. Bizim İs- tanbulda meğerse tramvay istas- yonları pek b re zahmet edi- lip de yapılmış.. İstasyonlar dınlara mahsu: irer Füks e tramvay kontrolü imişler" gibi öy- 5 bir atlayorlar ki değme gitsin.. kai #ramvaylarla şer. intibalar Sirkeciden Eminönüne g kadar kapıları - içi dolu bir kasa in - sıkı sıkı kapalı olan tram- a kaç kişi atlamağa te ebbüs ün imdi i ki. » katyon b Em oldi re lk İşi fark imi Misin iyorlar, Köprünün üstünde bir delikan- hı bizim tramvaydaki bir genc kadını gördü. o Biribirlerine gü- lümsediler. esdi eskiden ta- nışıyorlar > Genc ler gülmez hay- di lke gm arkasına.. Koştu, . tramvaya yetişti. Hepi- miz de pencereden (o «Bakalım azret ne yapacak?7.» diye me- rakla bekliyoruz. Bir hayır sa- hibi tramvayın arkasından ko- şan gence: — Yahu Kapılar ka- gelmi palı.. diye seslenerek elile kelile işaret etti. Fakat âşık işin farkın- da değildi. Geldi, tramva; zırlanırken bir de baktı, Ne ba- samak var, asamak.. vahlar olsun.. Tabii atlıyamadı. iel . Genc a istasyona arabanın kapısı açıldı. D. linın önüne sanki cennet kapısı Ka sanırsınız, yola iki Fakat bu işte son derece zarar eden kim- ler biliyor imei Bedavacı- lar... Onlar yandı. gözleri tramvayın iç k "Acaba biletçi > n tır. asılıp bedava seyi cekler, Hey gidi günler hey... Bir zaman mektebe, İstanbul lisesi ne bizim de böyle gittiğimiz olur- du, Üzüm salkımı gibi çantalar elde basamağa id kere asıldık mi?. O ne heyecandır! O ne tat- lı tatlı kalb garpretndr O ne güzel, gizli, gizli, zevk- tir. Emin olun bundaki heyecanı e bile bulm mümkü değildir. Nihayet si zi olan bir arkad — Geliyor!. dire Sasldadı mı?. akat en. kuvvetli müt- İşte böyle Mü pantalonu- muzun arka tarafında çamurdan bir ayak izi olduğu halde mek- tebe gelirdik. Ne ise, bunlar eski hatıralar, avacılar yana dursunlar bi- letçiler bu kapılardan son derece memnunlar; — Oh.. diyorlar, me basa- maklarda asılanların asından Mies we en sim lacağız... van e m m bira, yiyin indim. İstasyonda iki yaşlı adam yeni kapılara bak- e baktılar.. eee aksırıklar ara- ii, söze başladı: hhö., ll Berbad bir A Apşu.. Birader.. ai hö.. Öhhö.. Bu kapılar çok iy Demek pi böyle kapalı yl cak... . İç kapılara da bir kolaylık mn Onlar da — . Bu nezle, bu ame balkan, di dez ardı. Sahiden de öyle... Bu iç kapı- arı daimi surette kapalı tutacak bulunsa ne kadar mü- lacak... İki 2 tavırlı delikanlı gi- den yeni kapılı tramvaylara bak- tılar, baktılar. Biri teessüründen ötekinin ensesine bir tokat ya- ei uuuh... Tuuuüuh be... Ulan a bize olanlar... un urasında asılıp e vr hg Dünya. a şe var- Öteki yerde gördüğü bir izma- rite uzanırken cevab verdi: — Sen şimdi yağla tabanları.. Bundan sonra yayan gideceğiz yayan... Baksana bizim kahve- deki e diyordu: «Efem yürümek bir spordur» biz de işte o sporu yemi desene.. Hikmet Feridun Sahife MEŞRUTİYETTEN ÖNCE Manastırda patlıyan tabanca mmm Yazan: Mustafa Kagıb u sıkıntıyı tağıtacak hafif bir yoktu, O kadar ki, her endi ağacının dalına mıh- lanmış, ei gibi yapış- mış, kalmıştı gece de: “iz havasile biraz se- rinlemek istiyenler; sahilde d otu- ran beş, on kişiye ras geliniyor- du. *#» - İki arkadaş: Mustafa Necib ve eyecanlı ve tehlikeli bir iş yap- mağa hazırlanan insanların bütün ihtiyatlı hareketlerile kaldırı taşlarına ağır ağır ve met Beyaz kule bahçesine