Tefrika No. 137 BAR Yazan: ROS İskender Fahreddin Osman kâhya, Akdoğanla (Kızılelma)nın arasını açmak için bir çare buldu.. Yedikulede meşhur büyücü (Beyaz Cadı) (Altındal) ın kıskançlığı... doğanın padişah gözdele- rinden birile lili İstan- be duyma; almamıştı. lileyi ER sten Önce dimd) m duyduğuna şübhe kim paşanın kızı bir haf- tadan e oturamıyor, Ak- doğanı bir defa olsun görebilm için, sık sık Cibali sahillerine inerek gezintiler yapıyordu. kö E ayni yoldan Altındal re bir türlü ele BE e nç kadının ona söyliyecek bir si sözü vardı: n, Niyazi efendiden se- tım! Niçin beni beklemedin?» Diyecekti Altındalın bu vi söyleme- sinden ne çıkacaktı? ea da ii Ad karşı. kk olarak on: «— ez yıldır. seni bekliyorum. Artık peşinde koş- maktan usandım. Fazla naz, b Usandırır, iki gözüm!» Diyerek ii giderse, e dal bu doğru söze ne cevab vere- iyordu.. Başı dönük, gözleri dü- manliydı. o Kıskançlıkta, dini r.. Konakta bütün cari- Yeler ve uşaklarla kavga ediyor- — du. Altındal o sabah Osman kâh- Yaya bile fena halde sik ge Akdoğanın o düğününden Galataya giden Osman kâhya, Akdoğana ye rap bekleme- $ini tavsiye etmi Osman Era zle üçü ımcığım! diyor- du - m lâzım gelen söz- İerin (Peki.. Ben ne ya- ayım? O yalan söylemişse, ka- bahat benim mi? Altındal o asabiyetinden mos Mor olmu ğa sola eteş Savuruyo; abi paşa da kızının bir beri ri bu değişikliğin farkına varmışi — Yavrum, gizli bir e mi var? Şu sikik kızcağızların ne kabahati var?! Ki Hünel biricik kızını teselliye Salışıyord eziri âzam, en bu asa- biyetinin sebebini anlamamış oi ildi, Fakat (oa ai ordu. AL zile) n beri değiş- . O kadar Hoğişmiçii ki, ar- tk, am eskisi gibi saymı- Yor, her sözüne kavuk sallamı- ordu. paşa kızına Akdoğa- Ban yaar eş bahsetmediği, hai AĞ bu mevzua kayık bile ya- Daştırmadığı halde, bir sabah Altındal — İşte, senin obeğenmediğin Adama padişah gözdesini verdi! Mei İbrahim paşa kızın- an bu sözü duyacağını umma- kik emiz mk GA abinin nın evine gidecekti! dığı için, anlamamazlıktan gele- rek yürüyüp gitmişti. Alidaka, sonu nereye Yara- O artık kimse ile görüşmez, Era yanına çıkmaz olmuş- tu! Genc kızın “yanakları sonba- har gülleri gibi ei yavaş sol- mağa başlıy Gözlerinin parkın, bülbül g yı zam ce Bakani bir söğüd dalı gibi zayıflayor, sıskalaşıyordu. Bir gece, İbrahim paşa, kızı- nın bu halinden müteessir ola- Ta — Ya , dedi, bir baldırı çıplak adam için bu kadar yü- rek üzüntüsüne ne lüzum var Akdoğan, senin 2 uşaklık yapmağa bile değeri olmayan bir wn Güzel vücuduna acı- mıyor musun Altındal ağlamağa başladı: — Elimde değil baba! Beni Benim için sizin üzüldü- günüzü istemem, Altındal, Obabasile fazla ko- nu d şamadı. Hekim başı Hayrullah efendi veziriâzama: — Genc k mağa gelmez. Erkek evlâda şid- det göstermek caizdir amma.. Evlâd kız olunca iş değişir, On- lara yumuşak davranmak gerek, Pa: Mai Demişti. İbrahim paşa, hekim yea Kl m — Ya kızıma bir şey olursa..? ızların üzerine var- Diyerek, eleri uyku uyuya- mıyor, mütemadiyen (Altındal) ı düşünüyordu. Veziriâzamın kızının hastalığı dillere destan