SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ| | Yazan: SULEYMAN KÂNI iRTEM Kn — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur — Tetrika No. 447 Abdülhamidin bindiği atın kuyruğu altına makine koydurmuş! Kızlar ağası Hafız Behram lim sıfatile ikinci bir padişah gibi hüküm sürüyor Behram ağa (Abdül anaları bir kız kardeşi Ihamidin ihyet «Drüsseadütuş- şerife Hai olmuştur vükelâ, vüzera, rical Ha- n huzuruna ka“ zhariyet için nöbetleri gelmesine intizar etmeği kendileri için zillet say- ia . Yalnız irsi öm buraya a- yak bile atmi Bu hal ağa pap Paşanın arasını pek yay ey Hafız Behram ağa Abdülhami- sile o da paşanın Dm i. ak eylemişti. Abdülhamide Midhat; paşaya dayatmak için gayret ,verenler- siden biri de, İzi ener Behram ağa Midhat: paşanm halleri, muameleleri ve Abdülâ- zizle münasebetleri - rikten hali kalmıyor, hünkâr cüretli paşaya karşı ihtiyatlı e lunmağa nir eyliyordu. Abdülhamid birer şehadet gi- bi saki mi üzere ağanın ağızdan söylediklerini gene bu Galib beye yazdırtıyor Tu. Hafız Behram ağa haiz oldu- ğu nüfuzu kullanmağı yalnız si- yaset işlerine Mae İmtiyaz mu ne de kar şırdı. Osmanlı Vadi müdürü İngiliz Forster bile Hafız Behram ağanın yam yüz sürenler aras Asiller, nik ağanın hemen keyfine kalmış gibi idi. iülhamid devri ridalinin bir çoğu itibar ve servetlerini Hafız Behram ağaya borclüdurlar. paşa, Rasim paşa, şeh- remini Muzaffer paşa dğanın da- iresine en ziyade müdavemet e- taltif edilmiş olmalarından ileri gelmişti!, Behram ağaya böyle ubudiyet arzetmek en büyük rical için bile bir farize olmuştu. Bali: ağa- nin enaniyet ve gururu'ne derece- ye vardığını britiy şöyle bir hâdise naklolunur (Bir cuma günü selâmlıktan sonra Behram ağa damad Mah- mud paaş ile şatranc oynıyordu. Şeyhislâm er ile Evkaf nazırı o gün arı murassa 08- mani Sall için teşekkür etmi n et rırlar ağa padişahın bile ii bir azametle ve kendisine edilen hürmeti yapanların boyunlarına borc imişcesine bir tavır ile kı yam bile etmeğe lüzı görmez; oyununa devam le İki misafir kahvelerini May sonra veda ile kalkarlar; ağa bu defa da teşyi için cik kıpır- datmak zahmetini bile ihtiyar et- ez!) ülhamid sonraları mabe- yinde başkâtib Tahsin ve ikinci kendisine hususiyeti pek kuvvet- li olan baş mabeyinci Osman bey (1299 -:1308) ederdi. Osman bey bu halden pek müteessirdi. Bu teessürle: Ağa efendimiz Afrika çöl- lerinde çıplak gezerken efendi- miz (Abdülhamid) benim omu- zumdan aşağı İ.. Sözlerini mi seri Fakat Osman saltanat ma- kamı nezdinde Hafız Behram a- ğZanın mevkiini hiç bir vakit sars- arasında idame “ağa niuvâffak olamamıştır. Hafız Behrain ağanın ikbalden «düşmesi hiç umulmıyan manda, akla gelmiyen bir vesile ile nden yeri olmuştur: Rüzgârlı bir cuma günü Abdül- hamid selâmlığa giderken bindi- ği at huysuzlanır, bir defa öyle bir şahlanır ki, ağa pek mahir olan p kendini güc zabteder va an düşmemesi için bir elile fesini tutmak bir za- mec- buriyetinde kalır. Atın bu hali; beb hın yanında yaya