SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ Yazan: SULEYMAN KÂNI IRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur — Tefrika No. 441 Osmanlı bankasını uçurmak istiyen komiteciler nasıl uzaklaştırıldılar ? Galatada Osmanlı bankası baskı- Boğaziçinde ecnebi. gemileri öyle emmi Yıldızı bile topa tutabilirlerdi! nr çed ve kadim» Alman AL larının: İstanbulda — ihtira: yandıracağını, diğer beş ii bu tekliflerinden vaz geçirtmesi- ni rica eti ti, Bu istiane karşısında Almanya- yolda bir cevab iştirakten beri cemiledir (1) ge him için bu kadarla ka- naat za ir, Ancak Kisimaşiin Bu Kadar- istasiyonerler i için üşüme israr terdiler. Rusya çarı Abdkilhamide bir mektub gönderdi. Bu mektub müşkülâtı halletti! Abdülkamidin meni cemiyetlerinden aldığı istir- hamnameler üzerine Kraliçe Vik- torya da Abdülhamide bir mektub yazdı, Abdülhamid buna: (İngilizle- rin son hâdiseler hakkında yanlış malümat aldıklarını, Ermenilerin her tarafta müslümanlara minin ind tevdi ettirdi. İğtişaş esnasında öldürülen Per Salvator isminde bir rahib içim Fransa sefaretile Babiâli arasında tomar halini in Ermenileri ıslahat ve ve Çk diğer başıbozuk- ların taarruzlarına mukabele be. kemi. kıyam: ettile Altı eni 400 lunan (Zeytin) kal diler. Üzerlerine asker sevkolun- za > Zeytinliler ancak 1896 kânunu- sanide mukevemetten feragat et- tiler. 1896 yerim ee gene dehşetli bir kital o) Ermeni m: hazırlıkları tarafından da tasvib olundu (1). (1 Ermeni komitelerinin âmal ve harekâtı ihtilâliyesi, geldiler. Yanlarına yerli s bombalarile yirmi altıncı günü Bunlar direktör Edgar lar kal ndaki mişlerdi. Edgar Vensan hemen meclisi kurdurdu. Asker Ancak bunları lâzımdı. vermek doğru lardı?. mof bir iş takibi vesilesile Sarayda bu işin içinden nasıl ğı düşün: iken delerden bir kaçını daha siler, 20 kişilik bir grup olarak silâh ve 1896 ağustosunun Galatada Os- manlı bankasına taarruz ettiler. Vensanın odasına girdiler; bir metalib pus- bul olun- bombalarla rıni söylediler. komiteciler barka binasını işgal ve zabteyle- saraya oştu. Abdülhamid vükelâyi celb ile sevkile komitecilerin tenkili işten değildi. bankayı ber- hava edebileceklerini düşünmek bir komitecinin' iti- erini kararlarında şiddet ve katiyetle- | rine göre binanın atılmıyacağına ihtimal olamazdı. Bu ihtimal tahakkuk ederse Av- rupa meliyecileri ve bunların el- lerinde bulunan gazeteler neler yapmıyacak, neler yazmıyacak- Rus saraya en baş kâtibi Tahsin ps- Maksimof için Elde edilmesi pek o kadar güç bir tişaş çıkarmak maksadile Osma: lu payıtalıtında şiddetle link geçmeğe karar vermiş idi. Ermeni casuslar komitenin ta- savvurları hükümeti evvelce haberdar eylemiş idiler. Böyle al- duğu ha ide icabeden ihtiyat ted- birlerine müracaat edilmemişti, ıslahat ta» eye elisa içim böyle mi bilinci Komiteler İstanbul ve Beyoğlu men ermeni ometalibini österen beyannameler yapıştır. arel Bu “A ŞAM şöyle baş- hh (Biz daima Türkiyenin istibda- dı aleyhinde Avrupaya protesto- da bulunduk. tolarımız di dü ve sustu. Cellâdın elini tevkif etmemekle ; küstahane bir surette bizi bu hali mütevek- “hür Bize kek Hiz li haysiyetimizi sekteye uğrattı; re amiyane kanımızla i “ metalibimize bugün Ee muzlım, si «de tecessüm nı sabit bir fikir olarak ilâve ettik, T il edilmez, menfur zin- i vasığa son- ra bu beyannameye şöyle: nihayet veriliyordu: (Bu gayeye vüsul için hiç bir fedakârlıktan çekinmiyec Bundan böyle kendimizi her mesuliyetten beri addeyliyoruz. Açıları umumi mücadelede kurban gidecek ecnebi yahut yerlilere. şimdiden ülkü Lâkin umu- mi felâket gizem hususi ma» in mâ, e ehemmiyeti yok» Biz ölüyoruz. Bunu pek iyi ” , Lâkin Ermeni milletini kemiklerine kadar nüfuz eden ih. tilâl fikri, insani haklarımızı el 'd “ 1 1 tek bü ; kalsa bile, sultanların