olmuştu. Herkes kul — Paşanın kızı gönül hastalı ğına tutulmuş! Diye fısıldaşıyor.. Bazıları da paşa ile alay: ediyordu: ütün bunlar yapmacıktır. Kadın yapmacıkları... Kız, Ni n zi efendiyi evden atlattı. Ser- bes kaldı. Babasına boynuz yal. dızlatmağa pe galiba..7! Altındal bu dedikodulara hiç tehlikeli bir devreye girmesiydi. ğanı ne ar e sevdiğini, eklen çıkardıktan ve ii doğana zaten sahib a değildi. Fakat her ikisi de bir ümidle Lal Günün birinde biribirlerine ka- vuşacaklarını umuyorlar Akdoğ Günl) a ev- lenmesi, Altındal yn imid- lerini suya düşürmi Al A kendi eu KE n (Kızılelma) yı tanırım. Saftır.. Enli amma.. Yakıcı bakışları ve güzelliği ile Akdo- ğanı kendisine iyice bağlıyabilir. Diyerek la aşına vuruyor ve SD gibi bağırıyordu: — Bun sonra, hiç bir el, elm ÇKzılelme) nın koy undan çıkaramaz!!! (Altındal) Osman kâhyanın elinde büyümüştü, O sabah (Altındal) yatağında e iikamdiink Mi EE Her akşam bir tikâye Nuriye mutfakta kocasının is- kesinin an O hâlâ ordu. Nuriye sabahları er- ken ii vi yi nın iskarpinlerini temizler, ev iş- lerini tasarlardı. İskarpinleri parlattıktan sonra yere bıraktı, kömü Yalnız bir günlük var, di. ga inip de pe almi ocasIr o günkü yapacağı işleri | kendi kendisine yoluna ko- yar ve pek unutkan olduğu için, aklında tutmak emelile bunları Yeki tekrar zihninden geçirir- ii bu sabahki (o program hiç bir sabaha benzemiyordu. Dalgın gözlerle ateşe belin Kocasının o ayakkabıları, son defa olarak boyamıştı. a kahvesini de son defa olarak pi- şirmiş olacaktı, — ei Geliyorum, dedi, sütü ateşe koydu. Odaya girerken kocasına selim vermedi, yüzüne bakma- dı, sonra onun aha öle sabah bile esi öptü, aldattı! demesini iste- > lu. yalan söylemezdi. "us- erim bab, fakat yalan ii mek, hayı ocasına meseleyi izah için bir mektub BiRi i Fakat komedya oynamak elin- den gelmezdi. Kahveyi getirdi, iskarpinleri, fırçalanmış esvabları verdi. 1 alelâcele giyiniyordu. Artık geye sa pantalon as- kısını o omu; teçiriyordu. Frenk gömleği ele yâ manmıştı, in Bi Kin bağlayıp da iğ ve zarif bir hal Miz Tenli nc ve güzel sayılırdı. > etin Sel düşündü: — Ben de hiç sebebsiz rmadım ya! Birde ihtiyar ve çirkin olacaktı zahir! iğ aj ısmarladık, Nuriye. rağ m soğuk selâ- mına ei ve hayret etmeden çıktı, gi ka a kaleme sarıldı, yazmağa başladı: — Azizim Tahsin, verdiğim a şaşma, mademki biribiri- mizle geçinemiyoruz, odemekki artık biribirimizi sevmiyoruz. o halde, ayrılmak daha iyi değil ir kabın: Le tı. yatıyordu, Osman a küçük hanımı görmeğe geldi Bu gece a düşünmekten eyt hepsi uyuyamadım, de- Yedikulede a gi Me “vi diye alay ettiği şu ihtiyar büyücüye gideceğim. Bir defa da ona baş kalım! Paşa babanız hekim ba- şıya bağlandı kaldı, onun mütemadiyen kuvvet ma, nu vermekten başka bir marifesi rr sevinçle gözlerini açtı: — (Beyaz cadı) yı sana kim sağlık verdi — Herkes söylüyor.. O, iste. diği gifti biribirine kavuşturma sını, ve istemediğini biribirinden ayırmasını çok iyi bilirmiş!” e şimdi git air e al Eğer oğa Kızılelma) arasına bir soğukluk sokabilirse, ona istediği parayı vermekten