gitmekte olan tesirile hayvanın vücuduna İsunması idi (Bu mesele pek büyüdü. am ağanın düşmanları: (Behram, ağa. hünkâra suikasd için mahsusen kılıcile atın...... larına dokunu; Yahud: (Atın sa altına makine koydurmuştu! Gibi sie Bayal gelmiyecek tasniler ile jurnallar yağdırdılar. Abdülhamid pi ş at ic ra ettirdi. Bu mühim meselenin! meydana (çıkarmak için Sadrıâzam Said paşayı da z Behram ağanın padişa- ha sadakatını muhil bir hareke- tine delâlet edecek hiç bir delil bulunamadı. Fakat düşmanların istediği ol. muştu. Şüphe Sultan Hamidin Behram ağa hakkında teveccühü- nü izale etti, afız am ağa kızlar ağa- lığı mansabını kaybetti. Ancak ömrünün sonuna kadar menküb yaşadı. Bununla beraber gene kapışını ve ok olurdu. ağa son zamanlarında lam e minderde uzan- mış, gözleri kapalı olduğu halde ziyaretcileri kabul ederdi. Elini öpebilmek gene «Alülâlş bir şeref addolunurdu! Hattâ ağa hazret- leri çoğuna ayağını öptürürdü! O herkesin kendisi; göster- diği taabbüd derecesini bellemiş: Bir defa ğe esi nazırı H. H. paşa ayağını ağa mutadı üzere > gözleri apeli! — O, kim?. Dim sorar. * Nazırı H. H. paşal. Derler. H. H. ndisi- ne ne yolda ihtiram gösterdiğini bellemiş olan Behram ağa gele- başka biri olacağına ihtimal vererek: — Hayır... O, kim?. Diye sualini tekrar eder. Gene aynı cevabı alınca kızar: — Olamaz! O olsa dizlerimi ö- perdi! Der ve gözlerini açıp bakma- makta ısrar eder, Abdülhamid Hafız Behram ağa- arının nüfuz rının m cii olmaktan başka salâhiyet br rakmamıştır. (Devamı Var) Yazan: Muazzez Tahsin Büyük babamın kalbinde karı- bir ka- dın, nın bir oğlu aldığı gün ikisnin de felâketlerinin olmu: iŞ Fakat büyük annem bu acıya ancak iki sene dayanmış, genc yaşında ölmüş ve kocası, onun sedeki hatırasına bile sm et 1 nağa yerleştirmiş. ai ber babam, çocukluğunun bin bir saadetle dolu geçen gün- lerine bedel her köşesini başka bir sıcaklıkla sevdiği evde bir ya- bancı, bir e bir üveyi evlâd olarak kalmi İp bın gözleri artık görmü; una rağmen balam kalbinde ona ve küçük kardeşine karşı en derin ve müş- fik hisler yaşıyormuş. Fakat bir gün... Üvey annesi- nin, Sözde kardeşine fena mua- uydurma bir iki söz söylemesi yü- zünden babam ilk defa olarak ve herkesin yanında yanağına şid- detli bir tokat yemiş. İşte o günden sonra ona karşı yapılan bütün haksızlıkları gör- müş ve kalbinden evlâdlık ve kardeşlik duygularını silmiş. Zaten çok geçmeden onu mek- tebi Sultaniye (Galatasaray) li- sesi) leyli göndermişler. Babam karlı gecede bana o günlerini şöyle anlatmıştı: «Annem öldükten sonra ve Dar babam benden yüz Bunun için lm olsa lalacBz ilmeği cana nent bildim ve çok sevikğie" ye yeni muhite ısındım. Hayatımın ikinci şımdan beri resi benzer hevesimi, sız hocam keşfettiği gün hayatı- mın mânası değişmişti. Kendisi de oldukça iyi bir res- gene bir Fran- . Hattâ mektebi bitirdi- ğim vakit beni Parise gitmeğe, ora- da resme çalışmağa çok teşvik etti, babam böyle saçma bir şey için izin çıkmıyacağını beyan ederek