tac ve tah- tını tehdide dev am edecektir.) a e KÂĞIT OYUNLARI Salonlarda, klüblerde oyna- bütün oyunlar, kendi gin e japon va Eair oyunların tarifleri 125 sahifelik zarif bir cild 30 kuruşa Tevsi yeri : AKŞAM KITAPHANESI iyah bir hayal şeklin- | bah: eden in! hırsı. azan: M. Uygaç Sülün, yerlerin altında bir nel rin akışi gibi derinleşti, Fakat onlar duvarların üstüne kar gibi hiç gürültü etmiyen bir şeyin yağ- dığımı kissediyorlardı. Biribirlerine hem yakındılar hem uzaktılar, Aralarında yalnız ince bir duvar vardı. Fakat zi- hinlerini biribirlerinde yade uzaklaşmak için zorluyor. Tardı, Fakat zulmetin onları biri- va bağladığı hisi içlerinde daha zi- kini, dimağlarında zama- nın ebedi uçuşu içinde bir toz haline gelmiş o gecenin hatırası ci O geceki gibi, ölünün odasında ayın ışığını gördüler. O gecenin bütün tafsilâtını bir kere daha yaşadılar. Bu, onları ayal yaşadıkları en uzun, en azablı ere idi. > larında yalnız ince Bu duvara rağmen kisik rini görüyorlar, kalblerindeki ses- leri m Aradaki kapıyı tereddüd değildi. Kapı, her an, kendi kendiliğinden açıla- cak gibi görünüyordu. Neden Faruk geçen seneki oda- sını vermemişlerdi? o Orada kim den, Ferda bir kapı de yanlış odaya onla- Ertesi sabah, sanki bir kere daha birini öldürmüşler gibi ho- zuk birrenk ve çehre ile tılar. Reşidin mezarını ziyarete gideceklerdi. Ferda bu bahar sa- ında gayet sade esvabile san- ki £ ibi her zaman- kinden daha kadın gibi gürünü- yordu. — Faruk. bit ile, âdeta gene gibi bu cevabı vermişti. larım: dolaşıyor... Faruk yavaşladı. — Ne var? — Dün gece hiç uyumadım. — Ben de. Ferda gayet yavaş sesle, Faruk yüksek sesle konuşuyorlardı. ez gelmişlerdi. Faruk i test etti. Ferdanin eli- hi tuttu ve ons yolu gösterdi. Birdenbire, mezarın önünde artık hiç bir korku duymadıkları- nı hissettiler. H fikri de insanların zihninde ha- yalden gelen mücerred bir ürkek. Mezarlar ağaç otların ve kır çiçeklerinin arasında sanki bi. rer küçük b Ruhu için i unun mânasi ne idi? Bu bir temenni, hir hakikat, bir hayal mi i | Tek bir kelime: ei f DÜN ve YARIN — Canım? | Faruk, istemedn, bir sevki ta- kadımı öper — O kadar hızlı yürüme, ayak- | ret içinde Kal Taşıni' okuyordu. fatiha, Edebt roman Tetfrika: 70 üirimüş, yil .. Eskisi gibi gü- lüyor. Evet, * hatırlıyorum...» mesini gözden saklıyan bu kalın | toprak tabakasının önünde ölüm artıle mühim bir şey gibi görün ordu. Mazinin istikbale karış masından başka bir şey değildi. gencliğindeki gibi, gözleri önün- de hayatı parlak bir ayna halinde arkasından bir fatiha bile yolla- mamıştı, Şimdi mezarın karşısın- da, elleri kilitlenmiş duruyordu. Kalbinden kiç bir kelime yük miyordu. Şimdi içindeki bile sönmüş görünü Bu güzel bahar sabebindi kuş lar ne canlı ötüyorlardı, Hayatın kaşmet ve azameti üzerinde ne İk çok-aydınlık vardı Yolun gözleri kamaştıran ay- dınlığına baktılar. Tozlar kaldı- , Araba et şarkısı tuttur- Kasabaya girmediler, kırlara doğru; yayan, uzaklaştılar. Ferda üzerinde bir hafiflik duyuyor, bir saadet hissile Farukun koluna asılıyordu. rn e çalıştığı bir — ekin dedi, her şeye rağ- man, hâlâ olmak istiyor | musun? Gene kadın bu sualin mânasıni anlamadı. Yahut, tamamen anla- | mak istemedi. Faruk daha kuv- w etti; — Söyle Ferda, beni birakmi: | yacak mısın? Benden nefret et | miyece misin? Ferda hiç cevab vermeden du arukun larındaki kırlara baktı, gökler! ıyacaktı... nee Söze başlı; Fakat itme onun gönlünü etmeğe çW lışıyordu: — Anlat, bana. — Hayır, burada olmaz. Çok aydınlık var? Faruk biraz daha karanlıkt” yalnız başma durdu. Kapının 8” lıklarından Fer odasının 81“ dınlıkları sızıyordu. Hayatın rağ a en beklenmi" sonuncusu olan bu DÜ ser de hazır Ür isti Fakat ne tamame” hükim pi dme şiddetli bir iradeden mi yordu. nin her an dağılıp git-