bakan ıslahhane aka- bs (1) doğru ilerliyorlar. . Nâzım beyin evi, bu akaret halabırn biri idi. o tarihlerde Selânikle ie hareket ederler, yirmi dört saat sonra Sirkeci garına girmiş bulu- nurlardı, Ertesi günkü trenle İs- tanbula gitmeğe niyet eden mer- a kumandanı, her 2 bu ge- daha erken alar MS lalmeri heni a daba erken» di. Bahusus bütün atki vakıf olan Enver bey, eripeşibin. he- men yatak odasına ni olacak, onu lâkırdıya tutacak, ölüm getiren fedai arkadaşla- rının geleceği saate kadar eniş- tesini oavutacaktı. Bunu bilen Mustafa Necib ve Canbulat bey- ler, bu saatte N azim bini ayak- e bah- çesinin önürde geldiler, yi Nazım beyin evi görülüyordu. Her ikisi etrafı derin, Görü tet- ettiler: Evin bazı odalarında ışık vardı: Bu aydınlıklar, henüz ev halkının uyanık bulunduğuna etti. Canbulat bey, tek başına yü- rüyerek ilerledi, Mustafa Necib bey, bahçenin önünde durdu ve vermeksizi şının uzaklaş- masını, evin kapısını çalmasını, nihayet evin içine girmesini bek- liyordu. doğru ilerledi, fakat ni ride kalan arkadaşının a gi- receğini düşüner kapıyı ara- lık bıraktı, Beş on adım attıktan sonra evin önüne geldi, evin ka- pısı üstündeki çıngırağa dokuna- rak çekti. Gecenin sessizliğini yırtan çın- içinde çınladı. hiç ümid edilmi. yaretcinin geldiğini bildiriyordu. Nazım bey, GCanbulad beyi kabul etmek istemiyor Evin ay yar bozan bu çıngırak 8: Nazım bey olduğu Le kain ev halkında ) İslahane akar evleri (Se- lânik Mi sanayi) ee Bunların varidatı mektebe tahsis edil- Sıra No. 27 özüm kederli bir duygu doğurdu. O ka- dar kiş: sebebini anlayamadıkları bir tesirle evin içinde buluran- ların çehrelerinde derhal neşesiz izler belirdi. Ancak' Nazım bey âilesinden yalnız bir kişinin göz bebekleri içinde “*iw--*k süratile sevinç dalgaları dolaştı... Bu, günler- den beri beklenen bir dakikanın geldiğinden doğan bir ümidi can- landırıyordu! Ev halkının birde ngırak sesine ya akika sonra, telâşlı We e kapıya doğru pıyı açan Nazım karşısında bir zabit görünce der- hal selâm verdi. — Emriniz?... dedi. Canbulat heh hemen verd i — Kumandan beyi görmek is- tiyorum, bir ricam var; kendisine heber ver: oMülâzim Canbulat efendi. geldi, dersin, Nefer, İsmail (Canbulat beyi dışarda bırakmak suretile, ka- pının kanadını kapadı ve içeriye doğru uzaklaştı... .Bu “ esnada yol hazırlıkları cevab İ fena bir vie bir şübhesi ey, biraz sonra yatacağı için elbisesini çi- karmış, geceliğini giymişti. azım bey, İsmail mpi nefe: bak, şimdi meşgulüm ak üzere soyundum. Ge- len zabite söyle: Beni mutlaka görmek istiyorsa, yarın sabah İs- tanbula gideceğim, istasyona gel- sin orada görüşürüz. Fakat ire Kor. ısrar edince.. Nazım sözlerini orada bulunan ayl biraderi Enver bej kesti: — Fakat enişte bey, müsaade ediniz! Bu saatte buraya gelmek de olsa gelen, bir zabittir, Kapı” dan döndürmeniz pek ayıb olur. Her halde PE üzerinde olsun, bir kaç dakika Vİ dedi. Nazım “bey itiraz etti: — Bu kıy afetle nasıl kabul lerimi, Nasıl olur acanım? Enver im ısrar edercesine mu- kabele etti -—— Nesbeis var? Hususi suret- te kabul ss aği Bir iki da- kika ergene birşey çıkmaz. Enver beyin bu sözlerinde o kadar kati bir ifade vardı k Nazım bey, kayın biraderinin bu sürükleyici hitabı karşısında mu# kavemet sedemedi ve nefere dö- nerek ilâve etti: (Arkası var)