bir türlü göndermedi. Yalnız bu kadar mı? Böyle mâ- nasız ve şerefsiz bir İda sü- Tük yarak beni derhal ai yeye kâtik olarak yerleştirdi. Sanat ve A ga e kı Bütün AĞA a ML talihe komanda etmek meklir. Sağlam sinirler iç bir zararı yoklur Diy o sahiyı dünak ve insanın kendi gemisini istediği hedele yürütebil. r müthiş hayat mücadelesinde muvaffakiyetin en iyi teminatıdır. Binaenaleyli sinirlerinizi Bromural .Knoli- > haa in bunuü nü w sekkin ve mukavvi tesift her iste görülür, e alış ik vermez. 0 komprimeyi havi tüp Nd ec Ele reçete ile satılır Knoll A-G. kimyevi maddeler fabrikaları, Ludwigshafen sjRhin İ ım. eme » doğru, küçük adımlarla ok hafi teğile beni Parise gönderdi. an sonra önümde yeni bir kapı açılmıştı. i için durmadan bir göçebe gibi diyar değiştiriyordum Bu üç çalışma Se sonun- da annene rasladım. Derhal bi- ribirimizi sevdik, Belki ei isteğe lırdı; fakat o zaman, bir gün ge- lip te memleketime tekrar dö- nebileceğim ümidi saniye Sıra No: 8 bile aklımdan geçmediği için sev- diğim bu Fransız kızile hemen evlendim. Midem o zamen on sekiz yaşın- da sarışın, güzel, genclik ve sıh- hatle dolu şakrak bir kızdı ve ilk izdivac senelerimiz sıra sıra di- sie şen ve rahat dolu günlerle ti. Hattâ iyet ila edilip verince, bir saniye bile et etmeden beni takib eti, Geldik İstanbula dönüş bana ei ğim saadeti vermedi. Bir defa ba- bamı çok ihtiyarlamış buldum. Kardeşim haylazlığı ve ahlâksız- hığile onu çok üzmüş ve yormuş ola“ i beni görmekle pek sevin- di. Hattâ bir Fransız kızile evlen- miş olmamı bile konakta yerleşir- sek affedeceğini söyledi. Bir zamanlar benim kaprisim yüzünden yaptırılmış olan bahçe- deki üç odalı paviyona yerleştik. İşte sen o evde, yeşil ağaçların ninni söylediği gölgeli bir adada ünyaya gözlerini açtın yavrum». ben bu seste, uzak saadetleri ha- tırlayan muztarib bir inilti keş- fettim. Bunun için ondan sonra ki günlerini ona tekrar yaşatmak istemedira ve ona bir şey sormâ&- dım. Bu sebebden sana ilk çocuklu- ğumdan bahsetmiyeceğim, Kendimi ilk anladığım günler de hem memlekette hem de evin içinde kavga vardı. ın bitme tükenme bilmiyen ibiği leri: «Harbi Fransızlar kazanacak.» Hayır türkler kazanacak». u patırtılar yavaş yavaş geli- yor, ii üzerimde duruyor. mem — Kızım ri ap diye çır- pınırken babamı isyanla — Hayır, kızım bir Türk kız dir. diye bağırıyordu. Babamla annem, Fransada ya” nuşurlardı. Bunun için ben de ilk senelerde > Fransızca öğren dim. Dadımdan sağ kimse ile türkçe koni Fakat harb eb ilerledikçe Dinle vin Bacak Mika ali ve afk sizca konuşmaz Bu sırada E. mektebe başla” dım. Bu, beni babama çok daha yakınlaştırdı ve annem her gün benden biraz daha uzaki Mü yük bir iztirab duyuyordu şamlar sofrada, ann€ min boş kalan sandalyesine b# karken İrina. dolduğunu, onu” inden bahs eder ken 8€ sinin ül titrediğ ee ve bundan küçük kalbimin ola” ca Eğ büyük bir - keder duyuyo: İyi anlamamekis Herikeği Kikmedizör dm ki baban büyük bir buhran geçirmekte idi. ( 1 var), di geci