n çekinme! “(Arkası var) Nuriye emme mi? Hergün kavgadan bıktım. um, id edi- Çoktan beri bu hallere katlanıyorum. Seni bırakmak kuvvetini kendimde bulamadım. Şimdi görüyorum ki hiç üzülmi- yeceksin bile, artık kararımı ver- dim. Rahat bir hayata kavuşa- cağım. Başka zannetme. T birini sevebileceğimi Seni çok seviyorum, 'ahsin. Eğer aramızdaki aşk bit- ti ise aksiliklerinle, fena sözle- rinle buna sen sebeb oldun. tutsa idin, sefalete de, soğuğa da tahammül ederdim. Fakat artık, çektiklerim kâfi, Yarın artık ka- loriferli bir evdeyim, Bunları sa- na söyleyişim başka birini sev- | dim de seni onun için bıraktım Zannetme diye Nuriye büllari yazarken eğlr ordu. Göz yaşlarını sildi, son kelimeler de tamamladı arı Allaha zara “Tahsin, Nuriye çarçabuk giyindi, > lerini m itina ile pudra! boyandı, sokağa çıktı. iğ eldi, bir hana girdi, asansörden çıktı, Oda kapısına vurdu. Biraz sy şişman bir adamla karşı- laşt — A geldim, dedi. imdi soğuk mutfakta iskar- pin temizliyen fakir kadın değil di. — Nihayet karar verdin, değil mi, Nuriye? Erkek ondan aşk e Onun beyaz ve zarif derin bir aşk ile blm e — Bugün apartımanın muka- velesini imza ederim, Nuriye, dı di. Odalar güzel, hepsi güneş alıyor. Kalorifer var, asansör var. iirklü mantoyu da unutmadım. Bu akşam beraber gider alırız. Nasıl memnun musun Nuriye Dhl ü mantonun ar pek müti idi. Nuriyeye hislerini, ru sieledini anlatmağa çalışıyordu. Nuriye: — Ben, hayattan sin şey n İemem, dedi, rahat nim için kâfi, öküze zaman ri n o kadar yandım ki... Artık sizi bırakayım mı? — Hayır, Nuriye, otur burada, biraz sonra beraber çıkarız, ei Nuriyenin renği Bu Ge — Zem dedi. Ayağa kalkmıştı. Dalgın, aklı uzakta görünüyordu. Düşünüyor- du: — Ko kömür yoktu, ben ei ği anahtarını bırak- Sidi karşısındaki adamın lâ- kırdılarını duymuyor, HASAN Öksürük Pesilri Oksürük, Nezle, Bronşit, Boğaz ve Göğüs Hastalıklarile Sesi Kısılanlara Şifai tesirleri çoktur. 30 kuruştur. HASAN ECZA DEPOSU HASAN Kuvvet Şurulu Zaafı Umumi, Kansızlık ve Kemik Hastalıklarına şifa te- sirleri çoktur. Çocuk- lar, gençler, genç kızlar ve ihtiyarlar her yaşta istimal edebilirler. HASAN ECZA DEPOSU Çocuğunuza iyi bir dadı arıyorsanız AKŞAM'a bir EÜÇÜK iLÂN vermekle bunu hemen temin edebilirsiniz. sade baş sal- lıyoru. Eldivenlerini giyerek dı. şarı fırladı. Semte geldi, ve peynir aldı, apartımana Şapkasını, eldivenlerini bir tara- fa attı, 0 nmüştü. Kömürlüğe koştu, öcü doldurdu. Zaten çok bir şeyde kalmamıştı ya, ön- lerinde uzun bir kış vardı. Yukarı döndüğü zaman öğle yemeği için kocası da gelmişti. ık birssuratı vardı. Abdel, ne yaptın da ocak söndü? dedi.; Biliyorsun ki a i siye bir şey tıkınacağım, - ar döneceğim Nuriye la ei Yaşlı gözlerle başını kaldı Bana bir dabi yeli der. sen, giderim ve gelmem!, : — Hele yapta bir göreyiml Sen bunu diline iyi doladın,. hep bu lâkırdıyı söylüyorsun. — Bak görürsün, ba lü m ane dedi, hay- b lal. uyacaksın 1 Kulağından tuttu, çekti, Nu- riye kalktı, uz uzun uzun öpüştü! SE kocasına ektübu gizlice aldı ve mutfakta ocağa attı, g Hikâyeci z